Tarih:

Paylaş:

Donald Trump’ın Seçilmesi ve Orta Asya’daki Güç Dengesine Olası Etkileri

Benzer İçerikler

Uzun zamandan bu yana beklenen ABD Başkanlık seçimleri, Donald Trump’ın başarılı bir şekilde zafer kazanmasıyla birlikte sona erdi. ABD küresel sistemde en etkili ülke olmaya devam etse de, 8 Kasım 2016’da elde edilen sonucun Orta Asya da dâhil olmak üzere uluslararası dengelerde değişime sebep olacağına kesin gözüyle bakılmaktadır.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Orta Asya ülkeleri uluslararası alanda artık bağımsız devletler olarak varlık göstermişlerdir. Avrasya’daki merkezi konumları ve Doğu ile Batı arasındaki köprü olmaları sebebiyle Orta Asya ülkeleri stratejik öneme sahiplerdir. Buna bağlı olarak, Orta Asya büyük güçler arasındaki çekişmeler için verimli bir alan olarak görülmektedir. Hâlihazırda bölgede meşhur Büyük Oyunu oynayan üç etkin güç bulunmaktadır: ABD, Rusya ve Çin. Bu üç ülkenin tümü de Orta Asya’yı jeopolitik ve jeoekonomik açıdan önemli bir bölge olarak görmektedirler.

Rusya İmparatorluğu ve Sovyetler Birliği’nin varisi Rusya açısından Orta Asya, nüfuz alanı ve “yakın çevresi” olarak hayati bir değere sahiptir. Daha da önemlisi Orta Asya ülkelerinde yaşayan milyonlarca etnik Rus bulunmakta ve Rusça bu ülkelerde yaygın bir şekilde konuşulmaktadır. Yeni doğan bir güç olarak Çin açısından, Çin’in Orta Asya’da bir varlığa sahip olması Rusya’nın nüfuzunu dengelemek için önemlidir. Ayrıca Çin, Avrupa ile Asya arasında yeni bir İpek Yolu oluşturulması amacıyla Orta Asya’yı kucaklamayı arzuladığını da ifade etmiştir. Son olarak ABD açısından bölge muhtemel bir ticaret ortağı ve Afganistan’dan gelen terörizmle savaşta ön cephedir.

Peki, Donald Trump’ın seçilmesi bölgedeki güç dengesini nasıl etkileyecek? Trump’ın iktidara gelmesinin Orta Asya üzerindeki etkisini ölçebilmek amacıyla, ABD’nin Rusya ve Çin’le ilişkilerini analiz etmemiz gerekmektedir.

Rusya ile ABD arasındaki Soğuk Savaş sonrası ilişkiler, 21nci yüzyılın ilk on yılına kadar oldukça sıcaktı. Ancak, Rusya’nın gücünün artmasıyla birlikte, ilişki Soğuk Savaş’taki düşmanlıkları anımsatan bir biçimde dalgalanmaya başlamıştır. Ancak Trump’ın başkan seçilmesinin ardından Washington ile Moskova arasındaki ilişkilerin yeni bir aşamaya gireceği öngörülmektedir. Rusya Devlet başkanı Vladimir Putin’in Trump destekçisi olduğu ve Trump’ı zaferinden ötürü ilk kutlayan dünya liderlerinden birisi olduğu iyi bilinmektedir. Amerika’daki mevkidaşıyla ilişkileri üzerine yorum yaparken Putin karşılıklı ve olumlu ilişkileri umduğunu açık söylemiştir. Diğer yandan Trump da ABD ile Rusya arasındaki ilişkileri normalleştirmeyi amaçladığını ifade etmiştir.

Orta Asya açısından, ABD ile Rusya arasındaki gerilimin azalması Rusya’nın bölgeye daha çok eğilmesi anlamına da gelebilir. Trump iktidarda olduğu sürece ABD Rusya’yı daha az tehdit olarak görecektir. Dolayısıyla da Washington, Rusya’nın Orta Asya’daki varlığını sınırlandırmak için kaynak ayırmaya daha az istekli olacaktır. Özellikle Rusya ve ABD, Orta Asya’nın en kalabalık nüfusuna sahip olan Özbekistan’ın yeni iktidarı ile daha yapıcı ilişkiler kurarak avantajlı pozisyonu elde etmeye çalışacaklardır.

