Röportaj

Szczecin Üniversitesi, Prof. Dr. Małgorzata Kamola-Cieślik: “ABD ve Çin, Ay’daki Helyum-3 Kaynakları İçin Bir Yarış İçindedir.”

Çin, uzaydaki ilk güneş enerjisi santralini 2028 yılında kurmayı planlamaktadır.
Çin, 2060 yılına kadar kömürden tam bağımsızlığa ulaşmayı planlamaktadır.
AB, 2050 yılına kadar iklim nötrlüğüne ulaşmayı taahhüt etmiştir.

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Enerji kaynakları denildiğinde akla ilk olarak fosil yakıtlar gelmektedir. Dünya genelinde tüketilen enerjinin %80’ini fosil yakıtlar oluşturduğundan dolayı böyle bir genel kanının olması doğaldır. Ancak fosil yakıtlara olan bu bağımlılık uzun vadede sorunları beraberinde getirecektir. Bazı tahminlere göre 25-30 sene içerisinde fosil yakıtların tükenmesi beklenmektedir. Durum böyle olunca ileride yaşanılması olası enerji krizine karşı hükümetler şimdiden çıkış yolları aramaya başlamıştır.

Bu kapsamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), alternatif enerji kaynaklarının neler olabileceği üzerine Szczecin Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Małgorzata Kamola-Cieślik’den aldığı görüşleri dikkatlerinize sunmaktadır.

1. Fosil yakıt kullanımını azaltmaya yönelik alternatif enerji kaynakları düşünüldüğünde öncelikle yenilenebilir enerji kaynaklarını çözüm yolu olarak masaya yatırıyoruz. Sizce yenilenebilir enerji kaynakları fosil yakıtların yerini doldurabilir mi? Enerji ihtiyacımızın büyük bir kısmını yenilenebilir enerji kaynakları üzerinden sağlamamız mümkün müdür?

Fosil yakıtlar, küresel sera gazı emisyonlarının %75’inden fazlasını ve tüm karbon emisyonlarının neredeyse %90’ını oluşturarak küresel iklim değişikliğine sebep olmaktadır. Yenilenemeyen enerji kaynaklarının yenilenebilir olanlarla değiştirilmesinin gerekliliği yadsınamazdır. İklim nötrlüğüne ulaşmak için rüzgâr, güneş, hidroelektrik ve jeotermal enerji gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi gerekmektedir. Ancak fosil yakıtlardan yenilenebilir kaynaklara geçiş bir gecede gerçekleşmeyecektir. Bu geçiş onlarca yıl alabilecek bir süreçtir.

Bu konuyla ilgili tahminler farklılık göstermektedir ve yenilenebilir enerji kaynaklarının fosil enerji kaynaklarının yerini ne zaman alacağını tahmin etmek zordur. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı, 2050 yılına kadar enerjinin çoğunun yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanacağını tahmin etmekte ve bu oranın yaklaşık %86 olacağını belirtmektedir. Öte yandan Bloomberg NEF raporu ise 2050 yılına gelindiğinde yenilenebilir enerji kaynaklarının payının %50 civarına ulaşacağını söylemektedir. Bu noktada Avrupa Birliği’nin iklim politikasının iddialı olduğunu belirtmek gerekir. AB, 2050 yılına kadar iklim nötrlüğüne ulaşmayı taahhüt etmiştir. Ancak gelişmekte olan ülkelerin, bu hedefe ulaşmak için ayırabilecekleri sınırlı mali kaynaklar nedeniyle 2050 yılına kadar iklim nötrlüğüne ulaşamaması ihtimali yüksektir.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artması, (1) elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanma eylemlerinin artırılmasına; (2) yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen enerjiyi depolamak için depolama altyapısının oluşturulmasına; (3) enerji sisteminin kuraklık, sıcak hava dalgaları ve fırtınalar gibi iklim değişikliğinin kaçınılmaz etkilerine uyum sağlama direnci ve yeteneğinin geliştirilmesine bağlıdır. Önümüzdeki yıllarda küresel enerji ihtiyacının karşılanmasında yenilenebilir enerji kaynaklarının artmasıyla nükleer enerji üretiminin de artacağını belirtmekte fayda vardır. Rüzgâr, güneş ve hidroenerji gibi kaynaklar hava koşullarına bağlıdır. Dünyada her geçen gün daha sık meydana gelen ekstrem hava olayları enerji güvenliğini olumsuz etkilemektedir. Bundan dolayı elektrik talebi sadece yenilenebilir enerji kaynaklarından değil, aynı zamanda nükleer enerjiden de karşılanacaktır.

