Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO), Asya-Pasifik bölgesindeki ortaklarıyla işbirliğini kurumsallaştırmaya çalışmaktadır. Asya-Pasifik Girişimi, Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi bölge ülkeleriyle işbirliğini güçlendirmeyi hedeflemektedir. Özellikle Japonya ve Güney Kore’nin Rusya-Ukrayna Krizi gibi uluslararası olaylarda gösterdiği destek, NATO ile bu ülkeler arasındaki yakınlaşmanın ve ortak güvenlik değerlerinin bir göstergesi olmuştur.
Buradan hareketle Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), NATO’nun Asya Pasifik Girişimi’ni değerlendirmek üzere Maksut Narikbayev Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ikboljon Qoraboyev’den almış olduğu görüşleri dikkatlerinize sunmaktadır.
1-Asya-Pasifik Girişimi’nin NATO’nun genel stratejik yaklaşımına nasıl entegre edildiğini açıklayabilir misiniz?
NATO, kendisini son yetmiş yıldır Avrupa-Atlantik bölgesindeki müttefiklerinin özgürlük ve güvenliğini başarıyla sağlayan bir ittifak olarak tanımlamaktadır. Bu coğrafi odaklanma, Vilnius Zirvesi sırasında Tokyo’da bir NATO ofisi açılması fikrini reddeden Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından yakın zamanda ve oldukça açık bir şekilde yinelenmiştir. Çünkü ona göre NATO, bir Kuzey Atlantik örgütüdür ve “Hint-Pasifik, Kuzey Atlantik değildir.” NATO’yu eleştirenlere göre; İttifak’ın stratejik ufkunu Asya’ya doğru genişletmek hem birliğin coğrafi odağını sulandıracak hem de Çin’i gereksiz yere kışkırtacaktır.
NATO’nun odağının küreselleşmesi ve Çin’in yükselişi, paradoksal olarak NATO’nun stratejik ufkunu Asya’ya doğru genişletmeye zorlamaktadır. Geçtiğimiz otuz yıl boyunca NATO, geleneksel Avrupa-Atlantik bölgesinin ötesine uzanan ve NATO’nun küresel bir aktör olarak rolünü pekiştiren farklı işbirliği ve aynı zamanda operasyonel faaliyetlere dahil olmuştur. NATO’nun 2022 yılında kabul edilen en yeni Stratejik Konsepti; günümüzü, Çin’in hem siyasi-askeri hem de normatif boyutlarda Batı’ya en büyük meydan okuyucu olarak ortaya çıktığı yükselen bir stratejik rekabet çağı olarak tanımlamaktadır. Fransa Cumhurbaşkanı, stratejik belirsizlik ve büyük güçlerin karşı karşıya gelme riskinin arttığı günümüzde NATO’nun temkinli ve ölçülü bir yaklaşım benimsemesini savunanları temsil etse de küresel karşılıklı bağlantı ve jeopolitik değişimler yadsınamaz bir gerçektir. Tehditler ve zorluklar bölgesel sınırları aşmaktadır. NATO’nun Asya’ya yönelmesi bu dönüşümlerin bir sonucudur. NATO’nun genel stratejik yaklaşımında Asya’nın kademeli ama sürekli olarak güçlendiğini gözlemleyebiliriz. Hem üye ülkelerden hem de Asya-Pasifik’ten gelen talepler nedeniyle NATO, Asya-Pasifik’teki ortaklarıyla ilişkilerini kurumsallaştırma çağrısında bulunmaktadır. 2022 yılındaki Madrid Zirvesi ve bu zirvede yeni Stratejik Konsept’in kabul edilmesi, NATO’nun Asya-Pasifik’e odaklanmasında önemli kilometre taşlarını oluşturmuştur. 