Ortadoğu’da Arap NATO’su Projesi: Hedef İran mı?

8 Nisan 2019 tarihinde Riyad’da gerçekleşen toplantıda Suudi Arabistan öncülüğünde kurulması hedeflenen “Stratejik Ortadoğu Paktı” (MESA) için çalışmalara başlandığı duyuruldu. “Arap NATO’su” olarak adlandırılan stratejik birliğin hedefi, “bölgede ve dünyada istikrar ve güvenliğin güçlendirilmesi” şeklinde açıklandı. Toplantıya Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Kuveyt, Umman, Ürdün ve Katar’dan üst düzey katılımlar gerçekleşti. Mısır’ın darbeci Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ise ani bir kararla ittifaktan çıkma kararı aldıklarını duyurdu.

Bu gelişmeler ışığında Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Arap NATO’sunun bölgesel ve küresel düzeyde yaratacağı etkileri ve Mısır’ın söz konusu ittifaktan ayrılma kararını değerlendirmek üzere alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinin görüşlerini dikkatlerinize sunmaktadır.

Prof. Dr. Sencer İMER (ANKASAM Başdanışmanı)

Prof. Dr. Sencer İmer, Arap NATO’sunun Suudi Arabistan’ın teklifiyle ortaya atıldığını ve ABD’nin desteğiyle kurulmasının hedeflendiğini belirterek, “Organizasyonun, İran’ın bölgedeki etkisine karşı kurulması amaçlanıyor. Bunun yanında Arap NATO’su İsrail’e destek sağlayacak bir yapı olma özelliğini taşıyor. Resmen kurulmuş olduğu açıklanmamakla birlikte gayri resmi olarak varlığından söz edebiliriz.” ifadelerini kullandı.

Mısır’ın ittifaktan çekilmesinin Arap NATO’sunun zayıflamasına sebep olacağını söyleyen İmer, “Mısır, İran’a karşı yapılacak herhangi bir yapılanmanın içerisinde olmak istemiyor. Mısır; Türkiye, Rusya, İran ve Irak’ın teşkil ettiği birlikteliği ve Astana Süreci’nde pekişmiş olan dayanışmayı dikkate alıyor ve ittifak üyelerine mesafe koyuyor. Bu ise Mısır’ın, Türkiye ve Rusya tarafına yaklaştığını, en azından ortada bir duruş sergilediğini gösteriyor.” dedi. Mısır’ın ittifaktan çekilmesinin, gelecek sene ABD’de yapılacak olan seçimlerde Donald Trump’ın seçilip seçilmeyeceğiyle yakından ilgili olduğunu söyleyen İmer, Trump’ın seçilememesi durumunda yerine gelecek ismin bu planı sürdürmek isteyip istemeyeceğinin belirsiz olduğunu ve bu nedenle Mısır’ın çekilme kararı aldığını belirtti.

Mısır’ın Arap NATO’su konusunda aldığı kararın, Cumhurbaşkanı Sisi’nin Washington ziyareti sırasında gerçekleştiğini söyleyen İmer, “ABD çekilme kararından haberdardı. Bu ise şunu gösterir; Washington yönetimi, Suudi Arabistan yönetiminin davranışlarından memnun değil. Özellikle Prens Muhammed bin Selman’ın Cemal Kaşıkçı Cinayeti’nden sonra takındığı tavır ve buna karşılık Amerikan Parlamentosu’nun Selman’a karşı gösterdiği tepkiden anlaşılacağı üzere ABD’nin Selman’dan desteğini çektiği görülüyor. Fakat ABD, bölgedeki çıkarları ve Rusya ve Çin’in bölgede bulunan varlığından rahatsızlık duymasından dolayı kurulacak organizasyonu destekleme yoluna gidiyor.” dedi.

Prof. Dr. Tayyar ARI (Uludağ Üniversitesi-Uluslararası İlişkiler)

Prof. Dr. Tayyar Arı, Arap Dünyası’ndaki ittifak çalışmalarının tarihin farklı dönemlerinde gerçekleştirilmeye çalışıldığını hatırlatarak, “Özellikle Soğuk Savaş döneminde ittifak yapma girişimleri olmuştur. Fakat yapılan ittifak girişimleri hiçbir zaman başarıya ulaşamamıştır. Çünkü her birleşme hareketinde bir ayrışma patlak vermiştir. Arap Dünyası’nda tarihin her döneminde yapılan ittifaklarda mutlaka ayrışma söz konusu olmuştur.” diye konuştu.

