Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Şevket Mirziyoyev, Taşkent’te düzenlenen “Orta ve Güney Asya: Bölgesel Bağlantısallık, Sınamalar ve Fırsatlar Uluslararası Konferansı”nda önemli bir konuşma gerçekleştirmiş ve bukonuşmasında bölgesel işbirliğinin önemine dikkat çekmiştir.
Afganistan merkezli gelişmeler ekseninde bölgede istikrarsızlığın artacağı yönündeki endişelerin belirginleştiği bir dönemde gerçekleşen konferans; istikrar, refah ve güvenliğin tesis edilmesi hedefine ilişkin mühim bir perspektif ortaya koymuştur.
Konferansa Afganistan Cumhurbaşkanı Sayın Eşref Gani ile Pakistan Başbakanı Sayın İmran Han da katılmıştır. Bu da bölgedeki işbirliği arayışlarını ve mevzubahis arayışta Özbekistan’ın yapıcı rolünü net bir şekilde gözler önüne sermiştir. Nitekim Özbekistan Cumhurbaşkanı Sayın Mirziyoyev’in yaptığı konuşma da bu anlamda oldukça değerlidir.
Konuşmasında Sayın Mirziyoyev, Orta ve Güney Asya arasındaki tarihi ve kültürel bağlara dikkat çekerek bölgesel işbirliğinin tesis edileceği alanlara ilişkin bir yol haritası çizmiştir. Söz konusu konuşma aşağıda yer almaktadır:
Sayın delegasyon başkanları!
Bayanlar ve baylar!
Değerli misafirler!
Öncelikle, “Orta ve Güney Asya: Bölgesel Bağlantısallık, Sınamalar ve Fırsatlar Konferansı”nın tüm katılımcılarını içtenlikle kutluyorum.
Foruma verdiği destek için Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Sayın Antonio Guterres’e özellikle teşekkür ediyorum.
Bugünkü toplantımızda Afganistan İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Eşref Gani ve Pakistan İslam Cumhuriyeti Başbakanı İmran Han’ı görmekten memnuniyet duyuyor ve onlara derin şükranlarımı sunuyorum.
Bu vesileyle konferansımıza doğrudan katılım sağlayan başlıca ortak ülkelerin dışişleri bakanlarına ve üst düzey temsilcilerine, uluslararası ve bölgesel kuruluşlara ve dünyanın önde gelen finans kuruluşları yöneticilerine de teşekkür etmek istiyorum.
Zor olan salgın koşullarına rağmen sizlerin forumumuza katılımı, ikili ve bölgesel işbirliğinin geliştirilmesine yönelik yüksek ilgi ve sıkı çabalarınızı açık bir şekilde teyit etmektedir.
Cömert ve bol güneşli Özbekistan’a hoşgeldiniz!
Konferansın değerli katılımcıları!
Büyük İpek Yolu’nun kavşağında bulunan Orta ve Güney Asya, yüzyıllar boyunca halklar ve medeniyetler arasında aktif bir diyaloga hizmet etmiştir.
İki bölge arasındaki yakın işbirliği sonucunda yeni felsefi görüşler, tıp, astronomi, coğrafya, matematik, jeodezi, mimari, diplomasi ve kamu yönetimi alanlarındaki kazanımlar ve yüksek kültürel ve manevi değerler yayılma imkânı bulmuştur.
Bölgelerimizin halkları defalarca ortak devlet yapılarının bir parçası olmuş ve siyasi, ekonomik ve beşeri alanda karşılıklı uyum içinde yaşamışlardır.
Bu bölgede kurulan Harappa Uygarlığı, Grek-Baktriya Krallığı, Kuşan İmparatorluğu, Göktürk Kağanlığı, Horasan ve Mâverâünnehir, Gazneliler, Timurlular, Babürlüler ve diğer devletler insanlık tarihinde derin izler bırakmıştır.
Orta ve Güney Asya, eskiden beri güvenilir ticaret yollarıyla birbirine bağlı olmş; Ortadoğu, Avrupa ve Çin için eşsiz bir köprü görevini üstlenmiştir.
Bu konuda Antik Yunan tarihçisi Strabon, kendi eserlerinde şimdiki Amu Derya olan Oxus Nehri aracılığıyla “ürünlerin Hazar ve Karadeniz üzerinden Avrupa’ya taşındığını” belirtmiştir.