2. Uzaya yönelik çalışmalar arttıkça bu sefer uzaydaki kaynaklar üzerine bazı plan ve projelerin geliştirildiğini duymaktayız. Bunlar arasında Helyum-3 ön plana çıkmaktadır. Ay’daki Helyum-3’ün Dünya’ya getirilmesi ve kullanılması hakkında ne düşünürsünüz?

Son yıllarda teknolojinin gelişmesiyle beraber Helyum-3’ün Ay’da çıkarılması ve Dünya yüzeyine taşınması için gerçek planların yapılması mümkün hale gelmiştir. Bu çok değerli unsur enerji endüstrisinde devrim yaratabilir. Dünya üzerindeki Helyum-3 giderek azalmaktadır, bunun temel nedeni ise ona olan talebin son yirmi yılda önemli ölçüde artmasıdır. Hindistan Uzay Ajansı, Ay’daki bu elementin 250 yıllık enerji talebini karşılayabileceğini tahmin etmektedir.

Helyum-3; hâlihazırda tıp alanında, havalimanlarındaki güvenlik kontrollerinde ve güvenliğin sağlanması gereken çeşitli yerlerde kullanılmaktadır. Helyum-3, enerji endüstrisinde devrim yaratma potansiyeline sahiptir. Ayrıca güvenli ve temiz bir enerji kaynağıdır. En büyük sorun Ay’da Helyum-3 çıkarmanın ve Dünya’ya geri getirmenin maliyetli olmasıdır. Şu anda Amerika Birleşik Devletleri ve Çin, Ay’daki Helyum-3 kaynakları için bir yarış içindedir ve onu nerede çıkaracaklarını belirlemek için Ay’a geziciler göndermektedir. Ancak Helyum-3’ün kullanımından elde edilen kârın, çıkarma maliyetinden çok daha yüksek olabileceği unutulmamalıdır. Araştırmacılara göre sadece 25 ton Helyum-3, ABD’ye tüm yıl boyunca enerji sağlamaya yetmektedir. Helyum-3’ün enerji üretiminde kullanılması sürecinin verimliliği, nükleer santrallerin neredeyse iki katıdır ve kömür yakıtlı santrallerinkini ise çok daha fazla aşmaktadır.

3. Çin, güneş enerjisini daha verimli kullanmak adına uzaya güneş panelleri yerleştirmeyi planlamaktadır. Çin’in bu projesini nasıl yorumlarsınız?

Fotovoltaik panellerin uzay endüstrisinde kullanılması en önemli teknolojik buluşlardan biridir. Çin, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımında dünya lideri olmasının yanı sıra dünyanın en büyük güneş pili üreticisidir. Ancak Çin’in temiz enerji elde etme alanındaki faaliyetlerinin tamamı bunlar değildir. Çin, uzayda ilk güneş enerjisi santralini kurma planını sunmuştur. Önümüzdeki 10 yıl boyunca bu yatırımın hayata geçirilmesi Çinli bilim insanlarının araştırma konusudur.

Fotovoltaik panellerin kullanımı sayesinde uzay görevleri uzun ömürlü ve önemli bir verimlilikle gerçekleştirilebilir. Aynı zamanda bu teknoloji uzak gezegenler üzerinde bilimsel araştırmaların geliştirilmesini sağlayacaktır. Elde edilen enerjinin sadece uzaydaki nesneler için değil, Dünya’daki kullanıcılar için de kullanılması ihtimali yüksektir. Çin hükümetinin politikası, karbon emisyonlarını azaltmak ve gelecekteki enerji kıtlığını telafi etmek için uzayda bir güneş enerjisi çiftliği kurma olasılığını araştırmaktır. Aynı zamanda Hindistan ile Çin, dünya atmosferindeki karbondioksit emisyonunun yaklaşık %40’ından sorumludur. Çin, 2060 yılına kadar kömürden tam bağımsızlığa ulaşmayı planlamaktadır. Yani Çin, kömürden erken bir süreçte vazgeçmeyecektir.