Günümüzde ittifak oluşturma çabalarının farklı bir seviyeye ulaştığını belirten Arı, “Arap NATO’su, İran’ın bölgedeki etkinliğine karşı yapılmış bir ittifaktır. Fakat, kendi içerisinde tutarlı bir yapıya sahip olmaması sebebiyle ülkeler arasında birtakım şüpheler mevcuttur. İsmi Arap NATO’su olarak belirtilse de Irak, Suriye ve İran gibi ülkeler ittifaka dahil değildir. Buradan da anlaşılacağı üzere; (tarihte olduğu gibi) yine planlanan bir ittifak vardır fakat beraberinde bir ayrışma da mevcuttur.” ifadelerini kullandı.

Mısır’ın ittifaktan çekilme sebebinin Arap NATO’sunun tutarlı olmamasından kaynaklandığını belirten Arı, “İttifaka dahil olan ülkeler içerisinde sorun yaşayan birçok ülke mevcut. Bunlardan biri de Katar’dır. ‘Katar Sorunu’ yıllardan beri çözülememiştir. Coğrafi açıdan küçük olmasından dolayı güvenliğini sağlama konusunda şüpheleri bulunmaktadır. Bunun haricinde ittifak ülkelerinin projeye ne kadar katkı sağlayacağı konusu da belirsizliğini korumaktadır.” şeklinde konuştu. Projenin amacının “İran tehdidini azaltmak” olduğunu vurgulayan Arı, ittifak ülkelerinin İran’ı karşılarına almak istemeyeceğini söyleyerek ülkelerin bu tür girişimlere sıcak bakmadıklarını ifade etti.

Arap NATO’suna destek verecek ülke sayısının giderek azalacağı öngörüsünde bulunan Arı, “Proje uzun süreli olmayacaktır. Mısır’la başlayan çekilme kararı, diğer ülkeler tarafından da en kısa sürede açıklanacaktır. ABD’nin İran’a karşı blok oluşturma çabasının ürünü olan Arap NATO’su, bölgede İsrail’in güvenliğini sağlamayı amaçlamaktadır. Fakat Mısır’ın dahil olmadığı bir proje bölgede hiçbir zaman başarıya ulaşamayacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

Prof. Dr. Mustafa Sıtkı BİLGİN (Yıldırım Beyazıt Üniversitesi-Uluslararası İlişkiler)

Prof. Dr. Mustafa Sıtkı Bilgin, Arap NATO’su düşüncesinin yeni bir fikir olmadığını ve ilk ortaya çıkışının Bağdat Paktı’na kadar uzandığını belirtti. Bağdat Paktı’nın 1955 yılında Türkiye liderliğinde kurulduğunu ve ABD’nin bu ittifaka maddi ve askeri destek sağladığını ifade eden Bilgin, “Arap NATO’su fikri ilk defa bu dönemde ortaya çıkmıştır. Pakta göre bütün Arapların, Türkiye’nin liderliğinde NATO’ya bağlanması konuşulmaktaydı. Fakat ABD’nin ve Batı’nın, o dönemde gerek İsrail meselesinde takındıkları çifte standart gerekse Ortadoğu’yu sömürme amacıyla takip ettikleri sömürgecilik politikaları nedeniyle Bağdat Paktı uzun ömürlü olmamıştır.” dedi. Suudi Arabistan liderliğinde tekrar kurulması planlanan Arap NATO’sunu 1950’lerdeki Arap NATO fikrinden ayıran tek özelliğin “lider ülkenin değişmesi” olduğunu ifade eden Bilgin, “Fikir babası Suudi Arabistan gibi görünse de ipler ABD’nin elinde bulunmaktadır. Dolayısıyla, geçmişteki pakt nasıl ki uzun ömürlü olmadıysa, günümüzdeki bölgesel dinamikler göz önünde bulundurulduğunda kurulacak ittifak da uzun ömürlü olmayacaktır.” sözlerini sarf etti.

