2022 yılının temmuz ayında Kosova’nın kimlik kartları ve araç plakalarına ilişkin düzenlemeler yapmaya dönük attığı adımlar, Belgrad-Priştine hattında tansiyonun yükselmesiyle neticelenmiştir. Her ne kadar iki ülke arasındaki kimlik kartlarıyla ilgili gerginlik, Avrupa Birliği’nin (AB) arabuluculuğunda çözülmüşse de araç plakaları konusundaki ihtilaf devam etmektedir. Plaka temalı gerginlik sürerken; Sırbistan Başbakanı Ana Brnabic, 5 Eylül 2022 tarihinde Kosova’nın kuzeyine dikkat çekici bir ziyaret gerçekleştirmiştir.
Bu kapsamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Sırbistan Başbakanı Brnabic’in Kosova ziyaretinin ne anlama geldiğine yanıt aramak amacıyla The Balkans in Europe Policy Advisory Group (BiEPAG) Analisti Dr. Marika Djolai’nin görüşlerini dikkatlerinize sunmaktadır.
1. Brnabic, 5 Eylül 2022 tarihinde Kosova’nın kuzeyini ziyaret etmiştir. Kosova’nın kuzeyinde yer alan belediyelere yapılan bu ziyaret, Priştine ve Belgrad’ın Sırbistan’ın 2011 yılından beri Kosova vatandaşlarına verdiği giriş-çıkış belgelerinin kaldırılması konusunda anlaşmaya varmasının ardından gerçekleşmiştir. Brnabic’in Kosova’daki Sırp belediyeleri ziyaret etmesi ne anlama gelmektedir?
Brnabic, Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic tarafından üçüncü dönem için atanmıştır. Burada “Sırp lider, neden önceki iki görev süresinde Sırp topluluğuyla ilişkileri geliştirmek için bir çaba içerisinde olmamış ve Kosova’yı bu dönemde ziyaret etmiştir?” sorusunun tartışılması gerekmektedir. Bazı kesimler, söz konusu ziyareti bir siyasi pazarlama olarak görürken; bazı gruplar da ziyaretin son gerilimlere karşı yatıştırıcı bir rol oynadığına dikkat çekmektedir. Brnabic’in Başbakanlık görevini alır almaz Kosova’yı ziyaret etmesinin tek mantıklı açıklaması ise normalleşme sürecinde daha somut bir gelişmenin yaşanabileceği ve Brnabic’in burada kritik bir rolünün olacağıdır.
2. Kosova ile Sırbistan arasında son aylarda yaşanan kimlik sorunu çözülse de araç plakaları gibi farklı meselelerin devam ettiği bilinmektedir. Priştine, Sırbistan tarafından verilen plakaların RKS olarak değiştirilmesi için 61 gün süre tanımıştır. Brnabic ise Sırbistan’ın amacının barış ve istikrar olduğunu söylemiştir. Tüm bu hususları göz önünde bulundurduğunuzda, Brnabic’in Kosova ziyaretinde verdiği mesajları nasıl değerlendirirsiniz?
Brnabic, Kosova-Sırbistan normalleşmesi hakkında kendi fikrini söylememekte ve bu nedenle mesajlarının çok azı konuyla alakalı görünmektedir. Geçmişte yaptığı açıklamalara bakıldığında, Arnavutlara yönelik söylemlerinde, hiç unutulmayacak ifadeler kullanmıştır. Ancak Brnabic’in Kosova ziyareti sırasında Kosova Başbakanı Albin Kurti’nin açıklamasına karşı tansiyonun düşürülmesine yönelik ifadeler tercih etmesi, üzerinde durulması gereken bir noktadır. Belki de Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşın yıkıcı etkisini ve Batı’dan gelen desteği gören Sırbistan, 1990’lı yıllarda yaşanan savaşların tekrarlanmasının iyi bir fikir olmadığını anlamıştır.
3. Brnabic, Kosova’daki ziyaret sırasında Sırp Belediyeler Birliği’nin kurulmasının zamanının geldiğini vurgulamıştır ve bunu Mitrovica’dan Brüksel ve Pekin’e kadar gittiği her yerde tekrar edeceğini söylemiştir. Sırp Belediyeler Birliği’nin kurulması hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu konu Belgrad-Priştine diyaloğunu nasıl etkiliyor?
Sırp Belediyeler Birliği, 2013 yılındaki Brüksel Anlaşması’nın ilk altı ilkesinde tanımlanmıştır ve on yıldan beri uygulanmayı beklemektedir. Bunu, belirli bir coğrafi alanın mutlak kontrolünü içeren bir yapı olarak görmemekteyim. Bu birliğin kurulması, Kosova’nın kuzeyinde yaşayan vatandaşlara etnik ve dini kimliklerinin korunmasına izin verilmesi suretiyle sosyal, ekonomik ve politik olarak entegre olmaları için fırsatlar yaratılması bakımından oldukça önemlidir. Ancak Sırp Belediyeler Birliği modeli, bir sorun olmaya devam etmektedir. Fakat aslında bunun için bir dizi çözüm önerileri vardır. Dolayısıyla Sırp Belediyeler Birliği, Sırbistan ile Kosova arasındaki normalleşme sürecinin kilit şartı olmaya devam etmektedir. Priştine, böyle bir anlaşma kapsamında yönetişimin ve gücün ademi merkeziyetçiliğinden korkabilir. Ancak statüko bir seçenek değildir.
4. Son olarak Kosova ile Sırbistan arasındaki sorunda Rusya, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve AB’nin nasıl bir rol oynadığını anlatabilir misiniz?
