ANKASAM Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL 22.01.2019 tarihinde Kanal B’de dış politikadaki son gelişmelere dair değerlendirmelerde bulunmuştur. Değerlendirmelerine ABD’nin Suriye’den çekilmesi huşuna öncelik vererek başlayan Erol, ABD’nin bölgeden kuvvetlerinin sadece bir kısmını çektiğini dolayısıyla da Fırat’ın doğusuna yönelik politikasından vazgeçmediğini belirtti. Buna bağlı olarak Erol; “ABD bölgeden politik anlamda vazgeçtiğini ifade etmediği sürece bölgede 1 asker bile bıraksa bu ben buradayım anlamına gelecektir.” dedi.
Münih Güvenlik Zirvesi hakkında da görüş beyan eden Erol, ABD’nin Almanya’ya Başbakan Angela Merkel’i getirirken Avrupa’ya da milliyetçiliği getirmeyi amaçladığını ve bu kapsamda hedefine ulaştığını ifade etti. Erol, Avrupa’da milliyetçiliğin yükselmesinin AB’nin dağılma sürecini hızlandıran bir gelişme olduğunu ve bu anlamda her devletin kendi milletini referans almak suretiyle kendi çıkarlarını gözeterek dünyanın geleceğinde yer almak istediğini, Brexit’in de bunun bir sonucu olduğunu söyledi. Ayrıca Başkan Erol, Merkel’in Zirvede yaptığı “biz Rusya’yı tehdit olarak görmüyoruz, Avrupa Rusya’yla diyaloğu tekrar başlatmalı ve Rusya bir işbirliği partnerine dönüştürülmeli” çıkışıyla birlikte Rusya’nın ABD ve Avrupa arasında yeniden bir tartışmaya neden olacağını vurguladı.
Başkan Erol, Sarı Yelekliler konusunda yaptığı açıklamalarda bu grup üzerinden hem Fransız dış politikasının ipotek altına alınmaya çalışıldığını hem de Macron üzerinde bir baskı oluşturulmaya çalışıldığını söyledi. Ayrıca Avrupa’daki genel trend olan yabancı düşmanlığı ve ırkçılığın Sarı Yelekliler üzerinden tırmandırılmaya çalışıldığını açıklamalarına ekledi.
Ortadoğu’daki son gelişmeleri Pakistan özelinde değerlendiren Erol, ABD’nin Pakistan’ı kaybetmeye başladığını ve Çin’in ülkedeki etkinliğinin giderek arttığını ifade etti. Bu bağlamda Erol, Orta Asya ve Güney Asya’nın geleceğini büyük ölçüde Pakistan’ın belirleyeceğini, Pakistan olmadan bir Afganistan politikasının veya bir Hindistan çevreleme politikasının mümkün olmayacağını vurguladı ve Pakistan’ın belirleyici konumunun arttığına dikkat çekti.
Son olarak Venezuela sürecinde yaşananlara değinen Erol, Amerika’nın Venezuela muhalefetiyle gerçekleştireceği insani yardım provokasyonu için Venezuela sınırlarındaki özel kuvvet birliklerine gönderdiği silahları, insani yardım görünümlü bir müdahale olarak değerlendirdi. Venezuela’da bir iç savaşın planlandığını söyleyen Erol, Rusya’nın her türlü hamleye karşı hazırlıklı olduğunu belirttiğini ve burada mücadele edeceğini söylediğini aktardı. Venezuela’ya yapılacak bir müdahaleye Rusya’nın kayıtsız kalmayacağını açıkladığını söyleyen Erol, bu nedenle Amerika’nın buraya doğrudan bir askeri müdahalede bulunamadığına dikkat çekti. İkinci yöntem olarak Amerika’nın ülkede darbe yapmak istediğini bunu yapamayacağını gördüğünde halkla askeri karşı karşıya getirmeye çalıştığını ve şu anki durumun bu eksende devam ettiğini ifade etti.
Başkan Erol, programın devamında Yeni Zelanda’da yaşanan terör saldırısına ilişkin açıklamalarda bulunarak İslamofobi kavramının batılı anlamda yorumlanışının şiddete meşruiyet zemini kazandırmak arayışıyla ilintili olduğunu ve dolayısıyla bu kavramı doğru bulmadığını kaydederek, Trump gibi birçok Dünya liderinin olayı terör saldırısı olarak nitelendirmemesinin ise ortaya çıkabilecek bir karşı tepki korkusundan kaçınmasına bağladı. İslamofobi’nin terör olarak adlandırılmasıyla, İslamofobik her türlü oluşum, eylem ve örgütün terör kapsamına girerek ve ABD ve Batılı ülkelerin mücadele etmesi gerekliliğini doğuracağını vurguladı. Erol, karşılaşılan tablonun Batı’nın ötekileştirici tutumunun bir sonucu olduğunu da ekleyerek İslamofobi üzerinden İslam dünyasına yeni bir saldırı başlatılmak istendiğinin altını çizdi.
ANKASAM Başkanı Erol, son olarak İslam İşbirliği Teşkilatı’nın toplanması hususuna değinerek toplantıdan çıkacak sonuçlar kapsamında bir beklentisinin olmadığını, katliamların önünün kesilemediğini söyledi. Tekşilatın, Müslümanların lehinde daha somut ve pratiğe yönelik kararlar almasının gerektiğini de sözlerine ekledi. Avrupa’nın tepkisinin altında yatan sebebin ise Almanya’nın başını çektiği liderlik mücadelesinden kaynaklandığını ve bu noktada İslam dünyasının kazanılmaya çalışıldığını, bunun karşısında ise Avrupa Birliği’nin (AB) dağıtılma tehdidi ile karşı karşıya gelinmesinin de Siyonist-Haçlı İttifakı’nın bir projesi olduğunu belirtti. Erol, bu noktada Türkiye ile birlikte Pakistan başta olmak üzere bazı Körfez ülkelerinin de katılımı ile beraber ilerleyen günlerde daha aktif bir rol izlenebileceğinin de altını çizdi.