Yunanistan, Avrupa Birliği’nin (AB) en doğusunda Ege ve Akdeniz’e kıyıdaş bir ülke olduğu için 2010 senesinde başlayan Arap Baharı ve devamındaki sığınmacı akınında hem transit hem de hedef ülke haline gelmiştir. 2010 yılında Ortadoğu’da başlayan hareketlenmeye Afganistan’da ve Yemen’de yaşanan olaylar sonucunda ikinci ve üçüncü göç dalgaları eklenmiş, son olarak da 2022 yılının Şubat ayında başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan ötürü hem Ukraynalı mülteciler, hem de Moskova yönetiminin ilan ettiği kısmi seferberlikten kaçmak isteyen Ruslar, göçmen olarak Yunanistan da dahil olmak üzere Avrupa ülkelerine yönelik mobilizasyona başlamışlardır.
Bu noktada Yunanistan, İtalya, İspanya ve Malta gibi kıtı ülkeleri, sığınmacıları Avrupa’da ilk karşılayan ülkeler arasında olmuşlardır. Bu süreç, AB fonlarıyla sürdürülse de bir müddet sonra özellikle de Yunanistan’ın Ege kıyılarında göçmen tekneleri batmaya başladığı görülmüş, pek çok sığınmacı yaşamını yitirmeye başlamış ve neticede Yunanistan ve AB’nin sığınmacı politikaları sorgulanmaya başlamıştır.
2015 yılında Avrupa ciddi bir mülteci kriziyle karşı karşıya kalmıştır. Burada bazı AB ülkeleri hiçbir şekilde sığınmacıları ülkeye dahil etmemeye çalıştığı için sığınmacılar açısından acı olaylar meydana gelmiştir. 2015 yılından sonra bir süre sığınmacı ve göçmenler meselesi medyadan uzak olsa da Avrupa’nın doğu kıyılarında yeniden feci olaylar yaşanmaya başlamıştır. Son olarak 2022 yılında Yunanistan’ın Ege açıklarında sığınmacı teknelerini batırması, sınırda kurulan kamplarda yaşam koşullarının çok aşağıda olması, bu kamplarda hijyen ve temel ihtiyaçlarda mahrumiyet yaşanması, meseleyi bir kez daha gündeme getirmiştir.
Yunanistan, sığınmacı krizini anakaradan ziyade adalarda yaşamaktadır. Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) kuruluşunun 9 Haziran 2021 tarihinde “Avrupa Sınırında Kriz İnşa Etmek” isimli raporunda Yunanistan’ın Midilli, Sisam, Sakız, İleryoz ve İstanköy adaları mercek altına alınmış ve burada tamamen önlenebilir ve öngörülebilir politika odaklı bir insani krizin yaşandığı belirtilmiştir.[1] Bu raporda yetişkin ve çocuk sığınmacıların psikolojik ve fiziksel sağlıklarının kötüye gittiği ifade edilmekle birlikte MSF, Atina yönetimine ve AB yetkililerine söz konusu durumun düzeltilmesi için çağrıda bulunmuştur.
Bilindiği üzere, Yunanistan’ın Avrupa Birliği (AB) üyesi olması nedeniyle Atina, AB Temel Haklar Şartı’na bağlıdır. 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması’na göre üye ülkelerin Şart’a uygun davranmaları mecburidir. Burada sığınmacılara ilişkin “geri göndermeme” ilkesi kabul edilmiştir. Şart’ın 19. maddesine göre, bir kişinin zulüm görme korkusu duyduğu veya işkenceye, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muameleye veya cezaya maruz kalmasının ciddi ihtimal dahilinde bulunduğu bir yere geri gönderilmesi yasaktır.[2] Ancak MSF’nin yayımladığı rapor gibi pek çok sivil toplum kuruluşu ve hükümet dışı aktör, Yunanistan sınırındaki insan hakları ihlallerine dikkat çekmektedir.
Mevzubahis raporlarda Yunanistan Hükümeti’nin mültecileri geri ittiği somut verilerle ortaya konulmuştur. En sonuncusu ise Avrupa Dolandırıcılıkla Mücadele Ofisi’nin (OLAF), AB Üye Ülkelerinin Dış Sınırlarının Yönetimi için Operasyonel İşbirliği Ajansı’nın (Frontex) Yunanistan kıyılarında mültecilerin geri itilmesine karşı bir aksiyon almadığına yöneliktir. AB hukuku ve uluslararası hukuka göre, Frontex’in insan haklarına saygı gösterilmesini garanti etme konusunda yasal yükümlülüğü vardır. Ancak OLAF, bu raporda Frontex’in insan hakları ihlallerini önlemek için adımlar atmak yerine, ihlallerin belgelenmemesi ve soruşturulmaması için çalıştığına vurgu yapmıştır.[3]
Tüm bu raporlar sebebiyle Yunanistan, insan haklarını savunan örgütler ve benzeri kurum ve kuruluşlar tarafından eleştiri yağmuruna tutulmuştur. Ayrıca daha sonra da OLAF raporundan dolayı AB kurumlarına duyulan güven sarsılmıştır. Dolayısıyla yaşanan olaylar, AB’nin göç politikalarının sorgulanmasına yol açmıştır. Yunanistan’a olan tepkinin büyümesi de Yunan karar alıcılarının söylem değiştirmesine yol açmıştır.
