Tarih:

Paylaş:

Irak’ın Geleceğini Karartan Haşdi Şabi Kâbusu

Benzer İçerikler

13 Haziran 2014 tarihinde Necef’te bulunan büyük Şii mercii Ayetullah Ali As-Sistani DAEŞ’e karşı cihat fetvasını çıkardıktan hemen sonra 15 Haziran’da dönemin Irak Başbakanı Nuri el-Maliki, gönüllü Şii milisleri bir araya toplayarak Haşdi Şabi adında bir silahlı grup oluşturulmasına karar vermiştir. Şii Haşdi Şabi milisleri resmi olarak Haziran 2014’te El-Maliki tarafından kurulduysa da temeli 1980’li yıllara kadar geri götürülür.  Irak–İran Savaşı’nın çıkmasıyla İran hızlıca Iraklı Şiileri organize edip silahlı Şii milislerin kurulmasını sağlamış, kurduğu Şii milislerle de Irak ordusuna karşı savaşlara katılarak İran ordusunun bazı bölgelerinde gözü kulağı haline gelmiştir. 2003 yılı sonrası dönemde de Iraklı Şiiler farklı silahlı milisler oluşturmuşlardır. Bunların çoğu İran’dan Irak’a geçerek Irak ordusuna ve çeşitli emniyet güçlerine yerleştirilmişlerdir. Özellikle 2005 yılında İbrahim Al-Caferi’nin başbakan olduğu dönemde içişleri bakanlığı tamamen Şii milislerin kontrolüne geçmiştir. Farklı Şii milislerin oluşturulması Irak’taki anayasal düzene aykırı olduğundan bunlara eleştiri okları yöneltilmiştir. Fakat bütün bu eleştirilere rağmen Şii milisler bütün yasaları ihlal ederek mezhep temeline dayalı farklı grupların emellerine hizmet etmeye devam etmektedirler. Şii milisler, dolaylı yollarla İran tarafından kontrol edilmekte ve her bir milise farklı görev ve misyonlar verilmektedir.

2013 yılının sonlarına gelindiğinde Irak’ta eşi benzeri olmayan DAEŞ gibi bir terör örgütü ortaya çıkmıştır. DAEŞ, Irak’ın Sünni illerinin neredeyse tamamını işgal etmiştir. Terör örgütünün meydanlara inerek bölgeleri işgal etmesi, terör eylemlerinin farklı bir versiyonunu ortaya atmıştır. Bu gelişmeler ışığında Musul 2014 yılının haziran ayında DAEŞ terör örgütü tarafından işgal edilmiş ve ardından büyük merciin cihat fetvası sonucu Haşdi Şabi gibi Irak’ın geleceğini çıkmazlara götürecek bir silahlı destek gücü ortaya çıkmıştır.

Haşdi Şabi’nin kuruluşunun temel amacı İran’da devrim muhafızlarına benzer bir ordu yapısının ortaya çıkmasını sağlamaktır. Bu çerçevede 24 Ekim 2016 tarihinde Irak parlamentosunda Haşdi Şabi Heyetini kuran yasa taslağı görüşülmüştür. Yasa taslağının temel amacı Haşdi Şabi milislerinin varlığına meşruluk kazandırmaktır. Sonuçta Irak devrimi ‘‘2003 sonrası Şiilerin elde ettikleri kazanımları koruma amaçlı’’ muhafızlarını oluşturmaktadır. Kurulacak silahlı milislerin ismi Devrim Muhafızları olmasa da asıl hedefleri Şiilerin çıkarlarını İran’ın desteği ve belirleyeceği sınırlar çerçevesince elde edip korumaktır.

Haşdi Şabi’nin bugünkü durumuna bakıldığında kolayca dağıtılıp lağvedilecek bir şekilde tasarlanmadığı açıkca görülmektedir. Haşdi Şabi’ye Irak’ın 2015 yılındaki bütçesinde yaklaşık 3,5 milyar ABD doları tahsis edilmiştir. Bu rakam 2016 bütçesinde Irak’ın geçirdiği ekonomik krizden dolayı 1,4 milyar ABD dolarına düşürülse de özellikle Musul operasyonun başlatılmasının ardından bu rakamın 2 milyar doları aşacağı öngörülmektedir. Irak’ın 2017 yılı bütçesinde de 2016 yılında belirlenen rakamlar yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca Irak Parlamentosu’nda 26 Kasım 2016 tarihinde çoğunluğun oyuyla kabul edilen Haşdi Şabi Heyeti Yasası ile bu milis güçlere meşru ve yasal bir zemin tanınmıştır. Böylece Irak’ın bütçesinde resmi olarak Haşdi Şabi’ye para ve mühimmat tahsis edilebilmektedir. Destek gücü niteliğinde olan bu milislere bölgede bulunan bazı ülkelerin ordularına tahsis edilen bütçeden daha fazla bütçe ayrılmıştır. Örneğin Ürdün’ün savunma ve ordusuna tahsis edilen bütçe genellikle 1,4 milyar doları aşmamaktadır. Haşdi Şabi’ye tahsis edilen büyük miktarlardaki paraların nedeni, gelecekte bu Şii milislere daha farklı misyon ve görevlerin verilecek olmasıdır. Bu sürece DAEŞ’e karşı mücadele adı altında başlanmış sayılır.

