Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) başkanlık seçimleri yaklaşırken, seçimlerin Amerikan dış politikasını ne yönde şekillendireceği, değişimler olup olmayacağı tüm dünya tarafından merak edilmektedir. Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’ne (ANKASAM) değerlendirmelerde bulunan uzmanlar, Amerikan dış politikasında Harris’in Biden döneminin devamı niteliğinde bir politika izleyeceğini düşünürken, Trump’ın kazanması halinde dış politikada değişimler yaşanmasını öngörmektedirler. Buradan hareketle ANKASAM, Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Sait DİLEK veKapadokya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuğrul Keskin’den almış olduğu görüşleri dikkatinize sunmaktadır.
Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Sait DİLEK: Cumhuriyetçilerin adayı Trump ile Demokratların adayı Harris daha önceki Amerikan yönetimlerinin ana bileşenleri olmalarından dolayı deneyimlenmiş siyasi figürler olarak göze çarpmaktadır.
Dünyadaki konjonktürel değişimlere değinen Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Sait Dilek, “Rusya-Ukrayna Savaşı, İsrail’in saldırgan tavırları gibi makro sorunlar; uluslararası örgütlerin ve uluslararası hukukun işlevselliğinin tartışılmasına ve küresel bir savaş riskine dair endişelerin yükselmesine neden olmaktadır. Bu nedenle dünya kamuoyu, 5 Kasım 2024’te gerçekleşecek ABD Başkanlık seçimlerini yakından izleyip yeni dönemin dış politikaya yansımalarının neler olacağı sorusuna cevaplar aramaktadır.” diye konuştu.
Dilek, “Cumhuriyetçilerin adayı Trump ile Demokratların adayı Harris daha önceki Amerikan yönetimlerinin ana bileşenleri olmalarından dolayı deneyimlenmiş siyasi figürler olarak göze çarpmaktadır. Ancak değişim sloganıyla hareket eden Trump’ın öngörülemez bir siyasi bir kişilik olmasından dolayı Başkan seçildiği takdirde hem içte hem de dışta radikal kararlar alıp almayacağı konusunda kamuoyunca bir konsensüs söz konusu değildir. Trump’ın, ilk dönemine benzer bir şekilde özellikle İsrail ve İran konusunda tarafgir bir siyaset izlemesi beklenmektedir.” ifadelerini kullandı.
Sözlerinin devamında Dilek, “Diğer temel dış politika konularında ise Demokratlardan çok daha farklı bir dış politika yaklaşımı sergilemesi olasıdır. Şöyle ki, 2016-2020 yılları arasında ABD Başkanlık görevini yürüten Trump, Amerikan dış siyasetinde Demokratların ‘liberal’ olarak adlandırdıkları yaklaşımlardan büyük ölçüde farklı bir strateji izlemiştir. Örneğin Trump, Küba ve İran açılımlarını sonlandırıp İsrail’in Ortadoğu coğrafyasında daha agresif davranmasına neden olan adımların temellerini atmıştır. Amerikan çıkarlarını en üst düzeye taşımaya çalışan Trump, ‘Önce Amerika’ sloganıyla bir taraftan Avrupalı müttefikleriyle yürüttüğü Trans-Atlantik ilişkileri kırılgan hale getirirken, diğer taraftan Çin’in yükselen iktisadi ve teknolojik gücünü engelleyebilmek için ek gümrük vergileri uygulamaktan kaçınmamıştır. Rusya ile ilişkileri normalleştirme çabaları ise kendisi hakkında açılan Mueller soruşturması nedeniyle sekteye uğramıştır.” yorumunu yaptı.
Ayrıca Dilek, “Demokratların başkan adayı Kamala Harris ise Biden yönetimindeki ikinci kritik görev olan başkan yardımcılığını dört yıl boyunca yürütmüştür. Bu nedenle daha öngörülebilir bir lider olan Harris’in Biden döneminin dış politika kodlarını büyük ölçüde takip edip küçük ölçekli değişikliklerle süreklilik vurgusu yapacağı kuvvetle muhtemeldir. Örneğin Harris yönetiminin, Ukrayna’nın Rusya’ya karşı direnişine kuvvetli bir tonda destek vermeye devam edeceği ve Çin’in yükselişine karşı Asya-Pasifik’te dengeleme stratejisi üzerinden ittifakları derinleştirmeye odaklanacağı beklenmektedir. Ayrıca Harris yönetimi iktidara geldiği takdirde, Biden döneminde olduğu gibi NATO ve AB ikilisiyle çıkarlarını uzlaştırmaya devam edeceği ve Ortadoğu politikasında ise öncelikle İsrail’in güvenliğini sağlamaya yöneleceği çeşitli mahfillerce dile getirilmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.
Kapadokya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuğrul KESKİN: Amerika’nın dış politikasının ne olacağı konusunda, bilhassa Trump kazanırsa ne olacağı konusunda, dünyada bir soru işareti var.
Amerikan dış politikasındaki önemli unsurların altını çizen Kapadokya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuğrul Keskin, “Harris kazanırsa Amerika’nın dış politikasının ne olacağı konusunda, bilhassa Trump kazanırsa ne olacağı konusunda dünyada bir soru işareti var. Buna Ortadoğu’daki ülkeler, Çin, Avrupa da dahildir. Ukrayna Savaşı dolayısıyla Avrupa, Trump’ın kazanmasından rahatsız. Çünkü İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan liberal dünya düzeni belli ölçütler içinde 1990’larda ortaya çıkan teknoloji devrimi sonrası biz şu an farklı bir dünyanın başlangıcının sınırlarındayız. Dünyadaki birçok siyasi aktör bir önceki dünyaya ait, buna Harris ve Trump da dahil. Bu bağlamda Amerikan dış politikasını anlayabilmek için ilk önce Amerikan toplumunu, Amerikan toplumundaki değişimi, Amerikan toplumundaki ekonomisindeki, kültüründeki, siyasetindeki değişim ve dönüşümleri de iyi algılamak gerekiyor.” diye konuştu.
