Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Dini Çatışmalar

Paylaş

Orta Afrika Cumhuriyeti (OAC), Afrika’nın en yoksul ülkelerinden biri konumundadır. 3,2 milyar dolar GSYH’siyle dünya ekonomisinde 185. sırada yer almaktadır. Nüfusunun %50’si Hristiyan, %15’i Müslüman, %35’i ise Animist’tir.[1] OAC, özellikle 2003 yılından bu yana Hristiyan-Müslüman çatışmasına sahne olmaya başlamıştır. “Anti-Balaka” adındaki Hristiyan milis gruplar ile Müslümanların çatı milis yapılanması “Seleka” arasında süregelen çatışmalarda sivil ayırt edilmeksizin binlerce kişi katledilmiş, bir buçuk milyonu aşkın insan yerinden edilmiş ve dört yüz bine yakın kişi mülteci durumuna düşmüştür.[2] Birleşmiş Milletler (BM)’e göre ülke nüfusunun neredeyse yarısını oluşturan 2,4 milyon insan yardıma muhtaç durumdadır.[3]

Ülkedeki mevcut çatışmaların nedenlerini tarihsel, yapısal ve sosyolojik faktörlerde aramak daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Çatışmanın kökenini ortaya koyabilmek için Afrika kıtasının sömürgecilik tarihine, uluslaşma modelinin dayatıldığı geç modernleşme dönemine ve Afrika’nın genel sorunlarına vurgu yapmak gerekmektedir. Kolonyal dönemde Fransa’nın sömürgesi altında olan OAC, İkinci Dünya Savaşı sonrası 1955 Bandung Konferansı’yla yükselen Bağlantısızlar Hareketi ve modernleşme süreciyle birlikte 1958 yılında özerkliğini ilan etmiş; nihayet 1960 yılında da bağımsızlığını kazanmıştır. Soğuk Savaş’ın stratejik hesapları çerçevesinde Afrika ülkeleri “modern ulus devlet”e geçişin denekleri olarak kullanılmış, bu durum kıta genelindeki istikrarsızlık ortamının temel kaynağını oluşturmuştur. Kalkınma, çağdaşlaşma, temsili demokrasi ve modern bir toplum vaat eden ulus devlet yapılanması, Afrika toplumunun bölünmüş -çok kültürlü- yapısını daha da derinleştirmiş, kıta ülkelerinin hem kurumsal hem de toplumsal çöküşlerinin temelini hazırlamıştır.

Çatışmaların Arka Planı

Bağımsızlık sonrası OAC’de birçok askeri darbe gerçekleştirilmiş ve ülke 1993 yılında ilk kez çok partili sisteme geçiş yapmıştır. Devlet Başkanı seçilen Ange-Felix Patasse’nin 10 yıllık iktidarından sonra Francois Bozize, 2003 yılında askeri darbeyle yönetimi ele geçirmiş; aşırı otoriter yapısı, yolsuzluk, kayırmacılık ve Müslüman azınlığa yönelik baskıcı politikaları nedeniyle toplumda önemli derecede huzursuzluk ortamı ve dini temelli bir gerginlik vuku bulmaya başlamıştır. Bu süreçte ülkenin kuzeyinde çoğunlukla Müslümanların yaşadığı bölgede Michel Djotodia’nın önderliğindeki silahlı milisler, hükümete karşı ayaklanmıştır. Buna karşılık Bozize, görev süresi dolmasına rağmen iç karışıklıkları sebep göstererek 2010 seçimlerini iptal etmiş ve bu durum ülke içerisinde din temelli isyan dalgasını körüklemiştir.  2012 yılının Eylül ayında dağınık Müslüman milis örgütler, “Seleka Koalisyonu” adı altında bir araya gelmişler ve Aralık 2012 sonrası yükselen çatışmaların ardından Bozize iktidarını Mart 2013 tarihinde devirmeyi başarmışlardır.