2022 yılı Stratejik Konsepti’yle birlikte NATO, stratejik belgelerinde ilk kez Çin’den, hırsları ve zorlayıcı politikalarıyla İttifakın çıkarlarına, güvenliğine ve değerlerine meydan okuyan bir ülke olarak bahsetmiştir. Konsept ayrıca NATO’yu Hint-Pasifik bölgesiyle angajmanını genişletmeye çağırmıştır. Madrid Zirvesi, NATO’nun en üst düzey etkinliğine “Avustralya, Japonya, Yeni Zelanda ve Güney Kore (AP4)” olarak adlandırılan ülke liderlerinin resmi olarak katıldığı ilk toplantı olmuştur. Bu eğilim, 2023 yılının Temmuz ayında, yine AP4 ülke liderlerinin katıldığı ve sonuç bildirgesinde Çin’den bahseden NATO Vilnius Zirvesi sırasında da devam etmiştir. Liderler, Vilnius Zirvesi’ni NATO ve Asya-Pasifik ortakları arasındaki işbirliğinin geliştirildiğini duyurmak için kullandılar: Dört ülke de NATO’yla iki taraflı Bireysel Olarak Uyarlanmış Ortaklık Programı (ITPP) imzalamış ya da imzalamak üzeredir. ITPP’ler NATO ve AP4 ülkeleri arasında siber güvenlik, istihbarat paylaşımı veya tedarik zinciri güvenliği gibi alanlarda işbirliği için bir yol haritası olarak hizmet eden “daha yüksek bir ortaklık biçimine yükseltme” olarak tanımlanmıştır. Japonya’nın ITPP’si yetenek geliştirme ve birlikte çalışabilirliği geliştirmek için işbirliği, deniz güvenliği, siber ve hibrid tehditler ve iklim değişikliği gibi 16 işbirliği alanı içermektedir. Güney Kore’nin ITPP’si terörle mücadele ve yayılmanın önlenmesinden yeni teknolojiler, siber güvenlik ve kamu diplomasisine kadar 11 işbirliği alanına atıfta bulunmaktadır.
NATO, Avrupa-Atlantik taahhütlerine bağlı kalmaya devam ederken, İttifak’ın AP4 ülkeleriyle geliştirdiği ikili işbirliği sayesinde stratejik değerlendirmeleri artık Asya-Pasifik perspektiflerini de içermektedir.
2-Asya-Pasifik Girişimi’nin NATO’nun Asya-Pasifik bölgesindeki güvenlik ortamına nasıl bir değer katması beklenmektedir?
Japonya ve Güney Kore’nin NATO’nun Rus saldırganlığı karşısında Ukrayna’ya verdikleri destek, Asya-Pasifik ülkeleriyle işbirliğinin NATO için önemli bir katma değer yaratacağına işaret etmektedir. Hem Japonya hem de Güney Kore, Ukrayna’ya insani ve mali yardım sağlamaktadır. Ayrıca Ukrayna’ya öldürücü olmayan askeri teçhizat sağlama planlarını da açıkladılar. Daha da önemlisi, Rusya’ya karşı uygulanan uluslararası yaptırımlara katıldılar. Avrupa Birliği (AB), Japonya ve Güney Kore gibi tüm büyük NATO ortaklarının katıldığı siyasi ve ekonomik yaptırımlar olmasaydı NATO’nun askeri eylemlerinin etkinliği önemli ölçüde zayıflayabilirdi. Bu ortak duruş, müşterek zorluklara karşı eşgüdümlü ve güçlü bir şekilde karşılık vermek suretiyle NATO’yu güçlendirmektedir.
NATO müttefikleri, Çin’le uzun sürecek bir stratejik mücadeleye hazırlanırken, İttifak’ın benzer düşünen Asya-Pasifik ülkeleriyle işbirliğini güçlendirmesi ve geliştirmesi elzemdir. Bu ülkelerin stratejik konumları, NATO’nun yeteneklerini güçlendirecektir. “Üç tehdit” olarak ifade edilen Çin, Rusya ve Kuzey Kore hakkındaki ortak endişeler, bu ülkeler arasında işbirliğini zorunlu kılmaktadır. AP4 ülkeleriyle yapılan son ITTP anlaşmaları, karşılıklı olarak birbirini güçlendiren ortak eylemlerin faydalarını gösteren en önemli örnektir.
