Kazakistan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Abzal Saparbekuly: “Türk Dünyası’ndaki işbirliğimiz kendi dinamik sürecinde devam edecek.”

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Kazakistan’da yılın ilk haftasında akaryakıta yapılan zamlarla başlayan gösterilerin şiddet eylemlerine dönüşmesi, ülkeyi 30 yıllık tarihinde görülmemiş bir siyasi krize sürükledi. Barışçıl bir şekilde başlayan protestoların farklı bir sürece evrilmesi üzerine Kazakistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Kasım-Cömert Tokayev’in yardıma çağırdığı Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) Barış Gücü ülkede durumun istikrara kavuşmasının ardından çekilmeye başladı. Kazakistan’ın Ankara Büyükelçisi Abzal Saparbekuly, ülkesindeki olayların perde arkasını ve mevcut durumu, Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’ne (ANKASAM) değerlendirdi.

1. Kazakistan’da şu an son durum nedir?

Kazakistan, büyük bir facia ve trajedi atlattı. Şu anda ülkenin birçok bölgesinde olağanüstü hal kaldırıldı. Sadece Almatı, Almatı ili ve Cambyl vilayeti kırmızı bölgede. Sıcak çatışmaların yaşanmadığı bu bölgelerde, toplum içine karışan faillerin bulunmasına yönelik terör operasyonları devam ediyor.  Aynı zamanda olaylarda yer alan yağmacı bir kesim vardı. İşte bunların da tespit edilmesine yönelik devam eden bir süreç söz konusu. Bununla birlikte birçok üst düzey devlet görevlileri, görevinden alınarak soruşturulmaya tabi tutuluyor. Genel anlamda Kazakistan’da asayişin sağlandığını, yaralarımızı sarmaya yönelik adımların devlet tarafından özenle atıldığını belirtmek isterim. Şehirlerimizin tekrar eski haline getirilmesi için onarım ve hasar tespit çalışmaları sürüyor.

2. Protestolar nedeniyle ülkede meydana gelen zararların bilançosu açıklandı mı?

Zararların bilanço tespit süreci devam ediyor. Aldığım son bilgilere göre, sadece Almatı şehrinde işletmecilerin zararı 400 milyon dolar civarında. Olaylarda internet kesintisinin yaşanması, bankaların ve bazı ticaret merkezlerinin çalışmaması nedeniyle şu anda ülke genelinde toplam kayıp 3 milyar dolar.

3. Suçluların bulunmasına yönelik hukuki sürecin devam ettiğini söylediniz. Şu ana kadar kaç kişi gözaltına alındı, bu süreç nasıl işleyecek?

Bu olaylara karışanlara yönelik gözaltılar devam edecek. Şimdiye kadar 12.000’in üstünde kişi gözaltına alındı. Yalnız şunu da özellikle ifade etmek istiyorum; Kazakistan Cumhuriyeti Başsavcılığı, her olayın hukuki olarak özenle soruşturulacağını açıkladı. Gelen son rakamlara göre, 6.976 idari soruşturma dosyası açıldı. 4.918 kişiye türlü düzeyde idari soruşturma açılırken; 791 kişiye idari para cezası, 2.149 kişiye uyarı cezası verildi. Terör eylemleriyle ilgili 44, kitlesel yıkım nedeniyle 34 ve adam öldürme suçundan 15 olmak üzere 494 ceza davası açıldı. Diğer suç maddeleri olarak da kovuşturma yapılmaktadır. Her olayın hukuki olarak özenle araştırılıp sorgulandığı süreçte, 412 kişi mahkeme kararıyla tutuklandı. 524 kişi ise hala gözaltında.

4. Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım-Cömert Tokayev ülkede kapsamlı bir reform olacağını söyledi. Bu reformlar neler olacak, biraz anlatabilir misiniz?