Devrik Devlet Başkanı Bozize, 2013 yılında Hristiyan Anti-Balaka milis örgütüne ciddi desteklerde (silah ve para) bulunmaya başlamış, bu sayede örgüt Aralık 2013’ten itibaren Müslümanlara sistematik bir saldırı başlatmıştır. 10 Ocak 2014 tarihinde ülke içi çatışmalar ve bölgesel-uluslararası baskılar sonucu Seleka Lideri Djotodia istifa etmiş, Seleka’nın dağıtıldığını açıklamış ve 23 Ocak 2014’te ülkenin devlet başkanlığına Bangui Belediye Başkanı Catherine Samba-Panza getirilmiştir.[4] Devlet başkanının değişmesinden sonra dahi ülkede sular durulmamış ve Müslümanlara yönelik devam eden şiddet karşısında Ağustos 2014’te, eski Orta Afrika Cumhurbaşkanı ve Seleka Lideri Djotodia, Müslümanlara yönelik soykırım tehdidine karşı can güvenliğini sağlamak için ülkenin kuzeyinde ‘bağımsız bir devlet’ ilan ettiğini açıklamıştır.[5] Ayrıca daha önce dağıtılan Selaka milisleri “eski Seleka” adı altında yeniden bir araya gelmiştir. Eylül 2015 tarihinde Bangui’deki bir Müslümanın öldürülmesiyle artan şiddet dalgası, sertlik yanlısı eski Seleka ve anti-Balaka militanlarının geçiş hükümetini devirme girişiminde bulunmalarına yol açmıştır.[6] Aralık 2015’te Seleka, ülkedeki Hristiyan ve Müslümanların bir arada yaşamasının mümkün olmadığını gerekçe göstererek, ülkenin kuzeyinde “Logone Cumhuriyeti” ya da “Dar El-Kuti” adında özerk bir bölge ilan etmiştir.[7]

Aralık 2015-Şubat 2016 tarihleri arasında düzenlenen devlet başkanlığı seçimlerinde oyların %62’sini alan Faustin-Archange Touadera, cumhurbaşkanı olarak seçilmiş ve Mart 2016’da göreve başlamıştır. Touadera’nın eski Başkan Bozize’yle olan yakın ilişkileri, Aralık 2013-Ekim 2016 tarihlerinde Fransızların düzenlediği Sangaris Operasyonu’nda sadece Müslümanların silahsızlandırılması, dolayısıyla artan Müslüman-Hristiyan gerginliği, devletin ülke güvenliğini sağlamadaki başarısızlığı ve BM’nin barış gücü MINUSCA’nın bu konudaki yetersizliği endişeleri arttırmaktadır. Temmuz 2017 tarihinde Faustin-Archange Touadera liderliğindeki OAC, silahlı gruplarla barış anlaşması imzalamış, bu kapsamda hükümette daha fazla temsil hakkı tanınmasının karşılığında silahların bırakılması kararlaştırılmıştır.[8] Touadera yeni kabinede yaptığı değişikliklerde bakanlık sayısını 23’ten 34’e çıkarmış ve eski Seleka üyelerinden bir isme de hükümette yer vermiştir.[9] Fakat ülkedeki gerginlik ve dini çatışmalar devam ederek sadece 7-8 Eylül 2017 tarihinde Bria kentinde silahlı gruplar arasında meydana gelen çatışmalarda 10 kişi ve toplamda bir haftada 25 kişi hayatını kaybetmiş, 50’den fazla insan yaralanmış ve 80’i aşkın ev yağmalanmıştır.[10]