Konuyu örneklendiren Keskin, “Yani ekonomideki değişim, Amerikan kültürünü ve siyasetini de değiştirdi. Trump’ın bu kadar güçlü olmasının nedenlerinden biri de budur. Çünkü Trump artık orta sınıf olarak adlandırılan Amerika’daki bu insanların, beyazların, genelde kırsal kesimde yaşayan insanların sözcüsü, yani kırsal kesimde yasayan işini kaybetmiş, küreselleşmeden negatif olarak etkilenmiş kesimler için yeni bir umut kaynağı. MAGA Movement dedikleri, Büyük MAGA Hareketi, Trump’ı destekleyen hareketin nerelerde güçlü olduğunu görüyoruz: Genelde kırsal kesimlerde. Bu insanlar, küreselleşmeden teknoloji şirketlerinden ve Amerika’daki şirketlerin diğer ülkelere ucuz işçi gücü dolayısıyla yatırım yapmasından etkilendiler.” değerlendirmesini yaptı.
Trump’ın bu denli güçlenmesinin arka planında yatan gerçekleri yorumlayan Keskin, “Alttan bir hareket geliyor. Bir sosyal hareket. Ve gruplar ‘ben niye savaşıyorum, niye Ukrayna’ya 100 milyar dolar para ödüyorum’ diyor. Yani Amerika’daki insanların %12.2’sinin sağlık sigortası yok, büyük bir rakam ve işsizlik varken diyor, orta sınıf çökmüş, İnsanlar kiralarını ödeyemiyorlar. Böyle bir ekonomik bunalım da var Amerika’da, her ne kadar söylenmese bile. Bunun sonucu Trump giderek güçlendi. Yani Trump’ı destekleyen insanlara bakacak olursanız onun grubuna Başkan yardımcısı olarak seçtiği J.D. Vance da dahil olmak üzere kırsal kesimden gelen insanlar. J.D. Vance’ın kendi sözü de var. ‘Biz niye Ukrayna’ya para ödüyoruz ki’ diyor. ‘Niye oraya gittik’ diyor. Yani Amerikalılar bu soruları sormaya başladılar. Bunu soranlar normal Amerikan vatandaşları.” ifadelerini kullandı.
Olası bir Harris yönetiminde Amerikan dış politikasının değişip değişmeyeceğini değerlendiren Keskin, “Harris gelirse değişmez. Harris gelirse bu politika devam eder. Harris ve Walz’ın Amerika’nın dış politikasını değiştirmek için gücü veya isteği olduğunu zannetmiyorum. Onlar, genelde büyük şirketlerin, New York’taki CFR yani Dış İlişkiler Konseyi, Soğuk Savaş döneminde kurulmuş düşünce kuruluşları ve Soğuk Savaş döneminde yetişmiş bürokratların veya siyasilerin bir yansıması olduğunu düşünüyorum. Ama kötü bir yansıma tabi bu. Bunlar, diğerleri gibi eski Amerikan bürokratları gibi zeki, akıllı, dünyayı tanıyan, bilen insanlar değil.” şeklinde konuştu.
ABD’deki siyasi atmosfere değinen Keskin, “Washington’da aslında bir bekleyiş var. Her şey durdu şu an. ABD Savunma Bakanlığı’nda, Dışişleri Bakanlığı’nda, Senato’da, Kongre’de. En önemli kurumlardan biri Amerika’da Amerikan Adalet Bakanlığı’dır. Amerikan Adalet Bakanlığı’nda da durdu. Çünkü Amerikan Adalet Bakanlığı hem başkanı, hem Kongre’yi, hem Senato’yu, hem orduyu, hem istihbaratı denetleyen tek kurum. Amerikan Adalet Bakanlığı aslında buradaki kurumların temelini oluşturuyor. Trump’ın gelme ihtimali var. Bu yüzden Trump’ın geleceğini anlayan bir grup yavaş yavaş ayrılmaya başladı. Washington’da bir bekleme var. Amerikan dış politikasında da büyük değişimler olacak gibi.” değerlendirmesini yaptı.
Son olarak Amerikan toplumundaki değişim ve yeni dünya düzeniyle ilgili tespitlerde bulunan Keskin, “Son 40 yılda Amerikan toplumu ve siyasetindeki değişimleri anlayabilmek için çok önemli kitaplar yazıldı. Robert Putnam’ın ‘Tek Başına Bowling: Amerikan Topluluğunun Çöküşü ve Dirilişi (Bowling Alone: The Collapse and Revival of American Community by Robert D. Putnam. 2000)’ veya Domhoff’un ‘Amerika’yı Kim Yönetiyor (Who Rules America, G. William Domhoff. 2022)’ Bu çalışmalar aslında Trump’ın MAGA sosyal hareketini anlamak için önemli yapıtlar. Türkiye açısından hangi adayın daha iyi olduğunun bence bir önemi yok, çünkü Türkiye kendi politikalarını belli ölçütler içinde aynı Amerika’daki başkan adaylarında olduğu gibi teknoloji devrimi öncesi ideolojilere dayandırıyor. Oysa teknoloji ve yapay zekayla farklı bir dünya geliyor. Bunun ipuçlarını biz Çin’den Amerika’ya kadar görebiliyoruz. Bence Trump sonrası Amerika da farklı olacak.” ifadelerini kullandı.