Tarih:

Paylaş:

Türk Dünyasının Bütünleşmesinde Kazakistan ve “Aksakal Faktörü”

Benzer İçerikler

Suriye iç savaşı ve son dönemde ön plana çıkan İdlib merkezli gelişmeler sanki dünyanın tüm sorunu, krizi buymuş gibi bir algıya yol açıyor. Oysa Türk-İslam dünyası ağırlıklı olmak üzere, dünyanın birçok bölgesi istikrarsızlık okyanusu içinde çırpınıp duruyor. Bu bağlamda önümüzdeki süreçte yeni büyük kriz alanlarına şahit olmak kaçınılmaz gibi; örneğin Orta Asya gibi.

Bu olası durum, başta Kazakistan olmak üzere tüm bölge ülkelerini derin bir endişeye sevk etmektedir. SSCB’den bağımsızlıklarının kazanan Orta Asya devletleri ilk defa bu kadar sessiz fakat derin bir tehdit durumu ile karşı karşıyadır. Sovyet sonrası dönemde sıkça ifade edilen bölge ülkelerinin bağımsızlıklarını daha fazla devam ettiremeyecekleri, iç savaş yaşayacakları, dağılacakları yönündeki iddiaların gerçeklik kazanması düne kadar daha güçlü görünmektedir.

Bu endişenin bir diğer ortağı da, Batı’ya Doğru Dış Politikası’nı istikrarlı bir şekilde sürdürmeye çalışan Çin’dir. Zira Çin, son dönemde ön plana çıkan “Kuşak-Yol Projesi”ni kendi bölgesel-küresel hegemonyasının geleceği açısından vazgeçilmez görmektedir.

Tüm bu hedeflerin kesiştiği coğrafya olarak karşımıza makro planda Orta Asya mikroda ise Kazakistan çıkmaktadır. Türk dünyasının güvenlik şemsiyesi olan Kazakistan’ın jeopolitik ve stratejik önemi, 1991’den bu yana had safhadadır. Daha somut bir şekilde ortaya koymak gerekirse; Kazakistan, sadece Avrupa ile Çin arasında değil, doğudan batıya ve kuzeyden güneye doğru ana geçiş koridorları boyutuyla doğal bir kavşak halinde olup, bu yönüyle kıtalararası bağlantıda kilit bir ülkedir. Dolayısıyla Avrasya’nın kalbi konumundadır.

Kazakistan, Avrasya’nın kalbi olmanın sorumluluğunu derinden hissetmektedir. Zira bu kalp teklediğinde, coğrafyanın ölümü ya da en azından hastalıklı bir yapıya sürüklenmesi kaçınılmazdır. Bundan dolayı Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, sadece Kazakistan’ı öncelikli kılan bir politika izlememektedir.

Nursultan Nazarbayev’in bölgede-dünyada barışı teşvik eden yapıcı bir dış politika izlemesi ve arabuluculuk rolü bu açıdan bir tesadüf değildir. Tüm taraflarca kendisine duyulan saygı, güven ve bu noktadaki “Aksakal” kişiliği, hiç kuşkusuz oldukça önemli bir yere sahiptir. Nitekim bundan dolayı Nazarbayev, Türkiye-Rusya arasındaki “Uçak Krizi”nin sonlandırılmasında ve Suriye krizine önemli bir katkı olarak kabul edilen “Astana Süreci”nde tüm tarafların mutabık kaldığı, sözü dinlenen bir lider olmuştur.

Çok Vektörlü Kazakistan Dış Politikası

Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in Kazakistaniç siyasetinde “ahenk”, dış politikasında “barışçılık” şeklinde özetlenebilecek anlayışı; hiç kuşkusuz birlik-beraberlik içerisinde var olan güçlü bir Kazakistan’ın aynı zamanda bölgesel-küresel çapta barış ve istikrarın da sigortası olduğuna işaret etmektedir. Bu bağlamda Astana’nın dengeye dayalı çok boyutlu-yönlü dış politikası, hassas bölgesel-uluslararası dengeler açısından da büyük bir önem arz etmekte olup, Aksakal Nazarbayev de bu bilinçle hareket etmektedir.

Bu husus, Kazakistan’ın izlediği yapıcı dış politikasının hedeflerini ortaya koyan “Dış Siyaset Konsepti”nde şu şekilde sıralanmaktadır: 1. Ulusal güvenlik, milli savunma, bağımsızlık ve toprak bütünlüğünün temini;2. Dünya barışının, bölgesel ve küresel güvenliğin güçlendirilmesi; 3. Birleşmiş Milletler ile birlikte çalışarak adil ve demokratik bir dünya düzeninin tesisi;4. Ülkenin dünyanın en gelişmiş 30 ülkesi arasına girmesinin sağlanması; 5. Milli değerler ve ulusal kültürün korunması.

Bu son madde oldukça önemli; zira o gerçekleşmeden Kazakistan’ın bölgede var olabilmesi, açıkçası pek mümkün değil. Bundan ötürü de Kazakistan iç politikasında öze dönüş, kimliğini bulma ve yeniden inşa noktasında “Türklük” ve dış politikasında “Türk Dünyası” çok daha özel bir yere sahiptir. Bu bağlamda Türk Dünyasının modern başkentlerinden biri olan Astana’nın mimarisiyle, müze ve kütüphaneleriyle, konser salonlarıyla buram buram Türklük kokan bir şehir olması dikkatlerden kaçmamaktadır.

