İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları devam ederken yaşanan son gelişmeler Tel Aviv yönetimini sıkıntıya soktu. İsrail savaş uçaklarının “güvenlik” gerekçesiyle Gazze’yi vurması ve buna karşılık Filistinli direniş grubu Hamas’ın düzenlediği roketli hava saldırısı, Mısır’ın arabuluculuğuyla ilan edilen ateşkesle şimdilik sona erdi. Ancak “Demir Kubbe” olarak adlandırılan İsrail hava savunma sistemlerinin Gazze tarafından atılan 370 roketten yalnızca 100’ünü imha etmesi, Tel Aviv’de beklenmedik bir tedirginliğe yol açtı.
Bu bağlamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), İsrail’in Filistin saldırısı sonucunda aldığı beklenmedik karşılığın taraflar açısından ne anlama geldiğini tartışmaya açarak alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinin görüşlerini dikkatlerinize sunmaktadır.
Öğr. Gör. Ceyhun ÇİÇEKÇİ (Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi)
Öğr. Gör. Ceyhun Çiçekçi, Hamas ve diğer Filistinli grupların İsrail’in yerleşim yerlerine “yapabildikleri” füze saldırılarının aslında çok şey anlattığını söyledi. Bu bağlamda Filistinli grupların ilk olarak Tel Aviv’in caydırıcılığını zayıflattıklarından bahseden Çiçekçi, “Demir Kubbe” ismi verilen hava savunma sisteminin yetersiz kalmasıyla söz konusu ülkenin “dokunulabilir” bir hale geldiğini kaydetti. Çiçekçi, bunun yanında Filistinli grupların sahip oldukları mühimmatın miktarına, kalitesine ve bunları kullanabilme yeteneklerine de dikkat çekerek “Bir video kaydıyla dolaşıma sokulan görüntülerde, İsrail askerlerini taşıyan otobüse yönelik yapılan füze saldırısı görülüyor. Bu, Filistinli grupların ‘pinpoint strike’, yani ‘nokta atışı saldırı’ kapasitelerini gösterebilmesi açısından önemlidir.” ifadelerini kullandı.
İsrail Savunma Bakanı Avigdor Lieberman’ın istifasının da söz konusu saldırıların bir “başarısı” olarak okunabileceğini ifade eden Çiçekçi, “Nihayetinde Filistinli gruplar, sahip oldukları vuruş kapasitesiyle İsrail’i aciz ve savunmasız bırakmış, özellikle güneyde bulunan yerleşim yerlerini füze yağmuruna tutmuş ve koalisyon hükümetini de dağılmanın eşiğine getirmiştir.” diye konuştu. Son olarak Çiçekçi, erken seçim söylentilerinin gündeme gelmesini, Filistinli grupların İsrail siyasetindeki etki gücüne dair bir gösterge olduğunu vurguladı.
Dr. Öğr. Üyesi Nuri YEŞİLYURT (Ankara Üniversitesi-Uluslararası İlişkiler)
Dr. Öğr. Üyesi Nuri Yeşilyurt, söz konusu saldırıların Gazze’yle ilgili uzun vadeli ateşkesin görüşüldüğü ve ilerleme sağlandığı bir aşamada patlak verdiğini hatırlatarak son olayın İsrail’in Gazze’de her zaman yaptığı casusluk faaliyetlerden biri olduğunu söyledi. İsrail’in Gazze’ye sızması sonucu çıkan çatışmada Hamas’ın da yüzlerce roket atarak ciddi bir karşılık verdiğini ve nihayetinde geçici bir ateşkes sağlanabildiğini belirten Yeşilyurt, “İsrail içinde ‘Hamas’a ödün verildi ve teslim olundu’ diye bir karşı çıkış oldu. Bunun sonunda Liberman istifa etti. Fakat daha sonra İsrail Eğitim Bakanı Naftali Bennett, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya karşı benzer bir tehditte bulunarak savunma bakanlığını istedi. Ama İsrail Başbakanı usta bir siyasetçi taktiğiyle durumu tersine çevirmesini bildi ve Bennett’i de geri adım atmaya zorladı.” sözlerini sarf etti. Yeşilyurt, Netanyahu’nun bir yandan Hamas’la ateşkes ve müzakere sürecini yürütmeye çalışırken diğer yandan da içeride aşırı sağcılara karşı hükümeti ayakta tutmaya çabaladığının altını çizerek İsrail Başbakanı’nın kendi siyasi geleceği için olası bir uzun vadeli ateşkes planına önem verdiğini ifade etti.
İki taraf arasında son yaşanan olayların Netanyahu hükümetini zayıflattığını, Hamas’ı güçlendirdiğini ve üstelik de Hamas’ın Gazze’deki diğer direniş unsurlarına da bir mesaj verdiğini vurgulayan Yeşilyurt, “Netanyahu ilk şoku atlatmış gibi duruyor. Şu an hükümet krizi çıkabilme ihtimaline karşı kırılgan bir denge söz konusudur. Önümüzdeki süreçte İsrail’in istihbarat faaliyetlerinin sona ermesi beklenemez. Ancak uzun vadeli bir ateşkese olumlu bakıldığı ifade edilebilir.” sözlerini kaydetti.
Dr. Levent Ersin ORALLI (ANKASAM Uluslararası Hukuk Danışmanı)
Dr. Levent Ersin Orallı, İsrail’in son saldırılarıyla Filistin topraklarının bir açık hava hapishanesine dönüştüğünü vurgulayarak iki devletli bir çözüm dışında ortaya konulan tüm modellerin uluslararası hukuka ve insan haklarına aykırı olduğu söyledi. Orallı, “İsrail’in ‘irredantist’ tutumunun iki devletli bir çözüm sürecini sabote ettiği gerçeğinin yanında, Hamas’ın vermiş olduğu karşılığı ‘meşru müdafaa’ çerçevesinde ele alma girişimleri de hukuksal açıdan uluslararası platformda anlamını tamamen yitirmiştir.” ifadesinde bulunarak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) meşru müdafaa halini nasıl tanımladığını hatırlattı: “Kendisinin veya bir başkasının hayatına yönelmiş hukuka aykırı bir güç kullanımına karşı, tehlike derecesiyle orantılı bir biçimde korumak amacıyla makul bir şekilde davranan kimsenin eylemi hukuka uygundur.” dedi.
Bu bağlamda UCM statüsüne göre bir meşru müdafaadan söz edebilmek için, saldırının haksız olması, bir hakka yönelik olması, halen bulunması, savunmada zorunluluk bulunması, savunma hareketinin saldırgana yönelmesi ve savunma ile saldırı arasında orantının bulunması gerektiğine dikkat çeken Orallı, “İşte bu noktada İsrail’in tezlerinin tamamı hukuksal açıdan boşluğa düşmüştür. Önce uluslararası toplum ardından da uluslararası yargı organlarınca yapılması gereken daha uzun bir süre beklemek ve bölgede yaşanan trajediye seyirci kalmak değildir. Bu durum, yaşananlara çanak tutmak anlamına gelecektir.” sözlerini kaydetti.
Uluç ÖZÜLKER (Emekli Büyükelçi)
Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, İsrail saldırısı sonucu Filistin’in roketlerle karşılık vermesi olayının Tel Aviv için bir yenilgi olarak değerlendirilemeyeceğini, ancak Netanyahu’nun ciddi bir sıkıntı yaşadığını dile getirdi. Liberman’ın Gazze’ye ve Hamas’a karşı verilen tepkiyi yetersiz bularak istifa etmesinin koalisyon hükümetini zor durumda bıraktığını belirten Özülker, “Bir noktada Mısır arabuluculuk yaptı ve Hamas’la İsrail arasında bir ateşkes ilan edildi. Dolayısıyla karşılıklı olarak bir güç gösterisine girildi ve akabinde bir sükûnet gerçekleşti. Ama nihayetinde gelişmelerin bu şekilde sonlanması mümkün değildir.” dedi. Özülker, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın da gelişmeler karşısında etkili olmadığını vurgulayarak “Netanyahu iktidarda kaldığı müddetçe Filistin meselesinin olumlu şekilde sonuçlanmayacağını” kaydetti.
Hamas’ın Hizbullah’tan destek aldığını ve bu desteğin arkasında da İran olduğunu vurgulayan Özülker, “İsrail, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İran’ın tutumları arasında ciddi farklılıklar var. Tahran, ciddi bir füze saldırısında bulunulabilecek ölçüde Hamas’a yardımda bulunmaktaydı. Bu gelişmeyle de İran’ın bu desteğinde ne kadar ileri gidebileceği ortaya çıkmıştır.” diye konuştu. Özülker, daha ileri bir teknoloji ve beklenmedik ölçüde bir saldırıyla karşılaştığı için İsrail hava savunma sistemlerinin etkili olamadığını, buna rağmen verilen zararın çok üst düzey olmadığını dile getirerek yine de İsrail’in böyle bir saldırıyla uzun süredir karşılaşmadığına dikkat çekti. Özülker, “ABD, İsrail’e sonsuz bir destek veriyor. İlerleyen dönemde de İsrail’in benzer saldırılar yapmaması bu bağlamda düşük bir ihtimaldir.” açıklamasında bulundu.
İrfan SAPMAZ (CNN Türk Haber Koordinatörü)
İrfan Sapmaz, “Demir Kubbe” olarak adlandırılan İsrail’in hava savunma sistemlerinin %20 oranında çalıştığını ve bu durumun Tel Aviv adına Liberman’ın istifasına kadar giden ciddi bir sıkıntıya neden olduğunu kaydetti. Ancak İsrail’in bölgede güçlü bir devlet olduğunu ve söz konusu olay karşısında “İsrail yenildi.” ifadesinin doğru olmayacağını söyleyen Sapmaz, “Gazze halkının çeşitli ülkelerden füze desteği aldığına dair iddialar karşısında Tel Aviv, bunların önünü kesecek bir şey yapamıyor. İsrail hava savunma sistemleri de bir işe yaramadı. Süreç bu bağlamda düşünüldüğünde Hamas’ın bir başarı elde ettiği söylenebilir.” açıklamasında bulundu. Sapmaz, Gazze’nin önemli sıkıntılar yaşadığına dikkat çekerek Hizbullah’ın Gazze’yi ve İran’ın da Hizbullah’ı desteklediğini ve bundan sonra da desteklemeye devam edeceğini belirtti.
Diğer yandan İsrail’in “6 milyon Yahudi, 300 milyonluk Arap toplumunun tehdidi altındadır. Biz bu yüzden silahlanmaya devam edeceğiz.” sözleriyle dünya kamuoyunu etkilemeye ve kendilerini haklı çıkarmaya çalıştığını belirten Sapmaz, Tel Aviv’in kendisine yönelik saldırıların sürdüğüne dair bir algı yaratmaya çalıştığını vurguladı.