Yemen Husileri ve İran: Mezhep Savaşı Ülkenin Kaçınılmaz Kaderi mi?

Paylaş

İran’ın geniş Ortadoğu coğrafyasında olduğu gibi Yemen’deki Husi hareketi için de uzun dönemli bir stratejik değerlendirmesi vardır. Husiler, teolojik açıdan Sünnilik ile Şiilik arasında konumlanan İslam’ın Zeydi mezhebine mensup olsalar1 da bu grubun daha sonra İran’ın etkisi altına girdiği ve İran’ın devrim ihracı politikaları sayesinde On İki İmam Şiiliğini benimsediği yüksek oranda dile getirilmektedir. Husilerin, İran İslam Devrimi’ne eğilim göstermelerinin mantıklı bir temeli de vardır. Bunun sebebini açıklamak gerekirse, Zeydi Şii İmam’ın liderliğindeki Yemen monarşisi, 1962 yılında devrilene kadar yaklaşık bin yıl boyunca Zeydi İmamlar Devleti’ne hükmetmişti. Günümüzde ise Husiler, Zeydi imameti kendi liderliğinde yeniden canlandırmaya çalışmaktadır.2 1979’daki İran İslam Devrimi, Husilerin benzer davayı takip etmesi adına önemli bir örnek oluşturmuştur.

 

Aralarında ideolojik bir yakınlık olduğuna dair söylemler ve İran’ın Aden Körfezi’nde korsanla mücadele ve balıkçılık faaliyeti bahanesiyle Husilere askeri yardım ulaştırma çabası dikkate alındığında, İran ve Husiler’in mezhepsel amaçlarına ve yöntemlerine bakılmaksızın, bütün ipuçları; İran ve Husilerin birlikte hareket etme konusunda anlaştıklarını, bu hususta kararlı olduklarını ve Zeydi uyanışını gerçekleştirme adına ülkeyi mezhepsel kutuplaşmaya sürüklemeyi ve mezhep savaşını derinleştirmeyi göze aldıklarını göstermektedir. Yemen’in tarihsel serüvenini, sosyal yapısını, Husi hareketini ve İran’ın onlara olan desteğini kısaca açıkladıktan sonra geniş uluslararası güç mücadelesi sebebiyle başarısız bir devlet olarak konumlanan Yemen’in mezhepsel, siyasal ve kabileler arası çatışmaların gölgesinde kaldığı sürpriz olmayan bir şekilde ortaya çıkacaktır.

Dokuzuncu yüzyılın sonlarında Zeydi İmamlar Devleti, Yemen’in kuzeyinde kurulmuş ve kuzey dağlık bölgelerdeki kasaba ve köylerde köklü bir biçimde kök salmıştır.3 1962 devrimiyle yaklaşık bin yıldır hüküm süren Zeydi Haşimi İmameti sona erdirmiş ve sosyal düzen bozulmuştur.4 Yemen Cumhuriyeti, Güney ve Kuzey Yemen arasındaki 30 yıllık çatışmanın ardından 22 Mayıs 1990’da resmi olarak kurulmuştur. Yemenlilerin çoğu, Sünni mezhebin Şafi kolundandır ve Yemen nüfusunun sadece yüzde 35’i Zeydi mezhebine mensuptur. Yemen, 27 milyon nüfusa ve kişi başı 2,700 dolar olmak üzere 75 milyar dolar GSYİH’ya (Gayri Safi Yurt İçi Hasıla) sahiptir.5 Kabile anlayışı kuzey bölgelerinde yaygın iken, güney bölgelerinde ise zayıftır. Bununla birlikte Yemen’in birçok bölgesinde kabileler merkezi hükümetten bağımsız olarak hareket etmektedir.6 Yemen, uzun zamandır yerel düzeyde toplumsal bir hoşnutsuzluğun ve Zeydi kimlik iddialarının, devletin hüküm sürme ve kendini meşrulaştırma yöntemleriyle kesiştiği çıkmaz bir savaşın içerisindedir.7 Diğer bir deyişle, Yemen yönetiminin tarih boyunca kaynağı, sosyo-kültürel ve mezhepsel dinamiklerle ve kabile anlayışı ile uyumsuz kalmıştır. Bu durum düşük kamu hizmeti ve yönetişim ile birleşince Yemen’de sosyal kargaşa her döneme hâkim olmuştur.

