Tarih:

Paylaş:

Trump’ın Filistin Oyunu: Yüzyılın Kumpası

Benzer İçerikler

25-26 Haziran 2019 tarihlerinde Bahreyn’in başkenti Manama’da düzenlenen “Refah için Barış” başlıklı çalıştay, Filistin Meselesi’ni bir kez daha uluslararası toplumun en önemli gündem maddelerinden biri haline getirmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) öncülüğünde toplanan çalıştaya Suudi Arabistan, Mısır, Katar, Fas, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn’in temsilcileri katılmıştır.

Her ne kadar ABD Başkanı Donald Trump’ın Filistin ile İsrail arasındaki krize kalıcı çözüm bulmak amacıyla bu zirvenin gerçekleştirilmesini istediği söylense de elde edilen bilgilerden zirvenin Ortadoğu’daki kaosu derinleştireceği ve barışa hizmet edecek bir yanının bulunmadığı anlaşılmıştır.

Yüzyılın Planı olarak tanımlanan söz konusu tasarı, henüz tam olarak açıklanmamışsa da basına yansıyan maddeler, ABD’nin İsrail haydutluğunu meşrulaştırmak için elinden geleni yaptığını göstermektedir. Çünkü bahse konu olan planda, Filistin karşıtı öneriler dikkat çekmektedir. Mevzubahis plan incelendiğinde, “Yeni Filistin Devleti” adıyla bir devletin kurulacağı görülmesine rağmen; İsrail’in işgal ettiği bölgelerin Tel Aviv yönetiminde kalacağı öngörülmekte, Batı Şeria’daki Yahudi yerleşim birimlerine dokunulmamakta, 6 milyon Filistinli mültecinin kendi topraklarına nasıl döneceği konusuna değinilmemekte ve Batı Şeria’daki verimli tarım arazileriyle bilinen Ürdün Vadisi’ndeki İsrail işgali meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.

Dahası kurulacak olan “Yeni Filistin Devleti”nin sınırları da net değildir. Bu noktada gündeme gelen iddia ise Gazze’nin kurulması düşünülen devlete bırakılacağı ve buna ek olarak söz konusu devlete Sina’da yer alan bir çöl arazisinin Mısır’dan kiralanarak verileceği yönündedir. Şüphesiz kiralık topraklarda devlet kurma girişimi, Washington’un bu planla, bağımsız bir devletten ziyade; manda yönetimi oluşturmak istediğini gözler önüne sermektedir.

Öte yandan planın dikkat çekici bir boyutu da Kudüs Meselesi’dir. Bilindiği gibi Trump, iktidarı boyunca Ortadoğu’daki en önemli müttefiki olan İsrail’e koşulsuz destek sağlamış ve bu kapsamda 2017 yılının Aralık ayında Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımıştır. Nitekim bahsi geçen anlaşmayla da Kudüs’ün tamamına yakınının İsrail’e verileceği konuşulmakta; lakin Filistinlilerin gözü boyanmak istercesine Kudüs’ün iki devletin de başkenti olacağı dile getirilmektedir. Buradan anlaşılan ise Kudüs’ün kenar mahallelerinden oluşan küçük bir toprak parçasının kurulması düşünülen Filistin devletine bırakılarak meselenin kapatılmak istendiğidir.

Tüm bunlara ek olarak olası anlaşmanın işleyişi de sorunlu bir görünüme sahiptir. Çünkü plana göre Yüzyılın Anlaşması; Hamas, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve İsrail arasında imzalanacak ve bu anlaşmayı Hamas ya da FKÖ’nün ihlal etmesi durumunda Washington, hem Tel Aviv yönetimini destekleyecek hem de Filistin’e destek gönderilmesini engelleyecektir. Dolayısıyla Trump yönetimi, İran’a karşı güvence olarak gördüğü İsrail’in garantörlüğünü üstlenmeye hazırlanmakta ve Filistinlilere bir manda devleti kurulmasını önermektedir. En önemlisi de kurulması öngörülen devletin ordusunun bulunmayacağının belirtilmesidir. Kısacası Yüzyılın Planı, Filistin mücadelesine kurulan bir kumpas olma özelliğini taşımakta ve İsrail’in on yıllardır gerçekleştirdiği işgalleri meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Bu nedenle de mevzubahis öneriye, “Yüzyılın Kumpası” denilmesi çok daha doğru bir tanımlama olacaktır.

Siyasi anlamda İsrail’e hizmet eden bu proje, yapılacak ekonomik yardımlarla Filistinlileri kandırmayı; bir anlamda Filistin Davası’nı satın almayı amaçlamaktadır. Çünkü anlaşma çerçevesinde Filistinlilerin gelirinin on yıllık bir süre içerisinde iki kat arttırılması ve bu ülkedeki işsizliğin azaltılması hedeflenmektedir. Bu çerçevede Filistin’e 50 milyar dolarlık bir yatırım yapılması planlanmakta ve mevzubahis yatırımlarla 149 farklı projenin hayata geçirileceği dillendirilmektedir. Üstelik Trump yönetimi, söz konusu yatırımların maliyetini de Suudi Arabistan, BAE, Ürdün ve Mısır gibi ülkelere yıkmayı amaçlamaktadır. Benzer bir şekilde Yüzyılın Anlaşması, Gazze’de yaşanan elektrik sorunları hususunda da Mısır’ın bölgeye elektrik temin etmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır.

