Zimbabve’nin Zenginliği: Fırsatlar ve Geleceğe Yönelik Potansiyeli

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Güney Afrika kıtasının doğusunda yer alan Zimbabve’nin kuzeyinde Zambiya, batısında Botsvana, güneyinde Güney Afrika Cumhuriyeti ve doğusunda Mozambik bulunmaktadır. Ülke genellikle yüksek platolar ve tepelerle kaplıdır. 1980 yılına kadar Britanya kontrolünde olan Güney Rodezya olarak bilinen Zimbabve, 1980 yılında bağımsızlığını kazanarak bugünkü ismini almıştır. Ancak sonraki yıllarda Robert Mugabe liderliğindeki Zimbabve Afrika Ulusal Birliği-Patriotik Cephe (ZANU-PF) hükümeti altında siyasi ve ekonomik sorunlar yaşanmıştır. Bu dönemde toprak reformları ve hiperenflasyon gibi sorunlar ülkeyi etkilemiştir. 2017 yılında ülkede halk destekli bir askeri darbe girişimi ortaya çıkmış ve 37 yıllık Mugabe iktidarı son bulmuştur.

2017 yılında iktidara gelen Emmerson Mnangagawa, birtakım reformlar hayata geçirmiştir. Bu reformlar, ağırlıklı olarak ekonomi ve uluslararası ilişkilerde yumuşama alanında yapılmıştır. Öte yanda Zimbabve maden zengini olan bir ülkedir. İster yer altı ister yer üstü kaynakları bakımında dünyanın dikkatini çekmektedir. Zimbabve, Afrika Kıtası’ndaki önemli altın madeni üreticilerinden olmasının yanı sıra; platin, elmas, nikel ve kömür gibi madenler bakımından kendini öne çıkarmaktadır.[1] Buradan hareketle, ülkenin döviz ihtiyacını ve istihdam politikalarını, madencilik üzerine yapılandırmıştır, diyebiliriz.

Ülkenin sosyo-politik durumuna rağmen sınırlarında pek çok doğal ve kültürel harikalar bulunmaktadır. Örneğin Victoria Şelalesi, Hwange Ulusal Parkı, Büyük Zimbabve Harabeleri gibi doğal ve kültürel güzellikler Zimbabve’de yer almaktadır. Bu güzellikler sayesinde Zimbabve, “Harikalar Diyarı” olarak adlandırılmaktadır.[2]

Ülke, doğal afetlerden kaynaklı olarak tarım alanında zorluklar yaşamaktadır. Bu durum ülkeyi tarım hayvancılık üretiminde yetersiz ve dışa bağımlı kılmaktadır. Zimbabve kendi kalkınma politikalarını ağırlıklı olarak yer altı kaynaklarına ve bunların dünya pazarına ihracı üzerine kurmuştur. Ancak ülkenin deniz bağlantısı olmaması, ihraç maliyetlerini arttırmakta ve ülkenin dış politikasını etkilemektedir.

Bölgenin ekonomik, askeri, siyasi ve kültürel olarak önde gelen gücü olan Güney Afrika Cumhuriyeti, Zimbabve’nin kalkınmasında hem fırsat hem de birtakım zorluklar getirmektedir. Örneğin Zimbabve, Hint Okyanusu’na açılan kapısı olan Güney Afrika Cumhuriyeti’ne bağımlı durumdadır. Bu durumdan kaynaklı olarak iki ülke arasında çoğunlukla ticari, ekonomik ve siyasi gerilimler yaşanabilmektedir.

Zimbabve’nin diğer komşusu Mozambik’le de bazı anlaşmazlıkları bulunmaktadır. Güney Afrika’nın en büyük elektrik santrali olan Cahora Bassa Barajı’nın geliri, işletimi ve bakımı konusunda anlaşmaya varılmak üzere diplomatik adımlar atılmaktadır.[3]

Zimbabve’yi dolaylı yoldan etkileyen bir başka mesele de Mozambik ve Tanzanya arasındaki Rovuma Nehri’nin paylaşımı sorunudur. İki ülke, nehir üzerindeki adaların sahipliği konusunda ihtilaf yaşamaktadır. Bu durum Zimbabve’ye bölgesel ticaret ve güvenlik sorunları yaratmaktadır. Zimbabve, iki ülke arasında arabulucu rolü üstlenerek soruna çözüm bulunmasına ön ayak olabilir. Bölgedeki jeopolitik konumunu daha da güçlendirebilir.

Sosyo-politik meseleler ve sınır anlaşmazlıkları, Zimbabve gibi zengin bir ülkenin gelişmesinin önündeki engellerdir. Sonuç olarak ülke, yer altı ve yer üstü zenginliklere sahip olmasına karşın denize kıyısı olmayan bir ülkedir. Özellikle Mozambik gibi denize kıyısı olan ülkelerle işbirliğine dönük yakın zamanda atılan adımlar, ülkenin dünyaya açılmakta kararlı olduğunu göstermektedir. Bu durum, Zimbabve’nin ithalatının %62’sini gerçekleştirdiği Güney Afrika Cumhuriyeti’ne olan bağımlılığını azaltacaktır.[4] Çünkü ülkenin bu bağımlılığının sebebi denize kıyısının olmamasından kaynaklanmaktadır. Zimbabve’nin bir diğer avantajı doğa turizmidir. Bu tür coğrafi fırsatlar, ülke imajı ve tanıtımı için elzemdir.

Ülkenin bir diğer avantajı Çin’in Kuşak ve Yol Projesidir.[5] Bu kapsamda ülkenin ulaşım altyapısına yatırım yapılması, Zimbabve’nin hammadde ihracını artırmasına yardımcı olacaktır. Nitekim Zimbabve’nin ihracatının büyük bir kısmı Çin’e gerçekleşmektedir. Özellikle Afrika’nın en büyük altın rezervine sahip ülkesi için bu durum, Zimbabve’nin ileride bölgede söz sahibi olabileceği gerçeğini bize göstermektedir.


[1] “Zimbabve, Coğrafya Dünyası”, Coğrafya, https://shorturl.at/ceoFM, (Erişim Tarihi: 12.08.2023).

[2] “Zimbabve’de Görülecek Akıllara Karşı Kayalar, Kalpten Çekilen Şelaleler ve Diğer Dramatik Manzaralar”, Cecil Dzwowa, https://shorturl.at/tBGQR, (Erişim Tarihi: 11.08.2023).

[3] “Cahora Bassa Barajı”, Peter Berry, https://tr.svayambhava.org/barragem-de-cahora-bassa-13964, (Erişim Tarihi: 12.08.2023).

[4] “Zimbabve Büyük Ticaret Ortakları”, Countryaah, https://www.countryaah.com/zimbabwe-major-trade-partners/, (Erişim Tarihi: 12.08.2023).

[5] Rangarirai Muzapu vd., “Kuşak ve Yol Girişimi: Zimbabve’yi Yatırım Fırsatları İçin Konumlandırmak”, Sapub, http://article.sapub.org/10.5923.j.mm.20180801.04.html, (Erişim Tarihi: 12.08.2023).

Abdullah TORUK
Abdullah TORUK
Düzce Üniversitesi Uluslararası İlişkiler

Benzer İçerikler