Tarih:

Paylaş:

Yeni İpek Yolu’nun Güney İstikameti Bağlamında İran’ın Önemi

Benzer İçerikler

Uluslararası ticareti elinde tutan, uluslararası politikada etkili olur. Bu açıdan bakıldığında son 500 yılda Avrasya kıtasının iç kısmında yer alan ülkelerin uluslararası politikada öneminin azalmasının asıl sebeplerinden biri, Avrupalıların kıtayı bypass eden deniz yollarını keşfetmesi ve böylece doğu-batı istikametindeki ticareti eline geçirmesidir. Üstelik Sovyetler Birliği döneminde SSCB’nin doğu ve güney sınırında da “demir perde” mevcuttu. Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılması, İpek Yolu’nun yeniden canlanmasına olanak sağlamıştır. Ayrıca bu kez, ekonomisi büyümekte olan Çin de bu ticaret yolunun gelişimine ilgi göstermiştir. İç Avrasya ülkelerinin deniz yoluna karşı alternatif olarak sunacağı yol ise, demiryolları olmuştur. Çin ile Avrupa arasına demiryolları inşa edilmesi konusunda Rusya ve Kazakistan öncü olmuşlar; Rusya, Trans-Sibirya demiryolu hattı aracılığıyla Çin’le Avrupa’yı bağlamıştır. Kazakistan ise Çin’in Sincan-Uygur Özerk Bölgesi’nde 1990 yılında Dostık, 2012 yılında Korgas demiryolu geçitlerini inşa ederek Çin’i Orta Asya’yla bağlamıştır. Buna ek olarak Çin, Kazakistan ve Rusya’yla “Batı Çin-Batı Avrupa” karayollarını inşa etmiştir. Böylece İpek Yolu’nun Hazar’ın kuzeyinden geçen kuzey istikameti oluşmuştur. Güney istikametine gelince, burada kilit ülke olarak İran dikkat çekmektedir.

İran öteden beri İpek Yolu’nun en önemli ülkelerinden biridir. Eski zamanlarda İpek Yolu üzerindeki tüm ticareti Farslar ve onların doğu kanadı olan Soğdlar ellerinde tutmuşlardır. Orta Çağ’da Türklerin Farslar için kullandığı “Sart” sözcüğü, aynı zamanda tüccar anlamına gelmektedir. Bugün bile Orta Asyalılar tüccarı, Soğd kökünden gelen “saudager” kelimesiyle ifade etmektedirler. Dolayısıyla, İranlıların uluslararası ticarette epey tecrübesi bulunmaktadır. Ancak daha sonra İran, Şiilikten dolayı bölgeden tecrit edilmiştir. Son yüzyılda Sovyetlerin kapalı rejimi, son yıllarda ise uluslararası yaptırımlardan dolayı İran, bölgeyle ticaret yapmaktan hep uzak durmuştur. Yine de bu durum SSCB’nin yıkılmasıyla değişmeye başlamıştır.

İran’la Orta Asya arasındaki ilk demiryolu bağlantısı 1996 yılında Türkmenistan üzerinden gerçekleştirilmiştir. Çin’den gelen hat Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ı geçerek İran’a uzanmaktadır. Ayrıca bu yol İran’dan sonra Türkiye’yi de Orta Asya’ya bağlamaktadır. Böylece Pasifik kıyılarındaki Çin limanlarıyla Akdeniz ve Basra Körfezi’ndeki limanlar birbirine bağlanmıştır. 2014 yılında ise Kazakistan, Türkmenistan üzerinden doğrudan İran’a bağlanan demiryolu hattının açılışını yapmıştır. Nisan 2016 tarihinden bu yana Çin-Kazakistan-Türkmenistan-İran demiryolu hattı aktif olarak kullanılmaktadır.

