Çin’in küresel düzeyde kurduğu ticari-iktisadi ilişkiler dikkat çekici seviyededir. Ekonomik temelde geliştirdiği bağlarla öne çıkan Pekin yönetimi, Orta Asya ülkeleriyle kurduğu münasebetlerde de ekonomik ortaklıkları güçlü tutmaktadır.
Bu bağlamda Ankara Kriz ve Politika Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Çin’in dış ticaret büyümesi ve Orta Asya ülkeleriyle kurduğu iktisadi ilişkileri değerlendirmek üzere Küresel Güney araştırmaları ve BioKG İzleme ve Değerlendirme Uzmanı Aaron Odum’un görüşlerini dikkatinize sunmaktadır.
1. Çin’in dış ticaretinin neden hızla büyüdüğünü ve bu büyümeye hangi faktörlerin katkıda bulunduğunu açıklayabilir misiniz?
Çin’in iktisadi yapısındaki itici güçler hızla değişmektedir. Tarihsel olarak Çin ekonomisi, bir araya getirilen ve gelişmiş ülkelere bitmiş ürün olarak ihraç edilen parça ve bileşenlerin (P&C’ler) ithalatı tarafından yönlendirilmiştir. Büyük işgücünün karşılaştırmalı avantajı, Çin’in iç talebin az olduğu ürünleri üretmesine ve kendisini çoğu küresel değer zincirinin (GVC’ler) sonunda konumlandırmasına olanak tanımıştır. Buna ek olarak, 2011 yılına kadar yatırım, ülkenin yıllık gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYİH) %40’ını temsil etmekteydi. Daha yakın zamanlarda Pekin, teknolojik olarak gelişmiş P&C’lerin ithalatını bu bileşenlerin dahili üretimi ve ihracatı lehine azaltmıştır.
Ayrıca Çin, ekonomisinin yüzdesi olarak yatırım payını düşürürken; ihracatının katma değerini arttırmıştır. Sonuç olarak ülke, dünyanın üretim atölyesi olma rolünden çıkmaktadır. Yurtiçi tüketim, Çin’in en önemli ekonomik itici güçlerinden biri olarak yatırımın yerini almaktadır. Daha teknik P&C’lerin yerel üretimi ve ihracatı, aynı girdiler için Japonya ve Güney Kore pazarlarına olan bağımlılığı azaltmaktadır. Aynı zamanda Pekin, ürünlerin imalatında kullanılan daha az sermaye malı, makine ve teçhizat ithal etmekte ve daha az mamul ürün ihraç etmektedir. Bunun yerine Çin, ekonomisini iç tüketime dayalı bir büyüme modeline yönlendirmek için çalışmaktadır.
2. Sizce Çin’in Orta Asya ülkeleriyle ticaretinin önemi nedir ve son yıllarda nasıl bir değişim yaşanmıştır?
Çin, uzun vadeli ticaret yolu hedeflerini ilerletmek ve tüketim malları ile hidrokarbon ithalatına erişmek için Orta Asya ülkeleriyle ticaret yapmaktadır. Uzun vadeli ticaret yolu emelleri arasında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping tarafından 2013 yılında Kazakistan’ın başkenti Astana’da açıklanan Kuşak ve Yol Girişimi yer almaktadır. “Yeni Avrasya Kara Köprüsü” ve “Çin, Orta Asya, Batı Asya Ekonomik Koridoru”, Pekin yönetiminin ticari çıkarlarını Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan üzerinden ilerletecektir.
Bahse konu olan ticaret koridorları, geçiş maliyetlerini, zamanı ve Çin ile Avrupa arasındaki kara ticaretinden kaynaklanan darboğazları azaltacaktır. Bu iddialı proje, Asya Altyapı Yatırım Bankası, İpek Yolu Fonu, BRICS’in Yeni Kalkınma Bankası ve Çin Kalkınma Bankası’nın 1 trilyon doları aşkın potansiyel yatırımıyla desteklenmektedir. Çin ile Avrupa arasındaki kargo hacmi, bu ülkeler arasındaki ürünler için ek kara yollarının öneminin bir kanıtı olarak 2013-2016 yılları arasında dört katına çıkmıştır. Pekin tarafından finanse edilen enerji ve ulaşım altyapısı, Orta Asya’dan Çin’e petrol, doğalgaz ve tarımsal ihracatı da iyileştirecektir.