Arap NATO’sunun başta Türkiye ve Rusya olmak üzere birçok ülkeye göz dağı verme amacını taşıdığını söyleyen Bilgin, “Oluşum, Türkiye’nin son dönemlerde ABD ile yaşadığı sorunlardan sonra uyguladığı denge politikasına karşı ve ABD’nin Ortadoğu’da ve Karadeniz’de Rusya’yı çevreleme politikası çerçevesinde gerçekleştirilen stratejik bir hamledir. Ancak oluşumun, bölgesel dinamikler açısından uygulanabilirliği bulunmamaktadır. Washington’ın İsrail yanlısı politikaları, başta bölge halkları olmak üzere Ortadoğu’daki dinamikleri rahatsız etmektedir ve bundan dolayı ittifakın gerçekleşmesi sadece bir hayaldir.” ifadesini kullandı.

Son olarak Bilgin, Suudi Arabistan başta olmak üzere ittifaka dahil olan ülkelerin hiçbir zaman bölgesel bir güç olarak varlık gösteremediğini ifade ederek, Arap NATO’sunun bölge ülkelerini İsrail’in ve ABD’nin politikaları etrafında birleştirme amacını taşıyan emperyalist bir oluşum olduğuna dikkat çekti.

Umut ARIK (Emekli Büyükelçi)

Emekli Büyükelçi Umut Arık, ABD’nin Arap NATO’sunu desteklemesindeki amacın “Arap Baharı’nı tekrarlama” düşüncesinden kaynaklandığını ifade ederek, “Cezayir, Libya ve Sudan’da yaşanan olaylar, Arap Baharı’nı tekrar yaşatmak için atılan adımların başında gelmektedir. Arap NATO’su bu yönüyle ABD’de gelecek yıl yapılacak olan seçimlerde tekrar aday olacak Donald Trump’ın dünya çapında liderlik görüntüsünü güçlendirmek amacıyla Arap Baharı’nı yenileme hareketi olarak öne çıkıyor.” dedi. Sözlerinin devamında Arık, Riyad’da gerçekleşen toplantının Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri’ni bir araya getirmeyi amaçladığını ve Donald Trump’ın Arap Ülkeleri’nin desteğini alabilmek için bu toplantıya ve projeye destek olduğunu söyledi.

Arık, Riyad’daki Arap NATO’su toplantısının bir yandan Trump’ın gelecek yıl yapılacak seçimlerde Arap Dünyası ve Ortadoğu’daki elini kuvvetlendirme, diğer yandan ise Suudi Arabistan’daki iç çekişmelere yön verme ve Prens Selman’ın zayıflayan otoritesini güçlendirme amaçlarını taşıdığını ifade etti. Ayrıca İsrail’in güvenliğini sağlayabilmenin yolunun Arap Ülkeleri’nin desteğini almaktan geçtiğini belirten Emekli Büyükelçi, ABD’nin kendi çıkarları doğrultusunda bu projeye dahil olmak zorunda kaldığını söyledi.

Mısır’ın ittifaktan çekilme kararının ülke içerisindeki Amerikan karşıtlığından kaynaklandığına dikkat çeken Arık, “Gerek iç politikada gerekse dış politikada gücünü kaybetmeye başlayan Trump’ın güçlenmesine zemin teşkil etmek üzere yapılmış bir hamle olarak Arap NATO’su anlayışı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Ayrıca bu oluşum, İsrail’de ortaya çıkan gelişmelere Arap Dünyası’ndan destek sağlamayı amaçlayan bir kulüpleşme anlayışı olarak da yorumlanabilir.” dedi.

Arap NATO’sunun uzun ömürlü olmayacağını söyleyen Emekli Büyükelçi, “Mısır’ın ittifaktan çekilmesi, oluşumun gücünü azaltmıştır. Arap Baharı’nın yenilenmesi amacıyla kurulması hedeflenen bu proje, başarısızlığa uğramaya mahkûm; şimdiden ölü doğmuş bir projedir.” değerlendirmesinde bulundu.

