Birleşmiş Milletler, Yemen’de yaklaşık dört yıldır süren iç savaşın sona ermesi için çabalarını sürdürüyor. Yemen hükümeti ve Husiler arasında barışın tesisi için 2015 ve 2016 yıllarında yapılan görüşmelerde somut bir çözüm sağlanamamış ve çatışmalar daha da derinleşmişti. Söz konusu barış arayışları kapsamında Birleşmiş Milletler (BM), 7 Aralık 2018 tarihinde İsveç’in başkenti Stockholm’de 10 gün sürecek yeni bir müzakere süreci başlattı. Görüşmelerin ilk aşamasında taraflar, esirlerin takası noktasında uzlaşmaya varırken Hudeyde’de ateşkesin sağlanması konusunda henüz bir ilerleme kaydedilemedi.
Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), büyük insanlık dramına sahne olan Yemen’de yaşanan gelişmeleri değerlendirmek ve barış görüşmelerinin geleceğini ele almak üzere alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinin görüşlerini dikkatlerinize sunmaktadır.
Prof. Dr. Alemdar YALÇIN (Gazi Üniversitesi)
Prof. Dr. Alemdar Yalçın, Yemen’deki olayların tarihsel arka planını hatırlattı ve Osmanlı Devleti’nin gerilemeye başlamasıyla 3. Selim’den itibaren büyük devletlerin Yemen üzerinde sistematik olarak proje geliştirdiklerini dile getirdi. Bunun sebeplerinden birinin Süveyş Kanalı’nın Hint Okyanusu’na açılmasıyla birlikte bölgenin stratejik hale gelmesi olduğunu kaydeden Yalçın, “Önce Portekizli gemiciler sonrada İngiltere ve Fransa bölgede faaliyet göstermeye başladı ve Suriye’deki Zeydileri Osmanlı’ya karşı kışkırttılar. Özellikle Sultan II. Abdülhamid döneminde bu sorun büyüyerek 1903 yılında yenilgiyle sonuçlanan büyük bir facia yaşanmıştır. Böylelikle Fransa ve İngiltere, Hint Okyanusu’na açılan stratejik kapıyı kontrol altına aldı.” sözlerini kaydetti.
Yalçın son zamanlarda İran’ın o bölgedeki Zeydiler üzerinde etkinlik kurmaya başladığını, ayrıca Hürmüz Boğazı ile Süveyş Kanalı’na giden yolların Tahran’ın kontrolüne geçtiğini belirtti. Bunun üzerine koalisyon güçleri denilen Avrupalı unsurların bölgede bir Alevi-Sünni kavgası gibi görünen insanlık faciasını ortaya çıkardıklarını vurgulayan Yalçın, “Temel nokta Hint Okyanusu’ndaki stratejik çıkarlardır. Sivil ölümler ve açlık, ülkelerin umurlarında değildir. İnsancıl hareket ediyor gibi görünseler de silah sağlayan ve Suudi askeri birliklerini eğitenler Batılı güçlerdir. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İsrail özellikle de İran’ı yıkmak için açık bir şekilde Suudi Arabistan’la stratejik bir partner olarak hareket etmektedirler.” dedi ve İran’ın mezhep üzerinden bir siyaset yürütmediği takdirde Yemen’de barışın sağlanabileceğini sözlerine ekledi. Ayrıca bölgede Fransa, İngiltere ve Avrupa’nın farklı çıkarları olduğunun altını çizen Yalçın, söz konusu kavgaların ve çatışmaların sebebi olarak Batılıları gösterdi: “Terörü önleme bahanesiyle bölgede asker bulunduruyorlar ama bir yandan da el altından terörü teşvik ediyorlar.” diyerek “İslam coğrafyası güçlü olmadığı sürece bu oyunlar sürekli oynanacaktır.” ifadesinde bulundu.