Ayrıca kurallara dayalı bir uluslararası düzene bağlılık, NATO ve Asya-Pasifik ortaklarını yakınlaştıran bir başka önemli faktördür. Uluslararası hukuka saygı, insan hakları, serbest ticaret ve özgürlüğü de dahil olmak üzere kurallara dayalı bir uluslararası düzenin desteklenmesi hem kolektif düzeyde hem de Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Fransa veya Almanya gibi büyük NATO müttefikleri ve Asya-Pasifik ülkeleri tarafından bireysel olarak dile getirilmektedir. Bu vizyonun ancak güçlendirilmiş işbirliği yoluyla gerçekleştirilebileceğinin ve sürdürülebileceğinin bilincindedirler.
3- NATO’nun Asya-Pasifik bölgesindeki uzun vadeli hedefleri sizce nelerdir? NATO, genellikle bölgesel bir ittifak olarak tanımlansa da güvenlik konusunda küresel bir yaklaşım benimsemektedir. Bu küresel bakış açısı, birbirine bağlı güvenlik sorunlarını vurgulayan güncellenmiş Stratejik Konsept’te açıkça görülmektedir. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in ifadesiyle, “güvenlik bölgesel değil, küreseldir.” Bu bağlamda Hint-Pasifik bölgesi NATO’nun stratejik çıkarları açısından kilit önemde görülmektedir. Stoltenberg’e göre Hint-Pasifik ve Avrupa’daki olaylar iç içe geçmiştir ve bu da işbirliğini son derece gerekli kılmaktadır.
2022 yılı Stratejik Konsepti, Rusya’yı Avrupa-Atlantik bölgesinde güvenlik, barış ve istikrara yönelik en önemli ve doğrudan tehdit olarak tanımlarken, bu tehdit daha çok askeri ve siyasi terimlerle ifade edilmektedir. Çin söz konusu olduğunda Stratejik Konsept, NATO’ya karşı oluşturduğu çok yönlü tehditlerin altını çizmektedir. NATO’ya göre Çin küresel ayak izini arttırmak ve güç projeksiyonu yapmak için çok çeşitli siyasi, ekonomik ve askeri araçlara başvurmaktadır. Kilit teknolojik ve endüstriyel sektörleri, kritik altyapıyı ve stratejik malzeme ve tedarik zincirlerini kontrol etmeye çalışmaktadır. Çin zorlayıcı politikalar ve stratejik bağımlılıklar kullanarak NATO’ya ve Batı’ya küresel çapta meydan okumaktadır.
NATO’nun Asya-Pasifik ortakları, İttifak’la işbirliklerini geliştirme ve kurumsallaştırma niyetlerini dile getirmektedirler. Ortak değerlere ve ortak stratejik çıkarlara sahiptirler. Teknolojik üstünlük, seyrüsefer serbestisi, enerji güvenliği veya tedarik zinciri güvenliği gibi stratejik hedeflerin hepsi, NATO ile Asyalı ortakları arasında daha fazla angajman gerektiren konulardır.
NATO’nun Asya’ya doğru artan kayışının önemli bir faktörü olarak ABD’nin hedeflerinin İttifak politikalarıyla uyumunu not etmeliyiz. Avrupalı politika yapıcılar ve analistler, küresel jeopolitiğin önemli meselelerinde Avrupa’nın stratejik özerkliğine yönelik çağrılar yapmaktadırlar. Bu bağlamda, Amerikan ve Avrupa stratejik çıkarları arasında ayrım yapılmasına yönelik sesler yükselmektedir. Fakat Ukrayna’daki savaş, bu tür bir özerkliğe giden kolay bir kestirme yol olmadığını ve ABD’nin Avrupa-Atlantik bölgesinde güvenliğin başlıca sağlayıcısı olmaya devam ettiğini göstermiştir. ABD’nin stratejik hedefleri ve politikaları, öngörülebilir gelecekte de NATO ve Avrupa-Atlantik bölgesinin ortak tercihlerini şekillendirmeye devam edecektir. Bu perspektiften bakıldığında ABD’nin Avrupa ve Asya’da güvenliğe yönelik yaklaşımlarını uyumlaştırma çabalarını görebiliriz.
