Röportaj

Central Lancashire Üniversitesi, Doktorant Sylwia Monika Gorska: “İşiba, Çin’le İlişkilerin İstikrara Kavuşturulmasının Öneminin Farkındadır.”

Japonya, ABD’nin de ötesinde ekonomik-güvenlik işbirliği arayışındadır.
Japonya, hem Çin’e hem de ABD’nin değişen ticaret politikalarına yanıt olarak ekonomik stratejisini yeniden düzenlemektedir.
İşiba, özellikle ABD-Çin rekabeti bağlamında daha proaktif bir dış politika benimsemiştir.

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Japonya’daki Kishida Hükümeti’nin dış politikasını ve küresel jeopolitiği değerlendirmek üzere Ankara Kriz ve Siyasi Çalışmalar Merkezi (ANKASAM), Birleşik Krallık’taki Central Lancashire Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler Doktorantı olan Sylwia Monika Gorska ile yapmış olduğu röportajı dikkatlerinize sunmaktadır.

1. Japonya’da Şigeru İşiba’nın başbakan olmasıyla birlikte ülkenin dış politikasında neler değişti? İşiba, önceki hükümetten neleri farklı yapıyor?

Başbakan Fumio Kishida’nın liderliğinde Japonya, güvenlik duruşunu dikkatli ama kararlı bir şekilde genişletmiştir. Hükümeti, Japonya’yı NATO’nun standart kıyaslamasıyla uyumlu hale getirerek savunma harcamalarını 2027 yılına kadar GSYİH’nın %2’sine çıkarmayı taahhüt etmiştir.[1] Kishida ayrıca Avustralya ve Birleşik Krallık ile Karşılıklı Erişim Anlaşmaları (RAA) yoluyla bölgesel güvenlik bağlarını güçlendirmeye, Filipinler ve Hindistan’la ortaklıkları derinleştirmeye odaklanmıştır. Yaklaşımının temel özelliklerinden biri, Japonya’nın artan askeri yeteneklerinin – örneğin ABD’den 500 Tomahawk kruvazör füzesi edinilmesi[2] gibi – kesinlikle savunma amaçlı olduğunu ve Japonya’nın anayasal pasifizmiyle uyumlu olduğunu vurgulamaktı.

Kasım 2024 tarihinde göreve gelmesinden bu yana Başbakan Şigeru İşiba, Japonya’nın askeri genişlemesine daha kararlı bir yaklaşımla devam etmiştir. Uzun zamandır anayasa reformunun savunucusu olarak, Japonya’nın anayasasında Öz Savunma Kuvvetleri’ni (SDF) askeri bir varlık olarak resmen tanıma yönünde baskı yapmıştır. Zira bu adım, Kishida’nın daha temkinli olduğu bir konuydu. İşiba, ayrıca Japonya’nın özellikle Guam gibi stratejik bölgelerdeki operasyonel özerkliğini artırmak için ABD-Japonya Kuvvetlerinin Durumu Anlaşması’nda (SOFA) değişiklikler talep etmiştir.[3]  

Kishida, mevcut pasifist kısıtlamalar içinde adım adım bir yaklaşım benimserken; İşiba, Japonya’yı bölgesel güvenlikte daha bağımsız ve stratejik olarak özerk bir oyuncu olarak konumlandırmaktadır. İşiba Hükümeti, ABD silah ihracatına olan bağımlılığı azaltmak için Japonya’nın yerli savunma sanayisinin geliştirilmesine öncelik vermekte ve gelişmiş füze savunma sistemleri ile hipersonik silahlara yatırım yapmaktadır.

Ancak İşiba’nın gündemi zorluklarla karşılaşmaktadır. Liberal Demokrat Parti’nin (LDP) barışçıl koalisyon ortağı Komeito, anayasa değişiklikleri ve askeri harcamalarda önemli artışlar için hala büyük bir engel teşkil etmektedir. İç siyasette İşiba, bu değişiklikleri, artan güvenlik tehditlerine gerekli bir yanıt olarak çerçevelendirerek haklı çıkarmış ve Japonya’nın pasifist siyasi fraksiyonlarıyla doğrudan çatışmalardan kaçınmak için yasal kısıtlamalar içinde dikkatli bir şekilde çalışmıştır.

