Uzun yıllar boyunca Avrupa’nın ve dünyanın başat güçlerinden olan İngiltere, İkinci Dünya Savaşı ve 1956 yılında yaşanan Süveyş Krizi neticesinde küresel güç olma özelliğini kaybetmiştir. Bunun karşısında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ön plana çıkmış ve Batı Dünyası’nın liderliğini üstlenmişti*r. 1990 yılından sonraki dönemde ABD, dünyadaki tek süper güce dönüşürken; Avrupa üzerindeki “Sovyet tehdidi” ortadan kalkmıştır. Böyle bir ortamda Londra yönetimi, Pekin’le yakınlaşma sürecine girmiştir. Hatta İngiltere, 2013 yılında duyurulan Kuşak-Yol Projesi’nin iki merkezinden biri olarak kabul edilmiştir. Daha sonra Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in 2015 senesinde Londra’ya düzenlediği ziyaret esnasında ikili ilişkilerin ticaret ve yatırım kapsamında “altın çağ”ını yaşadığı belirtilmiştir.[1]
Söz konusu dönemde European Geostrategy isimli bir merkez, 2014 yılında hazırladığı bir çalışmada dünyadaki aktörleri süper, küresel, bölgesel ve yerel güç olarak dört kategoriye ayırmıştır. Bu çalışmada ABD, tek süper güç olarak tanımlanmıştır. İngiltere ise tek küresel güç olarak sınıflandırılmaktaydı. Fransa, Çin, Rusya, Japonya, Almanya, Avustralya, Kanada ve Hindistan ise listede bölgesel güç kategorisine dahil edilmiştir.[2]
Sürekli gelişme ve değişme sürecinde olan dünyada güç merkezlerinin Batı’dan Doğu’ya doğru kayma süreci hızlanmıştır. Özellikle de Pekin, Moskova ve Yeni Delhi gibi güç merkezleri ortaya çıkarken; Avrupa’daki başkentlerin dünya siyasetini, ekonomisini ve güvenliğini etkileme kapasitesi zayıflamaya başlamıştır. Bu durum, European Geostrategy’nin hazırladığı çalışmadaki kategorilerin de değiştiği düşüncesini akıllara getirmiştir.
Bilhassa Pekin, büyük bir hızla yükselirken; Londra, Paris ve Berlin’in ivme kaybettiği söylenebilir. ABD’nin ise özellikle Latin Amerika ve Asya’daki birçok müttefiki, Çin’le güçlü ilişkiler kurmaya başlamıştır. Afrika ise bir rekabet sahasına dönüşmüştür. Bu durum, Batı Dünyası’nın zayıfladığı ve dünya sisteminin iki/çok kutuplu bir yapıya evrildiği algısını güçlendirmiştir. Ayrıca Hindistan, Endonezya ve Malezya gibi devletlerin daha bağımsız hareket etmesi ve Batılı güçlere karşı Rusya ve Çin gibi aktörlerle yakınlaşması, güç merkezlerinin değişmekte olduğunu gözler önüne sermiştir.
Batı’nın diğer ülkeler üzerindeki nüfuzunun azalması, uluslararası düzenin tartışılmasına yol açmıştır. Bundan olumsuz etkilenen ana devlet ABD olsa da İngiltere’nin de rahatsız olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü güç kategorisinde küresel bir aktör olarak kabul edilen İngiltere ya tek küresel güç olma özelliğini kaybetmiş ya da değişen denklemeler çerçevesinde küresel güçten bölgesel güce doğru gerilemiştir. Bunun en somut örneklerinden biri, Hindistan’ın ekonomik açıdan İngiltere’yi geçmesidir.
Londra yönetiminin son dönemde söz konusu rahatsızlığı bertaraf edebilmek, Doğu’da yükselen güçleri engellemek ve tekrar küresel güç olabilmek için politika değişikliğine gittiği söylenebilir. Bu bağlamda bir dönem Çin’le Kuşak-Yol Projesi kapsamında beraber hareket eden İngiltere, son dönemde Çin’e karşı açık bir tutum almaya başlamıştır. Bu anlamda ABD ve Avustralya’yla birlikte yapılan AUKUS, İngiltere’nin Çin aleyhinde attığı en somut adımlardan biri olarak dikkat çekmektedir.
AUKUS’la Çin’i çevrelemek isteyen İngiltere, 2022 yılının Şubat ayından bu yana Rusya’ya karşı en sert tutumu benimseyen devletlerdendir. Bu bağlamda Ukrayna Savaşı’yla birlikte Moskova’ya uygulanan yaptırımların, Ukrayna Ordusu’na verilen askeri yardımın ve Rusya karşıtı propagandanın ana merkezlerinden ve destekçilerinden biri de yine İngiltere olmuştur. Bu süreçte İngiltere, Rus tehdidi argümanını kullanarak Avrupa’daki etkisini arttırmaya yönelmiştir. İngiltere’nin farklı dönemlerde Avrupalı aktörlerle yaptığı güvenlik ve savunma temelli anlaşmalar, bunun göstergesidir.
