“Yeniden Asya Girişimi” Çerçevesinde Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Güneydoğu Asya Ziyaretleri

Paylaş

3-9 Ağustos 2019 tarihinde düzenlenen 11. Büyükelçiler Konferansı esnasında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Yeniden Asya” başlığıyla duyurduğu girişim, Asya’nın geleceğinde Türkiye’nin yeniden aktif bir şekilde rol almasını öngörmektedir. Yeniden Asya Girişimi, Türkiye’nin Batı ile Doğu arasındaki “köprü ülke” tanımını birleştirici anlamda hayata geçirerek, küresel güç dengelerinin inşasında merkez ülke rolünü daha da kuvvetlendirici bir dış politika vizyonu olarak ortaya çıkmaktadır.

Bu girişim sayesinde Türkiye’nin Asya ülkeleriyle savunma, ticaret, enerji ve yüksek teknoloji gibi birçok alanda üst düzey işbirliği geliştirilmesi hedeflenmektedir. 26 Aralık 2019 tarihinde Ankara’da düzenlenen “Yeniden Asya Çalıştayı”, söz konusu girişime kurumsal bir çerçeve kazandırmakla kalmamış; aynı zamanda uluslararası ilişkiler başta olmak üzere, Türkiye’deki akademik çalışmaların odağının yeniden Asya’ya yönelmesi gerektiğinin en önemli habercisi olmuştur. Çavuşoğlu’na göre mevcut girişim, Türkiye’nin bir “eksen kayması yaşadığı” yönünde değil; “Asya’ya daha güçlü şekilde odaklanacağı” şeklinde yorumlanmalıdır.[1]

2019 yılında bir dış politika vizyonu olarak ortaya çıkan ve günden güne kurumsallaşan Yeniden Asya Girişimi, 2020 yılında dünyayı derinden sarsan Covid-19 salgını nedeniyle dış politika bağlamında tam manasıyla hayata geçirilememiştir. Son dönemde aşı çalışmalarıyla birlikte salgının dünya ekonomileri üzerindeki olumsuz etkileri giderek silinmeye ve küresel sistemin yeni ekonomik dengeleri oluşmaya başlamıştır. Salgın sonrası kurulacak bu yeni düzende Türkiye, stratejik konumunun avantajlarını da kullanarak Avrupa ile Asya arasında dengeleyici aktör olarak yer almak istemektedir.

Nitekim salgın süreci, dünya ekonomilerini derinden sarstığı gibi, uluslararası güç dengelerini de dönüşüme uğratmıştır. Bu bağlamda Covid-19, “süper güç” olan ABD’nin karşısında uzun yıllardır “rakip (challanger)” ya da “yükselen güç” rolü atfedilen Çin’in uluslararası ekonomik düzenin yeni hegemon aktörü olmasına zemin hazırlamıştır. Zira 2020 yılında pandemiyle birlikte dünya ekonomilerinde büyük bir daralma yaşansa da yıl sonu ekonomik büyüme rakamlarında Çin’in hala pozitif bir seviyede olduğu görülmüştür. Bu bağlamda salgın sonrasında dünya ekonomileri karşısında daha hızlı toparlanan Çin’in aynı büyüme hızlarını sürdürmesi halinde, 2028 yılında dünyanın en büyük ekonomisi olabileceği tahmin edilmektedir.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun ifadesine göre Asya, dünyanın ağırlık merkezi haline gelmiştir ve Türkiye, “Yeniden Asya Girişimi” sayesinde “Asya Çağı”nda doğru bir yerde konumlanacaktır.[2] Bir başka ifadeyle Türkiye, pandeminin olumsuz etkilerinin silinmeye başlandığı ve bu anlamda daha ümitli bir aşamaya girilen 2021 yılında “Yeniden Asya Girişimi” doğrultusunda, oluşmakta olan bu yeni küresel düzende stratejik bir konum elde etmeyi amaçlamaktadır. Coğrafi konumu sayesinde Doğu-Batı ticaretinde kritik bir rol üstlenen Türkiye’nin “Yeniden Asya Girişimi”nde bu avantajını etkili bir şekilde kullanması kaçınılmazdır. Zira Türkiye’den Çin’e giden ilk ihracat treninin 19 Aralık 2020 tarihinde hedef şehir Şian’a varması, Ankara’nın “Yeniden Asya” siyasetinin önemli başarılarından biri olarak kaydedilmiştir. 2013 yılından beri Çin’in Kuşak Yol Girişimi’ne en fazla destek veren ülkelerden biri olan Türkiye, bu bağlamda Trans Hazar Doğu-Batı Orta Koridoru’nun hayata geçirilmesi için büyük çaba sarf etmiştir. Bu kapsamda İstanbul’dan yola çıkarak Gürcistan, Azerbaycan, Hazar Denizi ve Kazakistan olmak üzere toplam 2 kıta, 2 deniz ve 5 ülke geçerek Çin’in Şian kentine varan ilk ihracat treni, bu mega projenin en önemli başarılarından biri olmuştur. Söz konusu projenin hayata geçmesi, şüphesiz Türkiye’nin önümüzdeki dönemde “Yükselen Asya”da daha güçlü bir şekilde yerini almasını kolaylaştıracaktır.

Çin’le özellikle de “Kuşak ve Yol Girişimi” bağlamında yakın işbirliği yapılması, Türkiye’nin çok katmanlı yeni Asya stratejisinde kritik önemde olmakla birlikte, kuşkusuz Ankara’nın vizyonu bununla sınırlı değildir.

Çavuşoğlu’nun diplomatik ilişkilerin 70. yıldönümü vesilesiyle 20-22 Aralık 2020 tarihlerinde Endonezya’ya resmi ziyarette bulunması ve mevkidaşı Retno Marsudi’yle yaptığı görüşmede ekonomi ve sanayi gibi stratejik konularda işbirliği mutabakatına varması, Türkiye’nin önümüzdeki süreçte Asya’daki işbirliği potansiyellerini çok daha güçlü bir şekilde değerlendirmek istediğinin göstergesidir. Ziyaretle ilgili açıklamasında “Güneydoğu Asya’da kilit ortağımız dost ve kardeş Endonezya” ifadesini kullanan Çavuşoğlu, yakın gelecekte iki ülke arasında Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey’in ilk toplantısının gerçekleşeceğini, savunma işbirliği anlaşmasının imzalanacağını ve hâlihazırda 1,5 milyar dolar olan ticaret hacminin 10 milyar dolara çıkartılmasının hedeflendiğini duyurmuştur.[3]

Endonezya’daki temaslarının ardından Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, 22-23 Aralık 2020 tarihleri arasında Bangladeş’i ziyaret ederek burada mevkidaşı Abdul Momen ve Başbakan Şeyk Hasina’yla ikili görüşmelerde bulunmuş ve yeni Büyükelçilik binasının hizmete açılış törenine katılmıştır. Ziyaretle ilgili değerlendirmesinde Çavuşoğlu, Rohingalar konusunda üstlendiği sorumluluk nedeniyle muhatap ülkeye takdirlerini iletmiş, ikili ticaret hacminin 2 milyar dolara çıkartılması hedefinden bahsetmiş ve sürdürülebilir kalkınmasıyla Güney Asya’nın yükselen yıldızı konumunda olan Bangladeş’in ‘Yeniden Asya Girişimi’nin en önemli ortaklarından biri olduğunu vurgulamıştır.[4]

Tüm bu gelişmeler, Türkiye’nin önümüzdeki dönem dış politika stratejisinde Asya’ya daha fazla ağırlık vereceğini ve kıta ülkeleriyle çeşitli alanlardaki işbirliği olanaklarını sonuna kadar kullanacağını göstermektedir. Covid-19 sonrasında uluslararası ekonomik ve siyasi güç dengeleri yeniden kurulurken; Türkiye’nin bu süreçte “Yükselen Asya” ülkeleriyle stratejik ilişkilerini geliştirmeye odaklanacağı aşikardır. Zira artık “Asya Çağı” başlamıştır ve Türkiye de bu çağda kendini en iyi şekilde konumlandırmaya çalışmaktadır.


[1] “Türkiye ‘Yeniden Asya’ Politikasıyla Yeni Fırsatları Değerlendirecek”, Anadolu Ajansı, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/turkiye-yeniden-asya-politikasiyla-yeni-firsatlari-degerlendirecek/1685227, (Erişim Tarihi: 30.12.2020).

[2] “Sayın Bakanımızın Yeniden Asya Çalıştayı Hitabı, 26 Aralık 2019”, Türkiye Dışişleri Bakanlığı, http://www.mfa.gov.tr/sayin-bakanimizin-yeniden-asya-calistayi-hitabi-26-12-19.tr.mfa, (Erişim Tarihi: 30.12.2020).

[3] @MevlutCavusoglu, “Diplomatik İlişkilerimizin 70. Yıldönümünde Endonezya DB Kardeşim Retno Marsudi’yle Bir Araya Geldik”, Twitter, https://twitter.com/MevlutCavusoglu/status/1341244178970361856?s=20, (Erişim Tarihi: 31.12.2020).

[4] @MevlutCavusoglu, “Başbakan Şeyk Hasina’ya Cumhurbaşkanımız @RTErdogan’ın Selamlarını İlettik”, Twitter, 23 Aralık 2020, https://twitter.com/MevlutCavusoglu/status/1341694114207846401?s=20, (Erişim Tarihi: 31.12.2020).

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler