Tarih:

Paylaş:

“İstihbaratçılar Kulübü”nden Türkiye’ye Mesaj Var

Benzer İçerikler

20 Ocak’a sayılı günler kala, “dost” ve “müttefik” ABD’den aba altı, havuç görünümlü sopalar sağanak halinde gelmeye devam ediyor. Gün geçmiyor ki bir emekli/muvazzaf büyükelçi, “ünlü” bir gazeteci-yorumcu, istihbarat emeklisi ya da bir düşünce merkezi (think tank) Türkiye aleyhinde konuşmadan rahat etmesin.
Geçtiğimiz günlerde bu “rahatlama kervanı”na ABD’de bir hükümet kuruluşu olan ve daha çok uzman ve kıdemli “istihbaratçılar kulübü” kimlikleriyle ön plana çıkan, “Ulusal İstihbarat Konseyi” (UİK) de dâhil oldu.
“Kulüp” ve “rapor” deyip geçmeyin. UİK, öylesine bildiğiniz bir “kulüp” değil. Hükümet, üniversite ve özel sektörden seçilen, bölgesel-işlevsel konularla ilgili kıdemli uzmanlar ve istihbarat analistlerinden oluşuyor. 17 istihbarat ajansı tarafından sentezlenen ve daha çok orta-uzun vadeli stratejik raporlarıyla/analizleriyle ön plana çıkan profesyonel bir “harmanlama merkezi”.
1979’dan bu yana faaliyette bulunan ve 1997’den itibaren her yıl düzenli olarak “Küresel Eğilimler Raporu” yayınlayan “Kulüp” üyeleri bu yıl da bir rapor hazırlamışlar. 9 Ocak’ta yayımlanan, dünyayı ve Türkiye’yi yakın gelecekte bekleyen güvenlik risklerine değinilen “Küresel Eğilimler: İlerlemenin Paradoksu” başlıklı raporda bizi de çok yakından ilgilendiren bölüm ve tespitler söz konusu.
Kulübün “Tespit” Adı Altındaki Korkuları
Türkiye ile ilgili milliyetçi ve dini eğilimler/vurgular daha yaygın bir hale gelecek tespiti ilk dikkat çekenlerden. Yeri gelmişken belirtelim; bu tespit sadece Türkiye için geçerli değil. Çin ve Rusya ile birlikte “siyasi denetimi iç siyasi alternatifleri elimine ederek kontrol etmeye çalışıp sağlamlaştıran liderlerin bulunduğu diğer ülkeler de” şeklinde bir genelleştirme söz konusu.
Rapor, bu tespitiyle Batı’da, özellikle de Avrupa’da yaşanan yeni faşist süreçte ırkçılığı, yabancı düşmanlığını, İslamofobi’yi adeta karartarak (gözden kaçırarak), bir kez daha “ötekileri” suçlama “eğilimi”nde.
Bu “ötekiler”in niçin böyle bir ithamla karşı karşıya kaldıkları sorusunun cevabını da yine raporda görüyorsunuz. Bu ülkelerin suçları “güç olma iddiaları” ve Batı’yı “tehdit” etmeleri. Dolayısıyla, Batı’nın tekelinde olan “güç”e talip olan her bir ülke ve liderlik “anti-demokratik” “otoriter” ve “diktatöryel” bir “tehdit” olarak bu raporda itham edilmekte.
“Riskli Ülke” Türkiye’ye “Tehdit” Uyarısı
Türkiye bağlamında bu tehdit, onlar açısından daha kaygı verici bulunuyor. Bu köşeyi düzenli olarak takip edenler Türkiye’nin uzunca bir süredir NATO ve ABD tarafından müdahale edilmesi gereken riskli bir ülke olarak ilan edildiğini bilirler, Dolayısıyla rapordaki “tespit” bir ilk değil. İlk olan, bu riskli ülkenin artık “olası bir tehdit” olarak nitelendirilmeye başlanması.
Raporda sanki Avrupa Birliğini, Batı’yı, NATO’yu dağıtan Türkiye’ymiş gibi bir yaklaşım söz konusu. Bununla ilgili “tespit cümlesi” aynen şöyle: “Türkiye’de giderek artan şekilde bağımsız ve çok yönlü bir dış politika problemi ve onun demokratik olmayan dürtüleri, en azından orta vadede, Avrupa’da parçalayıcı akımlara eklenecek ve NATO ve NATO-AB işbirliğinin ahengine bir tehdit oluşturacaktır.”
Burada açıkça ifade edemedikleri husus şu: Türkiye ve “diğer ötekiler” arasındaki olası bir ittifak, ABD/Batı hegemonyasının sonu olacaktır. Bir diğer ifadeyle, Batı hegemonyasına “jeopolitik etki uygulayabilecek devletler” arasında “olası” bir ittifaklaşma süreci söz konusu ve bu bir an önce engellenmeli.
“Yeni Geziler” mi?
Peki, bu nasıl olacak? Rapor bunun da cevabını veriyor: “İstikrarsızlaştırma”. Bunun için insanların, daha doğrusu orta sınıfın en zayıf noktasına temas ediliyor: “Daha fazla refah”. Daha somut bir ifadeyle, orta sınıf üzerinden sokakların kontrolsüz bir hale getirilmesiyle, ucu iç savaşa kadar varabilecek kitlesel eylemlere işaret ediliyor.
Bu noktada referans noktalarını ise Türkiye’deki “Gezi Olayları” ve bunun Brezilya versiyonu oluşturuyor. Yani kafalarında halen “Yeni Gezi”ler var. Türkiye’deki “yeni anayasa” ve “başkanlık” sistemi süreci onlar açısından bir “fırsat” olarak değerlendirilebilir. Ama öncesinde orta sınıfı harekete geçirecek ve bu tür olayları daha kitlesel bazda destek sağlayacak bir başka olgunlaştırma silahını devreye sokmuş görünüyorlar. Bu silahın adı elbette dolar. Şimdi anlıyor musunuz niçin dolar silahına sarıldıklarını?
“Dip Dalga Hareketleri” Üzerinden Vuruş!
Bir diğer göz ardı edilmemesi gereken husus ise bölgedeki “dip dalga hareketleri”ne yapılan vurgu. Sünni-Şii kesimden, Ortadoğu Kürtlüğüne kadar yapılan vurgu, bölgeyi hem ayrıştırıyor hem de bölgenin kendi içindeki olası çatışma potansiyellerine “birincil alternatifler” adı altında dikkatleri çekiyor. Bu dip dalga hareketleri bölgesel bir savaşa olduğu kadar, bölgedeki her bir ilgili ülke açısından bir iç savaş olasılığının devam ettiğine de işaret ediyor.
Son bir husus ise, “mavi boncuk” adı altında bölgesel savaşların adeta teşvik edilmesi! Burada özellikle Türkiye, İran ve Suudi Arabistan’a yapılan vurgu olukça önemli. İsrail’in de adının zikredildiği bölge ülkeleri arasındaki güç ve nüfuz mücadelesinin birbirleriyle çatışmaya kadar varabileceğine dikkatler çekiliyor.
Rapordaki tespitler elbette bunlarla sınırlı değil. Ne de olsa ekleriyle birlikte 235 sayfadan oluşan bir rapordan bahsediyoruz. Dolayısıyla söylenecek çok şey var, fakat köşede bize ayrılan yer sınırlı olduğu için daha fazla detaya girmek mümkün görünmüyor. Arzu edenler Odatv.com tarafından “Türkiye NATO için tehdit” başlığıyla ön plana çıkartılan söz konusu raporun orijinaline “National Intelligence Council”ün web sayfasındaki https://www.dni.gov/files/images/globalTrends/documents/GT-Full-Report.pdf linki tıklamak suretiyle ulaşabilirler.
Bu rapordan hareketle son cümlem: Peki, bizde niçin böyle kulüpler yok?
Для чтения публикации на русскам языке нажмите суда
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROLhttps://www.ankasam.org/author/mse/?lang=en
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında Arayış, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yaptı. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan; Avrasya Dosyası, Stratejik Analiz, Stratejik Düşünce, Gazi Bölgesel Çalışmalar, The Journal of SSPS, Karadeniz Araştırmaları, gibi akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, Bölgesel Araştırmalar, Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları, Gazi Akademik Bakış, Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri, Demokrasi Platformu dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmektedir. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.