BRICS Etkili Bir Aktöre Dönüşebilecek mi?

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Günümüzdeki kapitalist ekonomik düzen, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından temelleri atılmış ve Soğuk Savaş’ın son ermesiyle son halini almıştır. Özelde Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD), genelde ise Batı’nın merkezde olduğu kapitalist sistem, tek kutuplu bir dünya sisteminin inşası manasına gelmekteydi. Ancak Soğuk Savaş sonrası süreçte oluşan görece özgür ortamda çeşitli bölgesel güçler, dünya siyasetinde ve ekonomisinde yeni merkezler olarak ortaya çıkmıştır. Bu güçler, bir yandan ulusal bazda politikalar izlerken; diğer taraftan da Batı merkezli sisteme yerine bir alternatif oluşturmak için çok taraflı bir şekilde bir araya gelmişlerdir.

Uluslararası bir yapının inşası maksadıyla 2010 yılında Brazil (Brezilya), Russia (Rusya), India (Hindistan), China (Çin) ve South Africa’nın (Güney Afrika) ilk harflerinden yola çıkılarak BRICS olarak bilinen bir yapı meydana getirilmiştir. BRICS’in en önemli özelliklerinden biri mevcut uluslararası sisteme karşı bir alternatif olarak görülmesiydi. BRICS, aynı zamanda Dünya Bankası’na (DB) karşı da bir seçenekti. BRICS bünyesinde 2014 yılında 50 milyar dolarlık sermayeyle DB’ye ve Uluslararası Para Fonu’na (IMF) karşı Yeni Kalkınma Bankası kurulmuştur.[1]

Küresel konjonktürü yeniden şekillendiren Ukrayna’daki savaşla birlikte Rusya’ya yönelik yaptırımlar çeşitli devletleri de etkilemiştir. Mevzubahis devletler, Batı karşısında stratejik özerklik yaklaşımını benimsemeye başlamıştır. Çünkü ABD’nin küresel siyasette ve ikili ilişkilerde kendi çıkarlarını ve değerlerini öncelik olarak görmesi ve bunu dayatması, diğer devletlerde bilhassa Batılı aktörlerde rahatsızlık yaratmıştır. Bu noktada Batı’ya bağımlı olma durumunun çıkarların çatıştığı bir süreçte önemli bir kırılganlık yarattığı anlaşılmıştır. Özellikle de Rusya’nın enerji kaynaklarını ağırlıklı olarak Batı’ya satması, dolar üzerinden ticaret gerçekleştirmesi, Batı’nın SWIFT sistemini kullanması önemli bir zayıflık olarak görülmüştür.

Bu bağlamda Batı merkezli sisteme karşı olan devletlerin bir araya gelme noktasında müşterek bir yaklaşım benimsediği açıkça ortadadır. Ülkelerin yeni örgütlenmelere gitmek yerine var olan yapılara dinamizm kazandırılmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Özellikle de yaptırımlara maruz kalan Rusya’nın ve kendilerini Batı baskısına karşı korumaya çalışan devletlerin, bu süreçteki itici güçler olduğu aşikardır. BRICS’in bu aşamada ön plana çıkan örgütlerden biri olduğu ifade edilebilir. Ayrıca Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) ve Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) gibi uluslararası teşkilatların da politikalarına ve faaliyetlerine yoğunluk kazandırıldığı görülmektedir.  

Uluslararası dengelerin ve dinamiklerin tekrardan şekillendiği süreçte, stratejik özerklik kazanmaya çalışan devletlerin iki temel çerçevede hareket ettiği ortadadır. Bunlar güvenlik ve ekonomidir. Bu nedenle ŞİÖ, terörizm ve radikalleşmeyle mücadele sürecinde Asya’nın dışına çıkarak Mısır’a Diyalog Ortaklığı Statüsü vermiştir. İlerleyen dönemde Riyad gibi Kahire’nin de tam üye olması olasılık dahilindedir.