Çin ile Orta Asya arasındaki ikili ticaret, 2003 yılında 1,5 milyar dolar seviyesindeyken; 2020 senesinde 38,6 milyar dolara ulaşmıştır. 2030 yılında ise 70 milyar doları bulması tahmin edilmektedir. Nitekim Orta Asya ülkelerinin ihracatının yaklaşık dörtte biri Çin’e yöneliktir. Bölge devletleri, son 20 yılda ağırlıklı olarak enerji altyapısına odaklanırken; daha yeni olan doğrudan yabancı yatırımlar, Pekin’in gelişmekte olan endüstrilere yoğunlaşmasına yol açmıştır. Birçok Çin firması, istikrarsız bir iş ortamında yol almasına rağmen Orta Asya’daki azalan rekabeti takdir etmektedir.
3. Çin’in Orta Asya’ya ihracatını yönlendiren ana ürün ve sektörler nelerdir ve diğer bölgelerle karşılaştırıldığında nasıl bir değerlendirme yapabiilirsiniz?
Çeşitli ürünler ve endüstriler, Çin’in Orta Asya’ya ihracatını yönlendirmektedir. Kazakistan; giyim, bilgisayar, çocuk oyunları ve oyuncakları ve araç parçaları ithal etmektedir. Kırgızistan’ın yaptığı ithalat ise öncelikle giyim eşyası, ayakkabı ve diğer kalemlerden oluşmaktadır. Türkmenistan, Çin’in demiryolu araçları, lastikleri ve telekom cihazları ithalatına güvenmektedir. Özbekistan ise ağırlıklı olarak giyim, araç ve telekom ekipmanı ithal etmektedir. Tacikistan’ın yaptığı kritik ithalat ürünleri arasında da motorlu araç parçaları ve ayakkabılar yer almaktadır. Bu ürünler, Pekin’in Orta Asya başkentleriyle arasındaki özel ticari ilişkileri yansıtmakta ve tüketim malları, ulaşım ekipmanları ve telekomünikasyonu vurgulamaktadır.
Güneydoğu ve Doğu Asya ülkeleri ise ofis makineleri, entegre devreler ve yayın ekipmanı dahil olmak üzere öncelikle Çin’den gelişmiş elektrikli ürünler ithal etmektedir. Son yıllarda Çin Hükümeti, gelişmiş parça ve bileşenlerin üretimini ve ihracatını artırmıştır. Buna karşılık diğer Asya ülkelerinden yapılan bu ithalatı azaltmakta ve bu da bahsi geçen ülkelere zarar vermektedir.
4. Çin’in Orta Asya ülkeleriyle ticari ilişkilerinde kısa ve uzun vadede ne gibi zorluklar ve fırsatlar görüyorsunuz?
Çin’in Orta Asya’daki ticareti için kısa vadeli bir fırsat, bölgedeki Orta Asyalıların işe alınması ve becerilerinin arttırılmasıdır. Orta Asya hükümet yetkilileri, artık yerel işgücünün Çin operasyonlarına daha fazla dahil edilmesini talep etmektedir. Buna cevaben Pekin yönetimi, firmalarının uygun Orta Asyalıları işe almasını ve becerilerini artırmasını zorunlu kılmıştır. Ayrıca Pekin, Tacikistan’da öğrencilere kentsel ısıtma uygulamaları ve mühendislik ölçüm teknolojileri alanlarında uygulamalı eğitim veren ilk Luban Enstitüsü’nü başlatmaktadır. Bu enstitüler, bölgedeki Çin firmalarının ihtiyaç duyduğu teknik işleri yerine getirebilecek eğitimli personeller sağlayacaktır.
Öte yandan kısa vadede Afganistan’ın siyasi ve ekonomik durumundaki yozlaşma, dini aşırıcılığın Orta Asya’da yayılmasını teşvik edebilir. Komşu ülkelerde sonuç, artan siyasi ve ekonomik istikrarsızlık, daha otoriter siyasi önlemler, azalan doğrudan yabancı yatırım ve azalan ekonomik ilerleme olacaktır.
