Kısmi Seferberlikten Referanduma Rusya’nın Amacı Ne?

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Sovyetler Birliği’nin halefi olan Rusya hem imparatorluk hem de süper güç psikolojisine sahip bir devlettir. Rusya’da halkın da benzer bir psikolojide olması beklenmektedir. Ancak Soğuk Savaş’ın bittiği dönemden günümüze kadar geçen süreçte Rus halkı için birçok şey değişmiştir. Bunun en önemli kanıtı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “kısmi seferberlik” konusunda yaptığı açıklamanın ardından orduya alınmamak için ülkeyi terk eden insanlardır. Binlerce insanın başta yakın coğrafyalar olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerine gittiği görülmektedir.

Söz konusu durum, Putin’in kararlarının Rus halkında rahatsızlık yarattığını ortaya koymaktadır. Zira ülkede yetişmiş nüfusun sınır dışına çıkması ve orduya katılmaması hem alınan kararları halkın onaylamadığı anlamını taşımakta hem de Rusya’nın savaşı sürdürmesi noktasında ihtiyacı olan insan gücünün yetersizliğine neden olmaktadır.

Hatırlanacağı üzere Rusya, 16 Mart 2014 tarihinde Kırım’da tartışmalı ve dünyanın büyük çoğunluğu tarafından tanınmayan bir referandum gerçekleştirmiştir. Kısa bir süre önce de yine aynı şekilde Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya’da tartışmalı referandumlar yapılmıştır. Uluslararası toplum tarafından kabul görmeyen referandumlar, demografinin bozulduğu ve referandum sürecinin sağlıklı bir şekilde kontrol edilmediği bir ortamda düzenlenmiştir. 27 Eylül 2022 tarihinde yapılan açıklamada ise sandıktan dört bölgenin de Rusya’ya katılmak istediğine dair sonuçların çıktığı iddia edilmiştir.

Ukrayna topraklarının yaklaşık %15’ine denk gelen bölgelerde Rusya, referandumlarla işgal ettiği yerlerdeki statükoyu uluslararası kamuoyu nezdinde meşrulaştırmaktan ziyade; söz konusu toprakların kendisine ait olduğunu duyurmaya çalışmaktadır. Kısacası Kırım örneğinde olduğu gibi Rusya, uluslararası hukuka aykırı bir şekilde ilhak ettiği bölgelerde oldubitti yapmak istemektedir. Çünkü Moskova, tartışmalı referandumlarla uluslararası topluma isteklerini kabul ettirmeyeceğinin farkındadır. Putin’in amacı daha çok Rus halkını savaş konusunda ikna etmektir.

Kremlin’in dünyanın diğer bölgelerinde Rusların asimile edildiği yönündeki söylemleri de bahsi geçen nedenlerden kaynaklanmaktadır. Referandumlar ise ilgili bölgelerdeki Rusların bağlanma talebi şeklinde sunulmaktadır. Böylece ilhak edilen yerlerin Rusya’nın tarihi topraklarını oluşturduğu tezi işlenmektedir. Yani Kremlin, Rus halkının işgal edilen toprakları değil; kendi vatanlarını müdafaa etmek için askere alındığı savını dile getirmektedir. Nitekim referandumlar vesilesiyle anavatana bağlanan tarihi Rus topraklarının savunulması gibi bir düşünce geliştirilmektedir. Bir diğer ifadeyle Moskova, referandumlar üzerinden savaşın iç meşruiyetini sağlamak istemektedir. Dolayısıyla Kremlin’in referandumları bir araç olarak kullandığı söylenebilir.

Öte yandan Ukrayna’da “özel operasyon” yürüttüğünü belirten Rusya, savaşın ilk günlerinde amacının Kiev’de rejim değişikliği yaşanması olduğunu iddia etmekteydi. Günümüzde bu amaç gerçekleştirilemediği için Moskova, tartışmalı referandumlarla söz konusu bölgeleri kendisine bağladığını ilan etmiştir. Ayrıca nükleer silah kullanımına ilişkin tehditler de gündeme gelmektedir.

Moskova yönetimi, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başından itibaren kendi topraklarına yönelik bir saldırının gerçekleşmesi halinde, nükleer silah kullanacağını dile getirmektedir. Bu kapsamda referandum yapılan bölgelerin Rusya’ya bağlandığı söylemi üzerinden Moskova, nükleer silah tehdidiyle ilhakı kabul ettirmeye ve herhangi bir yabancı gücün bölgeye müdahale etmesini engellemeye çalışmaktadır.

Rusya’nın uluslararası kamuoyunu ikna etmek ya da bağlanma kararlarını yasal bir zemine oturtmaktan ziyade; nükleer silah tehdidi için güçlü bir argüman olarak referandumları kullandığı öne sürülebilir. Zira Rusya açısından Ukrayna Savaşı planlandığı gibi gitmemektedir. Bu nedenle de Ukrayna Ordusu’nun çeşitli bölgelerde ilerleme kaydetmesi, Moskova’yı yeni bir politika belirlemeye itmiştir. Bu anlamda Ukrayna’da bir yenilgi almayı hazmedemeyecek olan Rusya’nın kendisine ait olduğunu iddia ettiği bölgeleri korumak için gerektiğinde nükleer silaha başvurabileceğini söylemesi, Kiev’i ve Batılı müttefiklerini taarruz konusunda caydırma amacı taşımaktadır.

Sonuç olarak Ukrayna Savaşı’nın başından itibaren Rus toplumunun bir kısmının savaşa muhalefet ettiği bilinmektedir. Hem yaptırımlar hem de kısmi seferberlik kararı, Rus toplumunda savaşa karşı muhalefeti daha da arttırmıştır. Ayrıca 2022 yılına kadar dünyanın en güçlü ordularından olan Rus Silahlı Kuvvetleri’nin Ukrayna’da başarısız bir sınav vermesi, Rus halkına “Afganistan Sendromu”nu ikinci kez yaşatmaktadır. Hatırlanacağı üzere Sovyetler Birliği, Afganistan’da yaklaşık on yıllık işgale rağmen herhangi bir başarı elde edememişti. Bu da Sovyetler Birliği’nin dağılmasında etkili olmuştu. Ukrayna Savaşı’nda da Rus Ordusu, somut başarılar elde edememektedir. İşte bu yüzden Moskova yönetimi, referandumlar düzenleyerek kontrol ettiği bölgelerde kalıcı hale gelmeye ve bu konuda halkını ikna etmeye çalışmaktadır. Bu açıdan Putin’in ikinci bir “Afganistan Sendromu” yaşanmasını önlemeye ve iç kamuoyunun baskısını azaltmaya odaklandığı öne sürülebilir. Nükleer silah kullanımına dair açıklamalar ise Moskova’nın kararlığını göstermek için yapılmaktadır.


Dr. Emrah KAYA
Dr. Emrah KAYA
ANKASAM Dış Politika UzmanıDr. Emrah Kaya, Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezundur. Yüksek lisans derecesini 2014 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde hazırladığı “Latin Amerika'da Sol Liderlerin Yükselişi ve Uluslararası Politikaya Etkisi: Venezuela-Bolivya Örneği” başlıklı teziyle almıştır. Kaya, doktora derecesini de 2022 yılında aynı üniversitede hazırladığı "Terörle Mücadelede Müzakere Yöntemi: ETA-FARC-LTTE-PKK" başlıklı teziyle elde etmiştir. İyi derecede İngilizce bilen Kaya'nın başlıca çalışma alanları; Orta Asya, Latin Amerika, terörizm ve barış süreçleridir.

Benzer İçerikler