Uluslararası ilişkilerde savunma ve güvenlik amaçlı kurulan ittifaklar, kısa sürede topyekûn savaşlara yol açabilecek tehlikeli oluşumlardır. Örneğin Birinci Dünya Savaşı’na giden gelişmelerin başlangıcı, 1880’li yıllardan itibaren kurulan Üçlü İtilaf ve Üçlü İttifak oluşumlarına dayandırılabilir. Günümüzde ise Asya-Pasifik’te İngiltere, Avustralya ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) kurdukları güvenlik ittifakı olan AUKUS, dünyanın barış ve güvenliğini tehlikeye atabilecek bir oluşum olarak dikkat çekmektedir. Diğer taraftan Hindistan, Japonya, Avustralya ve ABD’nin yer aldığı QUAD platformu da bölgedeki kutuplaşmanın bir yansımasıdır. AUKUS, bir Anglosakson ittifakını temsil ederken; QUAD, daha çok ABD’nin liderliğinde özgür ve açık bir Hint-Pasifik’in inşası için kurulan güvenlik mekanizmasını ifade etmektedir.
Batılı değerleri benimseyen aktörler tarafından oluşturulduğu için QUAD, Çin ve Rusya tarafından Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) benzeri bir mekanizma olarak değerlendirilmektedir. Buna karşılık Çin’in de Rusya’yla ittifak kurmaya yöneldiği öne sürülmektedir. Bir diğer ifadeyle Batılı güçler, tesis ettikleri ittifaklar sebebiyle Pekin ve Moskova’yı birbirlerine daha fazla yakınlaştırmışlardır. Bunun bir başka örneği ise NATO’dur.
Son bir yıl içerisinde gerçekleşen NATO Zirveleri’nde Çin de artık bir tehdit olarak gösterilmeye başlanmıştır. Bu bağlamda NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg hem Rusya hem de Çin’le ilgilenilmesi gerektiğini; çünkü birlikte hareket ettiklerini belirtmiştir.[1] Elbette bu durumun sebebi ABD’nin Çin’i hedef göstermesidir. Fakat bu noktada iki önemli soru akıllara gelmektedir: “Çin, Avrupa için gerçek bir tehdit midir?” ve “Avrupa-Atlantik ittifakı olan NATO, bir Pasifik ülkesi olan Çin’le nasıl ve neden mücadele etsin?”
Öyleyse ABD açısından Çin’le mücadele etmek için Hint-Pasifik’te bir NATO oluşumuna ihtiyaç vardır. AUKUS ve QUAD da bu yola giden hazırlık adımlarıdır. NATO’nun Rusya üzerindeki baskıları da onu Çin’le ittifak kurmaya yöneltmektedir.
6 Ekim 2021 tarihinde NATO’nun Rus misyonundan 8 kişinin akreditasyonunu iptal etmesi, Batı-Rusya kutuplaşmasını derinleştirmiştir. Batılı güçler, Rusya’nın Ukrayna üzerindeki “zararlı-yıkıcı” faaliyetlerini sonlandırmasını istemektedir. Ancak bu ve benzeri konularda Moskova ve Pekin’i yaptığı eylemlerden dolayı sorumlu tutmak kolay değildir. Zira devletler, sürekli güç maksimizasyonu peşindedir.
Birleşmiş Milletler (BM) Şartı’nın 7. Bölümü, devletleri kuvvet kullanmaktan alıkoyacak zorlayıcı tedbirler öngörmüştür. Ancak günümüzdeki savaşlar, artık “cephe savaşı/doğrudan kuvvet kullanımı” şeklinde gerçekleşmemektedir. Bu yüzden de devletlerin, kuvvet kullandıkları gerekçesiyle uluslararası bir otorite tarafından cezai müeyyideye tabi tutulmaları oldukça zordur. Çünkü günümüzde siber savaş, vekalet savaşı, hibrit savaş, gri bölge savaşı, beşinci kol faaliyeti ve dördüncü nesil savaş gibi devletlerin doğrudan ve açıktan güç kullanımını gerektirmeyen çok sayıda savaş biçimi bulunmaktadır.