Dr. Levent Ersin ORALLI (ANKASAM Uluslararası Hukuk Danışmanı)
Dr. Levent Ersin Orallı, Yemen’de yaklaşık dört yıldır devam eden iç savaşın taraflarının iki yıllık bir sürenin ardından Stockholm’de bir araya gelmesini olumlu bir adım olarak değerlendirdi. Orallı, “Yemen hükümet temsilcileri ile Husiler’in birbiriyle örtüşen taleplerinin masaya yatırılabileceği zeminin bir türlü oluşturulamadığından hareketle, ikili temas olmaksızın aracılar vasıtasıyla yönetilecek bu diplomatik girişimden topyekûn bir ateşkes sürecine ulaşılmasının beklenmesi şüphesiz gerçekçi olmayacaktır.” sözlerini kaydederek özellikle karşılıklı olarak beklentinin oluştuğu ilaç ve gıda yardımı konusundaki uluslararası irtibatın kuvvetlendirilmesinin önemli olduğunu dile getirdi. Söz konusu zirveden önce hükümete destek veren Arap devletleri koalisyonunda Suudi Arabistan’ın etki sahasının daralacağını ve bölgede uluslararası farkındalığın ön plana çıkacağı temennisinin önemli bir beklentiye işaret ettiğini kaydeden Orallı, insani yardımların ve yumuşak politika sahasının bir sınava tabi tutulacağını söyledi. Orallı, “ABD’nin Suudi Arabistan’a ilişkin tavrının görüşmelerde asli bir unsur oluşturacak şekilde masada yer almasını beklemek ve kalıcı bir hukuksal zeminin oluşması ihtimali bundan sonraki diplomatik girişimlere ertelenecektir.” ifadesinde bulundu.
Dr. Fatma Anıl ÖZTOP (ANKASAM Kriz Yönetimi Danışmanı)
Dr. Fatma Anıl Öztop, Yemen’de koalisyon güçlerinin bölgeye müdahale etmesinden sonra özellikle çocuklar ve kadınlar üzerinde temel gıda ürünlerinin bir silah olarak kullanılmaya başlandığını ifade ederek sivil halkta oluşan yıkımın raporlarda ortaya çıktığını dile getirdi. BM kapsamındaki görüşmeleri çok samimi bulmadığını belirten Öztop, “Üç yıldır süren çatışmalar neticesinde 12 binden fazla sivil insanın öldüğü raporlara yansıyor. Açlık ve kolera söz konusu. Gıda temininin önü kesildi. Bu da BM’nin öngördüğü ve sözleşmesinde yer alan insan hakları ve benzeri değerlerin hiçbiriyle bağdaşmıyor.” sözlerini kaydetti. Öztop, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Yemen’in Aden bölgesinde suikastler düzenlendiğini hatırlattı ve özellikle Yemen’in bölünmesini istemeyen kişilere ve kanaat önderlerine karşı çeşitli faili meçhul cinayetlerin gerçekleştiğini ifade ederek Abu Dabi’nin Yemen’in “Güney Yemen” olarak ayrılmasını istediğini söyledi.
ABD, İngiltere ve Fransa’nın iç savaşa destek veren ülkelerle milyarlarca dolarlık silah anlaşmaları olduğunu belirten Öztop, “Burada kriz durdurulmak isteniyorsa söz konusu ülkelerin koalisyon güçleriyle arasındaki mesafeyi daha net çizmesi gerekiyor. Bu bağlamda devletler silah satışlarını durdurmadığı ve bu kapsamda tedbirler almadığı müddetçe BM toplantılarında ciddi bir sonuç çıkacağını düşünmüyorum.” dedi. Ayrıca Öztop, G20 Zirvesi’ne katılan aktörlerin tutumları değerlendirildiğinde, iç savaşa destek veren ülkelerin diğer ülkelerle olan ilişkilerinin olumlu düzeyde ilerlediğini kaydetti ve insani boyutlarda yıkımın önüne geçilmesi için bu ülkelerin koalisyon güçlerine ciddi yaptırımlar uygulaması gerektiğine dikkat çekti. Uluslararası kamuoyunun ve özellikle de BM’de karar alıcı ülkelerin sınıfta kaldığını dile getiren Öztop, “Çıkar odaklı hareket ettikleri için bu toplantının zoraki olduğunu düşünüyorum” dedi ve somut bir çözüm önerisinin geliştirileceğine inanmadığını sözlerine ekledi.