Yılbaşından bu yana gerçekleştirilen bütün olayların bir oyunun, bir karanlık planın parçası olduğunu düşünüyoruz. Evet, gerçekten olaylar barışçıl bir şekilde başladı ama bu barışçıl eylemlere provokatörler karıştı, ondan sonra da yağmacılar ve asıl planı oluşturmak isteyenlerin ne yapmaya çalıştığı, silahlı terör grupların karışmasıyla görüldü. Neticede hepimizin tanık olduğu olaylar gerçekleşti. Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım-Cömert Tokayev, hükümetin bundan sonra birtakım eylemleri hayata geçireceğini duyurdu. Kazakistan’da yaşanan hadiseler sonrasında yaraların sarılması ve suçluların bulunması gerekiyor. Bu olaylar, bize bir istihbarat ve güvenlik zafiyetinin olduğunu gösterdi. Buna nelerin yol açtığı kapsamlı bir şekilde araştırılacak. Bununla ilgili hükümet tarafından yetkililere birçok talimat verildi. Özellikle de olaylara karşı müdahalede; yani güvenlikle ilgili ortaya çıkan zafiyetlerin acil bir şekilde tespit edilip; bunların yerinin doldurulması gerekiyor. Bu konuda birinci öncelik, kolluk sistemi reformlarının ivedilikle hayata geçirilmesi olacak. İkinci olarak da milli muhafızlarımız ve silahlı kuvvetlerimiz var. Bu tür terör olaylara hızlıca müdahale edebilecek timlerin profesyonelleştirilmesi sağlanacak. Bir diğeri de dış askeri, cezai ve mali istihbaratın yeniden düzenlenmesiyle ilgili reformlar olacak. Önemli talimatlardan biri de dini aşırıcılığa karşı bir dizi sistematik önlemin alınmasına yönelik gerçekleşti.

Güvenlik dışında verilen kararlarda özellikle halkın refahını yükseltmeye yönelik önlemler alınacak. Bu kapsamda toplum içindeki aşırı mülkiyet tabakalaşmasının, gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi ve bunun bir mekanizmasının oluşturulmasıyla ilgili adımlar atılacak. Ülkemizde akut sorunlar var. Devletimizin yaşam ve refah seviyesini yükseltmesi gerekiyor. Son yıllarda Kazakistan’ın milli geliri yükseldi, ekonomisi güçlendi; ancak olaylar, gelir dağılımında adaletsizlik olduğunu ve bunun çözümüne yönelik devlet sisteminde eksikliklerin bulunduğunu gösterdi.

Kazakistan’da serbest piyasa ekonomisinin güçlendirilmesine yönelik kararlar alındı. Özellikle de küçük ölçekli kobilerin geliştirilmesi; yani kendi içimizde vatanına hizmet etmek isteyen iş adamlarının gerçek rekabetçi bir ortamda işlerini geliştirilmesiyle ilgili üç hafta içerisinde hükümete sosyo-ekonomik alanda bir yol haritası çizilmesi gerektiği söylendi. Bu süreçte bürokratik sorunların giderilmesi, özellikle de kamu-ilahe sözleşmelerinin gözden geçirilmesi, satın alma prosedürlerinin revize edilmesi, piyasadaki kartel düzeninin yeniden yapılandırılması gibi düzenlemeler yapılacak. Bununla birlikte ekonominin ve sanayinin çeşitlendirilmesine yönelik başlatılan reform süreci de devam edecek. Örnek vermek gerekirse, Kazakistan zengin maden yataklarına sahiptir. Alüminyum ve bakır gibi zengin yer altı zenginliklerimiz var ama bunların katma değerli ürünler olarak ekonomiye kazandırılması gerekiyor. Bir de petrol ve gaz sektöründe de çok hızlı gelişen bir ekonomimiz var. Ancak buna rağmen 2020 yılı rakamlarına göre, sadece petrol, gaz ve madencilik ile makinelerin araç gereçlerin ve ürünlerinin toplamında ithalat yapılmış. İlerleyen süreçte ithalat açıklarının kapatılmasıyla ilgili adımlar atılacak. Genel olarak tüm sanayi alanında derin analizlerin yapılması, hangi sektörde daha güçlü olabiliriz sorusunun yanıtlanması gerekiyor. Bununla ilgili somut adımların atılmasına yönelik bir program uygulanacak. Ayrıca Cumhurbaşkanımız enflasyon bazında gıda fiyatlarının artışına vurgu yapmıştı. Biliyorsunuz ki salgın sürecinde bir krizden geçiyoruz. İşte bunun için de önümüzdeki üç yıl içinde gıda güvenliği konusunda hükümete, somut bir program ve eylem planının yapılmasına yönelik talimatlar verildi. Bunun dışında Cumhurbaşkanımız tarafından devlet görevlilerinin ve yerel yetkililerin, halkın gerçek sorunlarını çözmede yetersiz kaldığı belirtildi. Bu yüzden de devlet memurlarının ve yöneticilerinin liyakat temelinde profesyonelleştirilmesine yönelik bir programın oluşturulması talimatı verildi.

