24 Nisan 2021 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, sözde Ermeni Soykırımı’nı tanıma kararı almış ve bu karar, Türk-Amerikan ilişkilerinde ağır bir tahribata yol açmıştır. Söz konusu kararın ardından Ankara-Washington hattında yaşanan pek çok sorun yeniden gün yüzüne çıkmıştır. Bu kapsamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) olarak Türk-Amerikan ilişkilerinde soykırım yalanı üzerinden yaşanan krizi ve ikili ilişkilerin geleceğini Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’le konuştuk.
ABD’nin 1915 Olayları’nı “soykırım” şeklinde tanımasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Büyük ihtimalle Biden’ın 1915 yılında yaşanan olayları soykırım olarak tanıyacağı, karardan bir gün önce Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la yaptığı telefon görüşmesinde Erdoğan’a iletilmiştir. Ancak mevzubahis karar, 14 Haziran 2021 tarihinde yapılacak NATO Liderler Zirvesi’ni etkilemeyecektir. Buradaki asıl sorun, ABD’nin bu kararı almasını takiben diğer ülkelerin de böyle bir karar alma yoluna gitmesi ve Ermenilerin mahkemelere başvurması gibi meselelerin gündeme gelme ihtimalidir. Bu meseleler, Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için kullanılabilir. Dolayısıyla Türkiye’nin yaşanabilecek gelişmelere karşı hazırlıklı olması gerekmektedir. Yıllardan beri 24 Nisan tarihinde ABD’nin yaşananları soykırım olarak tanıyıp tanımayacağı gündemi meşgul etmiştir. Şimdi ise bu açıklama gelmiştir ve yeni bir safhaya geçilmiştir. Bu yeni safhayla birlikte ABD, Türkiye’ye karşı kendi isteklerini yaptırabileceği bir manevra alanı elde ettiğini düşünmektedir.
Yaşanan gelişmeyle birlikte S-400’ler ve bölgesel meseleler de göz önünde bulundurulduğunda Türk-Amerikan ilişkilerine dair neler söylenebilir?
S-400’ler, bölgesel meseleler ve sözde soykırım iddiaları gibi sorunlar, Türkiye ile ABD arasındaki esas sorunlar değildir. ABD’yle çok daha derin meselelerimiz bulunmaktadır. ABD, kendisine iki hedef belirlemiştir: Birincisi Rusya, ikincisi ise Çin’dir. Burada Rusya’ya öncelik vermiştir. Çünkü Rusya’nın çok büyük ekonomik sıkıntıları bulunmaktadır. Dolayısıyla ABD, Rusya’nın üzerine gidersem, Sovyetler Birliği döneminde olduğu gibi kendisini baskılayabilirim düşüncesindedir. Nitekim bunun yapılabilmesi için Rusya’nın Karadeniz’den çevrelenmesi gerekmektedir. Ayrıca Karadeniz denildiğinde sadece deniz değil; çevresindeki Ukrayna, Gürcistan, Güney Kafkasya, Hazar bölgesi ve Orta Asya da anlaşılmalıdır. ABD, bahsi geçen bölgelerde Rusya’yı sıkıştırmak istemektedir. Bunu yaparken de Türkiye’yi zorlama yoluna gitmektedir. Bu kapsamda Türkiye’den birtakım isteklerde bulunmaktadır ve Türkiye de bu isteklere direnmektedir. İki ülke arasındaki esas sorun işte budur. Yani ABD’nin Rusya’yı sıkıştırmak için Türkiye’yi kullanmak istemesidir. Dolayısıyla S-400’ler ve bölgesel meseleler gibi konular sadece bir kılıftır. Bunlarla bağlantılı olarak başka bir sorun daha vardır. Zira gelecek dönemde ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi söz konusudur.
Bu noktada ABD’nin Afganistan’dan çekilme tartışmalarıyla ilgili görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
Bölgedeki olayların tekrar yaşanmaması adına Afganistan’da oluşacak güç boşluğunu kimin dolduracağı önemli bir meseledir. Çünkü bu bölge yeniden inşa edilecektir. Bu anlamda Ankara ile İslamabad arasındaki işbirliğinin iyi düzeyde olduğu bilinmektedir. Bundan dolayı bölgenin inşası noktasında Türkiye ve Pakistan’ın önünü açarak bölgede bulunmasını sağlayabilirler. Öte yandan Pakistan-Çin ilişkileri de iyi durumdadır. Afganistan’ın özellikle maddi anlamda Çin’in kontrolüne girmesi gündeme gelebilir. Aynı şekilde bölgedeki güç boşluğunun Rusya tarafından doldurulması da mümkün olabilir. Dolayısıyla ABD, Rusya’nın karşısına belli yerlerde Türkiye’yi koyma; yani Ankara ile Moskova’yı karşı karşıya getirme çabası içerisindedir.
Bu anlamda ABD’nin Türkiye-Rusya ilişkilerini bozmaya çalışırken neler yaptığını biraz daha açar mısınız?
Tabi ki, S-400’lerin önemi, Rusya’yla ilişkilerimizin kesilmesini engellemektedir. Bu yüzden de Washington yönetimi, S-400’ler üzerinden baskı yapmaktadır. ABD, Rusya’yı uzun süreli bir savaşa zorlasa da Washington yönetiminin attığı bu adımları gören Putin, “asimetrik savaşla işim olmaz” mesajını vererek Ukrayna sınırına kuvvetlerini yığma yoluna gitmiştir. Diğer taraftan ABD, Rusya’ya yaptırım uygulamaya devam etmektedir. Moskova’ya yaptırım uygularken de Türkiye’yi kullanmak istemektedir. Bunu yapmasındaki amaç, Rusların dışarıya doğalgaz ve petrol satışını önlemek istemesidir. Bu noktada da ABD için Türkiye, bulunmaz bir nimet olarak ortaya çıkmaktadır. Ankara ise kendi menfaatlerini korumak amacıyla Washington’un taleplerine direnmektedir. Dolayısıyla S-400’ler ve bölgesel meseleler aslında halledilebilecek sorunlardır. Asıl amaç Rusya’nın çevrelenmesinde Türkiye’nin kullanılmak istenmesi ve Ankara’nın bunu kabul etmemesidir.