Basına yansıyan bilgilerden anlaşılacağı gibi Trump yönetimi, Filistinlilerin haklı mücadelesini parayla satın almaya yönelik kumpas niteliği taşıyan bir plan hazırlamaktadır. Planın tüm detaylarının ise 2019 yılının Kasım ayında açıklanacağı tahmin edilmektedir. Ancak Trump’ın başdanışmanı olan Jared Kushner, Yüzyılın Anlaşması’nın detaylarının İsrail’de yapılacak erken seçimlerin iptal edilmesi halinde sonbahardan önce de açıklanabileceğini ifade etmiştir.[1] Bu ifade, ABD’nin hazırladığı planın İsrail’in çıkarlarını önceleyen bir tasarı olduğunu ortaya koymaktadır. Nitekim Kushner de “Biz, yakın müttefikimiz İsrail’i destekliyoruz. İsrail, belki de bölgedeki tek demokratik ülke ve ABD’nin en önemli güvenlik ortağıdır.”[2] açıklamasında bulunarak ABD’nin planının tarafsız olmadığını net bir biçimde gözler önüne sermiştir.

Tüm bu tablo üzerinden Yüzyılın Anlaşması değerlendirildiğinde, Washington yönetiminin çabalarının bölgeye barış ve huzur getirmekten uzak olduğu ve bu kumpasın bölgedeki istikrarsızlık ve kaosu arttıracağı öne sürülebilir. Bu noktada üzerinde düşünülmesi gereken soru ise Washington’un niçin böyle bir hamle yaptığı ve Ortadoğu politikasını İsrail merkezli bir şekilde kurgulamakta neden ısrarcı olduğudur.

Anlaşmanın medyaya sızmasının ardından ortaya atılan bir iddiaya göre Trump yönetimi, Suudi Arabistan’dan İsrail topraklarına uzanan bir petrol boru hattının inşa edilmesini hedeflemekte ve bunun için de Körfez’deki Arap ülkeleriyle İsrail’i bir araya getirmesi gerekmektedir.[3] Filistin’e devlet kurma söylemi altında Arap ülkelerinin rızasını almaya çalışan ABD Başkanı, Doğu Akdeniz’den Basra Körfezi’ne kadar uzanan geniş bir ittifak oluşturmak istemektedir. Bu noktada da Filistin Meselesi’nin parayla satın alınma girişimi söz konusudur. Bir başka deyişle Washington’un sahte bir barış planıyla Filistin Meselesi’ne İsrail’in çıkarlarına uygun kalıcı bir çözüm bulmak istediği ve bunu yaparken de Arap devletlerinin rızasını almaya çalıştığı görülmektedir.

Sonuç olarak küresel sistem üzerindeki liderliğini kaybetmeye başlayan Washington, müttefikleri arasındaki ilişkiyi kemikleştirmeye çalışmaktadır. Yani ABD, Filistin Meselesi’nin çok daha ötesinde, tüm Ortadoğu bölgesinde birlikte hareket edeceği aktörleri ortak çıkarlar etrafında birleştirmeye yönelik bir çaba içerisindedir. Bu çabanın bir parçası olarak da Bahreyn’deki konferansa katılan aktörlerin, Filistin Meselesi’nin satın alınması yoluyla ikna edilmesi hedeflenmektedir. Böylece ABD, İsrail ile Körfez’deki Arap devletleri arasındaki temel anlaşmazlıkları sonlandıracağını ve enerji politikaları ile İran merkezli gelişmeler başta olmak üzere pek çok meselede birlikte hareket edeceği ittifakı sağlam bir zemine oturtacağını düşünmektedir. Ancak Beyaz Saray’ın göz ardı ettiği bir nokta vardır. O da Filistin halkının böylesi bir planı asla kabul etmeyeceğidir.


[1] “Kushner’den “Yüzyılın Anlaşması Planı Sonbahardan Önce Açıklanabilir” Mesajı”, CNN Türk, https://www.cnnturk.com/dunya/kushnerden-yuzyilin-anlasmasi-plani-sonbahardan-once-aciklanabilir-mesaji, (Erişim Tarihi: 28.06.2019).

[2] “Filistin’e Ne Getirecek, İsrail’den Ne Götürecek? Ortadoğu’nun Gündemine Oturan Yüzyılın Anlaşması Hakkında Her Şey”, Independent Türkçe, https://www.independentturkish.com/node/45386/d%C3%BCnya/filistine-ne-getirecek-israilden-ne-g%C3%B6t%C3%BCrecek-ortado%C4%9Funun-g%C3%BCndemine-oturan-y%C3%BCzy%C4%B1l%C4%B1n, (Erişim Tarihi: 27.06.2019).

[3] “Kushner’s Peace Plan ‘Includes Land Swaps with Saudı Arabia,’ Book Claıms”, The Jerusalem Post, https://www.jpost.com/Middle-East/Kushners-peace-plan-includes-land-swaps-with-Saudi-Arabia-book-claims-583932, (Erişim Tarihi: 28.06.2019).

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.