Ekonomimizdeki istikrarı sağlamak ve halkın refahını yükseltmek amacıyla maaşlar arttırılıyor; fakat yüksek enflasyon, bunları bir şekilde etkisiz hale getiriyor. Bunun için Merkez Bankası’ndan enflasyon hedefinin 2025 yılına kadar %3-4 civarında tutturulmasıyla ilgili talimatlar verildi. Ayrıca Kazakistan’a yerli ve doğrudan yatırımları çekmek için gerekli koşulların sağlanması noktasında önemli adımlar atılacak. İç göç meselesinin analiz edilip çözümler bulunması bir diğer önemli sorun. Cumhurbaşkanımız, genel anlamda kamu yönetiminin bir reforma muhtaç olduğunu belirtti. Gençlere yönelik fırsatların sunulması başta geliyor. Biliyorsunuz, Cumhurbaşkanımız göreve geldiğinde, Cumhurbaşkanının genç uzmanlar kadrosunu açıklamıştı. 5-6 aşamalı bir süreçten geçen gençlerin yer aldığı 300 kişilik kadronun, bulunduğu noktadan daha üst seviyelere atamasının yapılmasına yönelik politikaya devam edilecek. Bu kapsamda genç işsizlerin azaltılmasına ilişkin çalışmalar hızlandırılacak.

Diğer bir önemli konu da kaliteli eğitimle ilgili çalışmaların hayata geçirilmesi olacak. Özellikle öğretmenlerin statüsüyle ilgili düzenlemeler yapılacak. Ayrıca ülkemizdeki üniversitelerimizin dünyadaki rekabet gücünün arttırılması ve bununla ilgili 2025 yılına kadar Kazakistan’da beş şubenin açılmasına yönelik çalışmalara hız verilecek. Mesleki eğitimde, özellikle mühendislerin ve sanayicilerin yetiştirilmesine yönelik programlar gözden geçirilecek. Genel tabloya baktığımız zaman Cumhurbaşkanımızın yetkililere verdiği talimatlar, sosyal devlet ve rekabetçi ekonomi şartlarının oluşturulmasıyla ilgili oldu.

Siyasi alanda yapılacak reformlar da var. Geçen yıllarda birçok reform yapıldı. Örnek vermemiz gerekirse; toplumsal uyum konseyi kuruldu.     Sivil toplum kuruluşları (STK) üyeleri, milletvekilleri ve devlet yetkilileri katıldı. Cumhurbaşkanımız buna bizzat başkanlık etti. Diğer taraftan seçim yasası kapsamında seçim barajı %7’den %5’e indirildi. Bunun dışında siyasi partilerle ilgili yapılan değişiklikle ilgili yasada, mecliste muhalefet partisi anlayışı getirildi. Yeterli sandalye sayısı olmamasına rağmen komisyonlarda başkanlık edebilme hakkı tanındı. Siyasi partilerde aday süreciyle ilgili değişiklikler yapıldı. Parti kontenjanın en az %30 genç ve kadınlardan oluşmasına ilgili bir düzenlemeye gidildi. Parlamenter seçimlerde oy pusulalarında herkese karşı oy seçeneği getirildi. Parti kurulması kolaylaştırıldı.