Bu noktada Yunanistan Göç ve İltica Bakanı Notis Mitarakis, sığınmacı ve göç politikalarının AB üye ülkeleri arasında eşit bölüşülmediğini ve bu konuda ortak hareket edilmesi gerektiğini belirten açılamalarda bulunmuştur.[4] Mitarakis, söz konusu açıklamasında haklı olmakla birlikte, coğrafi gerçekliklerden ötürü kıyı ülkelerinin üzerindeki yükün azaltılmasını hedeflemek çok gerçekçi bir istek değildir. Lakin yine de Yunanistan; İtalya, Malta ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni (GKRY) yanına alarak göçmenler için tek olası yerlerin ev sahibi ülkeler olduğu görüşünü paylaşamayacaklarını yinelemiş ve diğer AB ülkelerinde ifade edilen sayının “gerçek düzensiz varış sayısının sadece çok küçük bir kısmını temsil ettiğine” dikkat çekmiştir.[5]
Yunanistan’dan gelen bu tepki üzerine 24 Kasım 2022 tarihinde Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Margaritis Schinas, Yunanistan’a göçmenlik desteği için 1,9 milyar avroluk ek finansmanı açıklamıştır. Ayrıca Schinas, Yunanistan’a yapılan yardımlar bağlamında şunları söylemiştir:[6]
“Yunanistan, Avrupa’dan en güçlü yardımı almıştır. Yunanistan için şimdiye kadar 2,5-3 milyar avronun üzerinde finansman sağladık. Ve cari dönemde 1,9 milyar avroluk ek finansmanla ülkeyi destekleyeceğimizi duyuruyoruz. Tüm üye devletlerin, özellikle de ev sahibi ülkelerin ihtiyaçlarının yanında yer aldık.”
Burada, AB’nin hem kendisine yönelik eleştirileri savuşturma hem de Yunanistan tarafından dile getirilen şikayetleri bastırmaya yönelik bir söylem geliştirdiği ifade edilebilir. Dolayısıyla Yunanistan, ekonomik yardım hamlesini kullanmıştır, denilebilir.
Sonuç olarak Yunanistan ve AB’nin sığınmacı ve göçmen politikalarında pek çok yanlış yapıldığı görülmektedir. Bu yanlışlar, uluslararası örgütler ve sivil toplum kuruluşları tarafından da açıkça ortaya konulmuştur. Son zamanlarda Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasıyla tekrar gündeme gelen sığınmacı konusu ve özellikle de Yunanistan’ın Ege Denizi kıyılarında yaşanan insanlık dramları, bir şeylerin yanlış gittiğini göstermektedir. Hem AB’ye hem de Yunanistan Hükümeti’ne yönelik eleştirilerin artması üzerine Atina yönetimi, söylem değiştirme yoluna gitmiş ve AB’nin sığınmacılar konusunda problem yaşayan diğer kıyı ülkeleriyle birlikte sorumluluğun bölüştürülmesi gerektiğini savunan bir tutum geliştirmiştir. AB ise hem eleştirileri engellemek hem de Yunanistan’ın bu çıkışlarının önünü kesmek maksadıyla Yunanistan’a ayırdığı fonları arttırmıştır.
[1] “Constructing Crisis at Europe’s Border”, MSF, https://www.msf.org/constructing-crisis-europe-border-migration-report, (Erişim Tarihi: 03.12.2022).
[2] Doç. Dr. İsmail Şahin, “Yunanistan’ın Yasa Dışı Göçmen Politikasının Garantörü AB”, Anadolu Ajansı, https://www.aa.com.tr/tr/analiz/yunanistanin-yasa-disi-gocmen-politikasinin-garantoru-ab/2435604, (Erişim Tarihi: 03.12.2022).
[3] “Revealed: The OLAF Report on Frontex”, FragDenStaat, https://fragdenstaat.de/en/blog/2022/10/13/frontex-olaf-report-leaked/, (Erişim Tarihi: 03.12.2022).
[4] “Mitarakis: EU Needs To Share Management Of Migration”, e-Kathimerini, https://www.ekathimerini.com/news/1198793/mitarakis-eu-needs-to-share-management-of-migration/, (Erişim Tarihi: 03.12.2022).
[5] “Ελλάδα, Κύπρος, Ιταλία και Μάλτα για το ασήκωτο βάρος στο προσφυγικό”, Efsyn, https://www.efsyn.gr/kosmos/366786_ellada-kypros-italia-kai-malta-gia-asikoto-baros-sto-prosfygiko, (Erişim Tarihi: 03.12.2022).
[6] “Έξτρα χρηματοδότηση σχεδόν 2 δισ. ευρώ από Κομισιόν στην Ελλάδα για το μεταναστευτικό”, insider, https://www.insider.gr/politiki/252385/metanasteytiko-extra-hrimatodotisi-shedon-2-dis-eyro-apo-komision-stin-ellada, (Erişim Tarihi: 03.12.2022).