ABD, geleneksel olarak Avrupa’da kolektif güvenliğin çok taraflı mekanizmalarını (NATO) desteklemeyi tercih ederken, Asya-Pasifik ülkeleriyle güvenlik işbirliğini düzenlemek için ikili araçlara güvenmeyi tercih etmiştir. ABD’nin bu tür farklılaşmış tercihleri “Asya NATO’sunun” yokluğunu açıklamak için kullanılmıştır. Ancak Çin’in yükselişi, ABD’yi dünyanın değişen jeopolitik manzarasına daha iyi uyum sağlamak için bölgesel politikalarını yeniden gözden geçirmeye itmektedir.
ABD, son zamanlarda Asya’daki ikili ortaklıklarını tamamlamak üzere birkaç önemli mini-lateral anlaşmaya imza atmıştır. Hint-Pasifik bölgesinde Çin’e karşı askeri ve siyasi çabalarını koordine etmek üzere Avustralya, Hindistan, Japonya ve ABD arasında yeniden canlandırılan Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (QUAD); Avustralya, Birleşik Krallık ve ABD arasında ileri düzeyde güvenlik işbirliği ve yardım taahhüdünde bulunan AUKUS anlaşması; ve son olarak 2023 yılının Ağustos ayında ABD, Japonya ve Güney Kore arasında, katılımcı ülkelerin kolektif güvenliğine ve ortak çıkar ve değerlerine dayalı bir Hint-Pasifik güvenlik çerçevesini teşvik etme kararlılıklarına dayanan Camp David İlkelerini ilan eden üçlü güvenlik paktı, ABD’nin Asya’ya yönelik yaklaşımında meydana gelen önemli değişimlerin başlıca işaretleridir. Bu eğilimler aynı zamanda NATO ile Asya-Pasifik ülkeleri arasındaki angajmanın artmasına ve gelişmesine de katkıda bulunmaktadır. NATO müttefiklerinin güvenliğinin güçlendirilmesi, NATO’nun ve kolektif Batı’nın çıkarlarının korunması ve Çin’le jeostratejik rekabeti bağlamında ABD’nin konumunun ve yeteneklerinin güçlendirilmesi, NATO ile Asya arasında daha güçlü bağların yapıtaşlarıdır. Bu durum NATO’nun Hint-Pasifik stratejisinin ifade edilmesine ve 2022 yılı NATO Stratejik Konsepti’nde Çin’in başlıca rakip olarak tanımlanmasına yol açmıştır. Çin ve Hint-Pasifik faktörlerinin NATO Stratejik Konsepti’ne entegre edilmesi, Avrupalı kanadının ABD’nin NATO’ya ve Avrupa güvenliğine bağlılığını sürdürme çabası olarak da yorumlanmaktadır.
4- NATO’nun Japonya’da bir ofis açma girişimleri ne zaman başladı ve bu girişimlerin temel nedenleri nelerdir? Sizce Japonya ile NATO arasındaki ilişkiler ve işbirliği ne düzeydedir?