1926 doğumlu Saada’lı önde gelen Zeydi din adamı Bedrettin el Husi, 1970’lerden itibaren Zeydi uyanışını savunmuş ve Vahabiliği kınayan çeşitli tezler yayınlamıştır. Diğer aile üyeleri de dini eğitim kurumları açarak, kitaplar yazarak ve protestolar yayınlayarak aynı davayı takip etmişlerdir. 1990’da Kuzey ve Güney Yemen’in birleşmesiyle birlikte Zeydi uyanışını savunanlar, kendilerini siyasette ifade etme imkânı bulmuştur.8 1992 yılında Al-Hak Partisi’nin bir kolu olarak “Mümin Gençlik Hareketi, ash-Shabāb al-Mū’min” kurulmuştur. 1993 yılında ise Bedrettin el Husi’nin oğlu Huseyin el Husi ile Abdallah al-Ruzami, Al-Hak Partisi’nden meclise girmeyi başarmıştır. 2004’te Husiler, Yemen Ordusu’na karşı saldırı harekâtı başlatmış ve “Ensarullah” adında silahlı bir birlik kurmuşlardır. Hüseyin el Husi, Eylül 2004’te Yemen Ordusu’na karşı başlatılan çatışmalarda öldürülmüş ve Bedrettin el Husi’nin bir diğer oğlu Abdülmelik el Husi liderliği devralmıştır.

Husiler, Salih rejiminin Suudi Arabistan’dan mali yardım aldığını ve bunun karşılığında ise rejim tarafından Vahabiliğin bölgede yayılmasına göz yumulduğunu iddia etmişlerdir. Benzer şekilde Husiler, Salih rejiminin kendilerine karşı savaşması karşılığında ABD’den ekonomik yardım aldığını iddia etmişlerdir. Husiler ile Yemen Ordusu arasındaki çatışmalar, Şubat 2015’te başkent Sana’nın bir bölümünün Husi güçleri tarafından ele geçirilmesi noktasına kadar ulaşmıştır. Günümüzde ise Husiler ve Salih taraftarları, sözüm ona yönetimde olan Mansur Hadi hükümetine ve onun destekçisi Suudi Arabistan’a karşı savaş vermektedir.

Ayrıca Husiler, Zeydi toplumu manipüle etmek ve bu sayede taraftar toplamak için antiAmerikan ve anti-Siyonist sloganlar kullanmaktadır. Aslında Zeydi direnişçiler, çoğunlukla köylerini ve ailelerini korumaya çalışan kabilelerdir9 ve direniş, bir çatı örgüt olarak Husilerin temsiliyeti ile anlam kazanmakta ve giderek İran’ın etkisi altına girmektedir.

Husi kabilesi lideri Bedrettin el Husi’nin İran’ın Kum Şehri’nde aldığı dini eğitim sonrası On İki İmam Şiiliğini (Caferiliği) kabul ettiği güçlü bir şekilde iddia edilmektedir. Daha sonra Husi hareketi, ideolojik olarak İran’ın İslami yönetimine benzer bir siyasi ideoloji benimsemiş ve böylece Yemen’deki Sünni ve Zeydi hareketlerinden ayrılmıştır. Ayrıca Hüseyin el Husi’nin 1993 yılında İran Cumhurbaşkanı’yla görüştüğü ve Bedrettin el Husi’nin ise 2003’te İran’ı ziyaret ettiği belirtilmektedir.10 İran, Husilere ciddi anlamda ideolojik ve retorik destek sağlamanın yanı sıra Yemen’de ve daha sonra Ortadoğu’da avantaj elde etme adına Husilere maddi destek de sunmaktadır.

