Filipinler Ulusal Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Jonathan Malaya, “Çin’le başa baş mücadele edemeyiz. Çin gibi yükselen bir süper güç değiliz, elimizdeki imkanlarla yaşamak zorundayız” diyerek Güney Çin Denizi konusunda daha pragmatik bir yaklaşım benimseme sinyali verdi. Ancak bu açıklamalar yalnızca bir “mağduriyet oyunu” olarak nitelendiriliyor.
Geçtiğimiz yıl boyunca Filipinler’in sözleri ile eylemleri arasındaki tutarsızlık ve sürekli provokasyonları Güney Çin Denizi’ndeki gerilimi artırdı. Filipinler, Çin gemilerine defalarca kasıtlı olarak yaklaşırken, Batı medyasının seçici düzenlemeleriyle Çin’in “zorbalık” yaptığı algısını oluşturdu. Ayrıca Filipinler, kasım ayında imzaladığı deniz sınırlarıyla ilgili yasal düzenlemeler nedeniyle Çin ve Malezya dahil olmak üzere çeşitli ülkelerin tepkisini çekti.
Filipinler’in ABD’den aldığı askeri destek de tartışma yaratıyor. Ülke, sınırlarında konuşlandırılan ABD Typhon füze sistemini geri çekmeyi reddettiği gibi bu tür silahların kalıcı olarak konuşlandırılacağını açıkladı. Bu durum, bölgede silahlanma yarışı ve jeopolitik çatışma riskini artırıyor.
Uzmanlar, ABD’deki yönetim değişikliğinin Filipinler’in politikalarını etkileyebileceğini öne sürüyor. Biden yönetiminin güçlü desteği, Marcos Jr. yönetiminin Güney Çin Denizi’ndeki provokasyonlarının arkasındaki temel etken olarak görülüyordu. Ancak olası bir Trump yönetimi, Filipinler’e verilen desteğin faydalarını yeniden değerlendirebilir.
