Tarih:

Paylaş:

Bir Kosova Bilmecesi

Benzer İçerikler

Rusya’nın Ukrayna’ya yaptığı müdahale, uluslararası ilişkilerin yeni “11 Eylül”ü olarak kabul edilmektedir. Çünkü Rusya’nın dahil olduğu hibrid savaşın jeopolitik açıdan Avrupa ve Balkanlar’a kaydığı görülmektedir. Ukrayna krizinden sonra Rusya’nın Balkanlar’daki rolü başka bir boyuta ulaşmış ve bölgede yeni gerginliklerin yaşanabilme olasılığı artmıştır. Rusya ve Batılı güçlerin Balkanlar’da yeni bir jeopolitik mücadeleye girdikleri görülmektedir. Rusya’nın Balkan stratejileri içerisinde; Balkan ülkelerinin Avro-Atlantik stratejilerinin erozyona uğratılması önem kazanmıştır.

Rusya’nın Balkanlar’daki stratejisi, geniş bir yelpazede devam etmektedir. Bütün Balkan ülkeleri de Rusya’dan etkilenmektedir. Rusya AB’ye üye olmayan ülkelere yönelik aktif bir politika izlemesinin yanı sıra AB’ye üye olan devletlere yönelik de etkili politikalar izlemektedir. İlk olarak Moskova, eski komünist ülkeleri tekrar etkisi altına almayı hedeflemektedir. İkinci olarak, “Slav kardeşliğini” tekrar bir çatı altında toplamaya çalışmaktadır. Balkanlar’daki bu kardeşliğin en önemli unsurunun Sırbistan olduğu söylenebilir. Üçüncü olarak, Rusya sadece Slavların değil Ortodoksların da öncülüğünü yapmak istemektedir. Son olarak Rusya, NATO ve AB üyeleri arasında kriz yaratmayı arzulamaktadır.

Bu tablo, Balkanlar’da bulunan ülkelerin bölgesel ilişkilerini daha karmaşık hale getirmektedir. Kosova’nın Balkanlar’daki diğer devletler ile yaptığı bölgesel işbirlikleri birçok unsurdan etkilenmektedir ve bu unsurların en önemlisi, yukarıda da izah edildiği gibi, Rusya’nın Balkan coğrafyasında oynadığı roldür.

Genelde devletler dış politikalarının filozofik ve kavramsal platformları ile etkin diplomasilerini oluştururken net stratejik haritalara ihtiyaç duyarlar. Ayrıca devletler, önceliklerini belirlerken kendilerine karşı muhtemel tehditlerin hiyerarşisini de tahmin ederler. Bu açıdan Kosova, stratejik öncelik olarak Avro-Atlantik entegrasyonunu belirlemiştir. Kosova’nın bu noktada hissettiği en yakın tehdit, Sırbistan’ın izlediği stratejilerdir.

Kosova ve Sırbistan arasındaki diyaloğun sürdürülmesi, iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesini sağlayacak olumlu bir adım olarak nitelendirilmesine rağmen Kosova’nın bağımsızlığı Belgrat tarafından askıya alınmaya devam ederse, bu adım anlamını yitirecektir. Kosova’nın bağımsızlığının Belgrat tarafından tanınması, sadece Kosova’nın uluslararası arenadaki prestijini arttırmayacak aynı zamanda Sırbistan’ın da AB’ye entegrasyon yolunu kolaylaştıracaktır.

19 Nisan 2013 yılında Sırbistan, Kosova’nın AB’ye entegrasyon sürecini engellemeyeceğine dair uluslararası bir yükümlülük altına girse de Kosova’nın bağımsızlığının uluslararası aktörler tarafından tanınmaması için epey bir mücadele vermektedir. Sırbistan hükümetinin bu çabalarına karşı Priştina hükümeti herhangi bir şey yapmamaktadır. Sırbistan’ın Kosova’ya karşı olan bu tutumu iki ülke arasındaki diyaloğu boşa çıkartmaktadır.

Sırbistan izlediği ‘‘gürültülü diplomasi’’ (Eski Yugoslavya’nın çözüldüğünü bahane ederek mağdur bir ülke pozisyonu alması) sayesinde Eski Yugoslavya’da işlediği suçlar ve tarihsel sorumluluklardan sıyrılmaktadır. Sırbistan’ın bu diplomasisi, hem Avrupalı devletlere simetrik suç psikolojisini yükleyerek Nürnberg Mahkemesine giden süreci önlemekte hem de Sırp olmayan topluluklara karşı işlediği suçlardan dolayı herhangi bir tazminat ödenmesine engel olmaktadır.

Kosova’nın bağımsızlığının birçok aktör tarafından tanınmaması ve ona karşı izlenen olumsuz politikalar ülkeyi zor duruma itmektedir. Rusya gibi, büyük bir gücün Balkan coğrafyasında Sırbistan’ın yanında yer alması, Kosova’nın uluslararası arenadaki hareket alanını kısıtlamaktadır. Bu yüzden Priştina, dış politikasını olumsuz etkileyen faktörleri gözden geçirip yeniden bir yol haritası belirlemek zorundadır. Kosova şu anda reaktif bir dış politika izlemek durumundadır. Bu politika ya belirli diplomatik adımlarla ya da kamu ve sosyal iletişim kanallarıyla sergilenmelidir. Bir devletin karşısında ne kadar güçlü bir aktör olursa olsun diplomatik hafıza her zaman olup bitenleri kaydetmelidir.

Yeni bir aktör sayılan Kosova’nın uluslararası arenada güçlü oyunculara karşı tek başına çaba sarf etmesi yeterli olmayabilir. Rusya’nın Balkanlar politikası birçok uluslararası aktörü rahatsız ederek harekete geçirmiştir. Bu aktörlerin Rusya’ya karşı izlediği politikalar, Kosova’nın bir nebze de olsa Sırbistan’ı dengeleme konusundaki çabalarını olumlu etkilemiştir. AB, Sırbistan’dan Niş’teki Rus askeri üssünü kapatmasını talep etmiştir. Sırbistan’ın AB’ye entegre olmasının önkoşullarından olan, Niş’teki askeri üssün kapatılması talebi, Brüksel’in de Rus politikalarına karşı olan rahatsızlığını göstermektedir. Ancak Brüksel’in Sırbistan’a getirdiği bu önkoşullar, Belgrat’ı çıkmaz bir yola sürüklemektedir. Belgrat bundan sonra net bir dış politika seçimi yapmalıdır: Batı ya da Doğu. Sırbistan’ın bu seçimi, doğrudan Kosova’yı ve Kosova’nın bundan sonraki dış politikasını etkileyecektir.

Doç. Dr. Erjada PROGONATI
Doç. Dr. Erjada PROGONATI
Erjada Progonati, 1983 yılında Arnavutluk’ta doğdu. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini Arnavutluk’ta tamamladıktan sonra, 2001 yılında Ankara Üniversitesi’nde Türkçe dili eğitimini aldı. 2006 yılında Gazi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezun oldu. 2008 yılında Yüksek Lisans ve 2012 yılında Doktora programlarını tamamladı. Uzmanlık alanları, Balkanlar ve Avrupa siyaseti. Türkçe’nin yanı sıra, İngilizce, İtalyanca, Yunanca, Fransızca, Rusça ve İspanyolca dillerini iyi derecede bilmektedir. 2013 yılından itibaren Hitit Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünde Doçent olarak çalışmaktadır.