Tarih:

Paylaş:

Yemen’de İç Savaş Ve Huti İsyanı

Benzer İçerikler

Yemen’in dışarıdan müdahalelere açık ve kabile esasına dayalı bölünmüş siyasi yapısı, mezheplerin propaganda yapmasına uygun bir zemin oluşturmuştur. Tarih boyunca Yemen’de bulunan mezheplerin doğrudan veya yerel hanedanlıklar aracılığı ile bir iktidar mücadelesi içerisine girdikleri görülmektedir. Söz konusu toplumsal bölünmüşlük ve mezhepler arasındaki rekabet Yemen’in istikrarsızlaşmasına neden olmaktadır. Yaşanan iç savaşın temelinde de Yemen’deki mezhepler arasındaki bölünmüşlük ve mezhep merkezli iktidar mücadelesinin olduğu görülmektedir.

Bununla birlikte Yemen, stratejik bir konumda bulunması sebebiyle tarih boyunca bölgesel güçlerin hâkimiyet kurmaya çalıştığı bir rekabet alanı olmuş ve toplumsal yapıdaki etnik ve mezhep temelli bölünme bu süreçte daha da derinleşmiştir. Büyük güçlerin Yemen’de kendisine yakın etnik ve mezhepsel gruplar üzerinden ilişki kurmaya çalıştıkları ve bölgede etkinlik kurmak için bu grupların arasındaki bölünmüşlükten yararlandıkları görülmektedir. Bu durum Yemen’in toplumsal bölünmüşlüğünü arttırmış ve Yemen’in bir iç savaş sarmalına girmesine neden olmuştur.

Yemen’in Kısa Tarihi ve İç Savaşın Kökleri

Yemen, tarih boyunca çeşitli hanedanlıkların ve imparatorlukların egemenliğine girmiştir. Çeşitli tarihlerde Roma ve Perslerin istilasına uğramış ve M.S. 632 yılında İslam egemenliğine girmiştir. İslam tarihinin ilk dönemlerinde Yemen’de bölgenin tamamını kontrol edebilecek herhangi bir merkezi yönetimin olmadığı görülmektedir. Genelde birbirlerinden bağımsız olarak varlığını sürdüren kabilelerin İslam’ı benimsemesiyle birlikte Emevî ve Abbasîler atadıkları valiler aracılığıyla ve gevşek bir otorite ile Yemen’i yönetmişlerdir. 1517 yılında ise Yemen’in idaresi Osmanlılara geçmiştir.

1839 yılında Yemen’in güneyini İngiltere işgal etmiştir ve bu tarihten sonra tam bağımsızlığa kadar Güney Yemen, İngiliz idaresi altında kalmıştır. Osmanlılar ise 1918 yılında Kuzey Yemen’i terk ederek idareyi İmam Yahya’ya bırakmıştır. İmam Yahya da bağımsızlığını ilan etmiş ve 1962 yılına kadar sürecek olan hanedan hüküm sürmeye başlamıştır.[1]1962 yılında saray muhafızlarının başındaki Albay Sallal darbeyle imamların hanedanlığını devirmiş; Yemen Arap Cumhuriyeti’nin ilan edildiğini açıklamış ve kendisini Kuzey Yemen’de Yemen Arap Cumhuriyeti’nin Başkanı olarak ilan etmiştir.

Güney Yemen için ise, 1839 yılında İngiliz işgaliyle başlayan dönem, Güney Yemen’in İngiliz protektorasına girmesiyle sürmüş; Dünya Savaşı sonrası sömürgelerin bağımsızlığını kazanma sürecinde İngiltere Yemen’e de bağımsızlığını vermiş ve 30 Kasım 1967 tarihinde Güney Yemen’de Güney Yemen Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğu açıklanmıştır.[2]

Kuzey Yemen’de 1962 yılında Albay Sallal tarafından gerçekleşen darbeyle İmamlık yönetiminin sona ermesinin ardından Cumhuriyet rejimi kurulmuştur. Ancak Kuzey’de Cumhuriyet rejimi kurulmasına karşın ülkeye istikrar gelmemiş ve kanlı bir iç savaş başlamıştır. Cumhuriyetin ilanı ile imamlık rejimini kaldırılması Şii kesimleri rahatsız etmiştir.

