Tarih:

Paylaş:

“Büyük İsrail”e Doğru Kudüs Yanılgıları…

Benzer İçerikler

Mevcut tüm gelişmeler tek kelimeyle “Büyük İsrail Projesi”nin (BİP) tıkır tıkır işlediğini gösteriyor. Sykes-Picot süreciyle Osmanlı’yı tasfiye edip bölgede İsrail’i kuran irade, şimdilerde “Büyük Ortadoğu Projesi” (BOP) ile yeni bir adım daha attı. “Siyonist-Haçlı İttifakı” tüm dünyanın gözünün içine baka baka ve ona meydan okuyarak dediğini yaptı ve ABD Büyükelçiliği’nin taşınması üzerinden Kudüs’ü başkent ilan etti.

Fakat bizler halen meselenin gerçek boyutunu tam olarak görebilmiş değiliz ve bundan dolayı yanılgılar sarmalı içerisinde debelenip duruyoruz. Dolayısıyla meselenin özünü anlayabilmek ve sağlıklı bir analiz yapabilmek için bazı yanılgılarımıza dikkatleri çekmek kaçınılmaz bir hâl almış durumda.

Burada önemli altı çizilmesi gereken, temel yanılgılarımızdan birini oluşturan husus şu: Kudüs, kıyamete beş kala sadece İsrail’in başkenti olarak değil; sapkın Mesihçi/Evanjelist anlayışın başkenti olarak ilan edildi. Başkent ilanıyla birlikte bundan sonraki süreçte BİP’in önündeki en büyük hedefe yönelik operasyonlar da hız kazandırılacak. Bu hedefin kim/neresi olduğunu üç aşağı beş yukarı birçoğumuz biliyor.

Bu hedef; ABD Başkanı Donald Trump’ın Hamas, Hizbullah vb. örgütler üzerinden “terörist devlet” olarak hedef ilan ettiği İran değil, Türkiye’dir. Dolayısıyla asıl kriz bundan sonra yaşanacağa benziyor. Zira şu an atılan adım sadece ve sadece “küçük kıyameti” biraz daha alevlendirmekle eş değer. Önemli olan yoldaki “büyük kıyamet”.

Buradaki bir diğer temel yanılgı ise, meselenin sadece İslam dünyası ile sınırlı tutulması. Oysa Kudüs’e yapılan tek yanlı müdahaleden sadece İslam dünyası rahatsız değil. Kudüs’ün teolojik olduğu kadar, jeopolitik-stratejik açıdan küresel güç mücadelesi boyutuyla da taşıdığı anlam ve önem, çok daha farklı aktörleri de sürecin bir parçası haline getirmiş durumda.

Kudüs: Küresel Hesaplaşmanın/Liderliğin Değişmeyen Adresi…

Kudüs, tüm dinler ve büyük güçler açısından sembolik değeri fazlasıyla yüksek olan bir yer. Kudüs’e hâkim olan, bir anlamda dünya başkentine de hâkim olmuş olacak. Dolayısıyla buradaki bir savaş sadece Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında olmayacak…

Çünkü “Büyük İsrail”i hedefleyen “Büyük Ortadoğu Projesi”nde yaşanan tıkanmayı giderme noktasında hızlandırılan ve piyasaya sürülen “Kudüs Krizi” tüm taraflar açısından büyük bir meydan oku(n)ma ile eşdeğer. Gelişmeler sadece İslam dünyası boyutuyla değil, diğerleri açısından da bir sürpriz ve açıkçası onlar da bu gelişmeye hazırlıksız yakalanmış görünüyorlar.

Bundan ötürü, şu an kontrollü bir kriz gibi görünen Kudüs hadisesi çok daha farklı noktalara savrulabilir. Bu savrulma ile kast edilen şey, elbette coğrafyası çok daha geniş ve derin bir savaşa işaret etmekte. Nitekim Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, Ortadoğu’daki durumun patlamaya hazır olduğunu belirterek, “Savaş çıkabilir” dedi. Bu endişeli çıkışın sahibinin Ortadoğu’da savaş isteyen bir ülkenin dışişleri bakanı olması oldukça dikkat çekici ve bir o kadar da önemli. Niçin mi?

