Suriye’de İhtimaller Sarmalı: Güvenli Bölge mi, Tampon Bölge mi?

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Savunma Bakanlığı’ndan (Pentagon) yapılan açıklamada,  Suriye’de güvenli bölgenin oluşturulabilmesi için ABD’nin “birkaç yüz” askerini çekilme sürecinin dışında tutarak söz konusu ülkede bırakacağı ifade edildi. Öte yandan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da Türkiye-Suriye sınırına Rus askerinin konuşlandırılabileceğini dile getirdi. Üstelik Lavrov, Ankara ile Moskova’nın Kürt gruplara ilişkin ortak bir terör tanımının bulunmadığını da vurguladı.

Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), ABD’nin güvenli bölge konusundaki tavrı ve Rusya’nın Türkiye-Suriye sınırına Rus askerlerini yerleştirip tampon bölge kurma önerisini tartışmaya açarak alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinin görüşlerini dikkatlerinize sunmaktadır.

Prof. Dr. Sencer İMER (ANKASAM Başdanışmanı)

Prof. Dr. Sencer İmer, Suriye’de kalıcı barışın tesis edilebilmesi için Türkiye, Rusya ve İran’ın Astana ve Soçi’de işbirliği yaptıklarını; ancak Moskova’nın Türkiye-Suriye sınırına askeri birlik konuşlandırması gibi bir eylemin Washington’un Türkiye’yi kaybetmeyi göze alan stratejisinin benzerini uygulamaktan başka bir şey olmadığını dile getirdi. Böyle bir girişimin Suriye İç Savaşı’nı bitirme ve söz konusu ülkenin toprak bütünlüğünü sağlama hedeflerine katkı sağlamayacağını kaydeden İmer, “Türkiye, kendi sınırlarını kendisi koruyabilecek güçtedir. Dolayısıyla bölgede Rus askerlerine ihtiyaç yoktur. Bu noktada sorulması gereken iki soru vardır: Birincisi, Rus askerleri kimi kimden korumak istiyor? İkincisi, Moskova, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarını engellemek için mi bölgede Rus bayrağının dalgalanmasını arzuluyor?” şeklinde konuşarak Lavrov’un önerisine ilişkin eleştirilerde bulundu.

ABD’nin tutumunu da yorumlayan İmer, Washington’un bölgedeki gayrimeşru varlığını devam ettirmeye çalıştığına dikkat çekerek “Orada bir terör ordusu oluşturmuş olmaları, bizim güvenliğimizi tehdit eden bu unsurları korumak için bölgede asker bırakmaları ve buna ek olarak Avrupalı aktörleri de sürece dahil etmek suretiyle terör örgülerini koruyacak bir tampon bölge oluşturmaya çalışmaları kesinlikle kabul edilemez.” dedi.

Söz konusu durumun Türkiye’nin çıkarlarıyla çeliştiğini vurgulayan İmer, Washington yönetiminin Suriye’nin toprak bütünlüğüne aykırı adımlar attığını ve Moskova’nın da “Rejimi koruyorum” söylemi altında bu politikalarla uyumlu hareket ettiğini dile getirdi. Bu bağlamda Moskova’nın Ankara ve Tahran’la yürüttüğü politikayı sürdürmesi gerektiğini belirten İmer, “Kremlin, Ankara’yla olan münasebetini garantiye aldığını düşünerek Türkiye’nin çıkarlarına ters açıklamalar yaparsa, kendi çıkarlarına da zarar verir. Bu tür ifadeler, yalnızca ABD ve İsrail’deki şahinlerin hoşuna gider. Ruslar, ABD’nin ekmeğine yağ sürerek Suriye’nin bölünmesine hizmet etmiş olur.” dedi.

Prof. Dr. Toğrul İSMAYIL (Sütçü İmam Üniversitesi-Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler)

Prof. Dr. Toğrul İsmayıl, ABD’nin PKK’yı terör örgütü olarak gördüğünü; ancak örgütün Suriye kolu olan PYD’yi terörist olarak tanımlamadığını ifade ederek “Washington, güvenli bölge noktasında önemli açıklamalar yapmışsa da  ABD’nin önerdiği güvenli bölge ile Türkiye’nin beklentileri örtüşmemektedir. ABD’nin güvenli bölge talebi, bölgede işbirliği içiresinde olduğu terörist grupların kontrol ettiği bir bölgeyi ifade ediyor. Türkiye ise güvenli bölgeyi tamamen terör gruplarından arındırılmış bir bölge şeklinde düşünüyor. Bu kavramsal fark, iki ülke ilişkilerini de olumsuz etkiliyor.” sözlerini kaydetti.