Bu protestolara dair önemli bir şey de biliyorsunuz ki; Cumhurbaşkanı göreve geldiğinde, mitinglerle ilgili bir kanun değişikliği yapıldı. Söz konusu kanun değişikliğiyle, daha önce 15 gün önceden başvurulması halinde izne tabi tutulan gösteri hakkı, 3 güne düşürüldü. Dolayısıyla yapılan düzenlemeye göre, başvurular hakkında 3 gün içerisinde itiraz gelmezse, izin olarak kabul ediliyor.

Bunun dışında tarihimizde ilk defa kırsal kesimlerde muhtar ve kaymakam seçimleri yapıldı. İnsan haklarının korunmasında ciddi değişikliklere gidildi. Mesela ceza kanunun bazı maddeleri suç olmaktan çıkarıldı ve insanileştirildi. Aynı zamanda idam cezası kaldırıldı. İnsan haklarını korumaya yönelik; yani ombudsmanlık yetki alanlarıyla ilgili bir kanun kabul edildi. Daha önce ombudsmanımız 10-15 kişilik küçük bir ekiple çalışıyordu. Şimdi ekip hem bölgesel bazda genişletildi hem de ekibin yetki alanları genişletildi. Yani Kazakistan’da hem sosyo-ekonomik hem de siyasi alanda devam eden bir süreç vardı ama 13 Ocak 2022 tarihi itibarıyla daha kararlı ve kapsamlı bir sürece geçildi. Bununla ilgili Cumhurbaşkanımız siyasi reformları aceleye getirmeden süreci STK’lar, insan hakları aktivistleri ve kendisinin de bizzat yer alacağı Uyum Konseyi çerçevesinde yürüteceğini söyledi. Geniş kapsamlı siyasi reformlar paketinin önümüzdeki Eylül ayında yapılacak meclis açılışında açıklanmasını bekliyoruz.

Kazakistan, yeni bir döneme ayak bastı. Türkiye’de “Bir musibet bin nasihatten iyidir” diye anlamlı bir atasözü vardır. Bir büyükelçi olarak değil; bir vatandaş olarak Kazakistan’ın yeni dönemde çok farklı olacağına inanıyorum. Bütün halkımız tarafından devletimize ve Cumhurbaşkanımıza büyük bir güven oluştuğunu gördük. Gerçekten Kazakistan halkı devletimizin güçlenmesine yönelik büyük bir inanca sahip ve bunu da birlik beraberlik içinde daha çok sorumluluk üstlenerek yapacağımıza inanıyorum.

5. Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü Barış Gücü ülkeden ayrılmaya başladı. Şu an süreç nasıl işliyor?

