De Facto İttifak”tan ABD’ye Hodri Meydan” başlıklı yazımı; “herkes birbirine ‘hodri meydan’ diyor ve korkak tavuk oyununu oynuyor. Peki, bu oyun nasıl neticelenir? Eğer birisi direksiyonu kıracaksa kim kırar, oyunun korkak tavuğu kim olur? Bir sonraki yazımda bu soruların cevabını vermeye çalışacağım.” şeklinde bitirmiştim. Bugünkü yazımda hepimizin bildiği o korkak tavuk ve onun sesini deşifre edeceğim…
Öncelikle, bugün itibarıyla basına düşen bir “iddia”ya değinmek istiyorum. TSK’nın, Afrin’i kontrol altına alması sürecinde ABD’nin buraya bir müdahalesi olursa Rusya, havadaki her şeyi füzeleriyle vuracak. Yani, Afrin operasyonunun hava güvenliği Ruslarda.
Ama taraflar bunu ABD’ye açık açık ilan etmiyor. Örneğin Rusya bunu “deklare edilmemiş savaş”, “deklare edilmiş tatbikat” uyarısı ile yapacak. Nitekim basında yer alan haberlere göre “Rusya bölgede füze tatbikatı başlatacağını açıkladı; 200 km’ye kadar sınır çizerek ABD’nin Suriye’deki hedeflere yaklaşmamasını istedi. TSK’nın, Afrin’i kontrol altına alması sürecinde ABD’nin buraya bir müdahalesi olursa Rusya, havadaki her şeyi füzeleriyle vuracak.”
Türk Silahlı Kuvvetleri de bir taraftan obüslerle Tel Rifat’taki YPG hedeflerini ve Reyhanlı’nın kuzeyinde Kırıkhan’la Hassa arasındaki bölgeyi vuruyor. Aynı şekilde, Rusya da her ihtimale karşı karada tedbirini alıyor. Tel Rifat’ın kuzeyine bir yarbay komutasında 160 askerden oluşan mekanize-motorize bölüğünü sevk etti bile…
Bu arada ABD Başkanı Trump ve Rusya Devlet Başkanı Putin ile telefon görüşmelerinde bulunan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bu yazının kaleme alındığı saatlerde Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’yu ağırlayacak. Unutmadan, bu ziyaretten hemen iki gün önce de ABD Başkanı Donald Trump’ın DEAŞ’la Mücadele Özel Danışmanı Brett McGurk da Ankara’ya gelmişti. Şoygu’nun gelişi, McGurk’un arayışlarına da bir cevap niteliği taşıyor elbette. Şoygu’nun kimliğinin bile başlı başına bir mesaj içerdiği ortamda, aslında çok şey söylemeye bile gerek yok!
BOP’a Karşı “Kazan-Kazan İttifakı”…
Bu gelişmelerin öz Türkçesi şu: Türkiye karadan girecek ve “ABD’nin yeni müttefiki” olan terör örgütünü süpürecek; Rusya ise hava savunma sistemiyle bu terör örgütünün müttefiki olan ülkeye havada ve karada “sıkarsa” diyecek. Böylece, “iki müttefik” olan Türkiye ve ABD karşı karşıya gelmemiş olacak!
Ne kadar trajikomik bir durum! Soğuk Savaş’ın başlangıcında Rus tehdidinden dolayı güvenliği-bekası için ABD ile müttefiklik ilişkilerini başlatan Türkiye, Soğuk Savaş sonrası dönemde bizzat ABD’nin tehdidi altında. Ve Üçüncü Dünya Savaşı’na koşar adım gidilen bir süreçte, ABD tehdidini çok yakından hisseden iki ülke arasında derin bir ittifakın oluşumuna neden olmuş durumda!
Ve bu müttefiklik ilişkisinin başlangıcı da tarihsel deneyimler ve uygulamalar bir tarafa, 27 Haziran 2016 öncesinde atılmış durumda. Buradaki köşemde defalarca belirttiğim üzere, 16 Kasım 2001 tarihli “Türkiye Cumhuriyeti ile Rusya Federasyonu Arasında Avrasya’da İşbirliği Eylem Planı: İkili İşbirliğinden Çok Boyutlu Ortaklığa” tam bir dönüm noktasını oluşturuyor.
27 Haziran’da Türkiye ve Rusya’nın Suriye-Irak merkezli olarak sahaya birlikte yeniden dönüşü ve akabinde 24 Ağustos 2016’da Cerablus’ta başlatılan, El-Bab’a kadar uzanan operasyon, aslında bugünlerde konuşulan Afrin-İdlib’in de başlangıcı. Yani, Türkiye-Rusya arasında yeniymiş gibi gösterilen durum aslında sahada ilk olarak geçen yıl Cerablus’ta başarıyla uygulandı. Şimdi sıra Afrin-İdlib’te.