Rusya’nın tutumuna da değinen İsmayıl, Moskova ve Washington’un aynı terör gruplarıyla işbirliği yaptığını hatırlatarak, Rusya’nın ABD’den farklı olarak PKK’yı da terör örgütü olarak tanımlamadığının altını çizdi. Bu durumun Türkiye açısından sıkıntı yarattığını dile getiren İsmayıl, “Türkiye, ABD’yle yakınlaştıkça Rusya’ya; Rusya’yla yakınlaştıkça da ABD’ye baskı yapacak. Buradaki en önemli husus ise Rusya’nın Türkiye’ye baskı yaparak Esad rejimiyle ortak hareket etmesidir.” cümleleriyle bölgedeki esnek ittifaklara ve değişen güç dengelerine dikkat çekti.

Son olarak İsmayıl, ABD’nin bölgedeki istek ve çıkarlarının Türkiye’ninkilerle ters düştüğünü yineleyerek “Rusya, bölgedeki nüfuzunu korumak amacıyla terör gruplarını desteklemektedir. Bu konuda Moskova iki hususa odaklanıyor. Birincisi, söz konusu örgütlerin bölgedeki etkinliğinin Şam’ın ülkenin tamamına egemen olmasını zorlaştıracağını ve dolayısıyla Rusya’nın Suriye’den çekilmesini engelleyeceğini düşünüyor. İkinci ise Moskova’nın söz konusu örgütleri Ankara’ya karşı baskı aracı olarak kullanmak istemesidir. Bilindiği üzere, Rusya ve Türkiye’nin görüşleri, Esad’la işbirliği meselesinde farklılaşıyor.” dedi. Öte yandan Rusya’nın terör örgütü PYD’yle olan ilişkisinin geleceğine dair öngörülerde de bulunan İsmayıl, “Türkiye, Esad’la anlaşsa bile; Rusya, Kürt terör yapılanmasının bölgedeki varlığını sürdürmesini isteyecektir. Aynı şekilde ABD de bunun için hamleler yapmaya devam edecektir.” dedi. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Ortadoğu’da yaşanan sürece benzer bir durumun Suriye’de yaşandığını belirten İsmayıl, “Türkiye’nin ne istediğini net bir şekilde ortaya koyması ve son ana kadar doğru bir diplomasi yürütmesi gerekiyor.” açıklamasında bulundu.

Halil AKINCI (Emekli Büyükelçi)

Emekli Büyükelçi Halil Akıncı, Astana Süreci’nin asgari müşterekler üzerinden sürdürüldüğünü kaydederek tarafların her konuda hemfikir olmadıklarını dile getirdi. Bu bağlamda Rusya’nın terör örgütü PKK-PYD konusunda Türkiye’yle aynı görüşte olmadığını; çünkü PYD’nin Rusya da ofisinin bulunduğunu söyleyen Akıncı, “ABD’de ise Trump, ilk aklına geleni söyleyerek Suriye’den çekileceklerini açıkladı. Lakin ekibinde yer alan diplomatların çekilme kararının uygulanması halinde oluşacak güç boşluğunun Amerikan çıkarlarını tehdit edeceği savıyla ABD Başkanı’nı ikna ettikleri görülüyor. Bu sebeple de Trump, çekilmek bir yana, bölgeye daha fazla asker gönderdi. Üstelik Amerikalılar, Fransızların da sürece dahil olmasını istiyorlar. Yani hepsinin ortak amacı, Türkiye’nin bölgeye müdahale etmesinin engellenmesidir.” değerlendirmesinde bulundu.

Ayrıca Rusya’nın tutumunu da yorumlayan Akıncı, “Şu anda Türkiye ve Rusya’nın birbirleriyle ipleri koparmak gibi bir niyetleri yok. Fakat Moskova, bir yandan ‘Terör tanımı konusunda anlaşamıyoruz.’ diyerek Ankara’yı baskı altına almaya çalışıyor; diğer yandan da Türk yetkililer ile Rus yetkililer arasındaki görüşmeler devam ediyor. Dolayısıyla ortada siyah ve beyaz gibi net bir durum yok.” dedi.

ABD’nin çekilme kararının ardından Esad rejimine bağlı güçlerin Münbiç yakınlarına geldiğini ve Rusların da bölgenin kontrolünün Suriye Hükümeti’ne bırakılması yönünde açıklamalar yaptığını hatırlatan Akıncı, Ankara’nın Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunduğunu dile getirdi.

Son olarak Suriye merkezli gelişmelerin Türkiye boyutuna ilişkin değerlendirmelerde bulunan Akıncı, “Türkiye’nin derdi, Şam rejiminin saldırıları nedeniyle yeni dramların yaşanmamasının ve dolayısıyla böyle bir durumun yaşanması halinde oluşacak yeni göç dalgasının önlenmesidir. Öte yandan Ankara’nın Fırat’ın doğusu ve Münbiç’teki PYD varlığının sonlandırılması gibi bir beklentisi de bulunmaktadır.” cümlelerini kurdu.

Ediz EKİNCİ (Bölgesel Güvenlik Analisti)

Bölgesel Güvenlik Analisti Ediz Ekinci, Pentagon’un Suriye’den çekilme ve bunu yaparken de ülkede birkaç yüz asker bırakma yönündeki açıklamalarının birbiriyle uyumlu olmadığını ifade ederek “Bu tür, ‘birkaç yüz asker’ gibi muğlak ifadeler, siyasi ve askeri karar vericiler açısından bir anlam taşımazlar.” dedi. ABD ve Rusya’nın kamuoyuna yaptıkları açıklamaların propaganda kapsamında değerlendirmemesi gerektiğini dile getiren Ekinci, “Bölge dinamikleri ve tehdit/fırsat değerlendirmeleri göz önünde bulundurulduğunda, ABD’nin Suriye’den çekilirken geride birkaç yüz asker bırakacağını sanmıyorum.” diye konuştu. Belirtilen rakamın ABD’nin çıkış stratejisi ve kuvvet aktarım konseptine uyumlu olmadığını vurgulayan Ekinci, “ABD’nin uygulayacağı en muhtemel hareket tarzı, Deyrizor’un güneyinde Fırat’ın Suriye’yi terk ettiği nokta olan Ebu Kemal ile güneybatıda Tanaf Üssü arasındaki hat üzerinde yeni bir tertiplenmeye gitmek. Ayrıca Washington, bu hatta ve onun kuzeyinde istediği yer ve zamanda sıklet merkezi oluşturmak, kuvvet aktarımı yapmak ve lojistik destek sağlamak maksadıyla Irak’ın Anbar vilayetindeki üssünde de kuvvet çoğunluğu oluşturacaktır.” dedi.

Lavrov’un Türkiye-Suriye sınırına Rus askeri konuşlandırılması yönündeki sözlerine de değinen Ekinci, “911 km’lik sınırın neresine konuşlandırılacak? Hangi maksatla konuşlandırılacak? Bu konuşlanma, nasıl idame ettirilecek ve nasıl desteklenecek? gibi soruların altlarının doldurulması gerekiyor. Bu yüzden de Rusların bazı mesajlarla tepki ölçmeye çalıştıklarını düşünüyorum.” açıklamasında bulundu.

Fatih SABUNCU (TRT-Dış Haberler Editörü)

Gazeteci Fatih Sabuncu, Suriye’nin kuzeyine ilişkin gelişmelerdeki kilit noktanın terör örgütü PKK/YPG’nin sahipsiz kalma durumu olduğunu ifade ederek söz konusu terör örgütünün varlığını ABD himayesinde sürdürdüğünü belirtti. Amerikan askerlerinin tamamen çekilmesi halinde örgütü kimin yönlendireceği meselesinin ön plana çıktığını ve Lavrov’un açıklamalarının da Rusya’nın terör örgütlerinin himayesine talip olduğu izlenimini oluşturduğunu söyleyen Sabuncu, “ABD içerisinde, bu örgütün hamisi olma rolünün terk edileceği noktasında tartışmalar vardı. Pentagon’dan yapılan açıklamada ise 200 askerin yerel işbirlikçilerle çalışmayı sürdüreceği ifade edildi. Bu da ‘fiili olarak çatışmayacağız ama örgütü yönetmeye devam edeceğiz.’ anlamına gelmektedir.” sözlerini kaydetti.

Diğer yandan Sabuncu, Şam ve Moskova’nın ABD’nin bölgeden tamamen çekilmesini istediklerini ifade ederek terör örgütü PYD/YPG’nin zaten bölgede İran ve Rusya’yla ciddi bir çatışma içerisinde olmadığına dikkat çekti. Hatta İran’ın Irak ve Suriye’yle olan ticaretini bu hafta aldığı bir kararla Türkiye üzerinden sürdürmek yerine, Kuzey Irak’ın IKBY bölgesinden ve muhtemelen Suriye’nin kuzeyindeki bölgeden gerçekleştireceğini açıklayan deneyimli gazeteci, “Bu kararla Tahran, ‘Burası bizim için tehdit değil; aksine buradan ticaret yapabileceğimiz kadar güvenli bir bölge.’ mesajını veriyor.” dedi. Ayrıca Sabuncu, mevcut konjonktürde Türkiye-Rusya-İran ilişkilerinin olumlu bir biçimde ilerlediğine dikkat çekerek “Soçi Görüşmeleri ve Astana Süreci’nde sonuç getiren olumlu adımlar da atılıyor. Ancak Rusya, Türkiye’nin rahatsız olduğu bu taşeron örgütü sahiplenirse, üç ülke arasındaki ilişkilerde krizler yaşanabilir.” şeklinde konuştu. Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin önemini vurgulayan Sabuncu, “Moskova’nın yapması gereken terör örgütünün himayesine talip olmaktan ziyade, sorunun çözümüne yönelik Türkiye’nin ifade ettiği güvenli bölge konusunda Ankara’ya destek vermektir. Bu, bölgedeki sorunların çözümü için Rusya’nın uygulaması gereken ve doğru olan stratejidir.” değerlendirmesin bulundu.