Çin, daha çok “gri bölge” faaliyetleri yürüterek Rusya dahil olmak üzere rakipleri karşısında stratejik avantaj elde etmeyi amaçlamaktadır. Bir diğer ifadeyle Çin, “oyunu kurallara göre oynamaya” çalışmaktadır. Bu sayede yaklaşan bir tehlike gördüğünde kolayca geri adım atabilmektedir. Pekin’in söz konusu stratejisi, görünürde hukuka uygundur. Buna karşılık Rusya; askeri operasyonlar, dezenformasyon, propaganda, siber faaliyetler, istihbarat ve karşı istihbarat gibi faaliyetlerin yer aldığı hibrit savaşı çok iyi kullanmaktadır. Çin’in gri bölge faaliyetleriyle Rus hibrit savaş modeli birbiriyle çatışmaktadır.
Çin, Rusya’nın yaptığı gibi hibrit savaşlara girme konusunda istekli değildir. Çünkü Pekin, prensipte başka ülkelerin iç işlerine karışmama ilkesine önem vermektedir. Hassas olan iç dinamikleri nedeniyle kendisine de böyle davranılmasını istemektedir. Fakat Çin, ABD’yle mücadele etmek için Afganistan’da Taliban’ı kullanarak bir vekalet savaşına girişebilir.
Afganistan, ABD ile Çin arasındaki vekalet savaşlarının ilk cephesi olabilir. Görünen o ki; ABD de Afganistan’ı Çin’i yıpratmak için bir araç olarak görmektedir. Afganistan, Washington yönetiminin Pekin’i tuzağa çekme stratejinin bir parçasıdır. Rusya ise ABD’nin bu oyununu görmektedir. Bunun da etkisiyle Çin ve Rusya’nın Afganistan’daki çıkarları prensipte örtüşmektedir. Her iki ülke de buradaki terörizmin Orta Asya ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ne yayılmasını önlemeyi amaçlamaktadır. Ancak Rusya, Çin’in Orta Asya-Güney Asya hattında artan askeri-güvenlik faaliyetlerinden rahatsızlık duymaktadır.
Benzer şekilde Hindistan, ABD’nin Çin’i savaşa çekmek için kullandığı bir başka paratonerdir. Yeni Delhi’nin “paratoner” vazifesi görmesinin nedeni, Pekin’in tüm öfkesini üzerine çekmesidir. Aynı şekilde Moskova, Hindistan’ın ABD tarafından Çin’e karşı savaşa sürüklendiğini de görmektedir. Bu bakımdan Rusya, Çin’in özellikle Afganistan, Hindistan ve Myanmar’a yönelik askeri-güvenlik politikalarını da kendi nüfuz alanı için bir tehdit olarak görmektedir. Nitekim Keşmir’de Çin-Hindistan savaşının çıkması halinde, Rusya’nın Orta Asya ve Afganistan’ı kontrol etmesi daha da zorlaşacaktır.Bu sebeple Rusya, Çin’e güvenmediği için ABD ve Batı’yla olan ilişkilerini “kontrollü kriz” seviyesinde tutmaktadır. Rusya’nın son dönemde ABD ve Batı’yla kötüleşen ilişkileri göz önünde bulundurulduğunda Çin, Moskova açısından “kötünün iyisi” durumundadır. Moskova, Washington’a karşı Pekin’le işbirliği yapabilir; fakat Çin’in Post-Sovyet alan başta olmak üzere Rusya’nın yakın çevresinde yürüttüğü askeri-güvenlik politikaları konusunda oldukça dikkatlidir.
Son olarak bir noktaya dikkat çekmek gerekirse Rusya, Çin’in Tayvan konusundaki davranışlarına karşı olabildiğince sessiz kalmıştır. Aslında Moskova, kendisini gelecekteki ABD-Çin anlaşmazlığının ortasında bulmaktan korkmaktadır. Pekin ise Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesini hiçbir zaman tanımamıştır. Bu yüzden de eğer Çin Tayvan’a müdahalede bulunursa, Rusların Çinlilere destek verip vermeyeceği belirsizdir.
[1] “Transcript: ‘China is Coming Closer to us’-Jens Stoltenberg, NATO’s Secretary-General”, Financial Times, https://www.ft.com/content/cf8c6d06-ff81-42d5-a81e-c56f2b3533c2, (Erişim Tarihi: 01.11.2021).