Analiz

Yapay Zekâ’nın Militarizasyon Yarışı ve Soğuk Savaşı

Yapay Zekâ’nın askerî kullanımı, savaş doktrinlerini değiştirerek büyük güçler arasında stratejik rekabeti artırmaktadır.
DeepSeek ve benzeri Çin merkezli Yapay Zekâ platformları, ABD’nin teknoloji liderliğine meydan okuyarak yeni güvenlik endişeleri doğurmaktadır.
Yapay Zekâ ve askerî teknoloji yarışı, 2. Soğuk Savaşı ile YZ Soğuk Savaşı’nı dönüştürme potansiyeli taşımaktadır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Yapay Zekâ (YZ) militarizasyonu, savaşın doğasını değiştirerek askerî organizasyonları, muharebe stratejilerini ve operasyonel süreçleri köklü biçimde dönüştürmüştür. Otonom sistemler, karar alma süreçlerini hızlandırarak savaş alanında yeni avantajlar sağlamış, makine öğrenimi, gerçek zamanlı veri analizi ve yapay sinir ağları gibi teknolojilerle hedef tanıma, tehdit tahmini ve hassas vuruş kabiliyeti kazandırmıştır. 

İnsansız Hava Araçları (İHA), otonom sistemler, füze savunma ve siber savaş operasyonları gibi alanlarda kritik roller üstlenen YZ, sürü teknolojisi, otonom koordinasyon ve kuantum bilişim ile savaş doktrinlerini yeniden şekillendirmiştir. Artırılmış gerçeklik (AR) ve sanal gerçeklik (VR) tabanlı simülasyonlar, askerî eğitimleri fiziksel risk olmadan gerçekleştirerek savaş hazırlığını dijitalleştirmiştir. Çin, Hindistan, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gibi büyük güçler, YZ destekli askerî teknolojilere yaptıkları yatırımlarla savaş alanında stratejik üstünlük sağlamayı hedeflemiş ve teknoloji rekabetini bir güvenlik stratejisine dönüştürmüştür. YZ artık sadece bir savaş aracı değil, askerî doktrinlerin ve caydırıcılık politikalarının temel unsuru hâline gelmiştir.[1]

YZ, son on yılda insan yaşamının her alanını etkisi altına almış, yüz tanıma yazılımlarından otonom araçlara, arama motorlarından çeviri sistemlerine kadar geniş bir kullanım alanı bulmuştur. Ancak bu teknolojik ilerleme, YZ’nin savaş sahasına entegre edilmesiyle daha karmaşık bir boyut kazanmış ve YZ’nin silahlandırılması, Soğuk Savaş dönemindeki nükleer silahlanma yarışına benzer bir dinamik oluşturmuştur. Nükleer caydırıcılığın yerini giderek otonom silah sistemleri alırken, Çin, ABD ve Rusya gibi büyük güçler, YZ tabanlı askeri teknolojileri ulusal güvenlik stratejilerinin merkezine yerleştirmiştir. YZ’nin istihbarat, gözetleme ve siber güvenlik alanlarında sağladığı avantajlar savaş doktrinlerini değiştirmiş, küresel dengeleri sarsmış ve diplomatik müzakereleri zorunlu kılmıştır. Ancak Birleşmiş Milletler (BM) ve uluslararası hukuk mekanizmaları, YZ’nin modern savaş alanındaki hızlı yükselişine ayak uydurmakta zorlanmış, otonom silahların etik ve hukuki çerçevesi belirsiz kalmıştır. Bu durum, YZ destekli silahlanma yarışının uluslararası güvenliği istikrarsızlaştırma riskini artırırken, diplomasi ve çok taraflı anlaşmaların bu süreci dengelemede kritik bir rol üstlenmesini gerekli kılmıştır.[2]

2025 yılının Ocak ayında erişime sunulan Çin merkezli DeepSeek’in YZ alanındaki yükselişi, ABD’nin teknoloji sektöründeki hâkimiyetini sarsmış ve ulusal güvenlik kaygılarını artırmıştır. ABD Donanması, güvenlik ve etik nedenlerle DeepSeek uygulamalarını yasaklamış, Beyaz Saray ise ulusal güvenlik üzerindeki etkilerini değerlendirmeye başlamıştır.[3] Apple’ın en çok indirilen ücretsiz uygulamalarından biri olan DeepSeek, OpenAI gibi ABD merkezli YZ firmaları için ciddi bir rekabet oluşturmuş ve bilgi distilasyonu yoluyla Batı teknolojilerinden faydalanmış olabileceği yönünde iddialara yol açmıştır. Nvidia hisselerinin %17 düşmesi ve 600 milyar dolarlık piyasa kaybı, ABD’nin YZ alanındaki ekonomik gücüne darbe vurmuştur.[4]

ABD hükûmeti, Çin’in bu yükselişini sınırlandırmak için ihracat kontrolleri ve düzenleyici önlemler planlarken, DeepSeek’in kullanıcı verilerini Çin hükûmetine aktarabileceği endişesi veri güvenliği tartışmalarını alevlendirmiştir. Çin yasalarının şirketlere geniş veri erişimi yetkisi vermesi, uygulamanın ulusal güvenlik riski oluşturabileceği yönünde değerlendirilmiştir. Ayrıca, DeepSeek’in sansür politikaları dikkat çekmiş, Tiananmen Meydanı olayları gibi hassas konularda bilgiye erişimin engellendiği tespit edilmiştir. Bu gelişmeler, Çin’in YZ alanındaki ilerleyişinin, ABD’nin küresel liderliğini ve stratejik çıkarlarını doğrudan etkileyen bir faktör hâline geldiğini göstermiştir.