Hedefler

  • Bangui, ülke içi çatışmaların sona erdirilmesi için bir taraftan yetersiz olan güvenlik güçlerini, BM’nin ve Afrika Birliği’nin barış güçleri olan, sırasıyla MINUSCA ve MISCA’yla desteklemeyi hedeflemekte, diğer taraftan uluslararası baskılar sonucu silahlı gruplarla uzlaşma yolunu kullanarak barışı tesis etmeyi amaçlamaktadır.
  • Afrika’daki geleneksel aktörlerden Fransa’nın OAC’deki siyasi, ekonomik ve askeri hedefleri, ülkedeki mevcut statükonun devamını, ekonomik çıkarlarını zedelemediği oranda krizin sürdürülmesini ve toplumsal barış yerine din çatışmalarının derinleştirilmesini öngörmektedir.
  • OAC’deki Müslümanlar, ülke yönetiminde daha fazla söz sahibi olmayı, yoğun olarak yaşadıkları ülkenin kuzey bölgelerine temel hizmetlerin götürülmesini ve genel anlamda Hristiyanlarla eşit haklardan yararlanmayı talep etmekte ve bunlara ulaşmayı hedeflemektedirler.
  • Ülke genelindeki Hristiyan nüfus, Müslümanlara duydukları nefret nedeniyle onları toplumdan tamamen silmeyi ve ülke yönetiminden dışlamayı amaçlamaktadır.

Yöntem ve Araçlar

  • Bangui yönetimi, ülkedeki Müslüman nüfusun Hristiyan milis gruplar tarafından acımasız bir şekilde bastırılmasına göz yummakta ve şiddeti yöntem-araçlar noktasında toplumsal baskı aracı olarak kullanmaktadır.
  • Silahlı gruplar, misilleme eylemleri ve sivillere yönelik giriştikleri katliama varan şiddet hareketini hedeflerine ulaşmakta kullandıkları tek yöntem olarak benimsemektedirler.
  • Batılı ülkeler, silahlı çatışmaların derinleştirilmesini bölgede daha fazla etkinlik ve askeri angajman çerçevesinde bir fırsat olarak değerlenmektedirler.

Öneriler

  • Bangui yönetimi, daha fazla otoriterleşme ve merkezileşme eğilimi yerine “âdem-i merkeziyet” sistemine ağırlık veren, geniş katılımlı ve çoğulcu bir yönetim anlayışı benimsemelidir. Bu kapsamda Müslüman nüfusun yaşadığı kuzey bölgelerine temel devlet hizmetlerinin götürülmesinde azami gayret göstermelidir.
  • Hristiyan ve Müslüman silahlı grupların birbirleriyle çatışmalarına engel olmak adına sırasıyla diyalog, uzlaşma ve barış süreci başlatılmalı, uluslararası örgütler ve çatışmaya taraf olmayan üçüncü güçler bu konuda aktif rol oynamalıdır.
  • Afrika’daki geleneksel sömürgeci aktörlerden Fransa’nın ülkedeki politikalarına engel olabilmek ve onun yerini alabilmek adına kıtanın yeni aktörleri olarak Çin, Hindistan, Brezilya ve Türkiye inisiyatifi eline almalı, çatışmaların sona erdirilmesi için barış diplomasisini hayata geçirmeli ve uluslararası platformlarda sorunu gündeme taşımalıdır.