Dahası, Trump’ın Obama’nın dış politikasından uzaklaşmaya yönelik ilk adımı Afganistan’daki Amerikan birliklerini çekerek atması da muhtemeldir. Askeri varlığın genellikle siyasal nüfuzun bir göstergesi olarak yorumlandığı göz önünde bulundurulduğunda, planlı bir çekilme Amerika’nın bölgeden gücünü çekmesi olarak yorumlanabilir. Buna rağmen ABD’nin bölgeden tamamıyla çekilmesi aynı zamanda Orta Asya ve komşuları açısından yeni bir güvenlik sorunu anlamına da gelebilir. Amerikan birlikleri Afganistan’dan çekildikten sonra, Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan gibi bazı Orta Asya ülkelerine tehdit edecek şekilde Taliban ve diğer örgütler güç kazanabilir. Bu durumda bölgedeki güvenliği sağlamak için Rusya’nın boşluğu doldurması gerekecektir.

Washington ile Moskova arasındaki ilişkiler daha iyimser bir yola girerken, Trump iktidarı esnasında ABD ile Çin arasındaki bağları da göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Kampanyası süresince Trump, Çin’i bir “döviz manipülatörü” olmakla itham ederken Çin’e karşı sert bir duruş sergilemiştir. Tanınmış bir işadamı olan Trump’ın Orta Asya’ya yönelik dış politikası muhtemelen Orta Asya’yla daha güçlü ekonomik bağlar kurmaya odaklanacaktır. Buna bağlı olarak da Çin’in Orta Asya’daki artan ekonomik etkinliğini bir tehdit olarak algılayabilir. Daha büyük çatışmalara dönüşmesi muhtemel ticaret savaşlarını önlemek amacıyla Washington ve Pekin’in daha yakın çalışması gerekmektedir.

Ayrıca, Trump yönetiminin Yeni İpek Yolu Ekonomik Projesine ağırlık vermesi ise çok düşük bir olasılıktır. Böylece, faal duruma geçmeyen ABD’nin (Obama’nın) Yeni İpek Yolu Projesi tamamıyla sona erebilir. Eğer böyle bir şey olursa Çin’in İpek Yolu Ekonomik Kuşağı ve Rusya’nın başını çektiği Avrasya Ekonomik Birliğinin daha kuvvetli olması öngörülmektedir.

Bunu aklımızda tuttuğumuzda, Orta Asya’nın aynı zamanda ABD ile Çin arasındaki işbirliği için verimli topraklar olabileceğini de görebiliriz. Hâlihazırda bölgedeki terörizmin sınırlandırması hem Çin’in hem de ABD’nin ortak çıkarıdır. Çin esas itibariyle Sincan bölgesinde ayrılıkçı grupların ortaya çıkmasından endişelenmektedir, ABD ise Taliban’ın daha fazla yayılmasını önlemeye çalışmaktadır.

ABD’nin yeni seçilen liderinin yönetimi esnasında nasıl bir dış politika izleyeceği ve nasıl bir tutum takınacağı merakla beklenmektedir. Orta Asya açısından bu durum, bölgede etkin olan küresel ve bölgesel güçlerin politikalarında bir değişim anlamına da  gelecektir.

Doç. Dr. Kanat YDYRYS
Doç. Dr. Kanat YDYRYS
Lisans eğitimini 2010 yılında Ahmet Yesevi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamlamıştır. 2010-2012 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Rusya Federasyonu’nun “Yakın Çevre” Politikası ve Orta Asya Güvenliği Üzerindeki Etkileri” isimli yüksek lisans tezini savunmuştur. 2012 yılından günümüze Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde “Ulusal Güvenlik ve Enerji Stratejsi Bağlamında Rusya Federasyonu’nun Çin Halk Cumhuriyeti’ne Yönelik Politikası” isimli doktora çalışmalarını yapmaktadır. Dış politika, enerji politikaları, güvenlik, jeopolitik, Orta Asya siyaseti konularında akademik çalışmalar ve analizler yapmaktadır.