Japonya’da NATO ofisi açma önerisi, 2023 yılı boyunca NATO etrafındaki tartışmalarda önemli ve çetrefilli bir konu olmuştur. Bu fikir ilk olarak Japonya’nın Ocak 2023 tarihinde Brüksel’deki Japon Büyükelçiliği’nden ayrı bir NATO temsilciliği kurarak İttifak’taki temsilini yükseltme kararı bağlamında dile getirilmiştir. Bir ay sonra Genel Sekreter Stoltenberg Japonya’ya yaptığı ziyaret sırasında bu fikri daha da geliştirmiştir. Tokyo’da NATO ofisi açılmasını savunanlar, böyle bir ofisin koordinasyonu kolaylaştıracağını, NATO ile Asya-Pasifik ortakları arasında artan bağlılığın altını çizeceğini ve ABD’nin güvenlik düzenlemelerini Asyalı ortaklarıyla daha yakın bir şekilde uyumlaştırma niyetini göstereceğini ileri sürmektedirler.
Fransa başta olmak üzere bazı büyük NATO aktörleri tarafından şüpheyle ve dirençle karşılanmıştır. Şüphecilere göre Asya’da bir NATO ofisi açmak Çin’i gereksiz yere kışkırtmak anlamı taşıyacaktır. Ayrıca NATO’nun Avrupa-Atlantik odağından sapmasına da neden olacaktır. Tartışmalar NATO’nun Temmuz 2023 tarihli Vilnius Zirvesi sırasında Almanya’nın da katıldığı Fransa gibi şüphecilerin galip gelmesiyle sonuçlanmış ve bu fikir, Vilnius Zirvesi’nin sonuç bildirgesinden çıkarılmıştır.
Bu gerilemeye rağmen NATO-Asya işbirliği büyümekte ve NATO ile Japonya arasındaki ortaklık sağlamlığını korumaktadır. İki taraf da bu ilişkiyi daha da kurumsallaştırmak için ortak bir ilgi duymaktadır. Japonya’nın merhum Başbakanı Şinzo Abe, Hint ve Pasifik okyanuslarının tek ve bölünmez bir bütün olarak ele alındığı kapsamlı bir stratejik yaklaşımı teşvik eden ilk siyasetçiydi. Abe, “Hint-Pasifik” terimini 2007 yılında Hindistan’a yaptığı ziyaret sırasında yeni bir stratejik bölge olarak dile getirmiş ve kendi döneminde QUAD’ın yeniden canlandırılmasında önemli bir rol oynamıştır. O zamandan bu yana Hint-Pasifik hem ekonomiden güvenliğe geçişi yansıtmak hem de Asya’nın jeostratejik ve jeoekonomik dinamiklerinde Hindistan’ın artan öneminin farkına varmak için giderek daha fazla zihinsel bir harita işlevi görmektedir. NATO’nun 2022 yılı Stratejik Konsepti, Hint-Pasifik bölgesini NATO’nun Asya’daki faaliyetlerine rehberlik eden bir ana çerçeve olarak etkili bir şekilde ortaya koymuştur.
Japonya, ayrıca Temmuz 2023 tarihinde NATO ile Bireysel Olarak Uyarlanmış Ortaklık Programı’nı (ITTP) ve ardından Ağustos 2023 tarihinde ABD, Japonya ve Güney Kore arasında üçlü Camp David Anlaşması’nı imzalamıştır. Japonya, NATO’nun Ukrayna’yı destekleme çabalarına önemli ölçüde katkıda bulunmaktadır. Bu gelişmeler, NATO ile Japonya arasındaki ilişkilerin güçlendiğine işaret etmekte ve küresel barış ve istikrara yönelik karşılıklı taahhütlerinin altını çizmektedir.
Ikboljon Qoraboyev
Ikboljon Qoraboyev, Maksut Narikbayev Üniversitesi Uluslararası Ekonomi Okulu’nda Uluslararası İlişkiler Doçenti olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler Üniversitesi Karşılaştırmalı Bölgesel Entegrasyon Çalışmaları Enstitüsü’nde (UNU-CRIS) Yardımcı Araştırma Görevlisidir. Araştırma alanları; karşılaştırmalı bölgeselcilik, uluslararası ilişkiler ve uluslararası hukuktur. Bunun yanı sıra çalışmalarında özellikle Avrasya ve Orta Asya’ya odaklanmaktadır.