Etiyopya’da 2015 yılından beri devam eden hükümet karşıtı gösterilerin önceki başbakan Hailemariam Desalegn’i istifaya zorlamasının ardından geçtiğimiz Nisan ayında görevi devralan Dr. Abiy Ahmed, son dönemlerde özellikle dış politikada attığı reformcu adımlarla sık sık gündeme gelmektedir. Etiyopya’nın Oromo etnik grubuna mensup ilk başbakanı olan Ahmed, olağanüstü halin kaldırılması, siyasi tutukluların salıverilmesi ve yasaklı medya kuruluşları ve internet sitelerine erişimin serbest bırakılması gibi ülke içi istikrarı tesis etmeyi hedefleyen iç reformların ardından, ülkenin dış politika stratejisinde de, yıllardır devam eden anlaşmazlıkları çözüme kavuşturmayı hedefleyen köklü bir değişime gitmiştir. Bu değişimlerden en dikkat çekici olanı, Eritre ile 1993 yılından beri devam etmekte olan sınır anlaşmazlığına son verme kararının alınması olmuştur.
Etiyopya’nın dış politikada değişime gitmesini gerektiren sebeplerin başında, Afrika’nın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olmakla birlikte, son dönemlerde büyük altyapı projelerine yapılan harcamaların da neticesinde ciddi bir döviz açığı ile karşı karşıya kalan ülkenin yaşadığı ekonomik sıkıntılar gelmektedir.
Bu sıkıntıların aşılmasının bir ayağını devlet destekli girişimlerin kısmen özelleştirilmesinin oluşturması planlanmış ve bu kapsamda Etiyopya Havayolları ve ulusal telekom şirketini de kapsayan devlet denetimindeki bazı işletmelerin yabancı ve özel sektörün yatırımlarına açılacağı açıklanmıştır. Yine geçtiğimiz günlerde Abu Dhabi’nin veliaht prensi Şeyh Mohamed bin Zayed’in Etiyopya’yı ziyareti sırasında imzalanan bir antlaşma ile Etiyopya’nın Birleşik Arap Emirlikleri’nden 1 milyar doları doğrudan Etiyopya Merkez Bankası’na yatırılmak ve kalan 2 milyar doları ise altyapı yatırımlarına ve yardımlara ayrılmak üzere toplamda 3 milyar dolarlık bir yardım alması kararlaştırılmıştır.
Ekonominin iyileştirilmesinin diğer ayağını ise komşularla ilişkilerin düzeltilmesi ve bunlarla gerçekleştirilecek ekonomik işbirlikleri aracılığıyla ülkenin uluslararası ticaret altyapısının çeşitlendirilmesinin oluşturması planlanmıştır. Bu doğrultuda ilk olarak Eritre ile ilişkilerin düzeltilmesi için harekete geçilmiş ve Ahmed, 5 Haziran 2018 tarihinde yaptığı bir konuşmada, ülkesinin, Eritre ile 2000 yılında imzalanmış olan Cezayir Antlaşması’nın bütün şartlarını koşulsuz olarak kabul etmeye hazır olduğunu açıklamıştır.
Söz konusu antlaşma, Eritre’nin 1993 yılında Etiyopya’dan ayrılmasının ardından iki tarafın da üzerinde hak iddia ettiği Badme kasabasında 1998 yılından itibaren patlak vererek yaklaşık olarak 70 bin kişinin ölümüne yol açan savaşı sona erdirmiştir. Savaşın ertesinde kurulan ortak sınır komisyonu 2002 yılında bahsi geçen kasabayı Eritre’ye bırakmış, ancak Etiyopya’nın bu sonuca itiraz etmesi antlaşmanın uygulanmasını engelleyerek günümüze kadar devam eden bir savaşsız anlaşmazlık dönemini başlatmıştır.
Bu nedenle, antlaşmanın kabul edilmesi kararı ve Eritre’nin bu kararı olumlu karşılaması on yıllardır devam eden siyasi çekişmenin barışçıl bir biçimde sona erdirilmesi için atılmış büyük bir adımdır. Eritre ile barışın gerçekleştirilmesi yıllardır sınırda konumlandırılmış olan Etiyopya ordusunun masrafını ortadan kaldırarak ekonomideki yükü azaltacağı gibi Etiyopya’nın Eritre üzerinden yeniden Kızıldeniz’e çıkmasını sağlayabilecektir. Ayrıca barışın bölgesel istikrarı sağlamak ve iki kardeş ulusu birleştirmek gibi sembolik bir işlev üstlenmesi de söz konusudur.