Diğer bir kısa vadeli zorluk, Özbekistan, Tacikistan ve muhtemelen Türkmenistan’ın, bölgedeki güvenlik ve ekonomik çıkarları ilerleten Şanghay İşbirliği Örgütü gibi bir aktör olan Avrasya Ekonomik Birliği’ne (AEB) olası katılımıdır. Halihazırda Kazakistan ve Kırgızistan örgüte üyedir. Diğer Orta Asya ülkeleri, Rus gümrük vergilerini kaybetme korkusuyla bu birliğe katılmaya direnmektedir. Şayet Özbekistan, AEB’e katılırsa; diğer Orta Asya devletleri de muhtemelen aynı tutumu sergileyecek ve bu devletler ile Rusya arasındaki serbest mal ve hizmet ticareti artacaktır. Böylece Pekin’in ekonomik ve politik etkisi azalacaktır. Rusya-Ukrayna Savaşı sona erdiğinde Moskova yönetimi, yeniden bölgeye ilgi gösterebilir ve bu da sorunu daha da şiddetlendirebilir.
5. Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi gibi jeopolitik faktörler, Orta Asya ülkeleriyle olan ticari ilişkilerini nasıl etkileyecektir? Bunun bölgedeki diğer ülkeler için ne gibi etkileri olabilir?
Çin, tüketim ürünlerine yönelik artan talebi karşılamak ve AB pazarlarına verimli erişimi sağlamak için gerekli üretim altyapısını ve işgücünü oluşturmak için Orta Asya devletlerine yoğun bir şekilde yatırım yapmaktadır. Çin ve Orta Asya ülkeleri arasındaki ikili müzakereler, ortak bölgesel ekonomik karar alma ve entegrasyonu canlandırmaktadır. Orta Asya’da ikili ticaret müzakerelerinin “kazananları”, genellikle bölge dışı çıkarlarını bölgesel işbirlikçi çıkarlarına göre öncelemektedir. Bu nedenle Çin, birleşik ve tutarlı bir Orta Asya ticaret bloğunun yokluğunda elverişli ticaret koşullarından yararlanmaya devam edecektir.
Diğer jeopolitik faktörler arasında Çin’in BRICS’e dahil olması ve yeni bir dünya düzeninin şekillenmesinde Çin ile Rusya arasındaki ittifak yer almaktadır. BRICS üyesi olarak Çin, Orta Asya ülkelerini Batılı güçlerle ticaret politikaları oluşturmaktan caydırabilir ve Orta Asya kaynaklarını BRICS ülkeleri arasında güney-güney işbirliğini geliştirmeye yönlendirebilir. Bu teşvik, Batı dostu güçler yerine Orta Asya ile Asyalı komşuları arasındaki ticaretin artmasıyla sonuçlanabilir. Ayrıca, Pekin’in yeni dünya düzeninde öncü güç olarak yükselişi, ülkeye Ortadoğu’da ve diğer bölgelerde mühim bir etki sağlayacaktır. Sonuç olarak bölgedeki diğer aktörler, Batı ticaretinden daha da uzaklaşacak ve yeni dünya güçlerinin çıkarlarına hizmet etmesi beklenecektir.
Aaron ODUM
Aaron Odum, Küresel Güney’de çalışma ve araştırma deneyimi olan bir isimdir. 2022 yılında Orta Asya Üniversitesi’nden bir araştırma ekibine Bişkek yakınlarındaki kırsal çiftçilerle sürdürülebilir tarımsal su kullanımları hakkında anket yapma ve röportaj yapma konusunda liderlik etmiştir. Aaron, coğrafi olarak Kırgızistan’da yoğunlaşan ve nitel veri toplama ve analizine odaklanan Emory Üniversitesi’nden Geliştirme Uygulamaları alanında yüksek lisans derecesine sahiptir. Aaron, Kırgızistan merkezli ve organik tarıma odaklanan ülke çapında bir sivil toplum kuruluşu (STK) olan BioKG’de izleme ve değerlendirme uzmanı olarak çalışmaktadır. Aaron, Sürdürülebilir ekonomik ve sosyal çözümler yaratmak için etnografik araştırma yöntemlerinde uzmanlaşmıştır.