Rusya’nın Afrika’yla ilişkileri, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) döneminde başlamıştır. Bilindiği kadarıyla, 1955 yılındaki Bandung Konferansı’na kadar SSCB’nin Afrika’ya yönelik belirli bir politikası olmamıştır. Ancak söz konusu tarihten sonra, Afrika ülkeleri bağımsızlıklarını kazandıkça SSCB de bu ülkelerle ilişkilerini geliştirmeye ve böylece kıtada etkin bir aktöre dönüşmeye başlamıştır. Kendisini Batı modeline bir alternatif olarak sunan SSCB, kıtadaki devletlerle hem ekonomik işbirliği anlaşmaları imzalamış hem de Mozambik ve Angola gibi bazı ülkelerdeki iç savaşlara dolaylı şekilde müdahil olarak kıtadaki nüfuzunu arttırmıştır.[1] Fakat 1980’li yılların ortalarından itibaren Mihail Gorbaçov’un başlattığı politikalar nedeniyle SSCB’nin birçok noktadan çekilmesi gerçekleşmiştir. Çekildiği alanlardan biri de Afrika’dır. Moskova’nın kıtadan ayrılması, 1992 yılında 9 büyükelçilik ve 13 kültür merkezinin kapatılmasıyla tamamlanmıştır.[2] Bu dönemde Rusya’nın Afrika ülkeleriyle olan münasebetleri kopma noktasına gelmiştir.
Rusya’da Vladimir Putin’in iktidara gelmesinden itibaren ise Afrika’yla yeniden bağlantı kurulmuştur. Moskova, Putin yönetiminde eski ilişkileri tekrardan tesis etmeye odaklanmış ve buna istinaden Afrika’yla ilişkiler ele alınmıştır. Kıtaya yönelik Rus ilgisi, Putin’in 2006 yılındaki Güney Afrika ziyaretiyle somut bir nitelik kazanmıştır.[3] Nitekim ziyaretten birkaç ay sonra Cezayir’le büyük bir silah anlaşması imzalanmış, ardından Libya, Angola, Namibya ve Gine’yle diplomatik ilişkiler tesis edilmiş ve bu münasebetlerde ekonomik boyut ön plana çıkmıştır. Putin’in Güney Afrika ziyaretinden 3 yıl sonra dönemin Rusya Devlet Başkanı Dmitry Medvedev Mısır, Nijerya, Angola ve Namibya’yı ziyaret etmiş ve bu turda “Şimdi, bizim görevimiz kaybedilen her şeyi telafi etmektir.” demiştir.[4]
Kremlin’in dış politikasında Afrika’nın bir dönüm noktası olduğu tarih özellikle 2014 yılıdır. Söz konusu tarihte Kırım’ı ilhak eden Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlardan ötürü Moskova yönetimi, alternatifler arama yoluna gitmiş ve bu kapsamda Afrika’da kendine yeni ortaklar bulmuştur. Yaptırıma tabi olmayan bir alanda Afrika’daki birkaç ülkeyle ekonomik ve ticari anlaşmalar imzalayan Rusya, yaptırımlar sonucu kötüleşen ekonomisine can suyu bulmaya çalışmıştır. 2014 yılı itibarıyla Rusya, Afrika’da etkinliğini artırmaya başlamıştır. 2017 senesinde ise Moskova yönetimi, Orta Afrika Cumhuriyeti Ordusu’nu donatmak ve eğitmek amacıyla Birleşmiş Milletler’den (BM) silah ambargosunun kaldırılmasını sağlamış[5] ve Orta Afrika Cumhuriyeti’yle kurduğu yakın münasebetler vesilesiyle Afrika’ya dönüşünü hızlandırmıştır. Nitekim ABD ve Batı ülkeleri de bu gelişmelerin ardından Rusya’nın Afrika’ya döndüğünü fark etmiştir.