Milattan önce üçüncü veya ikinci binyıl gibi erken bir tarihte, Hayber ve Bolan Geçitleri üzerinden geçen ticaret yolları ağı bizleri birbirine bağlamaktaydı.
Orta ve Güney Asya’da İslam, Budizm, Hinduizm başta olmak üzere farklı halkların benzersiz geleneklerinin yayılması nedeniyle büyük bir etnokültürel ortaklık meydana gelmiş, Doğu’nun zengin ve renkli bir kültürü oluşmuştur.
Halklarımız arasındaki bu tür yakın bağlar, bilgi ve aydınlanma bakımından hızlı gelişimi sağlamıştır.
Bu süreç Çaraka, Suşruta, Brahmagupta, Harizmi, Fergani ve Farabi, Biruni ve İbni Sina gibi birçok bilgin ve düşünürü dünyaya armağan etmiştir.
Onlar insanoğlunun bilimsel ve felsefi düşüncesinin gelecekteki gelişimini yüzyıllar önceden belirlemişlerdi.
Milli edebiyatımızın klasik temsilcilerinin isimleri de tüm dünyada bilinir ve sevilir durumdadır.
Bu durum, öncelikle Hüsrev-i Dihlevî, Ali Şir Nevai, Abdurrahman Câmî, Muhammet Haydar, Mahtumkulu, Mirza Galib, Abay, Rabindranath Tagore, Sadriddin Ayni ve Cengiz Aytmatov’un eserleri için geçerlidir.
Onlar ölümsüz eserleriyle dünya halkları arasında barış, özgürlük ve insanlık ilkelerinin, dostluk ve karşılıklı güven fikirlerinin gelişmesine büyük katkı sağlamışlardır.
Büyük bilginler Ebu Reyhan Biruni ve Zahîreddîn Muhammed Bâbür’ün eserleri, Orta ve Güney Asya’nın tarihi, bilimi ve kültürünün gerçek bir ansiklopedisidir.
Hindistan’ın ilk Başbakanı Cevahirlal Nehru’nun Babür’ü “büyüleyici bir insan, tipik bir Rönesans Hükümdarı” olarak tanımladığı bilinmektedir.
Özellikle de Babür’ün Bâbürnâme’de belirttiği gibi, “On altıncı yüzyılda, Afganistan toprakları üzerinden çeşitli ürünlerle dolu binlerce deve kervanı, Hindistan ve Orta Asya arasında gidip gelmektedir.”
Onun fermanına göre, ticaret yolları boyunca kervansaraylar, kuyular ve sarnıçlar inşa edildi.
Babür’ün torunu Büyük Ekber Şah da onun izinden giderek hoşgörülü ve ileri görüşlü bir hükümdar olmuş ve Hindistan tarihine parlak bir iz bırakmıştır.
O dönemde Orta ve Güney Asya’nın İran, Arabistan, Osmanlı İmparatorluğu, Çin ve Rusya gibi diğer ülkelerle aktif ticari ilişkiler yürüttüğünü belirtmek gerekir.
Tarihi kaynaklara göre, 1695 yılında Hindistan Hükümdarı Avrangzeb, Rus tüccar Semyon Malenköy’e ülkede ticaret yapma izni vermiştir. Söz konusu izin fermanının eski Özbek dilinde yazılmış olması dikkat çekicidir.
Ne yazık ki; tarihsel durum nedeniyle on dokuzuncu yüzyılda iki komşu bölge arasındaki ilişkiler kopmuştu.
Karşılıklı gerginlikler tırmanıp keskin çatışmalara dönüşürken; Orta ve Güney Asya arasında engeller ortaya çıktı ve sınırlar kapandı.
İşbirliği ve karşılıklı anlayış dönemi sona ermiş; yerine çatışma ve güvensizlik ortamı gelmişti.
Günümüzde etkili sınır ötesi yolların olmadığı, ticari ve ekonomik ilişkilerin iyi gelişmediği, kültürel ve beşeri ilişkilerin potansiyelinin tam olarak gerçekleşmediği durumlara ilişkin örneklerde bunun olumsuz sonuçlarını hissediyoruz.
Değerli Bayanlar ve Baylar!
Bugün dünya, yeni fırsatların yanı sıra çeşitli tehditleri de beraberinde getiren küresel bir jeopolitik değişim çağına girmiştir.
Böyle karmaşık bir ortamda, yaklaşık iki milyar nüfuslu Orta ve Güney Asya arasındaki etkileşimin ihyası, önemli bir yaşamsal gereklilik ve doğal bir süreç haline geliyor.