Dolayısıyla, bugün iyice şekillenen Türk-Rus ittifakında ortaya konulan işbirliği, konjonktürel olmanın ötesinde yapısal bir sorun-tehdide karşı her ikisinin de yeni dünya düzeninde birer kutup olacağı bir “kazan-kazan ittifakı”na işaret ediyor. Başta ABD olmak üzere, bazı kesimlerin ortaya koyduğu endişe-tehdidin altında da bu bahsettiğim durumu biliyor olmaları yatıyor.
Köprünün altından Çok Sular Geçti!
ABD’nin artık şunu görmesi lazım: Türkiye eski Türkiye; ABD de eski ABD değil! Daha somut bir şekilde ifade etmek gerekirse; Yükselen bir Türkiye ve çöküşte olan bir ABD ile karşı karşıyayız.
Yeni Türkiye bunun farkında. Eski Türkiye’nin kalıntıları ise, içinde bulundukları kompleks ve farklı ilişkiler nedeniyle halen bunu kabullenmemekte ayak diretiyorlar. İstedikleri kadar ayak diretsinler, artık ok yaydan çıktı. Ve bunu önümüzdeki süreçte çok daha yakından görecekler, anlayacaklar.
ABD burada çok fazla bir şey yapabilecek bir güce sahip değil. Çünkü:
1) En başta Türkiye’yi tamamen kaybedecek. Nitekim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu mesajı NATO’nun yeniden gözden geçirilmesi gerekliliği ve Şanghay üzerinden verdi. Dolayısıyla, ABD’nin şu an için bunu göze alabilmesi mümkün değil.
2) Aynı zamanda ABD’yi zayıflatacak bu adım, Batı’da bölünmenin önünü de açacak. Bu savaş, ABD’nin tümden kaybetmesi ile eşdeğer olacak.
3) ABD eskisi gibi Batı’dan umduğu desteği bulamayabilir. Bilakis, bir hesaplaşma ile karşı karşıya kalabilir. Son dönem ABD-Almanya/AB ilişkilerine bir de bu perspektiften bakmakta fayda var.
4) ABD, sadece Türkiye ile savaşmayacak. En başta Rusya, İran ve Pakistan’ı da karşısında bulacak.
5) Dolayısıyla savaşın cephesi sadece Suriye-Türkiye olmayacak. ABD, Türk yakın çevresi başta olmak üzere, dünyanın birçok yerinde savaşmak zorunda kalacak.
Bu “Bir Kurşun” Kime?
ABD/Batı bunu anladığı için Türkiye’yi artık tehdit ediyor. Ellerindeki tüm havuçlar anlamını yitirdiği-karşılıksız olduğu için suikast girişimi dahil her türlü yönteme başvuracakları mesajını veriyor.
Bu bağlamda “Korkak Tavuk’un Sesi” eski Pentagon yetkilisi, American Enterprise Instute (AEI) yazarı Neo-Con yazar Michael Rubin Türkiye hakkında kaleme aldığı yeni yazısında, Beyaz Saray’ın ve Pentagon’un düşünmesi gereken sorunun cevabının “Türkiye’yle nasıl iyi dost oluruz değil, Türkiye’nin çöküşünü nasıl yöneteceğiz olmalıdır.” sorusunda saklı olduğunu belirtiyor ve şu hususlara vurgu yapıyor:
1) “Türkiye’nin bulunduğu yol kaosa, çöküşe ve devletin yıkımına mı uzanıyor? Ne yazık ki, cevap ‘evet’ olabilir.”
2) “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sürüklediği uçurumdan Türkiye tek parça kurtulamayabilir.”
3) “Türkiye kaosa çok yakındır.”
4) “Türkiye karmaşa içerisine sürüklenmeye bir kurşun uzaklığında olabilir.”
Şimdi sormak lazım, o bir kurşun kime? Türkiye’de hangi isme bu kurşun sıkılırsa ülke bir kaosa sürüklenir?
Ve son bir soru/hatırlatma: Birinci Dünya Savaşı’nı da “bir kurşun” başlatmıştı. ABD bu bir kurşunun karşılıksız bırakılmayacağını ve hatta insanlığın son savaşı olabileceği ihtimalini ne kadar göz önünde bulunduruyor?
Ankara bunu karşılıksız bırakmayacaktır, bundan herkes emin olabilir!