Yaşanan iç savaşın nedenleri arasında genellikle Şiiliğin bir kolu olarak görülen ve Yemen’de nüfusun yaklaşık yüzde kırk beşini oluşturan Zeydilik inancının etkisi büyüktür. Zeydîliğin Şiilik içerisindeki yeri genelde tartışma konusu olmuştur. Ancak, her ne kadar takıyye, bed’a, ricat, gizli bilgi ve masum imam konularında umumi Şiî düşünceden farklılaşsalar da, Hz. Muhammed’den sonra imametin Ali-Fatıma soyundan birisi üzerinden devam etmesi

düşüncesi olan Zeydîlik, Şiî gelenek içerisine yerleştirilmiştir.[3]

Ancak Zeydîler, imamların masumiyeti ve ahir zamanda gelecek olan Mehdî gibi konularda İmamiyye Şiası’ndan farklı düşünmektedirler. Mehdî beklentisinin insanları pasifleştireceğini düşünürler ve Zeydîlere göre zulme ve baskıya karşı direnmek gerekmektedir.[4]

Sana ve Saada merkezli kuzey Yemen’de Zeydîler, kendi inançları doğrultusunda yaşamaya başlamışlar ve günümüze kadar özellikle buradaki hâkim unsurlardan birisi olmuşlardır.[5]

Zeydi Şiiliğinde iktidarın Ehl-i Beyt soyundan gelen İmamlarda olması temel esas olmuştur ancak Cumhuriyetçi darbeyi yapan Albay Sallal Şii olmasına karşın ne Seyit ne de Şerif’tir. Bu durum Kuzey Yemen’de çoğunluğu oluşturan Şiilerin isyanının yayılmasına yol açmıştır. Albay Sallal kısa sürede ülkenin büyük çoğunluğunda denetimi sağlamışsa da, Şii kabilelerin etkin olduğu kırsal ve dağlık bölgeler İmamlık rejimi yanlısı güçlerin kontrolüne geçmiştir. [6]Kuzey Yemen’de İmamcılar ile hükümet güçleri arasındaki çatışmalar 1967 sonrası dönemde son bulmuş, fakat taraflar arasındaki gerginlik ve güvensizlik sürmüştür. Bu durum 2000’li yıllarda yaşanacak olan iç savaşın temellerinin atılmasına neden olmuştur. Kuzey ve Güney Yemen’in meclislerinde onaylanmasıyla 22 Mayıs 1990 tarihinde Kuzey ve Güney Yemen birleşmiş ve başkenti Sana olan Yemen Cumhuriyeti kurulmuştur.[7]

Huti Hareketi

Yemen’in kuzey ve güneyinin birleşmesiyle kurulan Şii Zeydi Hak Partisi’nden ayrılan Bedrettin Bin Emireddin el-Huti, Mümin Gençler (el-Şabbab el-Mümin) adlı örgütü 1991 yılında kurmuştur.

1993 seçimlerinde Şii örgütler istenilen başarıyı gösterememelerine karşın Hüseyin Huti ve arkadaşları meclise girmeyi başarmış ve 1993-1997 arası dönemde meclis çatısı altında Şii bölgelerine uygulanan ayrımcılığa karşı mücadele vermişlerdir. ABD ve İsrail karşıtı radikal söylemler içine giren Huti taraftarları, Abdullah Salih’in Suudi Arabistan ve ABD’yle ilişkilerine eleştirel yaklaşmıştır. [8]

Hutilerin siyasal talepleri ise; Saada bölgesinde daha fazla özerklik elde etmek, Zeydi okulların açılmasına izin verilmesi, bölgesel eşitsizliklerin giderilmesi ve kendilerine yönelik ayrımcılığın giderilmesidir.[9]

Bu durum hükümet ile Şii gruplar arasında gerginliğin başlamasına neden olmuştur ve güvenlik kuvvetleri ile Huti taraftarı güçler arasında başlayan çatışmalar da Hüseyin Huti’nin 10 Eylül 2004 tarihinde öldürülmesiyle daha da kritik bir aşamaya varmıştır.[10]

Mümin Gençler olarak kurulan örgüt, Haziran 2004 tarihinde “Ensarrullah” silahlı milis gücüne dönüşmüş ve Ensarullah lideri Hüseyin Bedrettin el-Huti’nin öldürülmesinin ardından küçük kardeşi Abdulmelik el-Huti örgütün lideri olmuş ve Abdullah Salih rejimiyle uzlaşmayı reddetmiştir. Hutiler ile güvenlik güçleri arasında iç savaş, 2005 yılında Şii grupların Saada’daki hükümet güçlerine karşı topyekûn saldırılar başlatmasıyla tekrar başlamıştır. Mayıs 2005 tarihinde hükümet, askeri harekâtı durdurma kararı aldığını açıklamıştır. Ancak, Hutilerin elinde bulunan bölgeleri denetim altına almayı başaramamışlardır.[11]

Bu şekilde gerginliklerin bir artıp bir azaldığı bir döngüde yaşanan çatışmalar, Katar hükümetinin arabuluculuğuyla ve Şii gruplara ekonomik destek sözleriyle son bulmuş, 16 Haziran 2007 tarihinde ateşkes ilan edilmiştir. Katar’ın çabalarına rağmen hükümet birlikleri ile Zeydi gruplar arasındaki asli sorunlar çözülememiş ve Mart 2008 tarihinde taraflar arasındaki çatışmalar bir kez daha başlamıştır. Çatışmalar Cumhurbaşkanı Salih’in barışçıl girişimleri önemsediğini ifade eden açıklamasıyla son bulmuştur.[12] Ancak, kısmi çözümler gündeme gelmesine karşın taraflar arasındaki güvensizlik nedeniyle, hükümet güçleri ve Hutiler arasındaki çatışmalar devam etmiştir.

Ordunun Saada bölgesinde kara operasyonlarının yanı sıra hava operasyonları da düzenlemesi sonucu yüzlerce sivil yaşamını yitirirken, binlercesi evlerini terk etmek zorunda kalmıştır.[13]

Savaşın tekrar başlamasından sonra Abdullah Salih rejimi, Huti güçlerini yok etmek için aşırı güç kullanımı politikasına yönelmiştir. Ayrıca 2009 yılında Cumhurbaşkanı Abdullah Salih’in Huti karşıtı kabilelerle görüştüğü ve Hutilere karşı olan birçok kabilenin de gönüllü olarak hükümet birliklerinin safında çatışmalara katılmak için başvurdukları öne sürülmüştür.[14]

Silahlı çatışmaların başlamasından sonra, 22 Ağustos tarihinde hükümet tek taraflı ateşkes koşullarını açıklamıştır. Altı maddeden oluşan ve ateşkes koşullarından ziyade isyancı grupların koşulsuz teslim olmalarını talep eden öneriler; Huti güçlerinin Saada ve diğer kontrol altında tuttukları bölgelerden çekilmelerini, dağdaki militanların direnişten vazgeçmelerini, ellerindeki silahları ve ele geçirdiği mühimmatları teslim etmelerini, kaçırılan yabancıların akıbeti hakkında hükümetle işbirliği yapmalarını, kaçırdıkları kişileri teslim etmelerini ve yerel yönetimin iç işlerine hiçbir şekilde müdahale etmemelerini içermekteydi.[15]

Yemen hükümetinin askeri operasyonların isyan bitirilinceye veya isyancılar önerilen altı maddelik ateşkes koşullarını kabul edinceye kadar süreceğini açıklamasına rağmen, Hutiler silah bırakma talebini reddetmiştir.

Ortadoğu’da Halk Hareketleri Sonrası Huti İsyanı

2011 yılında başlayan halk hareketleri Tunus, Mısır, Libya ve Suriye ile birlikte Yemen’i de derinden etkilemiştir. Arap ülkelerinde meydana gelen halk ayaklanmalarının benzeri 11 Şubat 2011 tarihinde başkent Sana’da yaşanmış ve halk sokağa çıkarak reform talep etmiştir. Hutiler de ülkedeki bu halk ayaklanmalarından yararlanmayı bilmişler ve gösterilere katılmışlardır. Gösteriler zaman zaman silahlı çatışmaya dönüşen şiddet eylemlerini de içermiştir.

3 Haziran 2011 tarihinde Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’e Devlet Başkanlığı Sarayı’nda yapılan roket saldırısında, Abdullah Salih ile birlikte pek çok kişi yaralanmıştır.[16] Düzenlenen saldırı sonrası Salih tedavi için Suudi Arabistan’a gitmiş[17] ve Riyad’da tedavi olurken Körfez İşbirliği Konseyi’nin (KİK) başlattığı Yemen Barış Planı anlaşmasını imzalamıştır. Bu çerçevede de, görevini dönemin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Abid Rabbu Mansur Hadi’ye devretmiştir.[18]

Yemen’de 21 Şubat 2012 tarihinde cumhurbaşkanlığı seçimi yapılmıştır. Seçime, Hadi tek aday olarak girmiş ve başkan olarak seçilmiştir. Hadi’nin Devlet Başkanı seçilmesinden sonra da, Yemen’de istikrar sağlanamamıştır.

2013 yılının Mart ayında Birleşmiş Milletler’in Yemen Özel Temsilcisi gözetiminde

Ulusal Diyalog Konferansı başlamıştır. Söz konusu konferanstan çıkan bildirgede,

Yemen’in yaşadığı güvenlik sorunları, Saada sorunu ve çözüm tavsiyelerine yer verilirken; Hadi’nin de geçiş sürecini tamamlamak üzere başkanlık görevini bir yıl uzatılmasına karar verilmiştir. Konferansta, ayrıca Yemen Silahlı Kuvvetleri mensupları dışında kimsenin silah taşımamasına karar verilmiştir. Ancak Hutiler bu süreçte diyalog sürecinden çekilmiştir.

18 Ağustos 2014 tarihinde Huti lideri Abdulmelik el-Huti, Hadi yönetimini protesto etme çağrısında bulunarak ülkedeki krizi giderek tırmandırmıştır. Huti göstericileri başkent Sana’da hükümet binalarının bazılarını ele geçirmiştir.  Hutiler ilk önce Sana ile Saada arasındaki Amran vilayetini, ardından da 21 Eylül 2014 tarihinde başkent Sana’daki hükümet binalarını işgal etmiştir.

Hutilerin 22 Ocak tarihinde cumhurbaşkanlığı sarayını ve başbakanlık konutunu abluka altına alması üzerine, Cumhurbaşkanı Hadi ve Başbakan Halid Bahah görevlerinden istifa etmişlerdir.

Hutiler, 6 Şubat 2015 tarihinde Anayasa Deklarasyonu ilan ederek parlamentoyu feshetmişler ve bir halk konseyi tesis ettiklerini ve bu konseyin de başkanlık konseyini seçeceğini açıklamışlardır.[19] Cumhurbaşkanı Hadi, daha sonra Hutilerin kuşattığı başkanlık sarayından kaçmayı başarmış ve ülkenin güneyindeki Aden’e geçmiştir. Hadi, eski güney Yemen’in başkenti olan Aden’den istifasını geri çektiğini açıklamış ve Sana’nın Hutilerin işgali altında olduğunu ifade etmiş; ardından işgal altındaki Sana yerine Aden’in Yemen’in geçici başkenti olduğunu ilan etmiştir.[20]  Bu sırada BM Güvenlik Konseyi de 15 Şubat tarihinde aldığı 2201 no’lu kararla, Hutilerin kurduğu yönetimi tanımadığını beyan etmiştir.[21]

Arap Yarımadası’ndaki istikrarsızlığın giderek daha fazla derinleştiği görülmektedir. Bölge ülkelerinin iç savaşa kayıtsız kalmaması ile iç savaşın bölgesel bir sorun haline geldiği ve özellikle Suudi Arabistan ve İran’ın aktif rol alması ile Yemen’in bölgesel güç rekabetine konu olduğu görülmektedir.