Halklarımızın büyük tarihi, bilimsel, kültürel ve eğitimsel mirası ve ekonomilerimizin birbirini tamamlama potansiyeli göz önünde bulundurulduğunda, mevcut entelektüel potansiyelimizi ve ortak çabalarımızı koordine etmenin zamanının geldiğini düşünüyorum.
Bu, şüphesiz güçlü etkisini ortaya çıkaracaktır.
Düzenli ve sürdürülebilir kalkınma, bölgelerimizin insanlarının yaşam standartlarını ve refahını artırmak için karşılıklı bağlantısallığın, işbirliğinin, diyalogun ve en önemlisi güvenin itici bir güce dönüşeceğinden eminiz.
Böyle bir yaklaşım çağın gereğidir.
Bütün bunlar, bir yandan çatışma ve sosyo-ekonomik şoklardan arındırılmış bir bölgelerarası işbirliği ve ortaklık alanı yaratırken; diğer taraftan ürünler, hizmetler, yatırım ve inovasyonlara yönelik geniş bir pazarın oluşumu için gerekli koşulları sağlayacaktır.
Bu uluslararası konferansı düzenleme girişiminde bulunurken aşağıdaki etkenlerden yola çıktığımızı belirtmek isterim.
Birincisi, komşu ülkelerle barış, dostluk, güven ve iyi komşuluk ilişkilerinin güçlendirilmesi, karşılıklı yarar sağlayan işbirliğinin genişletilmesi, yapıcı bir politika izlenmesi Orta ve Güney Asya’daki tüm ülkelerin ortak çıkarlarıyla örtüşmektedir.
İkincisi, biz ülkelerimizin ve bölgenin uzun vadeli perspektifinin ve gelecekteki gelişiminin ana itici gücü olarak hizmet edecek istikrarlı ticaret, ulaşım ve iletişim bağlarının kurulmasından yanayız.
Salgın, insanlığın karşı karşıya olduğu yeni tehditlerin ancak güçlerimizi birleştirerek ve koordine ederek üstesinden gelinebileceğini göstermiştir.
Biz, karşılıklı işbirliğini dijitalleştirme, e-ticareti geliştirme ve inovasyon teknolojilerini yaygın olarak uygulama yoluyla ekonomiyi güçlendirmeye ihtiyaç duymaktayız.
Üçüncüsü, Afganistan İslam Cumhuriyeti, uygulamada Orta ve Güney Asya’nın bölgesel bağlantısallığının sağlanmasında önemli halkalardan biridir.
Bölgesel ortaklığımızın burada barış ve istikrarın sağlanmasında ve ülkenin ekonomik açıdan toparlanmasında önemli bir faktör olacağına inanıyoruz.
Bugün Afganistan, tarihindeki önemli bir dönüm noktasından geçiyor.
Biz, bilge Afgan halkının ulusal uzlaşma yolunda karşılıklı mutabakata hazır olduğunu göstereceğinden eminiz.
Afgan topraklarında uzun zamandır beklenen barışın sağlanabilmesi için çatışmalara siyasi bir çözüm bulunması ve bu sürecin uluslararası toplumca her açıdan desteklenmesi büyük önem taşımaktadır.
Bu, Afganistan’ın bölgesel süreçlere entegrasyonu için yeni umutların kapısını aralıyor.
Dördüncüsü, güvenlik ve istikrar, bölgelerimizin gelişmesi ve ilişkilerimizin güçlendirilmesi için temel koşullardır.
Bizim güvenliğimiz bir bütündür ve bunu ancak yapıcı iletişim ve ortak çabalarımızla temin edebiliriz.
Sevgili forum katılımcıları!
Orta ve Güney Asya ülkeleri arasındaki aktif ve açık diyalogun, ticari, ekonomik, kültürel ve medeni alanlardaki devasa potansiyelimizi tam olarak gerçekleştirmemiz için eşsiz fırsatlar yaratacağına inanıyorum.
Bu bağlamda aşağıdaki önerileri yapmak istiyorum.
Birincisi, ticari ve ekonomik ilişkilerin gelişmesi ve karşılıklı yatırımların artırılması için uygun koşulların yaratılması, bizim önceliğimizdir.
Ürün ve hizmetlerin, yatırımların serbest dolaşımı için ulaşım ve iletişim ile enerji altyapısının oluşturulmasına yönelik önlemlerin geliştirilmesi ve uygulanması, bu konuların ele alınmasına pratik bir katkı sağlayacaktır.