İpek Yolu’nun İran üzerinden geçen bu güney istikameti, jeoekonomik ve jeopolitik açıdan bölge ülkeleri için çok önemlidir. İlk olarak Çin bu hattı, Ortadoğu’ya kendi mallarını ihraç etmek ve aynı zamanda bölgeden petrol ve gaz ithal etmek için kullanmaktadır. Bilindiği gibi Çin’in önceliği, ekonominin büyümesini idame ettirmek için enerji tedarikidir. Bu yüzden Çin, İpek Yolu’nun canlanması için uzun vadeli bir strateji geliştirmektedir. Çin’in İpek Yolu Projesi’nin adı “Bir Yol Bir Bölge”dir. Çin bu bölgedeki devletlerle yakın ekonomik ilişkiler kurarak, aslında kendi politikasını destekleyen ortaklıkları geliştirmektedir. Yani Çin açısından Yeni İpek Yolu sadece bir ekonomik kuşak değil, aynı zamanda jeopolitikadır. Zhao Hua Sheng’in belirttiği şekliyle Çin dış politikasının ön ve arka cephesi olduğuna inanırsak; buradaki ön cephe Asya-Pasifik bölgesi, arka cephe ise Avrasya’dır. Pekin “Bir Yol Bir Bölge” projesiyle arka cephesinin güvenliğini sağlamaktadır. İç politika bağlamında ise Çin, Avrasya ülkeleriyle ekonomik ilişkileri geliştirerek, Kuzeybatı Çin’in özellikle sorunlu Sincan-Uygur bölgesinin ekonomisini geliştirmeyi, böylece bölgedeki ayrılıkçı unsurları yatıştırmayı amaçlamaktadır. Çin ayrıca İran’la ilişkisine de önem vermektedir. Geçen sene yaptırımların kaldırılmasının ardından İran’ı ilk ziyaret eden Devlet Başkanı’nın Xi Jingping olması, bunun açık bir göstergesidir.

Orta Asya ülkeleri için hem Çin’le hem de İran’la ilişkileri geliştirmek önemlidir. Çünkü Orta Asya’nın Çin’le ve İran’la ilişkileri güçlendikçe, buradaki ülkelerin Rusya’ya bağımlılığı azalmaktadır. Özellikle Orta Asya enerji kaynaklarının zenginliğini göz önüne alındığında, bu kaynakları uluslararası pazarlara ulaştırmak için Rusya üzerinden geçen hatların yanında (ya da Rusya’yı bypass edecek) alternatif hatlara da ihtiyaç duyulmaktadır. Bölgedeki ülkeler arasından özellikle Kazakistan ve Türkmenistan’ın politikaları öne çıkmaktadır. Astana’nın güney istikametindeki entegrasyon projeleri, Kazak petrolünü uluslararası pazara ulaştırma yollarını çeşitlendirmek açısından önemlidir. Özellikle uluslararası piyasaya İran üzerinden ulaşmak, Kazakistan için en uygun güzergâhtır. Astana kendi İpek Yolu projesine “Nurlı Jol”, yani Nurlu Yol adını vermektedir. Türkmenistan için de enerji kaynaklarını İran üzerinden ihraç etmek en kârlı stratejidir. Demiryolu bağlamında Orta Asya ülkeleri transitten de para kazanmaktadır. Çünkü Orta Asya’daki ülkeler dünya standartlarına göre daha geniş rayları kullanmaktadır. Dolayısıyla Kazakistan Çin sınırında, Türkmenistan da İran sınırında vagonları bir raydan başka tür bir raya yerleştirdiği için gelir elde etmektedir.