Uluç ÖZÜLKER (Emekli Büyükelçi)
Uluç Özülker, Yemen’deki çatışmaların önlenmesi için öncelikle ABD’nin tutum değiştirmesi gerektiğinin altını çizdi. Washington yönetiminin Suudi Arabistan’ı İran’a karşı bir koz olarak kullandığını belirten Özülker, iç savaşın Husilerle devlet güçleri, yani Suudi Arabistan-İran çatışması olduğunu söyledi ve BM’de yapılan toplantıların çok önem taşımadığını kaydetti. Özülker hem Suudi Arabistan’da hem de İran’da çift yönlü bir baskı oluşturulmasının önemini vurgulayarak Husilerin devletle olan ilişkilerinde silah bırakması ve iki taraflı bir ateşkesin ilan edilmesi gerektiğini dile getirdi. Riyad’ın bu konuda Beyaz Saray’ın desteğini aradığını belirten Özülker, Trump’ın Yemen konusunda Suudi Arabistan’a ikazlarda bulunduğunu ancak ilişkileri doğrudan zapturapt alma noktasına getirmediğini söyledi. Özülker, ABD’de Kaşıkçı Cinayeti dahil olmak üzere Trump’ın aleyhine politikalar geliştirilmesi noktasında her geçen gün biraz daha sıkıştırıldığını kaydetti.
Diğer yandan Özülker, BM’nin bu zamana kadar el atıp da çözmeyi başardığı bir konu olmadığını hatırlatarak “Dolayısıyla ABD’nin Suudi Arabistan’a silah sattığı da biliniyor. Washington’un Riyad’ın geri adım atmasını ve ateşkesi kabul etmesini sağlayacak ortamı yaratması lazım. Ayrıca İran’ın da geri adım atarak daha değişik boyutta bir politika izlemesi lazım. Ancak bunun yapılabilirliğini pek mümkün görmüyorum. ABD’nin İran politikası bu şekilde devam ettiği ve Körfez’in de bu amaç doğrultusunda organize edildiği sürece Yemen’de Veliaht Prens’in geri adım atması söz konusu değildir.” açıklamasında bulundu.
İrfan SAPMAZ (CNN Türk Haber Koordinatörü)
İrfan Sapmaz, Yemen’de yaşanan krizin yüzyılın en büyük krizi olarak bilindiğine dikkat çekerek binlerce çocuğun hayatını kaybettiğini ve 12-13 milyon sivilin de açlıkla mücadele ettiğini dile getirdi. BM arabuluculuğunda düzenlenen toplantının zamanlamasının manidar olduğunu ifade eden Sapmaz, “Suudi Arabistan başka ülkelerle birlikte baskılarını arttırıp Yemen’de bombalamaları sürdürüyordu. Ama şu anda kendi üzerinde özellikle Kaşıkçı Cinayeti konusunda büyük bir baskı var. Muhammed bin Selman kendisine yönelik suçlamalar karşısında işin içinden çıkamıyor. Bu bağlamda Suudi kraliyet ailesi çok sıkıntılı bir dönem yaşıyor. Suudi yönetimin özellikle Kaşıkçı konusundaki baskıları azaltmak için bu görüşmelere yeşil ışık yaktığını düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu. Sapmaz, Trump’ın Selman’a Kaşıkçı konusunda arka çıktığını ve o yüzden BM’nin böyle bir girişimde bulunduğunu belirtti. Kraliyet ailesi üzerindeki Kaşıkçı baskısı nedeniyle Suudilerin Yemen krizinin çözümlenmesi konusunda daha istekli olacağını belirten Sapmaz, yine de bugün barış anlaşması yapılsa bile çatışmalarda verilen kaybın telafi edilemeyeceğini vurguladı.
Son olarak Sapmaz, İran’ın Husilere silah yardımı yaptığı gerekçesiyle Suudi Arabistan’ın İran’ı hedef gösterdiğini belirterek “İran da geri adım atmıyor. Bu anlamda ateşkesin de işe yarayacağını düşünmüyorum” ifadelerini kullandı.