Hâlihazırda dış ticaretini Cibuti Limanı üzerinden gerçekleştiren Etiyopya açısından denize çıkışın sağlanması ve Doğu Afrika’da ortak bir sınır stratejisinin oluşturulması komşularla ilişkilerin belirlenmesinde daima öncelikli bir yere sahip olmuştur. Kara ve demiryolları ağları ile bölgeye entegre olan Etiyopya, liman sayısını ve çeşitliliğini artırmak için 2018 yılının başlarında Somaliland’de bir limandan, Mayıs ayında da Cibuti Limanı’ndan hisse almıştır. Aynı gerekçeyle Ahmed, Sudan Devlet Başkanı Ömer El-Beşir ile de ülkesinin Port Sudan’da hisse sahibi olması ve iki ülkenin söz konusu limanın geliştirilmesi ve yönetiminde ortaklık kurmaları konusunda anlaşmıştır. Etiyopya ve Sudan ayrıca sınırda bir serbest ticaret rejiminin uygulanması kararı almışlardır.
Etiyopya, Kenya’nın Lamu Limanı’nda da “lojistik” gerekçelerle toprak satın almış ve iki ülke arasında vizeler kaldırılmıştır. Ahmed, Haziran ayında Somali Devlet Başkanı Mohamed Abdullahi Mohamed ile yaptığı görüşmede de bölgede barış ve refahın tesis edilmesinde ekonomik işbirliğinin önemine vurguda bulunmuştur. Bu kapsamda taraflar, bölgesel çatışmaların önlenmesi, ticaret ve yatırımların teşvik edilmesi ve yoksulluğun sona erdirilmesi için taşımacılık, enerji ve demiryolu ulaşımını da kapsayan ortak projelerde yer alabileceklerini ve ortak olarak Kızıldeniz’de dört limana yatırım yapmak konusunda anlaştıklarını açıklamışlardır.
Etiyopya’nın bölge ülkeleri ile işbirliğini geliştirme adımlarının bir diğeri Rönesans Barajı’ndan kaynaklanan ciddi sorunlar yaşadığı Mısır ile uzlaşması olmuştur. Etiyopya’nın Nil suları üzerinde inşa etmekte olduğu 4 milyar dolarlık projesi bu devletin, yıllardır bu barajın kendisinin suyunu keseceğinden endişe duyan Mısır ile gerginlik yaşamasına yol açmaktadır. Bunu engellemek için gerekirse savaşacağını her fırsatta vurgulayan Mısır’ın geçtiğimiz Mart ayında askeri birliklerini Eritre’deki bir Birleşik Arap Emirlikleri üssüne yerleştirmesi Etiyopya’da endişe doğurmuş ve sorunun çözülmesinin aciliyetini bir kez daha ortaya koymuştur. Yapılan görüşmede Ahmed, Mısır’ın Nil sularından alacağı payı garanti ederek bu ülkeye düşen kotanın artırılması için çalışacaklarını ifade etmiş ve Arapça olarak ülkesinin Mısır’a asla zarar vermeyeceğine dair yemin etmiştir.
Taraflar, görüşmelerin neticesinde nihayet aralarındaki farklılıkları bir kenara koyduklarını ve ilişkilerinde bir dönüm noktasına eriştiklerini açıklamışlardır. Uzlaşmanın sağlanması, söz konusu baraj üzerinden enerji üretimi ve elektrik ihracatı yapmayı planlayan Etiyopya’nın bu projesini tamamlamasının önündeki en büyük engelin ortadan kalkması anlamına gelmektedir.
Etiyopya’nın iç ve dış politikasındaki bu “ekonomik gerekçeli” dönüşüm son yıllarda gündeme, daha ziyade yaşadığı istikrarsızlıklarla gelmekte olan ülkenin uluslararası alanda takdir toplamasını, Ahmed’in de kısa sürede halk arasında büyük bir popülarite elde etmesini sağlamakla beraber bazı kesimlerde rahatsızlıklara da yol açmıştır.
Ahmed’in iktidarı ile birlikte uzun süredir ülkenin siyasi ve ekonomik servetini ellerinde bulunduran Tigre etnik grubunun üstünlüğünün sona ermesi riski ortaya çıkmış, bu nedenle de ülkenin Tigrelerin yoğun olduğu kuzey bölgesinden bu reform hareketlerine yönelik bir itiraz yükselmiştir. Geçtiğimiz hafta sonu Ahmed’in, kalabalık bir meydanda yaptığı “birlik” konuşmasının ardından bir suikast girişimine maruz kalması ile yeniden gündeme gelen bu itiraz, başbakanın kendisi tarafından ülkenin birleşip güçlenmesine karşı olan kesimlerin reform politikasını engellemeye yönelik bir girişimi olarak yorumlanmıştır.
Buna karşın suikast girişimini kınayan gerek komşularının gerekse de başta Amerika Birleşik Devletleri ve Suudi Arabistan olmak üzere uluslararası toplumun desteğini elde etmiş olması, Etiyopya’ya bu politikayı sürdürme teşviki sağlayarak çok uzun olmayan bir süre zarfında bu devletin; hedeflediği üzere Doğu Afrika’da barışa ve birliğe katkıda bulunurken bunun bir karşılığı olarak kendi ekonomik ve politik istikrarsızlıklarını sona erdirmesini mümkün hale getirebilecektir.