Irak merkez hükümetinin Şii yetkilileri ile Haşdi Şabi komutanları, bir yandan Irak’ta bu milis güçlere yasal zemin hazırlamak için uğraşırken diğer yandan Haşdi Şabi’ye uluslararası düzeyde meşruluk kazandırmak için ciddi çalışmalarda bulunmuşlardır. Bu bağlamda 22 Temmuz 2015 tarihinde Jan Kubis, BM Irak Özel Temsilcisi, yaptığı açıklamada, ‘’Irak ordusu ile ona destek veren Haşdi Şabi ve diğer destek güçlere rağmen Musul işgalinin üzerinden bir yıl geçmiştir’’ diyerek hala meydanlarda kayda değer gelişmelerin yaşanmadığına işaret etmiştir. Burada Haşdi Şabi’yi dolaylı da olsa zikretmesi onu tanıdığı anlamına gelmektedir. Böylece BM’ye mensup yetkili birisinin Haşdi Şabi’ye işaret etmesi Haşdi Şabi’nin uluslararası düzeyde tanınması bakımından çok büyük önem arz etmektedir.

Haşdi Şabi’nin uluslararası düzeyde meşruluğunu pekiştirecek bir diğer önemli mesele de 12 Mart 2016 tarihinde yaşanmıştır. Bu tarihte ABD’nin Basra Başkonsolosu Steve Walker Basra’da Sadr Hastanesi’nde Haşdi Şabi milislerine mensup yaralıları ziyaret etmiştir. ABD’den böyle önemli bir yetkilinin Haşdi Şabi militanlarını ziyaret etmesi, bu grubu resmen tanıdığı anlamına gelmektedir. Bu da Haşdi Şabi’ye uluslararası düzeyde meşruluk kazandırmaktadır. Ziyaretin ardından Walker yaptığı açıklamada Haşdi Şabi’yi yücelterek Haşdi Şabi’nin yaptıklarının önemine değinmiştir. Ayrıca Haşdi Şabi’nin Irak Başbakanı ile ABD’nin komutasında olduğuna vurgu yapmıştır. Walker bu açıklamalarıyla Haşdi Şabi’yi sadece tanımakla kalmamış, daha da ileri giderek bu milis güçlerin doğrudan ABD himayesi altında olduğunu da söylemiştir.

Haşdi Şabi kurulduğu günden bu yana yaklaşık yetmiş farklı Şii gruptan oluşmaktadır. Bunların başında Salih Al-Feyyaz isimli kişi bulunmaktadır. Al-Feyyaz aynı zamanda El-İbadi hükümetinde ulusal güvenlik müsteşarıdır. Görüldüğü gibi Haşdi Şabi’nin çok sayıda yetkilisi ve komutanları aynı zamanda devletin resmi kurum ve kuruluşlarında yer almaktadır. Ayrıca Haşdi Şabi yasasına göre bu milisler doğrudan Irak Başbakanı’nın komutasındadır. Haşdi Şabi, sadece Şii mezhebi sınırları içerinde bulunan dar dini çıkarlar etrafında yoğunlaşmaktadır. Günümüzde DAEŞ’ten kurtulma planları yapılırken gelecekte durum daha vahim bir seviyeye varacaktır ki artık “Haşdi Şabi’den nasıl kurtulacağız?” planları hazırlanacaktır. Unutmayalım ki Afganistan’da Taliban hareketinin kuruluşunda ABD’nin büyük rolü vardı. Ama belli bir dönemden sonra Taliban dost olmaktan çıkarak düşman ve terörist ilan edilmişti. Aynı şeyi Haşdi Şabi’nin geleceği içinde de tahmin etmek doğru ve yerinde bir tespit olacaktır. Çünkü Haşdi Şabi, girdiği her bölgede katliamlar gerçekleştirmeye başlamıştır. Felluce, Tikrit ve Selahaddin gibi Sünni illerde katliamlar gerçekleştirmiştir. Son olarak da Musul’un batısında Haşdi Şabi militanları 13 ve 14 yaşları arasında oldukları tahmin edilen iki çocuğu yakalamış ve çocukları aşağılayarak işkence etmişlerdir. Bu olayı belgeleyen görüntüler de sosyal medyada yayınlanmıştır.

Haşdi Şabi komutanları bugün DAEŞ’i sert bir biçimde eleştirmektedirler ve DAEŞ’i insancıl olmayan eylemleri gerçekleştirmekle suçlamaktadırlar fakat kendilerinin gerçekleştirdikleri eylemlerin DAEŞ’in gerçekleştirdiği eylemlerden çok da farklı olmadığını görülmektedir. Sonuç itibarıyla farklı olan sadece isimlerdir. Biri Sünni İslam üzerinden diğeri ise Şii İslam üzerinden kötü emellerini yaymaya çalışmaktadır. Irak’ın geleceğini olumsuz yönde etkileyecek olan Haşdi Şabi, DAEŞ’in Şii versiyonu olarak nitelendirmek çok da yanlış bir ifade değildir.

Dr. Muwafaq Adil OMAR
Dr. Muwafaq Adil OMAR
Lisans (2005) ve Yüksek lisans ( 2008) eğitimini ‘Saddam Sonrası Irak’ta Şiilerin Yeni Konumları ve Körfez Ülkeleri Üzerindeki Olası Siyasal Etkileri’ başlıklı tezi vererek Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlayan Muwafaq Adil OMAR doktora programına Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası ana bilim dalında Doktora öğrencisi olarak halen devam etmektedir. Orta Doğu, Irak, Suriye, İran, Türkiye, Arap ülkeler ve Demokratikleşme üzerinde çalışmakta ve Arapça, Türkçe, Sorani Kürtçesi ile İngilizce dillerini bilmektedir. 2010-2012 yılları arasında Irak’ın Erbil kentinde bulunan Selahaddin Üniversitesi, Hukuk ve Siyaset Bilgiler fakültesinde öğretim görevlisi olarak Siyaset bilimler bölümünde; uluslararası teoriler, uluslararası ilişkilere giriş, siyaset bilimine giriş, siyasi tarih, siyasal sistemler ve hukuka giriş derslerini vermiştir.