20. yüzyıldan 21. yüzyıla geçişte ve içinde bulunduğumuz dönemde tüm dünyanın üzerinde konuştuğu, kaygı noktasını üst düzeye taşıdığı iki temel kavram söz konusudur. Bunlar hiç kuşkusuz “barış” ve “güvenlik”tir. Barış ve güvenliğin tesisi, her ne kadar insanoğlunun ve özellikle de devletlerin oluşum tarihi ile neredeyse eş zamanlı olsa da, bugünkü kadar kritik bir öneme haiz olmamıştır.
Zira Soğuk Savaş sonrası uluslararası sistemde bölgesel-küresel bazda yaşanan jeopolitik depremler, tırmanan gerginlik ortamı, bölünmeler, çok kutupluluk süreci ve bunun göz ardı edilmemesi gereken nükleer savaş boyutu olasılığı bu endişenin, korkunun temelini oluşturmaktadır.
Devletlerin bu kaotik ortamda bir kez daha taraf olmaya zorlanması da, bu kaos sürecini derinleştirdiği ve genişlettiği gibi, bölgesel-küresel istikrar, barış ve güvenliği tehdit edici bir mahiyet taşımaktadır. Dolayısıyla devletlerin tarafsızlığı hususu düne kadar çok daha zor olup, günümüz ve gelecek adına büyük bir önem arz etmektedir.
Tüm dünya barışını ve güvenliğini tehdit eden bu kaotik süreçte, uluslararası sağduyu ve barış ortamının adresi olarak Türkmenistan’ın daimi tarafsızlık statüsü bu açıdan oldukça önemlidir. Zira Türkmenistan, Soğuk Savaş sonrası dönemde tarafsızlık statüsü ile bu hususu öngörmüş ve buna dönük ön alıcı, işbirliğine dayalı, yapıcı, aktif tarafsızlık diplomasisi izleyen tek devlet olmuştur.
Türkmenistan’ın derin ve güçlü tarihi arka planı kadar, evrensel barış ve insanı esas alan diplomasi anlayışının bir sonucu olan bu adım, konjonktürel gelişmeler ve jeopolitik gerçekliğin çok iyi okunduğunun somut bir göstergesidir. Dolayısıyla Türkmenistan’ın bağımsızlık sürecinde ortaya koyduğu stratejik akıl ve deneyim, bölgesel-küresel bazda “barış” ve “güvenlik” noktasında gönüllü bir tercihi yansıtmakta olup, devletlerin “barış” ve “güvenlik” noktasında güçlü bir irade ortaya koyması gerekliliğini tüm dünyaya göstermiştir.
Daimi tarafsızlık statüsü, Türkmenistan örneğinde de görüldüğü üzere, bu statüye sahip olan ülkenin “barış” ve “güvenlik” noktasındaki iradesini ortaya koymaktadır. Bu irade her ne kadar tek taraflı olsa da, irade sahibini bu tercihe iten nedenler üzerinde durulması ve bunun bölgesel-küresel barış, istikrar ve güvenlik arka planının anlaşılması oldukça önemlidir.
Zira Türkmenistan’ı tarafsızlık statüsüne iten nedenler bugün de geçerlidir ve daha büyük bir önem arz etmektedir. Bunların başında uluslararası sistemdeki belirsizlik, bölgesel-küresel bazdaki krizler, Avrasya merkezli jeopolitik rekabet ve güç mücadelesi, bu noktada Sovyet sonrası coğrafyanın içinde bulunduğu oldukça hassas durum ve kırılgan bir yapıya sahip geçiş süreci gelmektedir.
Aşkabat’ın bağımsızlığından itibaren ortaya koyduğu akıllıca tercih ve tarafsızlığı esas alan, ittifak oluşumlarından uzak politikası, Türkmenistan’ı başta yakın çevresi olmak üzere, bölgesindeki birçok krize karşı adeta bir “güvenlik seddi” ve “barış adası” konumuna taşımıştır. Bir diğer ifadeyle Türkmenistan’ın daimi tarafsızlık statüsü, bölgesel ve küresel “barış” ve “güvenliğin” sigortası olmuştur.