Öğr. Gör. Ceyhun ÇİÇEKÇİ (Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi-Uluslararası İlişkiler)

Öğr. Gör. Ceyhun Çiçekçi, Arap NATO’su olarak adlandırılan Stratejik Ortadoğu Paktı’nın yeni bir girişim olmadığına dikkat çekerek, bu projenin Ortadoğu’da Soğuk Savaş rüzgarlarının sertleştiği bir atmosferde ortaya atılmış birtakım planların devamı niteliğinde olduğunu belirtti. Çiçekçi, “Soğuk Savaş döneminde Bağdat Paktı’yla hayata geçirilen bölgesel ittifak, Sovyetler Birliği’nin Kenar Kuşak (rimland) şeridinde çevrelenmesini hedefliyordu. Kısacası, bölge devletlerini ortak tehdit algısı üzerinden bir araya getiren nokta, Sovyetler Birliği’nin bölgeye dahil olma ihtimaliydi.” diye konuştu. Sovyet yayılmacılığının hem jeostratejik hem de ideolojik bir tehdit olarak algılandığını söyleyen Çiçekçi, “Irak’taki Haşimi Hanedanı’nın bir askeri darbeyle sona ermesi, bu ittifakı zayıflatmıştır. Her ne kadar bahsi geçen askeri ittifaklar/paktlar uzun vadeli olamamışsa da transatlantik perspektif, bölgesel güvenliğin ancak bir bölgesel organizasyon tarafından sağlanabileceğine yönelik kemikleşmiş modern anlayışı Ortadoğu’da da mütemadiyen gerçekleştirmeye başladı.” diye konuştu.

Çiçekçi, “1981 yılında kurulan Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), İran’dan kaynaklanan rejim güvenliğine yönelik tehdit algılarını dindirmek, İran karşıtı bir blok siyaseti kurgulamak ve nihayetinde devrimci İran rejimini bölgesel düzeyde sınırlamak hedefiyle oluşturulmuştu. Lakin KİK de benzer bir akıbete uğrayarak kâğıt üzerinde varlığını sürdüren ve zaman zaman Suudilerin referans verdiği âtıl bir enstrümana dönüştü.” ifadelerini kullandı.

Arap NATO’sunun modern benzerleriyle kıyaslanmasının büyük bir hata olacağını belirten Çiçekçi, “Kurumsallaşan bir askeri ittifak olarak NATO örneği, her fırsatta dile getirilerek Ortadoğu’daki Arap devlet elitlerine önerilse de benzer bir yapılanmayı bölgede inşa etmek pek çok açıdan problematik bir muhteva sunar. Örneğin, NATO’nun ortak bir tehdide binaen inşa edilmiş askeri bir ittifak olmasının ötesinde liberal demokratik nitelikler üzerinden politik bir hüviyet kazandığını da biliyoruz. Bir diğer ifadeyle NATO, belirgin bir dünya görüşünün de dışa vurumudur. Salt bu niteliği dahi Ortadoğu devletlerinin üzerinden ortak bir payda yaratacakları politik bir perspektife ihtiyaçları olduğunu gösteriyor.” yorumunda bulundu.

Halihazırda böylesi bir gelişmenin mümkün olmadığını ifade eden Çiçekçi, Arap devletleri arasında on yıllardır devam eden bölgesel liderlik eksenindeki rekabetin söz konusu birlikteliğe zarar verecek bir oluşum olduğunu vurguladı. Özellikle Mısır’ın bölgede etkinlik kuran küresel güçlerle ilişkilerini geliştirmeye çalıştığına dikkat çeken Çiçekçi, “Her ne kadar ABD-İsrail eksenine sabitlenmiş bir politik ajandaya sahip görünse de Mısır, bölgesel düzeydeki gelişmeleri farklı perspektiflerden değerlendirebilmektedir. Arap Dünyası’nın bir dönemine damga vuran Nasır’ın liderliği, Mısır’ın bölgesel oluşumlarda öne çıkma isteğini kamçılamaktadır. Bu bağlamda, Suudilerin ön planda olduğu bir yapılanma, ‘devrimci bir cumhuriyet’ mirasıyla hareket eden görece sivil-medeni ölçüleri yakalayabilmiş Mısırlı elitlerin işine gelmeyebilir.” sözlerini kaydetti.

Özge ELETEK
Özge ELETEK
Özge Eletek 1999 yılında İzmir’de doğdu. İlk ve orta öğretim hayatını İzmir’de tamamlayan Eletek, 2021 yılında Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Çeşitli düşünce kuruluşlarında birçok konferans ve seminere katılan Eletek, Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’ndeki stajını sürdürmektedir. Halihazırda Dokuz Eylül Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimini sürdürmektedir.