Husiler ile İran arasında ideolojik bir yakınlığın olup olmadığı konusundaki mevcut söylemlerden bağımsız olarak, her iki kesimin de karşılıklı işbirliğinden yararlandığı söylenebilir. Bir kesim, elini güçlendiriyor ve Zeydi İmamlar Devleti’ni elde etmeye yaklaşıyor, diğer kesim ise bu sayede “Şii Hilali”ni gerçekleştirme adına büyük bir adım atmış oluyor. İran açısından bakıldığında, eğer bir grup her nerede olursa olsun İran’la işbirliği yapmaya eğilimli ise; İran, bu durumu makul ve mantıklı bir şekilde görecek ve memnuniyetle karşılayacaktır. Eğer bir ülke yönetimi, Şiilerin hakimiyetinde elit bir rejimine dönüşürse; bu durum İran için pastadan büyük bir pay almak anlamına gelecektir. Mezhepçilik burada temel nokta olmamakla birlikte daha çok pastadan büyük bir pay almak adına önemli bir araç vazifesi görmektedir ve maalesef gittikçe Yemen’in kaçınılmaz kaderi haline gelmektedir.

Vekalet Savaşı ve mezhepçilik, Yemen’de derin bir şekilde kök salmış durumdadır ve Suriye iç savaşının sona ermesinin ardından Yemen, muhtemelen küresel güç mücadelesinin temel odağı haline gelecektir. Trump, İran’a Ortadoğu’da geri adım attırma ve bu politikasına Yemen’den başlama niyetindedir. İranlı yetkililer ise, “Halep’teki zaferin ardından Bahreyn, Yemen ve Musul’un da düşeceğini” dile getirmektedirler.11 Bölgesel gerginlik, ABD-İran restleşmesi nedeniyle artmakta ve ittifaklar ortak tehdide karşı saflarını sıklaştırmaktadır. Suudi Arabistan, Ortadoğu’da İran’ın etkisini dengelemek için Türkiye, Arap Körfez Ülkeleri ve Mısır dahil olmak üzere oldukça caydırıcı bir bölgesel ittifak arayışındadır. İran, Suriye ve Irak’taki toprak kazanımlarını Halep’te olduğu gibi manipüle etmeye devam etmekte ve İran’ın elini güçlendirdiği algısını yaratmaya çalışmaktadır. İran, Şii Hilali’ni acımasız bir şekilde gerçekleştirmeye çalıştığı sürece mezhepçilik, ne yazık ki Yemen’de, Musul’da, muhtemelen Bahreyn’de ve genel anlamda ise Ortadoğu’da insanlık dramlarına yol açmaya devam edecek ve bölgeyi kasıp kavuracaktır.

                                                        

  1. Salmoni, B. A., Loidolt, B., ve Wells, M. (2010). Regime and Periphery in Northern Yemen – The Huthi Phenomenon. National Defense Research Institute, XV.
  2. Boucek, C. (2010, May). Yemen: On the Brink- War in Saada From Local Insurrection to National Challenge. Carnegie Endowment, No: 110, s. 4.
  3. Defense Language Institute Foreign Language Center. (2010). Yemen in Perspective- An Orientation Guide.
  4. International Crisis Group. (2009, May). Defusing the Saada Time Bomb. Middle East Report, No: 86, 3.
  5. İnternet: The World Web: https://www.cia.gov/library/publications/the-worldfactbook/geos/ym.html 13 Kasım 2016’da alınmıştır.
  6. Defense Language Institute Foreign Language Center, a.g.e., 42.
  7. Salmoni, Loidolt ve Wells, a.g.m., XV.
  8. International Crisis Group, a.g.m., 5-6.
  9. Internationa Crisis Group, a.g.m., 5.
  10. Peterson, J. E., (2008, August). The al-Huthi Conflict in Yemen. Arabian Peninsula Background Notes, No: APBN-006, 2.
  11. İnternet: Iranian commander says after Aleppo   it is Bahrain and Yemen’s Web: http://www.rudaw.net/english/middleeast/iran/18122016 12 Şubat 2017’de alınmıştır.
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler