Tarih:

Paylaş:

İran-ABD Geriliminde Japonya’nın Arabuluculuk Diplomasisi

Benzer İçerikler

Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin 12 Haziran 2019 tarihinde başlayan Tahran ziyareti, İslam Devrimi’nin gerçekleştiği 1979 yılından bu yana Japonya’dan İran’a devlet başkanı seviyesinde yapılan ilk ziyaret olması sebebiyle oldukça önemlidir. Söz konusu ziyarette, Japonya Dışişleri Bakanı Tara Kono ve üst düzey diplomatlardan oluşan bir heyetin de yer alması, görüşmelerin gündeminin Tahran-Tokyo ilişkileriyle sınırlı kalmayacağı ve Japonya’nın İran ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasındaki krizde arabuluculuk rolünü üstlenmeye hazırlandığı izlenimini oluşturmuştur. Nitekim görüşmeler esnasında yapılan açıklamalar da bunu doğrulamaktadır.

Aslında Tokyo’nun Tahran-Washington hattında arabuluculuk yapma talebi yeni bir gelişme değildir. Çünkü bu konu, yaklaşık bir aydır gündemdedir. Hatta ABD Başkanı Donald Trump 27 Mayıs 2019 tarihinde Japonya’nın arabuluculuğunu desteklediğini dile getirmiştir.[1] Ancak İran’ın ABD’yle müzakerelere temkinli yaklaştığı bilinmektedir. Dahası Japonya’nın arabuluculuk teklifini destekleyen Trump’ın açıklamalarına, 29 Mayıs 2019 tarihinde yanıt veren İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Abbas Musevi, “Halihazırda ABD ile müzakere için uygun bir ortam görmüyoruz. İran bu açıklamalara önem vermiyor.”[2] sözleriyle bahse konu olan teklife kapıları kapatmıştır. Genel olarak İran, ABD’yle müzakerelerde bulunmanın faydadan çok zarar getirdiği kanaatindedir. Bu konuda Tahran yönetimi, ülkenin ideolojik yapısının ve balistik füze programının tartışma konusu yapılamayacağını vurgulamaktadır. Dolayısıyla Abe’nin Tahran ziyaretinin temel amacının da arabuluculuk konusunda İranlı yetkililerin ikna edilmesi olduğu söylenebilir.

Mevzubahis ziyarette dört önemli görüşme gerçekleşmiştir. Bu görüşmeler sırasıyla iki ülkenin dışişleri bakanları arasındaki toplantı, heyetler arası zirve, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile Japonya Başbakanı Şinzo Abe arasındaki görüşme ve İran Devrim Rehberi Ayetullah Ali Hamaney ile Abe arasındaki toplantı şeklinde düzenlenmiştir. Ziyaret kapsamında gerçekleşen ilk toplantı, iki ülkenin dışişleri bakanları arasında 12 Haziran 2019 tarihinde yapılmıştır. İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif ile görüşen Kono, görüşme esnasında ABD ile İran arasındaki gerginlikleri azaltmak için ülkesinin her şeyi yapmaya hazır olduğunu belirtmiştir.[3] Kono’nun bu beyanı, Japonya’nın İran’a yönelttiği arabuluculuk teklifi olarak da değerlendirilebilir.

13 Haziran 2019 tarihinde ise önce heyetler arası görüşmeler yapılmış ve sonrasında da Ruhani ile Abe arasında ikili bir zirve gerçekleşmiştir. Bu noktada ikili görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında yapılan açıklamalara dikkat çekmek gerekmektedir. Zira basın toplantısında Ruhani, “Siz nükleer silah kurbanısınız. Biz de kimyasal silah (kurbanıyız). İran, defalarca barışçıl nükleer teknoloji peşinde olduğunu ilan etmiştir.”[4] şeklinde konuşarak Tahran yönetiminin nükleer faaliyetlerinin barışçıl nitelik taşıdığını öne sürmüştür. Bu açıklama, görüşmede iki ülke arasındaki ekonomik, kültürel ve siyasi ilişkilerden ziyade; İran-ABD geriliminin konuşulduğunu gözler önüne sermiştir. Gerçekleşen son ve belki de en önemli görüşme ise Hamaney ile Abe arasındaki toplantıdır. Geçmişte ABD’yle müzakereleri yasakladığı bilinen Hamaney, Abe karşısında da mevcut tutumunu sürdürerek “Biz hiçbir şekilde son yıllardaki acı müzakere tecrübesini tekrarlamayacağız.”[5] demiştir.

Görüldüğü üzere İran, yaptırımların baskısına rağmen ABD’yle masaya oturmama konusunda kararlı bir duruş ortaya koymaktadır. Her ne kadar Washington, Tahran’ın yaptırım baskısı neticesinde diz çökerek Trump’ın istediği şartlarda anlaşma yapmayı kabul edeceğini düşünse de İran, ABD’nin kendilerine savaş açamayacağını düşünmekte ve savaş tehditlerini, kendilerini geri adım atmaya zorlayan bir “blöf” olarak değerlendirmektedir. Yani ABD’nin “ölümü göstererek sıtmaya razı etmek” istediğini düşünen İran, müzakere masasına oturmayı bir kez daha reddederek Japonya’nın arabuluculuk teklifini geri çevirmiştir. Bu noktada Tahran yönetimini haklı çıkaran bir duruma da değinmek gerekmektedir.

Hatırlanacağı üzere Japonya’nın arabuluculuk girişimi, iki ülke arasındaki gerilimin azami düzeye ulaştığı, ABD’nin İran’a karşı Ortadoğu’ya uçak gemisi ve bombardıman uçakları gönderdiği bu döneme denk gelmiştir. Bu da Washington’un savaş baskısını arttırarak Tahran’ı yıldırmaya çalıştığı şeklinde yorumlanabilir. Zira Trump’ın İran politikasının temel hedefi Obama’dan “daha başarılı” bir anlaşma yapmaktır. Dolayısıyla Trump, İran’a yönelik stratejisini bir iç politika malzemesi olarak görmektedir. Meselenin bir diğer boyutu da Tahran’ın diplomatik nezaket çerçevesinde ağırladığı Japon yetkililere arabuluculuk konusunda güvenip güvenemeyeceğidir.

Bilindiği gibi İkinci Dünya Savaşı’nın ardından askeri anlamda kendini sınırlandırmayı kabul etmiş olan Japonya, güvenliğini ABD’ye emanet etmiştir.[6] Washington, Tokyo’nun rızasını sağlamış olması hasebiyle Uzakdoğu’da jeopolitik bir aktör olarak varlığını sürdürmektedir. Yani ABD’yle müzakere edilecekse bile, böylesi bir sürecin arabuluculuğunu Japonya’nın üstlenmesi, İran açısından pek kabul edilebilir bir seçenek değildir.

Arabuluculuk, devletler arasında yaşanan anlaşmazlıkların çözümü için tarafsız olan üçüncü bir aktörün yürüttüğü diplomasi çeşididir. Arabuluculuk, barışa hizmet etmelerinden dolayı devletlerin imajlarına katkı sağlayan prestijli bir konum olsa da İran ile ABD arasında yaşanan sorunlar bakımından Japonya’nın tarafsız bir devlet olup olmadığı sorusu oldukça tartışmalıdır.

Sonuç olarak ABD’yle olan yakın müttefiklik ilişkisiyle bilinen Japonya’nın arabuluculuk girişiminin zamanlaması, İran’a yönelik operasyon ihtimalinin ifade edildiği kadar kuvvetli olmadığını göstermiş ve Tahran, Washington’un istediği şartlarda yapılacak bir anlaşmayla neticelenebilecek yeni bir müzakere sürecini elinin tersiyle itmiştir. Ancak bu durum, önümüzdeki dönemde taraflar arasında yeni müzakerelerin yapılmayacağı anlamına da gelmemektedir. Çünkü ekonomik olarak sıkıntılı günler yaşayan İran, ABD’nin baskıları karşısında muhafazakârlar ile reformistler arasındaki hesaplaşmanın belirginleştiği bir ülkeye dönüşmektedir. Bu da Tahran’ın Washington’la uzlaşmaması halinde iç karışıklıklarla yüzleşebileceğine işaret etmektedir. Hatta ABD’nin İran’a kapsamlı bir işgal gerçekleştirmesinin pek mümkün olmadığını belirtmişsek de söz konusu ülkenin nükleer tesislerini hedef alan kısmi operasyonlar gerçekleşebilir.

Elbette İran, bu olayların hiçbiriyle karşılaşmak istememektedir. Bu sebeple de Tahran’ın kısa vadede olmasa bile orta ve uzun vadede müzakere masasına oturmayı kabul edeceği öngörülebilir. Ancak taraflar arasında yapılacak olası görüşmelerde, Japonya gibi ABD’ye yakın bir aktörün arabuluculuğunu kabul etmesi, İran açısından diplomatik bir yenilgiyle neticelenebilir. Bu nedenle de Tahran, açık bir şekilde tarafsız olan bir ülkenin ya da Japonya’nın da yer aldığı uluslararası toplumun genelinin arabuluculuk yönünde diplomasi yürütmesini beklemektedir. Zira İran’ın önceliği, oturacağı müzakere masasından minimum hasarla ve mümkünse de diplomatik kazanım elde ederek kalkmaktır.


[1] “İran Krizi: Japonya’nın Tahran ile Arabuluculuk Teklifine Trump’tan Olumlu Yanıt”, BBC Türkçe, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-48399476, (Erişim Tarihi: 13.06.2019).

[2] “İran Dışişleri Bakanlığı ABD ile Arabuluculuk Konusunda Temkinli”, Şarkul Avsat, https://aawsat.com/turkish/home/article/1744496/iran-d%C4%B1%C5%9Fi%C5%9Fleri-bakanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-abd-ile-arabuluculuk-konusunda-temkinli, (Erişim Tarihi: 13.06.2019).

[3] “Iran’s Foreign Minister Meets with His Visiting Japanese Counterpart”, Pars Today, http://parstoday.com/en/news/iran-i105517-iran%E2%80%99s_foreign_minister_meets_with_his_visiting_japanese_counterpart, (Erişim Tarihi: 13.06.2019).

[4] “President Rouhani: Japanese PM’s Visit to Iran, Turning-Point in Tokyo-Tehran Ties”, IRNA, https://en.irna.ir/news/83351669/President-Rouhani-Japanese-PM-s-visit-to-Iran-turning-point, (Erişim Tarihi: 13.06.2019).

[5] “Leader: Iran not Considering Trump Worth to Exchange Message with”, IRNA, https://en.irna.ir/news/83352057/Leader-Iran-not-considering-Trump-worth-to-exchange-message, (Erişim Tarihi: 13.06.2019).

[6] Zbigniew Brzezinski, Büyük Satranç Tahtası: Amerika’nın Küresel Üstünlüğü ve Bunun Jeostratejik Gereklilikleri, İnkılap Kitabevi, çev. Yelda Türedi, İstanbul 2017, s. 238.

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.