Bu amaçla yatırım işbirliğini derinleştirmek, ekonomik bağları genişletmek, atalarımızın toplantılar ve kongrelerde bir araya geldiği, jirga, vasi mushavarat ve sabha taslağı gibi ülkelerimiz arasındaki güncel konuları tartışmak için yıllık bir bölgelerarası forum düzenlemeyi öneriyoruz.
Atalarımızın meclis, kurultay, loya jirga, vasi muşavarat ve sabha gibi toplantılarda bir araya geldikleri gibi biz de yatırım konularını tartışmak, işbirliğini derinleştirmek ve ülkelerimiz arasındaki ekonomik bağları genişletmek için her yıl bir defa bölgelerarası forum düzenlemeyi öneriyoruz.
Bu diyaloglar çerçevesinde geliştirilen öneri ve tavsiyeler, yeni iş alanları yaratmayı, ekonomilerimizi geliştirmeyi ve sürdürülebilir büyümeyi sağlamayı amaçlayan belirli program ve projeleri uyumlu hale getirme fırsatı sağlayacaktır.
Ayrıca bölge devletleri arasında çok taraflı bir “Ekonomik İşbirliği Anlaşması”nın imzalanması konusunda ortak bir uzman analizi yürütmek için yeni bir girişim öneriyoruz.
İkincisi, Orta ve Güney Asya’da modern, verimli ve güvenli bir ulaşım ve lojistik altyapısı oluşturmak gerekmektedir.
Termez-Mezar-ı-Şerif-Kabil-Peşaver demiryolu ağı, bölgelerimiz arasındaki karşılıklı bağlantısallık yapısının önemli bir halkası haline gelmelidir.
Aynı zamanda Bu proje, önde gelen uluslararası finans kuruluşları tarafından da aktif olarak desteklenmektedir.
Söz konusu demiryolu ağının inşası, her iki bölgenin de transit potansiyelini tam olarak gerçekleştirmeye yardımcı olacak, Orta Asya ve Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) üzerinden Güney Asya ile Avrupa arasındaki en kısa koridoru açacak ve malların bekleme sürelerini ve nakliye zaman aralığını önemli ölçüde azaltacaktır.
Genel olarak bu sınır ötesi demiryolunun işletmeye alınması, Orta ve Güney Asya’nın kapsayıcı ekonomik kalkınması için sağlam bir temel oluşturacaktır.
Bu demiryolu ağı, Taxila, Gandhara, Termez gibi tarihi şehirler aracılığıyla Hint-Gangetik Ovasını Avrasya’nın güney bölgesiyle bağlayan ve Uttarapatha olarak bilinen antik kuzey ticaret yolunun eşsiz ve modern hali olacaktır.
Hindistan’ı Orta Asya’ya bağlayan Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru, bu tür bölgeler ötesi altyapının başarılı bir şekilde uygulanmasının parlak bir örneğidir.
Ayrıca Trans-Afgan Demiryolu İnşaatı Projesi gelecekte ülkelerimizi Çin ve Asya-Pasifik bölgesindeki diğer önde gelen ülkelerle bağlayabilir.
Bu, Kuşak-Yol Projesi’nin hedefleriyle de uyumludur.
Üçüncüsü, Orta ve Güney Asya’nın pratik bağlantılarındaki kilit halkalardan biri de Afganistan İslam Cumhuriyeti’dir.
Bölgeler arası ortaklığımızın bu ülkede barış ve istikrarın tesis edilmesinde ve ekonominin canlanmasında önemli bir faktör olacağına inanıyoruz.
Afganistan, bugün tarihi bir dönüm noktasındadır.
Bilge Afgan halkının ulusal uzlaşmaya varmak için uzlaşmaya istekli olacağından eminiz.
Afgan topraklarında uzun zamandır beklenen çatışmanın siyasi çözümü; yani barış için uluslararası toplumun kapsamlı desteği önemlidir.
Bu, Afganistan’ın bölgesel süreçlere entegrasyonu için yeni perspektifler açacaktır.
Dördüncüsü, bölgelerimizin sürdürülebilir kalkınması ve ortaklığın güçlendirilmesi için temel koşul güvenlik ve istikrardır.
Güvenliğimiz bölünemez. Yalnızca yapıcı diyalog ve buna yönelik ortak çabalarla sağlanabilir.