Rusya, Sahra Altı Afrika’daki jeo-ekonomik ve jeostratejik hedeflerine ulaşmak adına kıta ülkelerinde yeni yatırım projeleri geliştirmiş ve geliştirmektedir. Bunu icra ederken adalet ilkelerine, uluslararası hukuka ve insan haklarına saygılı olduğuna dikkat çekmiş ve Afrika uluslarının egemenliğine vurgu yapmıştır. Moskova, mevzubahis hedefleri doğrultusunda 2019 yılında Soçi şehrinde bir zirve düzenlemiş ve bu zirveye yaklaşık 50 Afrika Devleti Başkanı veya Başbakanı katılım sağlamıştır. Zirvenin en önemli özelliği Putin’in Afrikalı liderlerin çoğuyla bir araya geldiği ilk zirve olmasıdır.[6] Putin, söz konusu zirvede Afrika’nın Rusya’nın dış politika önceliklerinden biri olduğunu iddia ederek siyasi ve diplomatik destek ve güvenlik yardımı, ekonomik yardım, hastalık kontrolü, insani yardım ve mesleki eğitim gibi alanlarda kıta ülkelerine yardımcı olmak istediklerini belirtmiştir.[7]
Rusya’nın Afrika ülkeleriyle olan ticaretine gelince ilk olarak silah ihracatından bahsedilmelidir. Zira Rusya’nın ihracatında petrol ve doğalgazdan sonra en büyük yer kaplayan bölüm silah satışıdır.[8] SIPRI adlı araştırma kuruluşuna göre, 2014-2019 yılları arasında Afrika ülkelerine yapılan silah satışı, Rusya’nın silah ihracatının yüzde 16’sına tekabül etmektedir.[9] Bu durum, Rusya’nın ekonomisinde Afrika’nın önemli bir yer edindiğini göstermektedir. Buna ek olarak Rusya ile Afrika arasındaki ilişkiler, savunma bakımından da gelişmektedir. Zira 2015 ve sonrasında 20’den fazla ülkeyle askeri işbirliği anlaşması ve 2017 ve 2018 yıllarında ise Sudan, Mali, Angola, Ekvator Ginesi ve Nijerya’yla silah anlaşmaları imzalanmıştır.
Bir başka ekonomik durum ise bazı mineral ve madenlerle bağlantılıdır. Rusya, endüstrisi için gerekli olan boksit, manganez ve krom gibi maden ve minerallere ulaşmak için Afrika ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye özen göstermektedir. Nitekim Rus devletine ait bazı şirketler, Gine’de boksit çıkarmakta ve Angola’dan elmas çıkarmak için çeşitli anlaşmalar imzalamaktadır.[10] Ayrıca Rus enerji şirketi Lukoil de Nijerya, Kamerun ve Gana gibi ülkelerde çeşitli projeler ortaya koymaktadır. Dahası Rusya, 25 milyar dolar krediyle finanse edilen Mısır’daki ilk nükleer santralin inşası da dahil olmak üzere birkaç Afrika ülkesi için nükleer enerji teknolojisi hizmeti vermektedir.[11]
Rusya ile Afrika arasındaki ticaret hacmi, 2018 yılı itibarıyla 20 milyar dolar seviyesine yükselmiştir.[12] Dolayısıyla Rusya, Türkiye ve Brezilya’yla hemen hemen aynı seviyeye gelmiştir. Ancak Avrupa’nın büyük ortaklarının (özellikle Fransa ve İngiltere) ve Çin’in seviyesine ulaşması mevcut veriler ışığında kolay değildir. Bunun nedeni ise üretim konusunda bu ülkeler kadar ileri seviyede olmamasıdır. Rusya’nın ihracatında en önemli unsurlar petrol, doğalgaz ve silahtır. Gıda, tekstil ve ev aletleri konularında Çin, Fransa ve ABD gibi ülkelerin seviyesinde değildir. Ancak yine de Afrika bağlamında düşünüldüğünde, 20 milyar dolar hacim çok iyi bir seviyeye tekabül etmektedir. ABD, Çin, Hindistan ve Fransa gibi devletlerle Afrika özelinde bir ticari rekabete girmek, Rusya adına son derece zorlayıcıdır. Bu sebeple Moskova, Afrika’ya dönüşünde belirli ölçüde başarısızlıklarla da karşılaşmaktadır.
Dahası Rusya’nın kıtadaki varlığının “dengesiz” olduğu da söylenebilir. Zira Rusya’nın Afrika’yla ticaretinin yüzde 80’ine yakınını Kuzey Afrika ülkeleri teşkil etmektedir. Bu bakımdan Rusya’nın Afrika’yı kapsayan veya en azından dengeli bir şekilde dağılan bir ekonomi politikasının olmadığı görülmektedir. Moskova yönetimi, her ne kadar Sahra Altı Afrika ülkeleriyle de ticaretini geliştirmeye çalışsa da bu hususta pek başarı sağlayamadığı yapılacak istatistiki incelemeler neticesinde anlaşılacaktır.