Bu tercihin Türkmenistan’ın kendi güvenliği kadar, bölgesel güvenlik ve barışı esas aldığı, katkı sağladığı da göz ardı edilmemelidir. Dolayısıyla tarafsızlık statüsünün güvenlik ve barışa sağladığı katkı, Türkmenistan örneğinde çok somut bir şekilde ispatlanmakta, anlam ve önem kazanmaktadır.
Dünya üzerinde özellikle belli başlı bazı ülkelerin tarafsızlık statüsüne sahip olması, diğerlerine nazaran bölgesel-küresel barış, istikrar ve güvenlik açısından çok daha büyük bir önem arz etmektedir. Bu noktada tarafsızlık statüsüne tabi ülkenin sahip olduğu jeopolitik ve stratejik önem belirleyici bir role sahiptir.
Türkmenistan, bu bağlamda küresel güç mücadelesinin seyrini belirleyici niteliğe haiz, sahip olduğu enerji kaynakları üzerinden mevcut-olası güç mücadelesini daha fazla genişletici ve derinleştirici bir devletler oyunu oynama, bu oyunun bir parçası olma, denge politikası yürütme yerine, işbirliğini esas alan barışçıl ve insani bir politika izlemeyi tercih etmiştir.
Unutulmamalıdır ki, “barış” ve “güvenlik”, beraberinde “kalkınma” ve “refahı” da getirecektir. Türkmenistan’ın daimi tarafsızlık statüsü anlayışının temelinde bu husus da yatmaktadır.
Diğer taraftan, tarafsızlık statüsü, sadece tarafsız ülkenin yüklendiği sorumluluklarla ya da onun oynayabileceği rolle sınırlı değildir. Dolayısıyla Türkmenistan’ın daimi tarafsızlık statüsünün devamı, garantisi, söz konusu “barış” ve “güvenlik” merkezli hedefine ulaşabilmesi, ulus-devletlere de sorumluluklar yüklemektedir.
Hatırlatmak gerekirse, “garanti”, daimî tarafsızlığın en temel unsurlarından birisidir. Burada devreye “kollektif irade” girmektedir. Bu bağlamda barış ve güvenliği esas alan güçlendirilmiş bölgesel-küresel bazda kurumsal işbirlikleri, bunu korumaya, sürdürmeye ve güçlendirmeye yönelik yönelik hukuki zemin ve diplomasinin inşası daha büyük bir önem arz etmektedir.
Türkmenistan’ın küresel güvenlik ve barışı hedef alan daimi tarafsızlık politikası, BM’nin varlık nedeni ve hedefleriyle bire bir uyumlu olup, tamamlayıcı, destekleyici bir mahiyet taşımaktadır. Dolayısıyla Türkmenistan, bölgesel ve küresel “barış” ve “güvenliği” sağlama noktasında taraftır ve sahip olduğu “aktif” ve “pozitif” tarafsızlık politikası bunu göstermektedir.
Süreç içerisinde Türkmenistan’ın daimi tarafsızlığını “teyit eden”, “pekiştirici” ve “teminat altına alan” adımlar, Aşkabat’ın izlediği politikanın tüm dünyada kabul ve destek gördüğünün en somut göstergesidir. Bu kapsamda BM tarafından 2007 yılında Aşkabat’ta “BM Merkez Asya Önleyici Diplomasi Bölge Merkezi”nin açılma kararı, 2015 yılında “Türkmenistan’ın Daimi Tarafsızlığı” adıyla ikinci bir kararnamenin imzalanması ve 2017’de 12 Aralık tarihinin “Uluslararası Tarafsızlık Günü” olarak kutlanması, Türkmenistan’ın küresel bazda bir barış merkezi, başkenti olacağına işaret etmektedir.