ANKASAM Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol Venezuela’da yaşanan olayların Batı bakış açısıyla yorumlandığını dile getirerek “Tüm dünya Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) söylemlerinin karşılığının yıkım olduğunu biliyor.” dedi. Venezuela’daki meselenin ABD’nin yakın çevresinin kendi kontrolünden çıkmaya başlamasına karşılık ortaya çıktığını söyleyen Erol, “Venezuela Soğuk Savaş döneminin Kübası’dır.” dedi. Erol, ABD ve diğer ülkeler arasında bir hesaplaşma olduğunu vurgularken burada kaybeden tarafın ciddi darbe alacağını ve kazanının bir adım öne geçeceğini söyledi, “Eğer Venezuela’da ABD kaybederse bu ABD’nin kendi içine kadar yansıyacak bir hesaplaşma sürecinin önünü açar.” ifadesinde bulundu.
Erol, “Küba’da önceden Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) vardı ancak bugün sadece Rusya yok. Çin, İran, Türkiye ve diğerleri var.” diyerek dolayısıyla bugünkü mücadelenin önemi düne göre çok daha büyük olduğunu vurguladı. Yaşananların sadece ABD-Venezuela arasında bir kriz olmadığını ve Venezuela’nın sadece kendi içinde yaşanan sıkıntıların buna neden olmadığını dile getiren Erol, “En temelde Batının kendi içindeki çelişkilerin tezahürüdür. Sandıkla elde edemedikleri sonucu silahla elde etmeye çalışıyorlar.” açıklamasında bulundu. ABD müdahalelerine artık dünyanın sessiz kalmadığını ifade eden Erol başta Rusya olmak üzere diğer devletlerin uzun zamandır bir hazırlık içinde olduklarını söyleyerek bugün ABD’nin elini kolunu sallayarak girebileceği bir yer olmadığını vurguladı.
Erol, Venezuela’nın geçim kaynağının petrol olduğunu hatırlattı ve önceki lider Hugo Cahvez’den sonra ise millileştirme politikasına gidildiğini dile getirdi. Petrolün ülkeye refah sağlamadığını belirten Erol, ABD’nin derdinin kendi çıkarlarını muhafaza etmek olduğunu söyledi. Türkiye açısından meseleyi yorumlayan Erol, Türkiye’nin en temelde mazlumların sesi olduğunu ifade ederek Venezuela’nın Türkiye’nin Latin Amerika açılımının bir parçası olduğunun altını çizdi.
Öte yandan Batının kendisine olumsuz anlamda dokunan bir durum olmadığı takdirde küresel meseleleri daha farklı değerlendirdiğini kaydeden Erol, “Batıyı Batı yapan en önemli unsurun liderlik sorununun olmamasıdır.” sözlerini kaydetti ve bu anlamda Batının artık liderlik sorunu yaşadığını belirtti. Demokrasi gibi birçok değerin tartışıldığı bir dönemde Batının bile kendisinin bu değerlere inanmadığına dikkat çeken Erol, İslamofobi, ırkçılık, yabancı düşmanlığı gibi akımların bu ülkelerde söz konusu olduğunu vurguladı.
Son olarak Erol, Türkiye’de bir eksen kayması olmadığını, aksine eksenin yerine oturduğunu dile getirdi. Türkiye’nin ABD karşısında eski konumunun çok ilerisinde olduğunu savunan Erol, bu durumun ABD’yi kararsız hissettirdiğine ve atacağı adımları belirsiz hale getirdiğine vurgu yaptı. Washington’un Ankara’da oluşan iradenin üzerine gidildiği takdirde çok keskin bir şekilde karar verebileceğini bildiğini kaydeden Erol, bu durumun ilişkilerde bir kopmaya neden olmanın ötesinde sahada açıktan bir mücadeleye neden olabileceğini ortaya koydu. Erol, bu nedenle ABD’nin Türkiye’yi kaybetme riskini şu an göze alamadığına dikkat çekerek “Şu an krizleri dondurmak suretiyle Türkiye’nin ikna edilmeye çalışılmaktadır. ABD ikna anlaşmak istiyorsa tek taraflı ikili ilişkilerden vazgeçmelidir.” dedi.