İpek Yolu’nun güney istikametiyle ilgilenen diğer bir ülke ise Türkiye’dir. Ankara’nın bu yöndeki politikasına “Türk Dünyası Politikası” adını verebiliriz. Çünkü bu kavram Türkiye’nin doğuya doğru açılmasını kapsamaktadır. Ankara bu doğrultuda Azerbaycan ve Orta Asya Cumhuriyetleriyle iyi ilişkiler kurmayı başarmıştır. Ancak Türkiye’nin Orta Asya’yla kara sınırının bulunmaması, ya Rusya’yla ya İran’la ya da her ikisiyle birlikte işbirliği geliştirmesini zorunlu kılmaktadır. Orta Asya’da Rusya, Türkiye ve İran her ne kadar birbirlerine rakip olsalar da, Rusya-Türkiye işbirliği kadar İran-Türkiye işbirliği de Orta Asya açısından önemlidir. Türkiye’nin Avrasya’da bir merkez olması için hem Rusya’yla hem de İran’la yakın ilişkiler geliştirmesi gerekir. Türkiye’nin Rusya ya da İran’la ilişkilerinin bozulması, Ankara’nın Orta Asya’daki çıkarlarını doğrudan etkilemektedir. Hatırlanacağı üzere 2015 yılında Türkiye-Rusya ilişkilerinin bozulması, Türk tırlarının Orta Asya’ya ulaşımını zorlaştırmıştır. Dış politika bağlamında da dünya siyaset ve ekonomik ağrılığının gittikçe kuzey Atlantik’ten Asya-Pasifik bölgesine kayması, Türk dış politikasının Avrasya boyutunun güçlenmesini gerektirmektedir.

Görüldüğü gibi hem doğudaki Çin açısından hem de batıdaki Türkiye açısından İran çok önemlidir. İran açısından bakıldığında doğuda Orta Asya ve Çin’le, batıda ise Türkiye’yle ekonomik ilişkileri geliştirmek sadece ekonomik açıdan değil aynı zamanda jeopolitik açıdan da önemlidir.

Genel olarak İran’ın geleneksel nüfuz alanı, batısındaki Şii Arap coğrafyasıdır. Bu bölge İran dış politikasının ön cephesi olarak değerlendirilebilir. Öyleyse Avrasya coğrafyası İran dış politikasının arka cephesini oluşturmaktadır. İran’a uygulanan ekonomik yaptırımların kaldırılmasıyla İran’ın bölgeyle yeniden entegrasyonunun hız kazanacağıyla ilgili umutlar, ABD’de Trump’ın Başkan seçilmesi ve İran aleyhine söylemleriyle gölgelenmiş; bu da önümüzdeki dönemde yaşanacak İran-ABD gerginliğinin sinyallerini vermiştir. Bu durumda İran’ın ABD’ye karşı Avrasya devletleriyle ilişkilerini daha da derinleştirmesi önem arz etmektedir. Bu bağlamda İran, sadece doğu-batı ticaretinin gelişiminde değil; aynı zamanda güney-kuzey istikametindeki ticaretin gelişmesinde de önemli yere sahiptir. İran’ın Rusya’yla ekonomik ilişkisi ve Avrasya Ekonomik Birliği’yle geliştirmekte olduğu serbest ticaret anlaşması bu açıdan değerlendirilebilir.

İpek Yolu bağlamında İran, bölge ülkeleriyle ekonomik ilişkilerini Ekonomik İşbirliği Örgütü (ECO) çerçevesinde yürütmektedir. Başka bir ifadeyle İran’ın İpek Yolu projesinin adı ECO’dur. Bu örgüt çerçevesinde İran, kuzeybatısında Türkiye ve Azerbaycan’la, kuzeydoğusunda Orta Asya’yla, doğu ve güney doğusunda Afganistan ve Pakistan’la işbirliğini geliştirmektedir. Bu nedenle İran’ın bölgeden tecrit edilmesi, bölgenin ekonomik kalkınması açısından olumsuz olacaktır. Dolayısıyla Donald Trump, bir Cumhuriyetçi olarak Bush politikasını devam ettirerek ve İran’ı “düşman” olarak ilan ederek bölgeden tecrit ettirmeye çalışacaksa da, bu sefer başta Çin ve Rusya olmak üzere bölge ülkeleri İran’ın izole edilmesine izin vermeyecek gibi görünmektedir. Sonuç olarak Yeni İpek Yolu’nun güney istikametindeki İran’ın stratejik konumu, ülkenin geleceğini belirleyecektir.