ABD’nin 2003 Irak işgaliyle birlikte İran’ın Bağdat, Şam ve Beyrut üzerindeki nüfuz alanının genişlemesi ve bunun Yemen’e kadar uzanması başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ve Arap ülkelerini tedirgin etmiştir. Özellikle Suudi Arabistan, Yemen sınırında her geçen gün etkileri ve güçleri artan yeni bir Şii tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Diğer yandan İran’ın Şii grupları desteklediği iddiası ile İran’ın dış politikada bölgedeki Şiiler aracılığı ile etkin olmaya çalışması, Suudi Arabistan ve iki komşusu Bahreyn ve Yemen’de Şiilerin bulunması ve bunların Tahran yönetimiyle bağlantılarının olması, Riyad’ın kaygılarının daha da artmasına yol açmıştır.

Bu açıdan değerlendirildiğinde Hutiler’in Sana’yı tamamen kontrol etmesi ve Güney’in başkenti kabul edilen Aden’e doğru ilerlemesi Riyad tarafından ciddi bir ulusal güvenlik tehdidi olarak algılanmıştır. 25 Mart tarihinde Yemen Cumhurbaşkanı Hadi’nin ülkedeki Huti işgaline yönelik dış müdahale çağrısının ardından, 26 Mart tarihinde Suudi Arabistan öncülüğünde kurulan “Onlu Koalisyon” Yemen’de “Kararlılık Fırtınası Operasyonu” adı altında Hutilerin kontrol ettiği stratejik bölgelere havadan saldırı düzenlemiştir.

Kararlılık Fırtınası Operasyonu, bölge ülkelerinin İran’ın Şiiler aracılığı ile etkinliğini arttırmaya yönelik politikasına karşı bir dengeleme operasyonu olarak görülmüştür. İran’ın Irak, Suriye, Lübnan ve son olarak Yemen’de nüfuzunu kurarak yayılmayı sürdürmesi sonucunda Yemen, bu durumdan tedirgin olan bölge devletlerini birlikte hareket etmeye zorlamıştır. Kararlılık Fırtınası Operasyonu’na çok sayıda ülke destek verirken İran’dan sert eleştiriler gelmiştir.

Operasyonlarla Hutilerin ilerleyişi durdurulabilmiş ancak tamamen geriletememiştir. Öte yandan Arap Yarımadası el-Kaidesi ve diğer radikal gruplar ülkenin doğu bölgelerini ele geçirmeye başlamışlardır. Yemen’deki karışıklık devam etmektedir.

Sonuç ve Değerlendirme

Yemen’de günümüzde yaşanan iç savaş sadece mezhepsel bir bölünmüşlüğün sonucu olmayıp aynı zamanda Ortadoğu coğrafyasında giderek belirginleşen bir rekabetin sonucudur. Hutilerin 2014 yılında Yemen’in başkenti Sana’ya girmelerinden itibaren bu ülkedeki gelişmeler, İran’ın Hutileri desteklediğine dair iddialar, bazı İranlı siyasetçilerin Hutilere destek açıklamaları ve Suudi Arabistan’ın Huti ilerleyişine karşı sert tepkisi, yaşananların Suudi Arabistan ve İran arasındaki vekâlet savaşları olarak yorumlanmasına neden olmuştur. Aslında Ortadoğu genelinde son yıllarda yaşanan gelişmelere bakıldığında bu yorumlar büyük oranda gerçekçi gözükmektedir.

Dolayısıyla Yemen’de yaşanan gelişmelerin de bu kapsamda değerlendirilmesi uygun olacaktır. Nitekim 2011 yılından itibaren başlayan halk hareketleri karşısında Suudi Arabistan ile İran’ın ülkelere göre farklı tavırlar aldığı ve birbirlerine karşı bu ülkelerdeki kendilerine yakın olan grupları destekleyerek bir güç mücadelesi yürüttükleri ve bunun da daha çok Sünni/Şii ekseninde olduğu görülmektedir. Ancak Yemen’deki iç savaşı sadece Sünni/Şii ayrımına ve rekabetine dayanarak açıklamak eksik olabilir; nitekim burada kökleri daha eskiye giden aşiret/mezhep bölünmüşlüklerine dayanan bir yapı mevcuttur ve buna ilaveten Kuzey ve Güney Yemen’in birleşme sonrası yaşadığı sancılı bir süreç bulunmaktadır. Bu özellikler Yemen İç Savaşı’nın kendine özgü farklılıklarını oluşturmaktadır.