KGAÖ, bizim kurucu üyesi olduğumuz ve işbirliği yaptığımız bir örgüt. Çok kritik bir dönemde bir karar alındı. Bu örgüte destek çağrısında bulunduk ve barış gücü destek çağrısı, silahlı terör gruplarına karşı moral üstünlüğü sağlamak için dönüm noktası oldu. Çünkü sahada saldırılar yapan terör gruplarının ya yurt içinde ya da yurt dışında bir ortak karar verme, yönlendirme merkezi vardı. Barış gücünün gelmesiyle bunlar emellerine ulaşamayacağını anladı; yani psikolojik üstünlük bir anda devlet tarafında geçti. Eğer barış gücü çağrısı yapılmasaydı, 2 milyondan fazla nüfusu olan Kazakistan’ın en önemli ticaret ve kültür merkezi olan bir şehrimiz, silahlı teröristlerin ve provokatörlerin kalesi haline gelecekti ve oradaki vatandaşlarımız tutsak kalacaktı. Yine de Kazakistan Silahlı Kuvvetleri, bununla ilgili mücadelesini sürdürecekti ama sivil-asker kaybı açısından büyük bir felaketin önüne geçildi. Hatta şöyle bir risk de oldu. Eğer Almatı bunların eline geçseydi, o zaman tüm güney bölgelerinin bunların eline geçme riski vardı; çünkü biliyorsunuz, söz konusu protesto gösterileri Kazakistan’ın 11 bölgesinde yaşandı ve 9 bölgede devletin önemli binaları yağmalandı. Tabi yağmalama daha çok Almatı da oldu. Olayların tek merkezden yönetildiğini düşünürsek, barış gücünün gelmesi böyle bir etki yaptı. Barış gücünün de sorumluluk alanı belliydi; yani hem devletin kurumları hem ekonomik sanayi merkezleri bir bir koruma altına alındı. Mesela Almatı’da elektrik santrali merkezi var. Oraya da bir saldırı yapıldı. Oranın korumasını barış gücüne verdik. Barış gücünün gelmesiyle birliklerimizi saldırılara karşı başkent ve diğer noktalara gönderdik. Ancak bu süreç içericinde çok yoğun bilgi kirliliğinin olduğunu gördük. Biz Türk kamuoyundaki bilgi kirliğine karşı şunu ifade ettik: Bu kararı alan Kazakistan devleti ve anayasal yetki verilen Cumhurbaşkanı’dır. Bu kararı vermek, Kazakistan’ın meşru hakkıdır. Siz bunu eleştirebilirsiniz, beğenmeyebilirsiniz ama eğer biz kardeş halksak, birbirimizin derdini düşünüyorsak, siz buna saygı göstermelisiniz. Yani Kazakistan Cumhurbaşkanı’nın kararını, meşruiyetini tartışmaya hiç gerek yok ve onun kararını sabote edecek ifadeler kullanmaya da gerek yok. Batılıların oyununa gelmeye zaten hiç gerek yok. Neymiş Rus askeri geldiği yerden zaten çıkmazmış. Gördünüz ilk çıkan birlikler de Rus askeri oldu. Soruyorum bu insanlara, sizin bu kadar kıyamet kopardığınız tahminleriniz nerede? Gelsinler özür dilesinler ve saygı duyarız, desinler. Bütün suçlamaları geri alsınlar. Burada bu tür tartışmalar yaratarak Kazak-Rus çatışma ortamının oluşması riski de doğdu. Sizin yaptığınız bütün açıklamalar, Kazakistan’a yansıyacak. Kazakistan halkı da “Biz bir şeyin farkında değilmişiz. Uluslararası kamuoyu daha çok farkındaymış.” diyecek. Yani bu tür olaylarda daha sağduyulu davranmak gerekir. Maalesef hem kendi vatandaşlarımız nezdinde hem Türk kamuoyunda hem diğer ülkelerde bu tür algı oluşturuldu. Barış gücü iki gün sonra çekilecek, dedik. Hala inanmayan ülkeler vardı. Göreceğiz diyenler vardı. 13 Ocak 2022 tarihi itibarıyla ilk olarak Rusya’nın barış gücü birlikleri çekilmeye başladı. 14 Ocak 2022 tarihinde de Belarus askeri birlikleriyle birlikte 10 tane uçak ülkeden ayrıldı. Bunun dışında Ermenistan, Tacikistan ve Kırgızistan askeri birlikleri görevlerini tamamlayarak ülkelerine döndüler. Bütün sevkiyatların tamamlanması 19 Ocak 2022 tarihinde son bulacak. 

6. Bu kriz sonrası Türk Devletleri Teşkilatı ile Kazakistan arasındaki ilişkilerin geleceği hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Türk Devletleri Teşkilatı’yla ilişkilerimiz ve işbirliğimiz uzun dönemin neticesidir. Bu süreçten sonra teşkilatla ilişkimiz sekteye uğramayacak. Bilakis teşkilat, özellikle Cumhurbaşkanımızın söylediği gibi ekonomimizin çeşitlendirilmesinde, ticaretin geliştirilmesinde önemli rol oynayacak. Sosyo-ekonomik alanda reformların yapılmasında birbirimizin tecrübelerinden faydalanma zamanı, birbirimize destek olma zamanı. Biz Türk Devletleri Teşkilatı olarak aramızdaki ticaret ve yatırımla ilgili engelleri kaldırıp bunları hızlandırmaya yönelik ne kadar çok işbirliği yapabilirsek, o kadar birbirimize fayda sağlayacağız. Türk Devletleri Teşkilatı daha somut projelere yönelecektir. Gerçek anlamda çalışan bir teşkilat olduğunu kanıtlaması gerekiyor. Kazakistan olarak da biz buna her türlü katkıyı sağlamaya hazırız.

7. Kazakistan’da siyasi olarak kısa ve orta vadede sizce ne tür gelişmeler yaşanabilir? Bu konudaki görüş ve öngörülerinizi alabilir miyiz?

Kazakistan’ın iç ve dış politikasında dramatik gelişmeler yaşanmayacak; fakat Cumhurbaşkanımızın dediği gibi Kazakistan’ın kendi ulusal çıkarları önceliğimiz olacak. Biz, Kazakistan’ın ulusal çıkarları neyse ona göre kararlı bir işbirliği yapacağız. Bizim açımızdan dış politikadaki ulusal çıkarlarımız kendimize komşu olan ülkelerle ilişkilerimizi daha da güçlendirmekten geçiyor. Kazan-kazan anlayışı doğrultusunda, eşit egemenlik haklarımızı da koruyarak işbirliğimizi güçlendirmeyi amaçlıyoruz. Tabi komşularımızda dostane davranmalı. Mevcut ortaklık ilişkilerimizin de güçlenmesi gerekiyor.  Başta Rusya, Çin ve Orta Asya’daki kardeş cumhuriyetlerimiz geliyor. Ayrıca Hazar üzerindeki ülkelerle; örneğin Azerbaycan ve İran gibi komşularımızla ilişkilerimizi geliştirmemiz gerekecek. Yine Türk Dünyası’ndaki işbirliğimiz kendi dinamik sürecinde devam edecek. Onun için Kazakistan dış politikasında büyük bir değişiklik olacağını zannetmiyorum. Ancak Kazakistan’da demokrasi ve insan hakları alanında yapılan reformlar, özellikle bizi bazı noktalarda eleştiren Batılı ülkelerle ve bazı uluslararası kuruluşlarla ilişkilerimizi sağlamlaştıracak. Ancak dediğim gibi, bunların hepsinin temelinde Kazakistan’ın iç öncelikleri var ve şu anda da artık net olarak görebildiğimiz konular; demokrasi, insan hakları ve ifade özgürlüğü… Bizim dinamizmimiz otomatik şekilde dünyaya ve bölgemize de yansıyacak. İç politikada ise daha önce birçok nokta söyledim. Siyasi reformlarla başlayan süreç devam edecek. Yeni siyasi reformların açıklanmasını bekliyoruz. İç politikada dengeler değişecek. Artık halk için hizmet dönemi. Bunun için hem siyasi partilerin hem de devletteki üst düzey yöneticilerin anlayışı değişecek. Sorumluluk artacak, şeffaflık, halka hizmet, bunların hepsi iç politikaya yansıyacak. Güçlü bir demokrasiye ulaşmak için sadece devlet değil; toplum da sorumlu olacak. İlerleyen zamanlarda toplum içinde yer alan STK’ların ve insan hakları aktivistlerinin de bir sorumluluk alanı olacak. Sadece devlet tarafından değil; toplumla birlikte sürdürülebilir bir mekanizmanın oluşturulmasına yönelik iç politikada değişiklikler olacak.