2. Japonya’nın Çin-ABD rekabetindeki son gelişmelere ilişkin yaklaşımı nedir?

İşiba, özellikle ABD-Çin rekabeti bağlamında daha proaktif bir dış politika benimsemiştir. Kishida, Çin’le ekonomik ilişkileri istikrarlı tutarken Japonya’nın ABD’yle güvenlik bağlarını derinleştirerek hassas bir dengeyi korumayı amaçlarken; İşiba, Japonya’nın savunma duruşunu güçlendirmeye ve Hint-Pasifik’te güvenlik ortaklıklarını genişletmeye daha güçlü bir vurgu yapmıştır.

Kayda değer bir değişim, daha yapılandırılmış bir bölgesel güvenlik çerçevesini savunmasıdır. Benzer düşünen ülkeler arasında savunma işbirliğini geliştirmek için açıkça bir “Asya NATO’su”[4] kurulmasını önermiştir. Ancak bu öneri, Çin’le gerilimi tırmandırmaktan ya da QUAD gibi mevcut güvenlik çerçevelerini baltalamaktan çekinen Hindistan ve hatta ABD gibi bölgesel ortaklar tarafından şüpheyle karşılanmıştır. Pekin, bölgeyi daha da böleceği uyarısında bulunarak bu fikre şiddetle karşı çıkmıştır.

Bu iddialı duruşuna rağmen İşiba, Çin’le ilişkilerin istikrara kavuşturulmasının öneminin farkındadır. Göreve geldikten kısa bir süre sonra Dışişleri Bakanı Takeshi Iwaya Pekin’i ziyaret ederek diplomatik angajman yönünde bir adım atmıştır. Japonya ve Çin, o zamandan beri parlamenter değişimleri yeniden başlatma ve üst düzey güvenlik diyalogları düzenleme konusunda anlaşarak açık iletişim kanallarını sürdürme arzusunun sinyallerini vermektedir. Ekonomik açıdan Japonya, ekonomik ve insanlar arası bağları güçlendirmek amacıyla Çinli turistler için vize şartlarını hafifletmeyi planladığını açıklamıştır.

Aynı zamanda Japonya, hem Çin’e hem de ABD’nin değişen ticaret politikalarına yanıt olarak ekonomik stratejisini yeniden düzenlemektedir. İşiba Hükümeti, özellikle yarı iletken üretiminde olmak üzere Japonya’nın teknolojik açıdan kendine yeterliliğini güçlendirmeye odaklanmaktadır. Japonya, Rapidus Corporation’ın 2027 yılına kadar 2nm yarı iletken çip geliştirme çabalarını aktif olarak destekleyerek[5] Çin ve Tayvan tedarik zincirlerine olan bağımlılığı azaltmayı hedeflemektedir.

Ancak Başkan Trump’ın ikinci döneminde ABD ile ticari ilişkiler yeni zorluklar ortaya çıkarmıştır. İşiba’nın bu tür korumacı önlemlerin ABD’deki Japon yatırımlarını caydırabileceği uyarısıyla birlikte Japon çelik ve alüminyumuna yönelik gümrük vergilerinin yeniden uygulamaya konması gerilimin yeniden tırmanmasına yol açmıştır. Ayrıca ABD yönetiminin 2025 yılı başlarında Nippon Steel’in U.S. Steel’i satın almasını engelleme kararı, kritik sektörlerdeki yabancı yatırımlara yönelik artan incelemelerin altını çizerek Japonya-ABD ekonomik ilişkilerini daha da karmaşık hale getirmiştir.

Bu zorlukların üstesinden gelmek için Japonya, ABD’nin ötesinde ekonomik-güvenlik işbirliği arayışına girmiştir. Bunun en önemli örneklerinden biri, Japonya’nın daha önce ABD-Japonya ilişkileri için ayırdığı bir format olan İngiltere ile Ekonomik 2+2 diyaloğudur.[6] Bu hamle, Japonya’nın güvenlik ve ekonomik ortaklıklarını çeşitlendirme, tedarik zincirinin dayanıklılığını ve ekonomik güvenliğini güçlendirirken tek bir müttefike aşırı bağımlı olmamasını sağlama yönündeki daha geniş stratejisini yansıtmaktadır.