Rusya’nın Afrika’ya yönelik politikası genel olarak ekonomik olsa da aynı zamanda bir nüfuz arayışı da vardır. Kıtadaki Sovyet geçmişinden yararlanan Kremlin, geri dönüşünü hızlandırmaya çalışmakta ve kendisini önceden olduğu gibi yine Batı’ya alternatif olarak sunmaktadır. Afrika üzerinde etkisini artırmak isteyen Moskova, sesini Afrika’ya duyurabilmek amacıyla medya da dahil birçok enstrümandan yararlanmaktadır. Özellikle de kültürel ve akademik işbirliği programlarını kullanan Rusya, 2010 yılından beri ülkesindeki üniversitelerde okuyan Afrikalı öğrenci sayısını iki katına çıkarmayı başarmıştır. Buna ek olarak Afrika’da da yayın yapan Russia Today ve Sputnik adlı Rus medya organları, Rusya’nın tanınmasını sağlamaya ve nüfuzunu artırmaya çalışırken; aynı zamanda Batı karşıtı bir propaganda da yapmaktadır. Bunu yaparken de Batı’nın ırkçı ve sömürgeci geçmişini hatırlatmaktadır.
Afrika kıtası, bütün büyük ülkeler tarafından tabiri caizse fethedilmesi gereken bir pazar olarak görülmektedir. Bu sebeple Çin, ABD, Fransa, Hindistan ve Japonya gibi ülkeler Afrika pazarında yer edinmeye çalışmaktadır. Rusya da son dönemde bu kıtaya yüzünü dönmüş ve kendine bir pazar bulmanın yanı sıra nüfuz elde etmeye odaklanmıştır. Halihazırda Kongo, Güney Afrika, Zimbabve, Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti, Madagaskar, Angola ve Namibya gibi ülkelerde varlığı bulunan Rusya, Sahra Altı Afrika üzerindeki çıkar ve politikalarından vazgeçmeyecek; aksine bölgedeki faaliyetlerini arttırarak devam ettirecektir.
[1] Rodolphe Chollat-Namy, “Relations Russie-Afrique: UN «grand retour»?”, Major-Prepa, https://major-prepa.com/geopolitique/relations-russie-afrique-grand-retour/, (Erişim Tarihi: 01.05.2021).
[2] Aynı yer.
[3] Poline Tchoubar, “La nouvelle stratégie russe en Afrique subsaharienne: nouveaux moyens et nouveaux acteurs”, Fondation pour La Recherche Strategique (FRS), https://www.frstrategie.org/publications/notes/nouvelle-strategie-russe-afrique-subsaharienne-nouveaux-moyens-nouveaux-acteurs-2019, (Erişim Tarihi: 02.05.2021).
[4] “Medvedev’in 2009 Afreximbank Toplantısı Konuşmasından”, Conférence économique “Russie-Afrique”, Rus Hükümet Sitesi, government.ru/news/37113/, (Erişim Tarihi: 04.05.2021)
[5] “Russia Obtains Ease on C. Africa Arms Embargo at UN Security Council”, France 24, https://www.france24.com/en/20200131-russia-obtains-ease-on-c-africa-arms-embargo-at-un-security-council, (Erişim Tarihi: 04.05.2021).
[6] Arnaud Jouve, “Russie: quelle stratégie en Afrique subsaharienne?”, RFI, https://www.rfi.fr/fr/afrique/20201121-russie-quelle-stratégie-en-afrique-subsaharienne, (Erişim Tarihi: 05.05.2021).
[7] “Interview to TASS News Agency”, Rusya Başkanlık Sitesi, 2019, en.kremlin.ru/events/president/news/61858, (Erişim Tarihi: 07.05.2021).
[8] “Russia in Africa: What’s behind Moscow’s Push into the Continent?”, BBC, https://www.bbc.com/news/world-45035889, (Erişim Tarihi: 08.05.2021).
[9] Aynı yer.
[10] Aynı yer.
[11] Aynı yer.
[12] “Trade Revenue between Russia and African Countries from 2013 to 2019, Statista, 2021, https://www.statista.com/statistics/1063423/russia-and-african-countries-trade-volume/, (Erişim Tarihi: 08.05.2021).