8. Bu kriz Kazakistan’a neyi gösterdi? Türk Devletleri Teşkilatı olarak bizlerin bu sürece nasıl yaklaşmamız gerekiyor?

Kazakistan’da meydana gelen olaylarda bir güvenlik açığının olduğunu, devlet mekanizmasının halk nezdinde zayıf olduğunu, serbest ekonomide, rekabette eksikliklerin yaşandığını ve yolsuzluklar olduğunu gördük. Bunların hepsinin giderilmesi gerekiyor. Türk Devletleri Teşkliatı olarak nasıl bir ders çıkartmamız gerektiğine gelirsek; Kazakistan’daki riskler diğer devletler için de aynı mı tabi buna biz karar veremeyiz. Ancak Kazakistan’da olup bitenleri başta komşu ülkeler olmak üzere, herkes takip edip bir yere not aldı. Kazakistan gibi ekonomisi güçlü, dış politikada etkin olan bir ülkede bu tür olayların yaşanması, herkes için bir şok etkisi yarattı. Türk Devletleri Teşkilatı olarak bu krizden çıkaracağımız en büyük ders, bazı dış güçlerin algı operasyonunu kendi açımızdan doğru okumamız ve bu algı operasyonlarına kapılmamamız için iletişim eksikliğini gidermememizdir. Bunun için “think tank” gibi kuruluşlar olsun diğer kanaat önderleri olsun bu tür kurum ve kuruluşlarla daha yakın ilişkide olmamız gerekiyor. Çünkü bu olaylarda yapılan manipülasyonlara çok açık ve zayıf olduğumuzu gördük. Türkiye açısından söyleyeyim; birçok alanda Kazakistan’ı bilip bilmeyen birçok uzman ortaya çıktı. Bölgeye hiç gitmeyen, Kazakistan’ın ulusal çıkarlarını bilmeyen uzmanlar ortaya çıktı. Bu uzmanlar tarafından yanlış bilgiler, farklı senaryolar, hoş olmayan komplo teorileri ortaya atıldı. İşte bunun için böyle kriz zamanlarında süreci daha iyi yönetmek amacıyla belki ortak bir ağ oluşturabiliriz. İletişimden başlayarak acil durumlarda ne tür destekler sağlanabilir sorusuna ilişkin Türk Devletleri Teşkilatı kapsamlı bir araştırma bir raporu sunabilir. Biz Kazakistan olarak tecrübelerimizi paylaşmaya hazırız.


Sibel MAZREK
Sibel MAZREK
Lisans eğitimini Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde tamamlayan Sibel Mazrek, yüksek lisans eğitimine Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü'nde Gazetecilik Ana Bilim Dalı'nda devam etmektedir. Çeşitli medya kuruluşlarında muhabirlik, spikerlik sunuculuk görevlerini üstlenen Mazrek, ANKASAM'da Medya Koordinatörü olarak çalışmalarına devam etmektedir.

Röportaj

GABİM Genel Müdürü Dr. Faruk BOSTANCI: “Kuşak ve Yol Girişimi, Orta Asya Ülkelerinin Ekonomik Gelişimine Önemli Katkılarda Bulunmuştur.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Çin ekonomisinin gelişiminde Kuşak ve Yol Girişimi’nin...

Newcastle Üniversitesi, Leverhulme Erken Kariyer Araştırmacısı Dr. Maria Papageorgiou: “Çin’in Orta Doğu’daki Angajmanı Çok Yönlüdür.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Çin’in Orta Doğu’daki yumuşak güç stratejileri, bunun...

Hazar Çevre Konsorsiyumu CEO’su Yernar Sailybayev: “Hazar Denizi, Tüm Kuzey Yarım Küre İklimini Doğrudan Etkilemektedir.”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Hazar Denizi çevresindeki ekosistem ve iklim değişikliğiyle...

North Greenville Üniversitesi, Dr. Öğr. Üyesi Jong Eun Lee: “Rusya-Kuzey Kore İttifakı, Pyongyang İçin Daha Faydalı Olabilir”

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Kuzey Kore’nin Rusya’yla askeri-ekonomik işbirliğini ve bu...