Bu kapsamda İngiltere, tek veya tekrar küresel güç olabilmek için iki strateji izlemektedir. Bunlardan ilki, ABD’yle yakınlaşmak ve ortak politika izlemektir. Çünkü Londra yönetimi, süper güç olan ABD sayesinde küresel güç konumuna yükselebileceğini ya da rakiplerini bertaraf edebileceğini düşünmektedir. Bu nedenle ABD’yle AUKUS’ta ortak bir strateji yürüten İngiltere, dünyanın çeşitli bölgelerinde de bu ülkeyle çıkarlarının çatışmasına neden olacak siyasi adımlar atmaktan sakınmaktadır.
İngiltere’nin belirlediği ikinci strateji ise jeopolitik bir perspektife sahiptir. Dünya siyasetinde, ekonomisinde ve güvenliğinde etkili olduğu süreçte İngiltere, Hindistan-Körfez Bölgesi-Süveyş Kanalı-Kıbrıs Adası-Yunanistan hattındaki ana güçlerden biriydi. Dünya ticaretinin önemli bir kısmının Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleştiği sömürgecilik dönemlerinde Londra hem sömürgeleri ve nüfuz bölgelerindeki varlığını sürdürmekte hem de Akdeniz güzergahında ülkesine aktardığı malların güvenliğini sağlamaktaydı.
Sömürgeci geçmişindeki gücüne kavuşmak isteyen Londra yönetimi, günümüzde benzer hat üzerinden bir nüfuz alanı inşa etmeye çalışmaktadır. Öncelikle Hindistan’la 4 Ocak 2021 tarihinde “2030 Yol Haritası” belgesini yayınlayan İngiltere, iki ülke arasında siyasi, iktisadi, kültürel ilişkilerini ve güvenlik temelli işbirliğini geliştirmek istediğini ortaya koymuştur.[3] Çin’in Hindistan’la uzun süredir yaşadığı gerilimin bir benzerinin İngiltere’yle ilişkilerde de ortaya çıkması, Londra-Yeni Delhi hattındaki yakınlaşmayı hızlandırmıştır.
Diğer taraftan Körfez ülkeleriyle yakınlaşmak ve aralarındaki bağı güçlendirmek isteyen Londra, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’yle bir serbest ticaret anlaşması imzalamak istemektedir.[4] Ayrıca İngiltere’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Yunanistan’la olan ilişkilerinde bir yoğunlaşma görülmektedir. Zira 2022 yılının Aralık ayında İngiltere ile GKRY arasında Stratejik İşbirliği Mutabakatı imzalamıştır.[5] Bununla birlikte 2023 yılının Şubat ayında Londra ile Atina arasında güçlendirilmiş savunma ortaklığı amacıyla savunma ve güvenlik anlaşması imzalamıştır.[6]
Sonuç olarak İngiltere, son on yıldır önemli bir güç kaybına uğramıştır. Zira Asya’da yükselen yeni merkezler, Londra’nın dünya siyasetindeki etkisini ve kapasitesini sarsmıştır. Bu durum, Londra yönetiminin sömürge dönemindeki gücüne ulaşma isteğini körüklemiştir. Bu noktada Rusya ve Çin’e karşı sert bir tutum benimseyen İngiltere, sömürgecilik döneminde olduğu gibi Hindistan’dan Avrupa’ya uzanan bir nüfuz hattı inşa etmeye odaklanmış gözükmektedir. Ancak bunu gerçekleştirmek için yeterli kapasiteye sahip olmamasından ötürü İngiltere’nin ABD’yle yakınlaştığı ve bu ülkenin politikalarına uyumlu bir strateji geliştirdiği söylenebilir.
[1] “China, Britain to Benefit From ‘Golden Era’ in Ties-Cameron”, Reuters, https://www.reuters.com/article/us-china-britain-idUSKCN0SB10M20151017, (Erişim Tarihi: 08.02.2023).
[2] George Allison, “Study Finds UK is Second Most Powerful Country in the World”, UK Defence Journal, https://ukdefencejournal.org.uk/study-finds-uk-is-second-most-powerful-country-in-the-world/, (Erişim Tarihi: 08.02.2023).
[3] “2030 Roadmap for India-UK Future Relations”, https://www.gov.uk/government/publications/india-uk-virtual-summit-may-2021-roadmap-2030-for-a-comprehensive-strategic-partnership/2030-roadmap-for-india-uk-future-relations, (Erişim Tarihi: 08.02.2023).
[4] “UK-Gulf Cooperation Council Trade Negotiations Update: December 2022”, https://www.gov.uk/government/news/uk-gulf-cooperation-council-trade-negotiations-update-december-2022, (Erişim Tarihi: 08.02.2023).
[5] “Ertuğruloğlu: “İngiltere’nin GKRY ile Savunma ve Dış Politikayı da Kapsayan Stratejik İş Birliği Kurma Cihetine Gitmesi Kaygı Verici””, Kıbrıs Türk, https://www.kibristurk.com/haber/ertugruloglu-ingilterenin-gkry-ile-savunma-ve-dis-politikayi-da-kapsayan-stratejik-is-birligi-kurma-cihetine-gitmesi-kaygi-verici-6145, (Erişim Tarihi: 08.02.2023).
[6] “UK and Greece Seek Strengthened Defence Partnership”, Gov.uk, https://www.gov.uk/government/news/uk-and-greece-seek-strengthened-defence-partnership, (Erişim Tarihi: 08.02.2023).