Son zamanlarda, temel gıda ürünleri fiyatlarında hızlı bir artış oldu, dünyanın bazı bölgelerinde nüfus ciddi bir kıtlık yaşıyor.
BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) himayesinde bu zorlukların üstesinden gelmek için bir Program geliştirmek üzere ülkelerimizin tarım bakanlarının bir araya gelmesini öneriyoruz.
Bu belge, ar-ge, ileri teknolojilerin tanıtılması ve endüstriyel işbirliği projelerinin uygulanmasını sağlamalıdır.
Beşincisi, istikrar ve güvenliğe yönelik ortak zorluklara ve tehditlere karşı mücadele çabalarının pekiştirilmesidir.
Birlikte terörizm, aşırıcılık ve sınır ötesi suçlarla daha etkin bir şekilde mücadele edebiliriz.
İlk adım olarak, BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi’nin katılımıyla bir Uyuşturucuyla Mücadele Eylem Ortak Planı geliştirmeyi öneriyoruz.
Çabaları koordine etmenin gerekli olduğu bir diğer önemli alan olarak terör tehdidine karşı mücadeleyi düşünüyoruz.
Bu konularda iki bölgenin temsilcilerinin katılımıyla özel bir uzman toplantısı düzenlemeye hazırız.
Bu toplantı, Orta Asya’da BM Küresel Terörle Mücadele Stratejisinin uygulanmasına yönelik Ortak Eylem Planı’nın kabulünün onuncu yıldönümüne adanan bu yılın Kasım ayında Taşkent’te yapılacak uluslararası konferansın oturum aralarında gerçekleşebilir.
Altıncısı, “Yeşil” bir ekonominin ve çevre sorunlarının gelişimini teşvik etme noktasında özel dikkat gerekmektedir.
Orta ve Güney Asya’nın tüm ülkelerinde hızlı endüstriyel ve demografik büyüme süreci, küresel iklim değişikliği bağlamında gerçekleşmektedir.
Böyle bir durumda su kıtlığı, çevre ve atmosfer kirliliği, toprak erozyonu ve çölleşme hepimizi ilgilendiren sorunlardır.
Giderek yaygınlaşan Aral Gölü’nün kurumasıyla birlikte yaşanan durum, çevresel tehditlerin son derece olumsuz etkisinin açık bir örneğidir.
Bu trajedinin sonuçlarını hafifletmek ve insanlığı gelecekte bu tür felaketlere karşı uyarmak için mümkün olan tüm önlemleri almalıyız. Bu bağlamda doğayla uyum içinde yaşayan atalarımızın deneyimlerine güvenmeliyiz.
Yedincisi, Orta ve Güney Asya’nın devasa turizm potansiyelini tam olarak gerçekleştirmeye kararlıyız.
Bu kapsamda popüler turizm markalarının geliştirilmesi ile yeni ve uygun fiyatlı turizm ürünleri ve destinasyonları da dahil olmak üzere “hac turizmine” artan ilgi önemlidir. Ayrıca “yeni koşullarda turizm” kavramının yaygın olarak tanıtılması ve karşılıklı olarak tanınması gerekmektedir. Bu çerçevede aşı sertifikaları önemlidir.
Ayrıca Dünya Turizm Örgütü çerçevesinde Orta ve Güney Asya’daki halklarımızın tarihi ve kültürel mirasını tanıtmayı amaçlayan bir program geliştirmeyi öneriyoruz.
Sekizincisi, bilimsel ve kültürel-insani değişimlerin yaygınlaştırılması, dostluk ve karşılıklı güvenin güçlendirilmesi için önemli hususlardan biridir.
Bu bağlamda Özbekistan’ın Termez kentinde Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) himayesinde “Orta ve Güney Asya’nın Tarihi Mirası” konulu uluslararası bir forum düzenlemeyi öneriyoruz.
Ülkelerimizin nüfusunun büyük bir bölümünü oluşturan gençlerin katılımıyla eğitim, bilim, kültür ve spor alanlarında ortak programların uygulanması öncelik haline gelmektedir.
Hepimiz, gençliğin paha biçilmez zenginliğimiz olduğunu anlıyoruz.
Ülkelerimizin ve halklarımızın kaderi ve geleceği, genç nesillerin eğitimine ve yetiştirilmesine, onlar için uygun koşulların yaratılmasına ve “sosyal asansörlere” bağlıdır.
Gençlik konularında etkin bir işbirliği kurmak amacıyla kalıcı bir Orta ve Güney Asya Gençlik Konseyi kurmayı öneriyorum.
