Srebrenitsa Soykırımı’nın Gölgesinde: BM’nin Kararı ve Sırbistan’ın Tavrı

BM, 23 Mayıs 2024 tarihinde aldığı kararla 11 Temmuz’u “Srebrenitsa Soykırımı’nı Anma Günü” olarak ilan etmiştir.
Sırbistan Başbakanı Aleksander Vučić, BM’nin kararı öncesinde Sırpların soykırımcı olmadıklarını, aksine kendi onurları için savaşan insanlar olduklarını ileri sürmüştür.
BM’nin son kararı, Sırbistan’ı doğrudan soykırımla suçlamamaktadır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Srebrenitsa Katliamı şüphesiz II. Dünya Savaşı’ndan sonra gerçekleşen en kanlı olaylardan birisidir. Yugoslavya’nın dağılmasının ardından meydana gelen Bosna Savaşı, sadece siyasi değil, aynı zamanda etnik bir savaştır. Birleşmiş Milletler’in (BM) belirlediği “güvenli” bölgelerden birisi olan Bosna Hersek’in Srebrenitsa kasabası bu felaketin yaşandığı yerdir.

BM’nin güvenli bölge ilan etmesine rağmen Sırp askerleri, 11 Temmuz 1995’de kasabaya girerek sekiz binden fazla insanı katletmiştir. BM Barış Güçleri’nin bu katliam karşısında müdahalesiz kalması uluslararası kamuoyunda ses getirerek eleştirilere ve kınamalara yol açmıştır. İlerleyen yıllarda bu katliamın suçluları BM’nin yargı organı olan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmış ve cezaya çarptırılmıştır. BM Adalet Divanı, 2007 yılında bu yaşanan kıyımı “soykırım” olarak adlandırsa da Sırbistan’ı sorumlu bulmamıştır.[1]  Srebrenitsa Katliamı ile ilgili yaşanan son gelişme kapsamında BM, 23 Mayıs 2024 tarihinde aldığı kararla 11 Temmuz’u “Srebrenitsa Soykırımı’nı Anma Günü” olarak ilan etmiştir.

Sırbistan, uzun yıllar işlediği soykırım suçunu reddeden ve savaş suçlularını koruyan bir politika izlemiştir. Ancak Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde takıldığı en büyük engel Srebrenitsa Katliamı olmuştur. Avrupa Birliği üyelik müzakerelerinin başlamasıyla birlikte savaş suçlularının yargılanması konusunda daha işbirlikçi bir tavır sergilemeye başlamıştır. 2013 yılında Sırbistan Başbakanı Tomislav Nikolovic, Srebrenista katliamını “suç” olarak nitelendirmiş ve özür dilemiştir. Fakat aynı zamanda bunun bir soykırım olmadığını da söylemiştir. [2]Binlerce insanın ölümüne yol açan bu katliamı yalnızca suç olarak nitelendirerek sıradan bir durummuş gibi özür dilenmesi, Srebrenitsa katliamı için Sırbistan’ın uluslararası kamuoyu önünde alabileceği en yumuşak tavır olmuştur.

2 Haziran 2024 tarihinde Sırbistan’da yerel seçimler gerçekleşecektir. Bunun öncesinde ise BM’nin 11 Temmuz’u soykırımı anma günü ilan etmiştir. Sırbistan Başbakanı Aleksander Vučić, BM’nin kararı öncesinde Sırpların soykırımcı olmadıklarını, aksine kendi onurları için savaşan insanlar olduklarını ileri sürmüştür. Diğer devlet yetkilileri de Vučić ile aynı görüştedir. Bu söylem, aşırı milliyetçi grupları etkileyebilmek için seçim kampanyasının da önemli unsurlarından birisi olmuştur. Seçim kampanyası için bulunduğu halka açık bir toplantıda, BM’nin taslak kararına karşı New York’a ülkesini savunmak için gideceğini belirtmiştir. Bütün bu söylemlerden anlaşılacağı üzere Sırbistan, yaşanan soykırımdan kendi ülkesini sorumlu tutmamaktadır. Sekiz bin insanın kıyımına neden olan bir katliamdan, üstelik BM’nin güvenli bölge olarak belirlediği bir alanda yaşanan soykırımı, kendi onurları için savaştıklarını öne sürerek meşrulaştırmaktadır.

Sırp Hükümeti, BM Genel Kurulu’nun kararını Sırbistan bayraklarıyla beklerken; Vučic ise BM Genel Kurulu’nda Sırbistan bayrağına sarınarak “Sırbistan’ımla gurur duyuyorum.” yazdığı fotoğrafını sosyal medyada paylaşmıştır. Aynı zamanda Belgrad sokaklarında ve Sırpların çoğunluk olarak bulunduğu Kuzey Mitroviça’da[3] Sırp bayraklarıyla konvoy yapılmıştır. Sırp Ortodoks Kilisesi, BM’nin yaptığı asılsız suçlamalar için bütün inananları duaya çağırmış ve tüm kiliselerde çanlar çalmıştır.[4] Bütün bunlar açık bir şekilde aşırı milliyetçilik ve popülist söylemlerin Sırbistan’da etkili olduğunu göstermektedir. Yerel seçim öncesi Srebrenitsa’da yaşatılan acılar aşırı milliyetçi söylemlere alet edilmiş, seçim kampanyasının malzemesi haline getirilmiştir. Üstelik BM’nin son kararı, Sırbistan’ı doğrudan soykırımla suçlamamaktadır.