Diğer taraftan ekonomik sac ayağı olarak BRICS ön plana çıkmaktadır. Bu bağlamda BRICS’e yeni devletlerin katılmak istedikleri bilinmektedir. Bunların arasında çoğunlukla Cezayir, Arjantin ve İran anılmaktadır. Ancak Suudi Arabistan ve Mısır gibi devletlerin de üyelik başvurusu yapacağı bilinmektedir.[2] Ayrıca Yeni Kalkınma Bankası’ndan hisse senedi alması, Mısır’ı Bangladeş ve Birleşik Arap Emirlikleri’yle (BAE) birlikte genişletilmiş BRICS+’nın ilk yeni üyesi yapmaktadır.[3] Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise yaptığı açıklamada yaklaşık 20 ülkenin BRICS’e katılmakla ilgilendiğini dile getirmiştir. Buna ek olarak söz konusu üyeliklerin gerçekleşmesinin BRICS ülkeleri arasındaki finansal işbirliğini arttıracağı ve ekonomik iyileşmeyi hızlandıracağı düşünülmektedir.[4]

BRICS, yeni üyelerle coğrafi, demografik ve ekonomik kapasitesini önemli ölçüde arttıracaktır. Batı’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar, BRICS’in kapasitesini bir noktada olumsuz etkilese de bu gelişmelerin diğer devletler üzerinde yarattığı endişe alternatif kaynaklara olan ilgiyi arttırmıştır.

Anlaşılacağı üzere Rusya, sıkıntılı bir süreçten geçse de BRICS, kapasitesini arttırarak varlığını sürdürme imkanına sahiptir. Ayrıca Çin, Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika’nın ekonomik ve siyasi olarak yükselişlerini sürdürmesi, Rusya’ya rağmen BRICS’in hala değerli bir yapı olarak görülmesine yol açmaktadır. Diğer yandan Rusya’nın yaptırımlar karşısında verdiği sınavın bir noktada BRICS’in verdiği sınav olarak da görülmesi muhtemeldir.

Neticede BRICS’in Rusya-Ukrayna Savaşı’yla birlikte önemli bir ekonomik yapıya dönüşme aşamasına girdiğini söylemek mümkündür. Zira günümüzde BRICS ülkeleri, dünyadaki gayri safi yurtiçi hasılasındaki %31,5’lik payıyla %30’luk G7’yi geride bıraktığı açıklanmıştır. Ayrıca Kuzey Amerika Serbest Ticaret Antlaşması’na (NAFTA/CUSMA) dahil olan Meksika’nın BRICS’e katılmayı düşünmesi, genelde Batı ve özelde ise ABD için büyük bir kayıp olacaktır.[5] Bu kapsamda BRICS’in önemli bir güç ve prestij kazanacağı aşikardır. Özellikle de IMF’nin ve ABD’nin ekonomik, siyasi ve askeri yardımda bulunurken müdahaleci tavırlarına karşı, BRICS’in farklı bir tutum benimsemesi, bu örgütü daha güçlü bir alternatif haline getirmektedir. Bu noktada BRICS’in küresel siyasette ve ekonomide önemli bir potansiyel taşıdığı söylenebilir.


[1] “BRICS Nations Offer a New World Order as Alternative to the West”, Front Line, https://frontline.thehindu.com/news/brics-nations-offer-a-new-world-order-as-alternative-to-the-west/article66667657.ece, (Erişim Tarihi: 19.04.2023).

[2] “Algeria is One of Most Plausible Candidates to Join BRICS-Lavrov”, TASS, https://tass.com/politics/1570171, (Erişim Tarihi: 19.04.2023).

[3] “Egypt Becomes A Member Of The BRICS New Development Bank”, Silk Road Briefing, https://www.silkroadbriefing.com/news/2023/03/23/egypt-becomes-a-member-of-the-brics-new-development-bank/, (Erişim Tarihi: 19.04.2023).

[4] “There are 20 Countries Wishing to Become Part of BRICS and the SCO”, TV BRICS, https://tvbrics.com/en/news/there-are-20-countries-wishing-to-become-part-of-brics-and-the-sco/, (Erişim Tarihi: 19.04.2023).

[5] Chris Devonshire-Ellis, “The BRICS Has Overtaken The G7 in Global GDP”, Silk Road Briefing, https://www.silkroadbriefing.com/news/2023/03/27/the-brics-has-overtaken-the-g7-in-global-gdp/, (Erişim Tarihi: 19.04.2023).

Dr. Emrah KAYA
Dr. Emrah KAYA
ANKASAM Dış Politika UzmanıDr. Emrah Kaya, Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezundur. Yüksek lisans derecesini 2014 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde hazırladığı “Latin Amerika'da Sol Liderlerin Yükselişi ve Uluslararası Politikaya Etkisi: Venezuela-Bolivya Örneği” başlıklı teziyle almıştır. Kaya, doktora derecesini de 2022 yılında aynı üniversitede hazırladığı "Terörle Mücadelede Müzakere Yöntemi: ETA-FARC-LTTE-PKK" başlıklı teziyle elde etmiştir. İyi derecede İngilizce bilen Kaya'nın başlıca çalışma alanları; Orta Asya, Latin Amerika, terörizm ve barış süreçleridir.

Benzer İçerikler