İşiba’nın dış politikası dikkatli bir dengeleme hareketini yansıtmaktadır. Bu politika, ABD’yle geliştirilmiş güvenlik işbirliği yoluyla caydırıcılığı güçlendirirken; Japonya’nın Çin’le ekonomik ilişkilerinin gereksiz gerginliklerden kaçınacak kadar istikrarlı kalmasını sağlamaktadır.

3. Japonya’nın BM’nin nükleer silah yasağı toplantısına katılmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Japonya’nın 2025 BM Nükleer Silahların Yasaklanması Antlaşması (TPNW) toplantısına katılmama kararı, uzun süredir Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT) çerçevesine TPNW’den daha fazla öncelik verme tutumuyla tutarlıdır. Japonya atom bombasına maruz kalan tek ülke olsa da güvenlik stratejisi ABD’nin nükleer şemsiyesine derinden bağlı olduğundan, genişletilmiş caydırıcılık taahhütleriyle çelişecek bir anlaşmayı imzalama olasılığı düşüktür.

Kishida döneminde Japonya, NPT çerçevesinde nükleer silahsızlanmayı vurgularken aynı zamanda Kuzey Kore’nin nükleer ilerlemelerine karşılık olarak ABD’nin caydırıcılığına olan güvenini pekiştirmiştir. İşiba, bu yaklaşımı devam ettirmiş ancak özellikle füze savunması ve ABD’nin stratejik duruşuyla daha derin bir entegrasyon yoluyla caydırıcılığa daha da fazla vurgu yapmıştır.

Bununla birlikte Japonya için süregelen bir güvenilirlik sorunu bulunmaktadır. Küresel silahsızlanmayı savunurken TPNW’yi reddetmeye devam eden Japonya, özellikle anlaşmaya desteğin güçlü olduğu ASEAN ülkeleri ve Küresel Güney arasında tutarsız görünme riski taşımaktadır.

Bu durum, eş zamanlı olarak caydırıcılık taahhütlerini derinleştirdiği göz önüne alındığında, Japonya’nın silahsızlanma savunuculuğunun etkili kalıp kalamayacağı konusunda diplomatik endişelere yol açmaktadır.

Aynı zamanda Japonya, G7 çerçevesi ve çok taraflı diyaloglar aracılığıyla nükleer risk azaltma ve silah kontrolü girişimlerine katılmaya devam etmektedir. İşiba yönetimi, Japonya’nın nükleer silah sahibi devletler arasında şeffaflığı savunmadaki rolünü yeniden teyit ederken, genişletilmiş caydırıcılığa olan bağlılığını da sürdürmektedir. Bu ikili yaklaşım, Japonya’nın tarihsel silahsızlanma savunuculuğu ile değişen bölgesel güvenlik ortamını dengelemeye yönelik stratejik çabasını vurgulamaktadır.

4. Asya-Pasifik’te nükleerden arındırma çabalarının erozyona uğratıldığını düşünüyor musunuz? Cevabınız evetse, buna yol açan faktörler nelerdir, açıklayabilir misiniz? 

Evet, Asya-Pasifik’teki nükleer silahsızlanma çabaları birçok jeopolitik ve stratejik gelişme nedeniyle ciddi bir baskı altındadır.

İlk olarak, Kuzey Kore’nin kendisini kalıcı bir nükleer devlet olarak ilan etmesi,[7] gönüllü nükleer silahsızlanma olasılığını etkili bir şekilde ortadan kaldırmıştır. O zamandan bu yana Pyongyang taktik nükleer cephaneliğini genişletmeye, çok sayıda füze denemesi yapmaya ve Rusya’yla askeri bağlarını güçlendirmeye devam etmiştir. Son istihbarat raporları,[8] Kuzey Kore’nin Rusya’nın Ukrayna’daki savaşına mühimmat sağlama karşılığında Moskova’dan gelişmiş füze ve uydu teknolojisi alıyor olabileceğini göstermektedir. Bu derinleşen askeri işbirliği, Pyongyang’ın nükleer emellerini engelleme çabalarını daha da karmaşık hale getirmektedir.