Sırbistan’ın halihazırda AB’ye üyelik süreci devam etmektedir. 2019 yılında Avrupa Komisyonu üyelik müzakerelerini başlatma önerisinde bulunsa da henüz bir ilerleme kaydedilmemiştir. Gerçek anlamda bir ilerleme kaydedilebilmesi için Sırbistan’ın AB’nin kriterlerini yerine getirmeden önce, aşırı milliyetçi söylemlerinden vazgeçip geçmişiyle hesaplaşması gerekmektedir. Balkanlar’ın belki de en keskin milliyetçi söylemlerine sahip ülkesi olan Sırbistan, bu aşırılığıyla bölgesinde de güvensizliğe neden olmaktadır.

Bundan 29 sene önce gerçekleşen Srebrenitsa Soykırımı’nın acıları hâlâ belleğimizde yer almaktadır. BM, Srebrenitsa Soykırımı gerçekleşirken “amaç ve ilkelerine uygun olarak” barış ve güvenliği sağlayamamıştır. İlerleyen yıllarda Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılamalar yapılıp suçlular cezalandırılarak BM bir anlamda elindeki kanı temizlemeye çalışmıştır. Ancak bu katliamdan sorumlu devleti doğrudan soykırımla suçlayamamaktadır. Bunun nedeni, muhtemelen Rusya’nın 2015 yılında BM’nin Srebrenitsa ile ilgili soykırım kararı tasarısını veto etmiş olmasıdır.

Bütün bunlar, BM’nin yapısının ve işlevinin sorgulanmasına neden olmuştur. Üzerinde Güvenlik Konseyi’nin veto baskısı varken aldığı kararların gerçekten adaleti sağladığı şüphelidir. BM dolaylı yoldan 11 Temmuz’u soykırımı anma günü ilan ederek bir anlamda adaleti sağlamaya çalışmıştır. Peki 29 sene sonra gelen adalet insanların acılarını ne kadar hafifletir ya da sorumluları daha az suçlu yapar mı? En azından Srebrenitsa için suçlular geç de olsa cezalarını bulmuş ve 11 Temmuz tarihi Srebrenitsa için soykırımı anma günü olmuştur.

Bugün, Srebrenitsa için “en azından” diyebiliyoruz. Dünyadaki birçok devlet BM’nin son kararından da anlaşılacağı üzere Sırbistan için gönül rahatlığıyla bu soykırımda payı var diyebiliyor. Fakat maalesef Srebrenitsa’dan daha büyük bir katliama sahne olan Filistin için BM’nin “en azından” diyebileceğimiz bir tavır dahi almaktan yoksun olduğuna hepimiz şahit oluyoruz. Bundan 29 sene sonra olsa dahi Filistin’deki insanlık dramının “soykırım” olarak adlandırılacağı şüphelidir. Peki bunun nedeni nedir? Sorumluların adını “gönül rahatlığı” ile dile getirmekten yoksun olanlar mıdır? Yoksa içerisinde bulunduğumuz Birleşmiş Milletler sistemi midir?


[1] “Srebrenitsa Soykırımı: Sürece Nasıl Gelindi? Neler Yaşandı?”, Euronews, https://tr.euronews.com/2021/07/10/srebrenitsa-soykirimi-surece-nasil-gelindi-neler-yasandi, (Erişim Tarihi: 29.05.2024).

[2] “Serbian president apologises for Srebrenica ‘crime’”, BBC, https://www.bbc.com/news/world-europe-22297089, (Erişim Tarihi: 30.05.2024).

[3] Kosova’nın Mitroviça bölgesinde bulunan bir kasaba ve belediyedir.

[4] Marija Stojanıvić, “Serbian government uses UN resolution on Srebrenica for a pre-election nationalist frenzy”, European Western Balkans, https://europeanwesternbalkans.com/2024/05/24/serbian-government-uses-un-resolution-on-srebrenica-for-a-pre-election-nationalist-frenzy/, (Erişim Tarihi: 30.05.2024).

Havanur ÖLMEZ
Havanur ÖLMEZ
Havanur Ölmez, 2022 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. 2023 yılında Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Balkan Çalışmaları Anabilim Dalında yüksek lisans eğitimine başlamıştır. Şu anda tez döneminde bulunmakta olup “Ulusal Çıkar Bağlamında Türk-Yunan İlişkileri: 1930 İkamet, Ticaret ve Seyrisefain Antlaşması” başlıklı tez çalışmasını yürütmektedir. İyi derecede İngilizce ve başlangıç seviyesinde Yunanca bilmektedir. Başlıca ilgi alanları, Türk-Yunan ilişkileri, milliyetçilik çalışmaları, Türk ve Yunan dış politikalarıdır.

Benzer İçerikler