Dokuzuncusu, günümüzde bilim, teknoloji ve inovasyon alanında yüksek sonuçlar elde etmek, ülkelerimizin hızlı kalkınmasında önemli bir faktördür.
Ortak araştırma ve yenilikçi çalışmalar yürütmek için bilimsel eğitsel stajlarını ve değişim programlarını teşvik etmek gerekiyor.
Bu doğrultuda Orta ve Güney Asya ülkelerinden bilim insanları ve araştırmacılar için basitleştirilmiş bir vize rejiminin yanı sıra üniversiteler ve araştırma merkezleri arasında işbirliği için çevrimiçi platform oluşturulmasını öneriyoruz.
Onuncusu, bölgelerimizin karşılıklı bağımlılığına ve gelişme hızına ilişkin sistematik bir çalışma ve analize dayalı olarak iyi düşünülmüş kararlar vermek artık her zamankinden daha önemlidir.
Forumun arifesinde Taşkent’te Orta Asya Uluslararası Enstitüsü’nün açıldığını duyurmak isterim.
Bölgesel işbirliğini geliştirmek için bu düşünce kuruluşu altında ülkelerimizin tanınmış bilim insanlarından, araştırmacılardan ve analistlerinden oluşan bir Uzmanlar Konseyi kurulmasını öneriyoruz.
Ayrıca bugünkü konferansın ardından genel olarak Avrasya’da sürdürülebilir kalkınmada önemli bir faktör olarak Orta ve Güney Asya arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesine ilişkin özel bir karar taslağı geliştirip BM Genel Kurulu’na sunmayı öneriyorum.
Bu belge, diyaloğumuzun genel yaklaşımlarını, temel ilkelerini ve hedeflerini yansıtmalıdır.
Dahası Orta ve Güney Asya ülkelerinin bölgesel karşılıklı bağımlılığı hakkında üst düzey katılımları içeren düzenli forumlar düzenlemeye hazır olduğumuzu taslak kararda yansıtmak da yerinde olacaktır.
Sevgili konferans katılımcıları!
Ülkemizin bu süreçlerdeki rolünden bahsederken aşağıdaki noktaların altını çizmek istiyorum.
Bugünkü konferansımız, “Yeni Özbekistan”ın oluşumu ve gelişimiyle ilgili önemli bir tarihsel dönemde gerçekleşiyor.
Radikal demokratik niteliğe sahip sistematik reformları toplumumuzun her alanında kademeli olarak uyguluyoruz.
Bu değişiklikler yaygınlaştı ve geri döndürülemez hale geldi. Bu da halkımızın ilkeli bir tercihidir.
Orta Asya bölgesinde Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan’la iyi komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesinde köklü değişiklikler, Özbekistan’ın dış politikadaki ana başarısıdır.
Ortak çabalarımız sonucunda bölgemizde karşılıklı güven ve karşılıklı destek ruhuna dayalı yepyeni bir ortam oluşturulmuştur.
Geliştirme faktörlerinin ortak tespiti, yeni büyüme noktalarının anlaşılması ve düzenli iletişim için etkili bir platform oluşturduk. Bir sonraki Orta Asya Zirvesi’ni Ağustos ayı başlarında Türkmenistan’da yapmayı planlıyoruz.
Özbekistan’ın her zaman yapıcı ve karşılıklı yarar sağlayan işbirliğini geliştirmeye hazır, güvenilir, istikrarlı ve sağlam bir ortak olduğunu vurgulamak isterim.
Baylar Bayanlar!
Değerli misafirler!
Orta ve Güney Asya’nın tarihi medeniyetler bağlamındaki ortaklığı ve halklarımızın ve ülkelerimizin ortak çıkarları, birlikte müreffeh bir gelecek inşa etmemiz için sağlam bir temel oluşturuyor.
Karşılıklı bağlar ve bölgesel işbirliği güçlendirilmeden ülkelerimizin karşı karşıya olduğu tehdit ve zorlukların üstesinden gelinemeyeceğini anlamamızın zamanı geldi.
Refah ve kalkınma yolunda ortak beklentilere yönelik entegre yaklaşımlar geliştirmemiz gerekiyor.
Orta ve Güney Asya’yı ve genel olarak tüm Avrasya bölgesini istikrarlı ve müreffeh bir bölge haline getirmek gibi bir görevimiz var.
Konferansımızın tüm katılımcılarına verimli çalışmalar dilerim.
İlginiz için teşekkür ederim