Bulgular

  • Dünya insanî gelişmişlik endeksinde son sırada yer alan Bangui,[11] içerisinde bulunduğu kriz ve çatışma ortamı nedeniyle dünyanın en tehlikeli bölgelerinden biri olarak gösterilmektedir.
  • OAC, başarısız yönetişim, kaynakların verimsiz kullanımı, insan gücündeki yetersizlikler, yönetim kademesindeki kayırmacılık, güçlü merkezi yönetim anlayışı ve otoriter rejim, halkın temel eğitim ve sağlık hizmetlerinden yoksun olması gibi sorunları barındırmaktadır. Ülke, toplumsal bütünleşmeyi sağlayacak ulusal kapasiteye sahip değildir.
  • Kolonyal dönemde Fransız idaresi altında uzun bir sömürgecilik geçmişine sahip olan ülke, daha sonra modern bir topluma ulaşma adına “ulus devlet anlayışını şart koşan bir söylemin” dünyaya hâkim olduğu bir yüzyılda, bu fenomenden ayrı olarak toplumsal dinamikleri dikkate alan ekonomik, kültürel ve siyasi geleneklerine uygun bir yapılanma ve kalkınma stratejisi geliştirememiştir.
  • Orta Afrika’daki dini çatışmaların temeli, sömürgecilik geçmişiyle bağlantılı olarak modern devlet anlayışında ve nihayetinde kimlik bunalımına yol açan “Orta Afrikalı” ortak paydasının dayatılmasında aranmalıdır.
  • Ülkenin çoğunluğunu oluşturan ve yönetimde söz sahibi olan Hristiyanların, nefretle birlikte Müslümanlara yönelttikleri saldırılar, tarafların karşılıklı misilleme eylemlerine ve ülkede sonu gelmeyen bir şiddet dalgasına yol açmaktadır.
  • Fransa’nın Afrika’ya yönelik stratejik çıkarları, OAC’deki dini çatışmaları ve iktidar kavgasını derinleştirmektedir. Batı’nın post-kolonyal sömürü politikaları, ülkedeki demokrasi bilincinin gelişmesine, kaynakların etkili kullanımına ve toplumsal bütünleşmenin sağlanmasına engel olmaktadır.
  • Avrupa’da Orta çağ döneminde yaşanan din savaşları, Batı’nın kimlik çatışması pratiği ve “böl-parçala-yok et” politikaları kapsamında 21. yüzyılın Afrikası’nda sahnelenmektedir.

[1] “The World Fact Book: Central Africa Republic”, CIA, https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/ct.html, (Erişim Tarihi: 16.09.2017).

[2] “For The Central African Republic There Will Be No Peace Without Justice”, The Conversation, http://theconversation.com/for-the-central-african-republic-there-will-be-no-peace-without-justice-81403, (Erişim Tarihi: 16.09.2017).

[3] “Central African Republic: Rising Ethnic Tensions Fuel Fears of Spike in Violence”, All Africa, http://allafrica.com/stories/201709100041.html, (Erişim Tarihi: 16.09.2017).

[4] Abdurrahim Sıradağ, “Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Siyasal Kriz: Sebepler ve Dinamikler”, Ortadoğu Analiz, Cilt: 6, Sayı: 64, 2014, s. 61.

[5] “Orta Afrika Cumhuriyeti Bölünüyor”, Al Jazeera, http://www.aljazeera.com.tr/haber/orta-afrika-cumhuriyeti-bolunuyor, (Erişim Tarihi: 19.09.2017).

[6] Alexis Arieff-Thomas F. Husted. “The Central African Republic: Background and U.S. Policy”, Congressional Research Service, 2016, s. 5.

[7] “Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Eski Seleka Grubu Özerkliğini İlan Etti”, Anadolu Ajansı, http://aa.com.tr/tr/dunya/orta-afrika-cumhuriyetinde-eski-seleka-grubu-ozerkligini-ilan-etti/491878, (Erişim Tarihi: 19.09.2017).

[8] “CAR Government Signs Peace Deal With Rebel Groups”, Al Jazeera, http://www.aljazeera.com/news/2017/06/car-government-signs-peace-deal-rebel-groups-170619175516668.html, (Erişim Tarihi: 19.09.2017).

[9] “Govt Cabinet Reshuffle in C.A.R”, Africa News, http://www.africanews.com/2017/09/14/govt-cabinet-reshuffle-in-car-the-morning-call/, (Erişim Tarihi: 19.09.2017).

[10] “Deaths, Displacement as Battle for CAR Continues”, Al Jazeera, http://www.aljazeera.com/news/2017/09/deaths-displacement-battle-car-continues-170913105057602.html, (Erişim Tarihi: 19.09.2017).

[11] “Central African Republic”, UNDP, http://hdr.undp.org/en/countries/profiles/CAF#, (Erişim Tarihi: 19.09.2017).

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler