Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın Suriye’de PYD/PKK terör örgütü unsurlarına karşı düzenlenecek operasyonla ilgili görüş teatisinden bulunmak üzere Rusya’ya gidiyor. Söz konusu ziyaretin en önemli gündem maddeleri arasında şüphesiz Fırat’ın doğusu meselesi ve ABD’nin Suriye’den çekilmesi gibi başlıklar yer alıyor. Dahası, YPG’nin Münbiç’i Suriye Ordusu’na bırakacağını açıklamasıyla birlikte Rus yetkililerin alacağı tavır merakla bekleniyor. Sahadaki son gelişmeler, Türk-Rus heyetleri arasındaki görüşmelerin de odağını değiştireceğe benziyor.
Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Rusya perspektifinden Suriye merkezli gelişmeleri ve Türk-Rus ilişkilerine olan yansımalarını ele almak üzere alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinin görüşlerini dikkatlerinize sunmaktadır.
Prof. Dr. Giray Saynur DERMAN (ANKASAM Rusya Danışmanı)
Prof. Dr. Giray Saynur Derman, ikili görüşmelerde bölgesel konuların temel gündemi oluşturacağını dile getirerek Astana Süreci’nin ortakları olan Ankara, Moskova ve Tahran’ın yoğun diplomasiye devam edeceğini kaydetti. Söz konusu ülkelerin Suriye Anayasası çalışmaları sonrası yapılacak olan seçimler konusunda görüş birliği içinde olduklarını ifade eden Derman, “Zira Ankara ve Moskova terörle mücadele konusunda aynı görüşte olsalar da terör örgütü algılanmasında iki ülkenin ayrıştığı görülmektedir. Rusya mevcut yerel yönetimin de söz sahibi olmasını talep ediyor. Bu ise Türkiye’nin kabul edemeyeceği bir tablodur. Ankara, terör örgütleriyle başa çıkabilecek ılımlı bir yönetimin hâkim olmasını tercih etmektedir. Üstelik Türkiye, Beşar Esad yönetimine sıcak bakmamaktadır. Rusya terör örgütü YPG noktasındaki duruşunu değiştirmediği takdirde Türkiye’den kararlı ve net bir tavır görecektir.” dedi. Derman, son gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda şu aşamada Moskova ve Ankara ilişkilerinin etkilenmeyeceğini belirterek ortada ticari ve güvenlik anlamında birçok anlaşma söz konusu olduğundan karşılıklı diplomatik süreçlerin devam edeceğini ifade etti.
Derman, Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın “Suriye makamları, ABD’lilerin ayrılacağı toprakları kontrol etmelidir. Uluslararası hukuku, Suriye’yi ve bölge halkının geçtiği süreci göz önünde bulundurduğumuzda, ABD’nin ayrıldığı yerlerin kontrolü Suriye hükümetine verilmelidir.” açıklamasını hatırlattı ve ABD’nin çekilmesiyle Fırat’ın doğusunun Esad rejimine bırakılması görüşünün Putin tarafından da benimsendiğini söyledi. Putin’in ABD’nin bölgeden çekilme kararını inandırıcı bulmadığını belirten Derman, “Önümüzdeki süreçte Esad’ın Suriye’nin meşru yönetimini temsil etmesi onaylanabilir ve bu noktada Ankara ve Moskova yol ayrımı yaşayabilir. Nitekim bütün bu endişeleri ve Suriye’deki son gelişmeleri Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin’le yapacağı görüşmede ifade edecektir.” ifadesinde bulundu.
Prof. Dr. İlyas KEMALOĞLU (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi-Tarih)
Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu, ABD’nin çekilmesi meselesini değerlendirerek bu durumun hem Rusya’nın hem de Türkiye’nin bölgedeki siyasetini kolaylaştıracağını ifade etti. Kemaloğlu, “Özellikle Rusya ve ABD’nin bölgede çatışıp çatışmayacağı tartışılıyordu. Ancak ABD’nin buradan çekilmesiyle birlikte bu ihtimal ortadan kalkmış oluyor. Ayrıca yine ABD’nin çekilmesiyle Suriye’de istikrarın sağlanması ve bölge etkinliğinin Rusya, Türkiye ve İran’a bırakılması gibi bir durum söz konusu oldu.” diye konuştu. Washington’un çekilme adımının bundan sonraki süreçte Moskova ve Ankara’nın bölgesel faaliyetlerini kolaylaştıracağını, ayrıca Türk-Rus işbirliğinin çok daha geniş alana yayılmasına katkıda bulunacağını belirten Kemaloğlu, “Diğer yandan Rus basınında ABD’nin Suriye’de yenildiği yorumlarıyla karşılaşıyoruz Washington’un Suriye ile ilgili süreçlerde olmaması da bu bağlamda bir yenilgi olarak nitelendiriliyordu. ABD’nin çekilmesiyle birlikte bu yorumların daha da arttığını söyleyebiliriz.” açıklamasında bulundu.
Kemaloğlu, terör örgütü YPG’nin bölgeden çekilmesi ve Suriye Ordusu’nun etkinliğini artırmasının beklenen bir durum olduğunu söyledi ve terörist güçlerin desteksiz kaldığını vurguladı. Rusya destekli bir Suriye Ordusu’na YPG’nin tek başına karşı koyamadığını ifade eden Kemaloğlu, “Bu bağlamda ABD’nin çekilmesi terör örgütü PKK’nın uzantısının zayıflaması anlamına geliyor. Bu da hem Rusya’nın hem de Türkiye’nin çıkarına bir şeydir.” diye konuştu.
Uluç ÖZÜLKER (Emekli Büyükelçi)
Uluç Özülker, terör örgütü YPG’nin Münbiç’ten çekilerek bölgeyi Suriye Ordusu’na devretmesiyle ilgili değerlendirmelerde bulunarak Suriye’deki teröristlerin normal şartlarda Esad’ın arkasında durduğunu söyledi. Esad’ın Münbiç üzerinde belirli bir inisiyatifi olduğunu kaydeden Özülker, “Bölgesel güçler oradaki yolu kesmek suretiyle Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) ve Türkiye’nin de bölgeye girişini engelliyor.” diyerek coğrafyadaki karmaşık duruma dikkat çekti. Ayrıca Özülker, “Fransızlar, ABD’lilerin yerini almaya kalkıyor, Rusya Esad’ı kullanmak suretiyle burayı işgal etmeye çalışıyor. Türkiye, Suriye’ye kuzeyden girmeyi amaçlıyor ve Washington da ‘Ben Irak’tan müdahale ederek bu işi götürebilirim.’ havası içinde. Burada ABD’nin çekilmesiyle bir kaos yaratılmıştır.” sözlerini kaydetti.
Trump-Erdoğan görüşmesi sonucunda Fırat’ın doğusuna yönelik bir operasyonun ABD askerlerinin 100 günde çekilmesi kararı bağlamında 3 ay süreyle ertelendiğini dile getiren Özülker, “Dolayısıyla Türkiye’nin 100 gün içinde bölgeye bir müdahalesi söz konusu değildir.” dedi ve tüm bu koşullar altında Ankara’nın diplomasi ve ikna metodunu ön plana çıkarmanın önemli olduğunu vurguladı. Bu doğrultuda Özülker “ABD’lilerin kuzeyde güvenli bir bölge oluşturalım teklifi söz konusudur. Türkiye’de Moskova’ya giderek bu meseleyi tartışacaktır.” diye konuştu. İlerleyen dönemde Putin ve Erdoğan’ın yüz yüze gelerek Rusya’yı ikna etmeye çalışacağını diğer taraftan da ABD ile toplantıların süreceğini belirten Özülker, “Yani Ankara; Moskova ve Washington ile müzakere ederek burada bir müdahaleye girmeden, çatışma yaratmadan ve diplomasi yoluyla bu işi nereye kadar götürebileceği arayışına girecektir. Bu nedenle önümüzdeki 100 gün içinde bir çatışma beklenmemelidir. Ancak aktörler bireysel çıkar arayışları bağlamında da alternatif politikalar geliştirmektedir. Bunun başarı getirip getirmeyeceğini konuşmak için çok erken. Türkiye, Münbiç meselesini her halükârda halledecektir ancak Fırat’ın doğusu için sabırlı olunması ve sürecin izlenmesi gerekir.” ifadesinde bulundu.
Timur AKHMETOV (Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi-Araştırmacı)
Timur Akhmetov, Ankara ve Moskova’nın iki yıldan uzun bir süredir Suriye meselesiyle ilgili temaslarda bulunduğunu kaydederek Türkiye’nin Astana ve Soçi zirvelerinden çıkan memorandumlarda Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliği vurgu yaptığını söyledi. Ankara’nın Suriye’deki gelişmelerden kaynaklanan bütün problemleri diğer garantör ülkelerle birlikte çözme konusunda kararlı olduğuna dikkat çeken Akhmetov, “ABD’nin Kuzey Suriye’den çekilme kararı ve Ankara’nın adımları, bu husus ışığında değerlendirilmelidir. Zira ortaya çıkan olası iktidar boşluğunun yabancı ülkeler ya da bu güçler tarafından desteklenen terör örgütleriyle doldurulmasına izin verilmemelidir.” değerlendirmesinde bulundu.
Akhmetov, Rusya’nın ilk talebinin Kuzey Suriye’nin merkezi yönetime devredilmesi olduğunu belirtti. Moskova’da yapılacak görüşmenin doğrudan Münbiç gibi “gri bölgelere” yönelik olmasa da sürecin devamı açısından önemli bir adım olduğuna dikkat çeken Akhmetov, “Diğer taraftan Rusya, Türkiye’nin özel güvenlik hassasiyetlerini kabul edip Münbiç meselesini başka konularda pazarlık aracına dönüştürebilir.” uyarısında bulundu. Ankara’nın terör örgütü PYD meselesini tek taraflı bir girişimle değil, Moskova, Tahran ve dolaylı olarak da Şam’la beraber çözmesi gerektiğini ifade eden Akhmetov, aksi takdirde Türkiye’nin atacağı bütün adımların Rusya tarafından Astana ve Soçi anlaşmalarının ruhuna yönelik bir ihmal olarak yorumlanabileceğini de sözlerine ekledi.
Celal KAZDAĞLI (Gazeteci)
Celal Kazdağlı, Türkiye’nin Rusya’ya bir heyet göndermesini son derece yerinde bir tutum olarak ifade etti ve ikili ilişkilerin daha da arttırılması gerektiğini savundu. ABD’nin Suriye’den çekilmesinin yeni bir durum ortaya çıkardığını vurgulayan Kazdağlı, Rusya’nın şu an olası bir Türkiye-ABD ittifakından endişe ettiğini, bu bağlamda Ankara’nın Moskova’nın bu endişelerini gidermesi gerektiğini dile getirdi. ABD’nin Suriye’den çekilmesinin esasen Rusya, İran ve Türkiye’nin çabalarının bir sonucu olduğuna dikkat çeken Kazdağlı, “Ankara, Suriye’de bundan sonra adım atacaksa Washington’la birlikte değil, eskiden olduğu gibi Rusya ve İran’la atmalıdır.” açıklamasında bulundu.
Suriye Ordusu’nun Münbiç’te etkili olduğu iddialarına da değinen Kazdağlı, Türkiye’nin bu meseleleri Rusya’yla çok önceden konuşması gerektiğini ifade ederek “Bu olayda ne kadar geç kalındığını görüyoruz.” dedi. Rusya’nın kendisinin oyun dışında bırakıldığı hissine kapılarak burada rejimin önünü açmış gibi göründüğünü kaydeden Kazdağlı, “Türkiye’nin yine de Rusya ve İran’la ilişkilerini sürdürmesinde yarar var. Buradan çıkarılacak ders budur. Türkiye’nin ABD ile hareket etmesi demek bir kez daha Suriye’de kaybetmesi anlamına gelir.” dedi. Kazdağlı, rejimin bölgeyi almış olmasının çok da önemli olmadığını dile getirerek “Terör örgütü PYD’nin oradan çıkması daha önemlidir. Söz konusu bölgenin rejim tarafından çatışmasız şekilde devralınması anlamlıdır ama bundan sonra terör örgütleri YPG ve PKK’nın rejim ya da Rusya tarafından Türkiye’nin aleyhine kullanılmasına izin verilmemelidir.” diye konuştu.