Öncelikle, bizler biliyoruz ki Ortadoğu Osmanlı’nın son dönemiyle birlikte nerdeyse hemen her gün irili ufaklı bir savaşın içinde. Zira bölge bu anlayış/pratik üzerine adeta inşa edilmiş durumda. Batı bölgede oluşacak istikrar ortamının beraberinde bir gücün oluşumuna yol açacağını en başından hesap etmiş görünüyor.

Bundan dolayı Kudüs, Ortadoğu’nun kaderini paylaşıyor ve daha da ötesi “kıyamet savaşının fitili” rolünü oynamaya zorlanıyor; aynen Birinci Dünya Savaşı öncesi Balkanlar’ında Saraybosna’ya yüklenen rolde olduğu gibi. Dolayısıyla Fransız Bakan Drian Kudüs kararıyla birlikte aslında “Büyük Kıyamet Savaşı”nın (Melhame-i Kübrâ/Armagedon) fitilinin ateşlendiğini söylemeye çalışıyor.

Bu savaşın sadece Ortadoğu ile sınırlı kalmayacağının o da farkında. En azından Avrupa kanlı elleriyle kendi coğrafyalarında birer küçük Ortadoğu inşa ettiklerinin bilincinde… Daha da ötesi, onlar da biliyorlar ki Kudüs sapkın Mesihçi bir ruha teslim edilemez.

Varlık nedenini Mesihçi bir anlayış üzerine inşa eden ABD’nin izlediği politika, gelinen aşama itibarıyla onları da içten içe rahatsız ediyor. Burada İsrail’in izlediği politika ve ABD ile geliştirdiği derin ittifak, Avrupa’da, özellikle de İngiltere’de “kullanılmışlık” hissini daha da artırmış durumda. Dolayısıyla Kudüs mevzuu noktasında yekpare bir Batı/Hıristiyan dünyasından bahsedebilmek mümkün değil.

Biz Kudüs’ü Asıl Ne Zaman ve Nasıl Kaybettik?

Bir diğer temel yanılgımız ise Kudüs’ün ne zaman kaybedildiğiyle ilgili. Kudüs’ü biz 14 Mayıs 2018’de kaybetmedik. Kudüs, aslında 2. Abdülhamit’in hal edilmesiyle birlikte kaybedildi.

Daha da vahimi biz Kudüs’ü ve bu noktadaki mücadeleyi en başında, daha kavramsallaştırma boyutunda kaybetmiş görünüyoruz. Kudüs eksenli söz konusu krizi; “Filistin Meselesi”, “Filistin-İsrail” ya da “Arap-İsrail” olarak nitelendirmek en büyük yanılgılarımızdan biri oldu. Siz bu tür kavramsallaştırmalarla meseleyi sadece Filistin olarak görürseniz, elbette yeni yetişen nesiller bu sorunun öneminin büyüklüğünü kavrayamaz ve onu sahiplenme noktasında bir ruh ortaya koyamaz…

Diğer taraftan ötekilerin de bir yanılgısı var. O da bölgedeki, Türk-İslam coğrafyasındaki istikrarsızlık-savaş ortamının kendi içerisinde bir lider arayışını/oluşumunu hızlandırdığı.

Bu da onların en temel yanılgısı!

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROLhttps://www.ankasam.org/author/mse/?lang=en
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında Arayış, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yaptı. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan; Avrasya Dosyası, Stratejik Analiz, Stratejik Düşünce, Gazi Bölgesel Çalışmalar, The Journal of SSPS, Karadeniz Araştırmaları, gibi akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, Bölgesel Araştırmalar, Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları, Gazi Akademik Bakış, Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri, Demokrasi Platformu dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmektedir. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.