Çin’in önündeki zorluklardan biri, yörüngedeki güneş panellerinden Dünya’ya güvenli bir enerji kaynağı oluşturmak olacaktır. Yüksek frekanslı bir enerji ışınının etkisi; iletişim, hava trafiği ve insan sağlığı açısından tehlikeli olabilir. Diğer yandan yörüngedeki güneş panelleri karanlıkta, mevsim değişikliklerinde veya bulutlu havalarda başka bir ifadeyle hava koşulları nasıl olursa olsun sürekli çalışacağından avantajlıdır. Uzaydaki fotovoltaik paneller, çalışmalarında herhangi bir sınırlamaya sahip olmayacakları için yerdeki sistemlere (rüzgâr ve güneş santralleri) göre avantajlı olacaktır. Çin, uzaydaki ilk güneş enerjisi santralini 2028 yılında kurmayı planlamaktadır. Uzaydan elde edilen enerji; artan temiz enerji talebinin karşılanmasına, iklim kriziyle mücadeleye ve karbon nötrlüğüne ulaşılmasına yardımcı olacaktır.

Prof. Dr. Małgorzata Kamola-Cieślik
Prof. Dr. Małgorzata Kamola-Cieślik, Szczecin Üniversitesi Siyaset ve Güvenlik Bilimleri Enstitüsü’nde siyaset teorisyenidir. Kamola-Cieślik, bilimsel ve araştırma çalışmalarında; Polonya’da ve dünyada meydana gelen siyasi ve ekonomik değişimleri, enerji güvenliği ve kömür şirketlerinin faaliyetlerini ve gemi inşa endüstrisini ele almaktadır. Kamola-Cieślik, Avrupa Birliği’nin iklim ve enerji politikası bağlamında taş kömürü madenciliğinin yeniden yapılandırılmasına ilişkin Polonya Hükümeti’nin kararlarına ve dünyadaki gemi inşa ve gemi geri dönüşüm endüstrisinde meydana gelen değişikliklere özel bir ilgi göstermektedir. Yazarın çok sayıda makalesi; “Polish Political Science Yearbook”, “Security, Theory and Practice”, “Yearbook of International Security” ve “European Research Studies Journal” gibi dergi ve kitaplarda yayınlanmıştır. Kamola-Cieślik, ayrıca Szczecin Üniversitesi Siyaset ve Güvenlik Bilimleri Enstitüsü “Acta Politica Polonica” dergisinin genel yayın müdürüdür.
Neslihan TOPCU
Neslihan TOPCU
Neslihan Topcu, 2017 yılında Adnan Menderes Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden mezun olmuş ve ardından aynı üniversitenin Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. Yüksek lisans derecesini elde ettiği “Çin’in Enerji Güvenliği Politikaları” başlıklı tezi, 2020 yılında kitap olarak da yayınlanmıştır. 2016 senesinde Litvanya’daki Kazimieras Simonavičius Üniversitesi’nde ve 2019 yılında da Portekiz’deki Minho Üniversitesi’nde eğitim alan Topçu, halihazırda Selçuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktora eğitimine devam etmektedir. Asya Pasifik, enerji güvenliği ve devletlerin uzay politikalarıyla ilgili çalışmaları çeşitli dergilerde ve kitaplarda yayınlanmış olan Topçu, iyi derecede İngilizce ve orta seviyede İspanyolca bilmektedir.

Röportaj

Dongseo Üniversitesi, Doç. Dr. Chris Monday: “Marco Polo Okurlarının Bildiği Gibi, Moskova Bir Durgun Su İken, Semerkant Bir Uygarlık Merkeziydi.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi, Kuzey Koridoru Projesi'nin önemini ve Rusya ile Çin'in...

Norveç Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, Araş. Gör. Dastan Bekmuratov: “Çin, Yenilenebilir Enerji Teknolojileri Alanında Öncü Bir Konuma Yükselmiştir.”

Çin, Kuşak ve Yol Girişimi (KYG) çerçevesinde yenilenebilir enerji yatırımlarına hızla devam etmektedir. Özellikle...

Woxsen Üniversitesi, Dr. Öğr. Üyesi Afaq Ahmad: “AB’nin Yapay Zekâ Yasası, Uluslararası İşbirliği ve Ortaklıklar İçin de Bir Fırsat Sunmaktadır.”

Avrupa Birliği’nin (AB) 2021 yılında sunduğu Yapay Zekâ (AI) Yasası, küresel yapay zekâ kullanımını düzenleme...