Ermenistan’da geçtiğimiz Mart ve Nisan aylarında yaşananları daha iyi anlayabilmek adına birkaç yıl geriye; başka bir deyişle 2015 senesinde vuku bulan olaylara göz atmak gerekir. 2015 yılında iktidarda olan Ermenistan Cumhuriyet Partisi, devlet yönetim sistemini değiştirmeyi amaçlayan anayasa değişikliği referandumu meselesini tartışmaya açmıştır. Buna göre; yarı başkanlık sisteminden parlamento sistemine geçilecekti. İktidar partisi Ermenistan’da demokrasi ve insan haklarının korunması, ekonomik kalkınma ve bürokrasi gibi konularda yaşanan sorunları düzeltmek yerine iktidar süresini uzatmak adına kolları sıvamıştır.
6 Aralık 2016 tarihinde düzenlenen referandum, iktidar partisinin istediği şekilde sonuçlanmış ve yeni anayasa kabul edilmiştir. Söylemek gerekir ki; iki kez devlet başkanlığı yapması hasebiyle Devlet Başkanı Serj Sarkisyan’ın yeniden bu göreve gelmesi yeni anayasaya göre mümkün değildi. Parlamenter yönetim sistemine geçilmek istenmesinin asıl amacı da Sarkisyan’ın geniş yetkilerle donatılmış olan “başbakanlık” makamına getirilmesiydi. Bu durum, Ermeni kamuoyunda genellikle olumsuz karşılansa da Sarkisyan, planını büyük ölçüde hayata geçirebilmiştir. 13 Nisan 2018 tarihinde Sarkisyan, parlamento tarafından başbakan tayin edilmiştir. Ancak söz konusu makama getirilmeden önce parlamentoda temsil edilen “Çıkış Bloku”nun lideri Nikol Paşinyan, Erivan’da Sarkisyan karşıtı mitingler düzenlemeye başlamıştır. Belirtmek gerekir ki; yeni hükümet bahse konu duruma itiraz olarak nitelendirilen gösterilere katılanlara karşı güç kullansa da 2008 yılında yapılan devlet başkanlığı sonuçlarına itiraz edenler üzerinde söz konusu yöntem uygulanmamıştı. 2008 mitingleri kapsamında resmî açıklamalara göre 15, gayri resmî açıklamalar doğrultusunda ise 25 kişi öldürülmüştür.
Mitingleri düzenleyen Nikol Paşinyan, 2012 yılında Ermenistan Ulusal Kongresi üyesi olarak parlamentoda yerini almıştı. 2013 yılında Vatandaş Anlaşması Partisi’ne geçen Paşinyan, 2017 Parlamento Seçimlerinde Çıkış Bloku üyesi olarak milletvekili seçilmiştir. Sarkisyan’ın başbakanlık makamına getirilmesine karşı yapılan itiraz hareketinin lideri olarak görülen Paşinyan’ın Erivan’da başlattığı protestolar, birkaç gün sonra diğer kentlere de yayılmıştır. Sarkisyan Hükümeti mitingi sona erdirmek için girişimlerde bulunmuş; ancak istenilen sonuç alınamamıştır. Paşinyan liderliğinde yayılan miting dalgası her geçen gün büyürken, Sarkisyan yönetimi çaresizlik içerisinde kalmıştır.
Sarkisyan iktidarının zayıflamasının en önemli nedeni, Nisan 2016 tarihinde Ermenistan’ın işgal altında tuttuğu Azerbaycan’a ait Dağlık Karabağ bölgesinde başarısızlıkla sonuçlanan askeri operasyonlardır. Bu olayın ardından temmuz ayında askeri başarısızlığa karşı isyan eden; 1991- 1994 yılları arasında Karabağ Savaşı’na katılan kişilerden oluşan silahlı grubun Erebuni Polis Karakolu’na saldırarak kontrolü ele alması, Sarkisyan’ın başbakan ve diğer yetkilileri görevden almasında etkili olmuştur.