İkinci olarak, Çin’in nükleer modernizasyonu bölgesel caydırıcılık dinamiklerini etkilemektedir. Yetenekleri geliştikçe Çin, daha geniş güvenlik stratejisi içinde nükleer caydırıcılığın rolünü vurgulamaya devam etmektedir.

Üçüncü olarak, Trump yönetimi altında ABD’nin genişletilmiş caydırıcılığına ilişkin belirsizlik, Güney Kore’de bağımsız bir nükleer caydırıcıya duyulan ihtiyaca ilişkin kamuoyu söylemini yoğunlaştırmıştır. Seul nükleer silah geliştirme peşinde olmasa da 2023 yılında ABD-Güney Kore Nükleer Danışma Grubu’nun kurulması,[9] Seul’e Washington’un taahhüdü konusunda güvence vermeyi amaçlamıştır. Ancak Trump’ın ABD müttefiklerinin savunma maliyetlerinden daha fazla pay almasını savunan geçmişi göz önüne alındığında, ABD’nin güvenlik garantilerinin güvenilmez görünmesi halinde Güney Kore’nin nükleer silahlanmayı düşünebileceğine dair endişeler devam etmektedir.

Japonya, ABD’nin nükleer şemsiyesine sıkı sıkıya bağlı kalmaya devam ederken, 2022 Ulusal Güvenlik Stratejisi’nin bir parçası olarak füze savunma ve karşı saldırı kabiliyetlerini güçlendirmektedir.[10] Bu, Tokyo’nun caydırıcılık duruşunda stratejik bir evrime işaret etmektedir. Güney Kore’nin aksine Japonya, Nükleer Olmayan Üç İlke’ye atıfta bulunarak nükleer silah edinme fikrini kategorik olarak reddetmiştir. Ancak Japonya’nın uzun menzilli vuruş kabiliyetlerine ve hipersonik füze teknolojisine yaptığı artan yatırımlar, ABD’nin stratejik politikalarıyla uyumu sürdürürken caydırıcılık konusunda kendine daha fazla güvenme yönünde bir değişime işaret etmektedir.

Ukrayna’da devam eden savaş, nükleer silahların dış müdahalelere karşı bir kalkan görevi gördüğü algısını güçlendirmiştir. Rusya’nın nükleer tehditlerinin Batı’nın askeri tepkilerini kısıtladığını gören Kuzey Kore ve Çin’in nükleer duruşlarını daha da güçlendirecek stratejik dersler çıkarmış olmaları muhtemeldir. Bu durum silahsızlanma çabalarının genel olarak erozyona uğramasına ve silah kontrolü girişimlerini ilerletmek yerine caydırıcılığı güçlendirmeye doğru bir kaymaya katkıda bulunmuştur.


[1] “Press Conference by Prime Minister Kishida”, Prime Minister’s Office of Japan, https://japan.kantei.go.jp/101_kishida/statement/202212/_00006.html, (Erişim Tarihi: 11.03.2025).

[2] “Japan signs contract with U.S. on Tomahawk missile purchase”, Kyodo News, https://english.kyodonews.net/news/2024/01/4d19ab4836f7-japan-signs-contract-with-us-on-tomahawk-missile-purchase.html, (Erişim Tarihi: 11.03.2025).

[3] “Ishiba’s security plans face rocky road, create jitters in LDP”, Asahi, https://www.asahi.com/ajw/articles/15449915, (Erişim Tarihi: 11.03.2025).

[4] “FOCUS: Japan PM Ishiba opts for pragmatic diplomacy, no talk of Asian NATO”, Kyodo News, https://english.kyodonews.net/news/2024/10/34f18b53c7c6-focus-japan-pm-ishiba-opts-for-pragmatic-diplomacy-no-talk-of-asian-nato.html,(Erişim Tarihi: 11.03.2025).