Türk Birliği ve “Nursultan Nazarbayev Türkçülüğü”

Türk Avrasyacılığının önemli ideologlarından biri olan Nursultan Nazarbayev, aynı zamanda “Türkçü” kimliğiyle de ön plana çıkmaktadır. “Nursultan Nazarbayev Türkçülüğü” olarak da ifade edilebilecek bu Türkçülüğü, birçok Türkçü yaklaşımdan ayıran temel husus; onun duygusallık ve hamasetten uzak, ayakları yere basan, somut adımları önceleyen, karşılıklı yarar esasına dayalı ve dengeli bir stratejiyi ortaya koymasında yatmaktadır. Temel hedefi “Türk Dünyası’nın Bütünleşmesi”dir.

Sadece Kazakistan’ın değil, Türk dünyasının gerçek manada 21. yüzyılda var olabilmesi ve yeni uluslararası sistemde yer alabilmesinin yolu hiç kuşkusuz “birlik” olmaktan geçmektedir. “Birlik”, Türk-İslam dünyasının en büyük yitiği durumundadır. Türk Dünyasının Aksakalı olan Nursultan Nazarbayev’in bölgenin istikrarına, refahına ve güvenliğine yönelik ortaya koyduğu önemli çıkış yollarından ve bu bağlamda 1990’lı yılların başından itibaren izlediği politikalardan biri de bundan ötürü“Türk dünyasının bütünleşmesi” olmuştur.

Nazarbayey bu noktada “dilde, fikirde, işte birlik” düşüncesinin günümüzdeki aksiyoner temsilcisidir. Onu teoriden pratiğe geçirme yolunda somut adımlar atan bir liderdir. 1992 yılında Ankara’da başlayan ve bugüne kadar devam eden Türk Devlet Başkanları Zirveleri’nin istisnasız hepsine katılan tek lider olması bile başlı başına bu konuya atfettiği önemin bir göstergesidir.

Türk Dünyası’nın Aksakalı olan Nazarbayev’in Türk dünyasının entegrasyonuna yönelik somut adımlarından bazıları şu şekilde sıralanabilir: 1. “Türk Konseyi”nin2009’da kurulması ve onun şemsiyesi altında “Türk İş Konseyi” ve “Türk Akademisi” gibi mekanizmaların hayata geçirilmesindeki inisiyatifi; 2. 2018 yılı Nevruz ayında Astana’da uzun bir aradan sonra Orta Asya Devlet Başkanları Toplantısı’nın gerçekleştirilmesi; 3. 2018 yılında Kazakistan’ın en kalabalık ilinin adının “Türkistan” olarak değiştirilmesi.

Nazarbayev’in “Türk Keneşi”nde Verdiği Mesajlar…

Türk Dünyasında “birlik” arayışlarına yönelik çabaların hız kazandığına da şahitlik etmekteyiz. Bu bağlamda Türk Dünyasının Aksakalı olan Nazarbayev, “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi”, “Türk Konseyi” ya da “Türk Keneşi” olarak adlandırılan yapının 3 Eylül 2018 tarihinde Kırgızistan’da gerçekleşen 6. Zirvesi’nde de ortaya koyduğu yapıcı önerilerle dikkatleri çekmiştir.

Bu bağlamda üye devletler arasındaki ekonomik ve ticari ilişkileri derinleştirmenin önemini vurgulayan Nazarbayev, Hazar Anlaşması sonucu ortaya çıkan yeni statüden Türk Konseyi ülkelerinin de istifade etmesi gerektiğine değinmiştir. Bu çağrı, Hazar’a kıyıdaş 5 ülkeden 3’ünü oluşturan Türkmenistan, Azerbaycan ve Kazakistan kadar, bir Hazar Havzası Ülkesi olan Türkiye açısından da büyük bir önem arz etmekte olup, derin bir stratejik düşünceyi, öngörüyü ortaya koymaktadır.

Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev’in diğer önerilenden bazıları ise şu şekilde sırlanabilir: 1. Türk Konseyi çerçevesinde “Türk Dünyası’nın 100 Yeni İsmi” ve “Türk Dünyası’nın Kutsal Mekânları” isimlerindeki projelerin hayata geçirilmesi; 2. Genç liderler forumunun düzenli olarak gerçekleştirmesi; 3. Türk Konseyi şemsiyesi altındaki kurum ve mekanizmaların reforme edilmesini; gerekirse sayılarının azaltılması ve verimliliklerinin artırılması.

Kuşkusuz bu süreçte Türkiye-Kazakistan işbirliği oldukça mühim bir yere sahip. Bu bağlamda karşılıklı ziyaretlerin daha da hızlandırılması, Türk Dünyası’nın hedef alan tehdit ve risklerin bertaraf edilmesi, fırsatların daha etkin bir şekilde değerlendirilmesi açısından büyük bir önem arz etmekte. Bu vesileyle Türk Dünyasının Aksakalı olan Kazakistan Cumhurbaşkanı Sayın Nursultan Nazarbayev’e şimdiden ülkemize hoş geldiniz diyor, sağlıklı ve hayırlı uzun ömürler diliyorum.

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROLhttps://www.ankasam.org/author/mse/?lang=en
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında Arayış, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yaptı. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan; Avrasya Dosyası, Stratejik Analiz, Stratejik Düşünce, Gazi Bölgesel Çalışmalar, The Journal of SSPS, Karadeniz Araştırmaları, gibi akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, Bölgesel Araştırmalar, Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları, Gazi Akademik Bakış, Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri, Demokrasi Platformu dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmektedir. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.