Bütün bu başarısızlıklara ve olumsuz gelişmelere rağmen 10 yıl devlet başkanı olarak görev yapmış olan Sarkisyan’ın, başbakan olarak siyasi faaliyetlerine devam etmesi bardağı taşıran son damla olarak görülmüştür. Yönetim kadrosu bile Sarkisyan’a yüz çevirmiştir. İtiraz mitinginin önünü alamayan Sarkisyan, 23 Nisan 2018 tarihinde Paşinyan ile görüşerek sorunları çözmek istemiştir. Ancak Paşinyan’ın Sarkisyan’ın istifa etmesi durumunda masaya oturacağını belirtmesi üzerine Sarkisyan aynı gün istifa etmiştir.
Bahse konu durumların ardından devletin kontrolü geçici olarak Paşinyan’ın eline geçmiştir. Daha sonra Paşinyan başbakan adayı olmuştur. 1 Mayıs 2018 tarihinde düzenlenen oturumda başbakan seçilemeyen Paşinyan, parlamentoyu doğrudan tehdit ederek söz konusu makama getirilmemesi durumunda ülke güvenliğinin tehlikeye gireceğini bildirmiştir. 8 Mayıs 2018 tarihinde düzenlenen oturumda 42’ye karşı 59 oyla başbakan olarak seçilen Paşinyan, parlamentoda yaptığı konuşmada hükümet programından hiç bahsetmemiştir; zira öyle bir belge bulunmamaktadır. İtiraz dalgasıyla başbakanlık makamına getirilen Paşinyan, herhangi bir program hazırlama gereksinimi dahi hissetmemiştir.
Çarukyan Bloku ve Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnaksutyun Partisi) ile birlikte kurulan Paşinyan Hükümeti’nin kabinesinde Paşinyan dahil olmak üzere bakanların hiçbiri daha önce devletin yönetim mekanizmasında yer almamıştır. Ermenistan’ın 27 yıllık bağımsızlık tarihinde ilk kez hükümette temsil edilmeyen siyasi bir güç iktidara gelmiştir. Paşinyan, başbakan olmasının ardından iç ve dış politika bağlamında cazip ancak biraz riskli açıklamalar yapsa da bir ayı aşkın süredir bu konularda herhangi ciddi bir gelişme yaşanmamıştır.
Paşinyan başbakan seçildikten sonra işgal altında bulunan Azerbaycan toprağı Dağlık Karabağ’ı ziyaret etmiş ve burada Türkiye ile ilişkilere açıklık getirmiştir. Ön koşulsuz olarak işbirliğine hazır olduklarını bildiren Paşinyan, Türkiye politikasında daha önceki hükümetlerin çizgisinde olduğunu göstermiştir. Yeni başbakan, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırları belirleyen Moskova ve Kars Antlaşmalarını tanıma ve sözde Ermeni soykırımı konusunda hükümetin nasıl bir politika izleyeceğine açıklık getirmeksizin ön koşulsuz işbirliğinden bahsetmiştir. Fakat Paşinyan, daha önce iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için Türkiye’ye sözde Ermeni soykırımını tanıması yönünde talepte bulunduğunu unutmuştur. Bu sayede yeni başbakan, ikili ilişkilerde Ankara’nın ön koşul koyduğu görünümünü vermeye çalışmıştır.
Sokak protestolarının sonucunda iktidara gelen Paşinyan Hükümeti’nin devlet yönetimi tecrübesi yoktur. Bölge ve uluslararası alanda cereyan eden karmaşık olaylara mantıklı tepki verilip verilmeyeceği hususunda Ermeni kamuoyunun ise ciddi şüpheleri vardır. İlk aşamada Paşinyan Hükümeti Moskova’nın çıkarlarını zedeleyen açıklamalar yapsa da Rusya ziyaretinden sonra bu tür söylemler fazla dillendirilmemiştir. 2018 yılının sonlarına kadar yeni parlamento seçimleri yapılacağını bildiren Paşinyan’ın konumunu güçlendirmeden bu sözünü gerçekleştirmesinin mümkün olmadığı söylenebilir.