Ortadoğu merkezli gelişmeleri değerlendirerek sözlerine başlayan Başaran, Ankara’nın Suriye’nin demokratikleşmesi hususundaki beklentilerinin hiçbir zaman değişmediğinin altını çizerek Washington’un PYD aracılığıyla bölgede bir terör devleti kurmaya çalışmasının Ankara ile Moskova-Tahran ikilisini yakınlaştırdığını söyledi. Başaran, “Türkiye, ABD’nin politikaları karşısında güneyden kuşatıldığını gördü. Bu ortamda Türkiye’nin Rusya ve İran ile olan yakınlaşmasına paralel bir zamanlamayla gelişen Astana Süreci de Suriye’de kalıcı barışın inşa edilebilmesi için uygun bir zemin oluşturdu.” dedi.
İdlib Mutabakatı’ndan önce; yani 7 Eylül 2018 tarihinde gerçekleşen Tahran Zirvesi’nde, Ankara’nın yalnız bırakılmak istendiğini ve dolayısıyla aktörlerin beklentilerinde bazı farklılıkların bulunduğunu ifade eden Başaran, Türkiye’nin beklentilerine yakın bir duruş sergilemeleri nedeniyle Avrupalı devletlerin Suriye’nin geleceğine ilişkin sürece dahil edilmelerinin isabetli olacağını vurguladı. Bu kapsamda Başaran; Almanya, Fransa, Rusya ve Türkiye’nin katılımıyla gerçekleştirilecek Dörtlü Zirve’nin önemine de dikkat çekti. Ayrıca Başaran, ABD’nin tüm bu müzakerelerin dışına itilerek Ortadoğu’da yalnızlaştırıldığını da öne sürdü.
Başaran, bölgesel gelişmelerin küresel sistemde yaşanan kırılmalarla ilişkili olduğunu da belirterek uluslararası yapının çok kutuplu bir dünya düzenine evrildiğini iddia etti ve “Yeni bir dünya düzeni oluşuyor. Belki de Ortadoğu’da ABD’yi dışlayarak kurulan ittifaklar da bundan kaynaklanıyor.” sözlerini kaydetti.