Sovyetler Birliği dağıldıktan sonraki süreçte beş Orta Asya devleti, ulusal çıkarları kapsamında çeşitli politikalar ve stratejiler geliştirmiştir. Özellikle de Kazakistan, dünyayla kurduğu ilişkiler sürecinde çok yönlü-vektörlü bir politika benimsemiştir. Böylelikle jeopolitik konumunu bir avantaja çevirerek, bölgesel ve küresel güçlerle eşitlik, karşılıklı saygı ve kazan-kazan perspektifinden güçlü bağlar tesis etmiştir. Bu vesileyle ülkeler arasındaki sert rekabetten uzak kalabilen Kazakistan, bir süre sonra diğer Orta Asya devletleri için model olmuştur. Günümüzde bütün Orta Asya devletlerinin dış politikasını çok yönlülük-vektörlülük kapsamında değerlendirmek mümkündür.
Orta Asya, kurduğu ilişkiler sürecinde Rusya’yı, Çin’i, Amerika Birleşik Devletleri’ni (ABD) ve Avrupa Birliği’ni (AB) öncelikli merkezler olarak görmüştür. Zira söz konusu devletlerin ve aktörlerin ekonomik kapasitesi, Orta Asya’nın kazanımlarının artması ve yüksek oranda sağlanması demekti.
Ayıca çok yönlü-vektörlü dış politika aracılığıyla Orta Asya devletleri, dünyadaki güç merkezleri arasındaki sert rekabet süreçlerine dahil olmadıkları için barışçıl aktörler olarak bilinmekte ve güvenilir partnerler şeklinde algılanmaktadır. Bu durum, bölgeye yapılan yatırımların hız kazanmasını sağlamıştır. Ayrıca bölgedeki refah ve istikrar güçlendikçe devletler, yakın çevreleriyle olan ilişkilerini yoğunlaştırma noktasında da bir irade benimsemiştir. Bu bağlamda dünya üzerinde güç ve üretim merkezlerinin değişmesi sürecinde bile Orta Asya devletleri, yeni merkezlerle olan ilişkileri güçlendirme imkanı kazanmıştır.
Son dönemde dünya siyasetinde yükselişe geçen devletler arasında Hindistan’dan Pakistan’a, Singapur’dan Güney Kore’ye kadar birçok aktör sayılabilir. Lakin Orta Asya için öncelikli devletler arasında Güney Asya’da bulunan Pakistan ve Hindistan’ın bulunduğunu söylemek mümkündür. Söz konusu devletler; ekonomik, ticari, güvenlik ve jeopolitik başta olmak üzere birçok konuda Orta Asya için önemli kazanımlar sağlayacak stratejik ortaklardır.
Pakistan, Orta Asya devletlerinin denizlere ulaşması konusundaki en kısa güzergahlardan birini sunmaktadır. Ayrıca hayata geçirilmesi düşünülen Trans-Afgan Ulaştırma Koridoru, bir yandan Orta Asya’yı denizlere ulaştırırken; diğer taraftan Hindistan’a açılan bir kapıya dönüşme potansiyelini taşımaktadır.
Orta Asya devletlerinin amaçlarından biri de çeşitli pazarlara ulaşma noktasında fırsatlar yaratmak ve ticari ilişkiler geliştirmektir. Pakistan’ın 200 milyondan fazla nüfusu, önemli bir pazar anlamına gelmektedir. Ayrıca Pakistan’ın yüksek oranda enerji ihtiyacı vardır. Orta Asya ise söz konusu ülkeye enerji ihraç ederek, ekonomilerinin birbirini tamamlayan nitelik kazanmasını sağlayabilir.
Bu bağlamda Orta Asya devletleri ile Pakistan arasında geçmiş dönemlerden beri hayata geçirilmeye çalışılan TAPI, TAP ve CASA 1000 çeşitli projeler bulunmaktadır. Bununla birlikte yeni projelerin hayata geçirilmesi ve ilişkilerin güçlendirilmesine dair ortak bir irade sergilenmektedir. Bahse konu olan durum, bütün Orta Asya devletleri nazarında ortak bir irade olmakla birlikte Pakistan’dan da olumlu bir karşılık bulmaktadır. Zira taraflar arasındaki ticaret hacimlerinde yaşanan artış, bunun göstergesidir.
Hindistan ise hem Güney Asya’nın hem de Avrasya’nın yükselen güçleri arasındadır. Dünyanın en büyük beş ekonomisinden biri olması, bu ülkeyi önemli bir pazara dönüştürmektedir. Özellikle de Hindistan’ın artan enerji ihtiyacı ile Orta Asya’nın yeraltı zenginlikleri, birbirini tamamlamaktadır. Diğer taraftan Orta Asya, Hindistan’la olan bağlarını güçlendirmek için çeşitli temaslar gerçekleştirmektedir. Bu anlamda Hindistan gibi bir devletle kurulan ilişkilerin çok yönlü-vektörlü dış politikaya dinamizm katacağı aşikardır.
Orta Asya devletleri ile Hindistan arasında bulunan jeopolitik engeller, tarafların köklü ilişki geliştirmesini engellemiştir. Günümüzde Hindistan, Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru (INSTC) çerçevesinde Orta Asya’ya ulaşabileceği bir hat inşa etmeye çalışmaktadır. Ayrıca devletlerin ilişkilerini derinleştiren bir başka faktör de bölgesel güvenliktir. Orta Asya devletleri, Pakistan’la olduğu kadar Hindistan’la da Afganistan merkezli güvenlik tehditlerine karşı birlikte hareket etmektedir. Bölgedeki radikal terör örgütlerinin varlığına karşı devletlerin müşterek hareket etmesi, ilişkilerin çok boyutlu bir özellik kazanmasını sağlamaktadır.
Sonuç olarak Orta Asya devletleri, izledikleri çok yönlü-vektörlü dış politika ile Asya’nın ve hatta Avrasya’nın merkezine dönüşmektedir. Bağımsızlık sonrası süreçte küresel aktörlerle kurulan ilişkiler, öncelikli bir hal alırken; güç ve üretim merkezlerinin değişmesiyle bölge devletleri de yakın çevresiyle kurduğu ilişkilere daha fazla önem vermeye başlamıştır. Bu bağlamda Güney Asya devletlerinin öne plana çıktığı görülmekte ve coğrafi bağların geliştirilmesi için çeşitli projeler hayata geçirilmektedir. Bu amaçla Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan ile Pakistan ve Hindistan’la ekonomik, ticari, güvenlik, siyasi ve kültürel bağlar güçlendirilmeye çalışılmaktadır. İlişkilerin yoğunlaştırılması, Orta Asya’nın olduğu gibi Güney Asya’nın da kazanımlarının artması demektir.