Bu sorunun cevabının Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ettiği realitesi çerçevesinde yeniden tanımlanması gerekmektedir. Çünkü Ukrayna’daki savaş, yabancı aktörler arasındaki dinamikleri ve Rusya’nın Balkanlar’daki etkisini değiştirmiştir. Bu aktörlerden her biri, iki ülke arasındaki sorunda farklı birer rol oynamaktadır. Priştine-Belgrad hattındaki durumu, mutlaka bir kriz olarak tanımlamamaktayım. Devam eden, çözülmemiş bir anlaşmazlık var. Bu da Batı Balkanlar’daki istikrarsızlığın nedenlerindendir. Yaklaşık 15 yıl önce Kosova’nın bağımsızlığı, Batı’nın desteğiyle ilan edilmiştir ve bu da sürekli uluslararası bir katılımla sonuçlanmıştır.
AB, barışçıl bir güç olarak Kosova ile Sırbistan arasındaki diyaloğun kolaylaştırılmasında ve kurumsal reformlarda proaktif role sahiptir. Son olarak Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron ve Almanya Şansölyesi Olaf Scholz tarafından iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için bir orta yol bulunması için diplomatik baskı yapıldığı görülmüştür. Esasen AB, iki ülkeye de olumlu mesajlar göndermeye çalışmaktadır. Her ne kadar taraflar arasındaki serbest dolaşım sorunu, AB arabuluculuğu sayesinde çözülmüşse de son zamanlarda plaka ve kimlik anlaşmazlığı üzerinden husumetlerin tırmanması, herhangi bir meselenin kolayca politize edilebileceğini ve teminat altına alınacağını göstermektedir. AB’nin arabuluculuğu, Avrupa’ya vizesiz seyahat ambargosu altında kalan, vatandaşları için hayal kırıklığına neden olan ve AB ülkelerinin gerçek niyetlerini sorgulayan Kosova için iki ucu keskin bir kılıç gibi görülmektedir.
AB ve ABD, hem AB Kosova-Sırbistan Diyaloğu Özel Temsilcisi Miroslav Lajcak’ın hem de ABD Dışişleri Bakanlığı Batı Balkanlar Özel Temsilcisi Gabriel Escobar’ın Priştine’yi ziyaret etmesiyle son çıkmazı kırmak için müşterek çalışmıştır. Ancak ABD’nin buradaki rolü, belirsizliğini korumaktadır. 2008 yılında Kosova’nın bağımsızlığını güçlü bir biçimde destekleyen ABD, Priştine’ye vadettiklerini çoğu zaman yerine getirmemiştir. Halihazırda ABD, AB’yle aynı safta yer alarak normalleşme sürecini desteklediği izlenimini oluşturmaktadır.
Rusya ise uzun süredir Balkan ülkelerinin işlerine karışmakta, Sırbistan ve Bosna Hersek içerisindeki Sırp Cumhuriyeti’yle güçlü ilişkiler kurmaya çabalamaktadır. Kuşkusuz Belgrad ile Priştine arasındaki ilişkilerin normalleşmesi, Moskova’nın çıkarlarına uygun değildir. Buna ek olarak Ukrayna’nın işgalinden bu yana Sırbistan’da Rusya’ya destek verenlerin etkisinin de azımsanmayacak düzeyde olduğu görülmüştür. Son zamanlarda Rus şirketleri, Kosova’daki gerilimleri ve dezenformasyonu körükleyen Rusya propagandasını ve dezenformasyon kampanyasını güçlendirmektedir.
Dr. Marika Djolai
The Balkans in Europe Policy Advisory Group (BiEPAG) bünyesinde çatışma, güvenlik, din, sürdürülebilir kalkınma, ikili anlaşmazlıklar, azınlıklar ve AB üzerine çalışan deneyimli bir uzmandır. Djolai, geçmişte Almanya merkezli European Centre for Minority Issues’de de Kıdemli Araştırmacı ve Çatışma ve Güvenlik Grubu Başkanı olarak çalışmıştır.
Djolai’nin Novi Sad Üniversitesi’nden ve University College London’dan yüksek lisans dereceleri vardır. Doktora derecesini ise Sussex Üniversitesi Kalkınma Araştırmaları Enstitüsü’nden Kalkınma Çalışmaları (Çatışma ve Şiddet) alanında almıştır. Djolai, 2012 yılında Saraybosna Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Misafir Araştırmacı olarak bulunmuştur. Ayrıca Djolai, Rijeka Üniversitesi Güneydoğu Avrupa İleri Araştırmalar Merkezi’nden de Doktora Sonrası Bursu almıştır.
Başlıca çalışma alanları; topluluk dinamikleri, çatışma sonrası kalkınma, azınlık hakları ve güvenlik olan Djolai, Batı Balkan ülkelerinin AB üyelik süreçlerine, ikili anlaşmazlıkların çözümüne ve din-sivil toplum ilişkilerine dair mühim çalışmalar yapmıştır.
Djolai, kalkınma sektöründe kıdemli danışman olarak GIZ, SIDA ve İsviçre Kalkınma İşbirliği’nde çalışmış olmasının yanı sıra Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve British Council projelerine ve dünya çapındaki diğer STK’lara danışmanlık desteği vermiştir. Ayrıca Djolai, 1990’lı yıllarda Sırbistan merkezli “Panonija” isimli yardım kuruluşunun ve “House of Tolerance” adlı sivil toplum kuruluşunun kurucuları arasında yer almıştır.