                                                        

[1] Armaoğlu, Fahir; Filistin Meselesi ve Arap İsrail Savaşları; Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları; Ankara,

1989, s. 175-176

[2] Yılmaz, Türel, Uluslararası Politikada Ortadoğu, Barış Kitap, Ankara, 2011, s.152.

[3] Gökalp, Yusuf; “Yemen Tarihinde Dini/Siyasi Bir Aktör Olarak Zeydilik”, Ortadoğu Analiz, Cilt: 7, Sayı: 68, s.26-30.

[4] Gökalp, Yusuf; a.g.m.

[5] Ayhan, Veysel; “Yemen’de İç Savaş: Aktörler, Amaçlar Ve Bölgesel Etkiler Bağlamında Bir Analiz”, Ortadoğu Analiz, Cilt: 1, Sayı: 10, 2009, s.42.

[6] Yılmaz, Türel, age. S. 154

[7] Lux, Abdullah, “Yemen’s last Zayd Imm: the shabb al-mumin, the Malzim, and ‘izb allh’ in the thought of usayn Badr al-Dn al-th”, Contemporary Arab Affairs, Vol:2, No: 3 (July–September 2009), s. 376

[8] Akyurt, Mehmet Ali, “Yemen 2010”, Ortadoğu Yıllığı 2010, Ed. Kemal İnat, Muhittin Ataman ve Cenap Çakmak, Küre Yayınları, İstanbul, 2010, s. 318.

[9] International Crisis Group, “Yemen: Defusing the Saada Time Bomb”, Middle East Report No:86, 27 Mayıs 2009.

[10] International Crisis Group, a.g.m. s.3.

[11] International Crisis Group, a.g.m. s.21-24

[12] Hassan Al-Haifi, “The Hated War in Sa’ada: Outside the Context of Good Governance”, Yemen Times, http://www.yementimes.com/article.shtml?i=1292&p=opinion&a=1  Erişim Tarihi: 08.01.2017.

[13] UN Office for the Coordination of Humanitarian Affairs-Integrated Regional Information Networks,

“YEMEN: The conflict in Saada Governorate”, 24.07.2009, http://www.irinnews.org/Report.aspx?ReportId=79410  Erişim Tarihi: 08.01.2017.

[14] Yemen News Agency, “Six points proposed to Saada rebels to end insurgence”, 31.08.2009, http://www.sabanews.net/en/news191274.htm  Erişim Tarihi: 08.01.2017.

[15] Saleh Hurt as Shell Lands inside Presidential Palace,  Yemen Post,

[16] http://yemenpost.net/Detail123456789.aspx?ID=100&SubID=3646&MainCat=3  Erişim Tarihi: 08.01.2017.

[17] Government Says Saleh in Saudi for Normal Check Ups, Yemen Post, http://yemenpost.net/Detail123456789.aspx?ID=100&SubID=3650&MainCat=3  Erişim Tarihi: 08.01.2017.

[18] Finn, Tom; “Yemen President Quits After Deal In Saudi Arabia”, The Guardian, November 23, 2011.

[19] Al-Haj , Ahmed; “Shia rebels finalize takeover of Yemen, dissolve parliament”  06.02.2015 http://www.theglobeandmail.com/news/world/yemensshiarebelsfinalizecoupvowtodissolveparliament/article22829401/?cmpid=rss1 , Erişim: 11.02.2017

[20] “Yemen’s defence minister escapes house arrest in Sanaa” 08.03.2015. http://www.aljazeera.com/news/middleeast/2015/03/yemendefenceministerescapeshousearrestsanaa150307231427866.html , Erişim: 11.02.2017

[21] https://www.un.org/press/en/2015/sc11781.doc.htm Erişim: 04.02.2017

Uygar KUMBUL
Uygar KUMBUL
Uygar Kumbul, 2008 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 2014 yılında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde yüksek lisans eğitimini tamamladı. Yüksek lisans tez çalışmasını "Türkiye'nin İsrail Politikası 2002-2011" konusu üzerine yaptı. 2015 yılından itibaren Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde doktora eğitimine devam etmektedir. Başlıca çalışma alanları Türk dış politikası, İran ve Ortadoğu'dur.