[5] “Rapidus aims to supply cutting-edge 2-nm chip samples to Broadcom”, Nikkei Asia, https://asia.nikkei.com/Business/Tech/Semiconductors/Rapidus-aims-to-supply-cutting-edge-2-nm-chip-samples-to-Broadcom, (Erişim Tarihi: 11.03.2025).

[6] “UK-Japan Economic 2+2”, GOV UK, https://shorturl.at/YlOAx, (Erişim Tarihi: 11.03.2025).

[7] “The DPRK’s Changed Nuclear Doctrine: Factors and Implications”, Tandfonline, https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/25751654.2023.2188859, (Erişim Tarihi: 11.03.2025).

[8] “Exclusive: Ukraine sees marked improvement in accuracy of Russia’s North Korean missiles”, Reuters, https://www.reuters.com/business/aerospace-defense/ukraine-sees-marked-improvement-accuracy-russias-north-korean-missiles-2025-02-06/,(Erişim Tarihi: 11.03.2025).

[9] “Upgrading U.S.-ROK Nuclear Deterrence: The Role of the Nuclear Consultative Group”, NBR, https://www.nbr.org/publication/upgrading-u-s-rok-nuclear-deterrence-the-role-of-the-nuclear-consultative-group/, (Erişim Tarihi: 11.03.2025).

[10] “National Security Strategy of Japan”, CAS, https://www.cas.go.jp/jp/siryou/221216anzenhoshou/nss-e.pdf, (Erişim Tarihi: 11.03.2025).

Sylwia Monika Gorska
Central Lancashire Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler alanında doktora öğrencisidir ve araştırmasında Japonya-ABD ittifakını uzay güvenliği bağlamında incelemektedir. Ayrıca aynı kurumdan yüksek lisans derecesi almış ve Japonya-Güney Kore ikili ilişkilerine odaklanarak Doğu Asya jeopolitiği üzerine uzmanlaşmıştır. Akademik çalışmaları, uluslararası ilişkiler, jeopolitik ve güvenliğin kesişim noktalarını anlama tutkusundan kaynaklanmaktadır. Araştırma alanları şunlardır: Japonya ve Tayvan’ın nükleer politikaları arasında nükleer silahsızlanma, nükleer enerji ve nükleer atık yönetimi; Japonya-Çin ekonomik dinamikleri; BRICS’in evrimi ve küresel yönetişim üzerindeki etkisi; Güney Çin Denizi’ndeki deniz ihtilafları ve bunların güvenlik stratejilerini şekillendirmedeki rolü. Bu jeopolitik ilgi alanlarına ek olarak, Japonya’nın zengin tarihine, özellikle Edo döneminin kültürel başarılarına ve İkinci Dünya Savaşı’nın dönüştürücü olaylarına derin bir hayranlık duymaktadır. Akademinin ötesinde Japon kültürü ve sanatına, özellikle de kendisine ilham vermeye devam eden ukiyo-e’ye tutkuyla bağlıdır.
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Röportaj

Kazakistan KIMEP Üniversitesi, Doç. Dr. Maganat Shegebayev: “Etkili İletişim, Temel İnsani Beceriler Üzerine İnşa Edilmelidir.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), küreselleşen dünyada farklı kültürel geçmişlere sahip iş...

Güney Danimarka Üniversitesi, Doç. Dr. Vincent Keating: “20 Yıl Aradan Sonra Guantanamo Körfezi İçin Yeni Bir Kasvetli Sayfa Açılmıştır.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Guantanamo Körfezi’nin yeniden açılmasının göç politikalarına etkisini, insan...

CARE CSR Kurucu Direktörü Malika Sharipova: “Kadınlar Sürdürülebilir Kalkınmada Kritik Bir Rol Oynamaktadır.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), sürdürülebilir iş modellerinin rekabet gücü ve uzun vadeli...

Nanyang Teknoloji Üniversitesi, Prof. Dr. Rohan Gunaratna: “Küresel Güvenlik Riskleri, Giderek Daha Geniş Bir Coğrafyayı Etkilemektedir.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), küresel güvenlik ortamında yapay zekânın rolünü, etik ve...