ABD’nin National University’sinin (Millî Üniversitesi) “131 AI Statistics and Trends for 2025 (2025 için 131 Yapay Zekâ İstatistiği ve Trendi)” başlıklı verilerinde, YZ’nin küresel çapta hızla yayıldığı ve iş dünyasından bireysel kullanıma kadar geniş bir alanda etkili olduğu ortaya konulmuştur. Günümüzde kullanılan cihazların %77’sinde bir şekilde YZ bulunduğu, kuruluşların %90’ının rekabet avantajı elde etmek için YZ’yi desteklediği ve bu teknolojinin artık küresel ekonominin ayrılmaz bir parçası haline geldiği belirtilmiştir. YZ’nin 2030 yılına kadar küresel ekonomiye 15,7 trilyon dolar katkı sağlamasının beklendiği vurgulanmış, bu büyümenin yalnızca ekonomik etkilerle sınırlı kalmayıp iş gücü piyasasını da dönüştüreceği ifade edilmiştir. 2025 yılına kadar 85 milyon işin kaybolabileceği ancak 97 milyon yeni işin yaratılacağı, dolayısıyla 12 milyon net istihdam artışı sağlanacağı öngörülmüştür. Bununla birlikte, kuruluşların %63’ünün önümüzdeki üç yıl içinde YZ’yi benimsemeyi planladığı, pazarın ise her yıl en az %120 oranında büyüme gösterdiği aktarılmıştır. 2024 yılı itibarıyla küresel YZ pazarının %33’lük bir büyüme göstereceği ifade edilirken, tüketicilerin yalnızca üçte birinin YZ platformlarını kullandığını düşündüğü, ancak gerçek kullanım oranının %77’ye ulaştığı belirtilmiştir. Bu veriler, YZ’nin yalnızca teknolojik bir gelişme olmaktan çıkıp, ekonomik ve toplumsal yapıyı kökten değiştiren bir güç haline geldiğini göstermiştir.[5]

YZ küresel güvenlik stratejilerine etkisi derinleşmiş ve özellikle nükleer güçlerin bulunduğu Güney Asya’da stratejik dengeleri değiştirmiştir. Hindistan ve Pakistan arasındaki tarihî rekabet içinde YZ’nin askerîleştirilmesi, bölgesel güvenlik açısından hem fırsatlar hem de riskler barındırmaktadır. Ölümcül Otonom Silah Sistemleri (Lethal Autonomous Weapon Systems – LAWS), gelişmiş gözetleme teknolojileri ve YZ destekli karar alma mekanizmaları, savaş doktrinlerinin temel unsurları hâline gelirken, stratejik avantajlar sunsa da hata, yanlış hesaplama ve tırmanma riskleri yaratmaktadır. YZ’nin konvansiyonel ve nükleer sistemlere entegrasyonu, özellikle gerilimlerin yüksek olduğu Güney Asya’da ani ve kontrolsüz kriz riskini artırmış, güvenlik politikalarının geleceğini belirsiz hâle getirmiştir.[6]

Marc Andreessen, YZ’nin militarizasyonu konusunda sert bir Çin karşıtı olarak öne çıkmış ve Pekin’e karşı bir silahlanma yarışının kaçınılmaz olduğunu savunmuştur. Ona göre, bu yarışı kazanan taraf küresel hâkimiyeti ele geçirecek ve bu nedenle gözetim, iş kayıpları veya enerji tüketimi gibi YZ’ye dair diğer endişeler, Çin’i her ne pahasına olursa olsun yenme hedefinin gerisinde kalmalıdır. Washington Post tarafından hazırlanan bir analizde, Andreessen’in Trump ile görüşmesinin ardından, Çin’e karşı verilen mücadeleyi ABD teknoloji sektörü için bir fırsat olarak gördüğü belirtilmiştir.[7] ABD’nin yazılım geliştirme alanındaki gücüne vurgu yapılırken, Çin’in İHA teknolojisi ve donanım üretiminde artan hâkimiyetine yönelik ciddi kaygılar dile getirilmiştir. Çin’in otomotiv sektöründeki hızlı yükselişine Xiaomi’yi örnek gösterilerek dikkat çekmiş ve ABD içinde güvenlik riski oluşturabilecek “kâbus senaryolarına” (nightmare scenario) karşı güçlü bir yerli üretim altyapısının zorunluluğu vurgulanmıştır. Ayrıca, ABD’nin rekabet gücünü koruyabilmesi için tedarik zinciri kırılganlıklarını (supply chain vulnerabilities) gidermesi ve robotik ile fiziksel YZ’ye yeniden odaklanması gerektiği ifade edilmiştir.[8]

Bunların yanı sıra, Başkan Yardımcısı James David Vance’in üstlenebileceği kritik rol de göz ardı edilmemiştir. Peter Thiel’in desteğiyle yükselen Vance, Thiel’in şirketlerinden birinde beş yıl çalışmış ve 2022’de Ohio Senatörlüğü seçimlerini, Thiel’in sağladığı 15 milyon dolarlık finansmanla kazanmıştır. Bu durum, hükûmet içindeki güç yoğunlaşmasını artırmış ve buna karşı koyma sorumluluğu bağımsız medyaya ve yürütme organındaki kamu yetkililerine düşmüştür. Halkın, devletin vergi kaynaklarını nasıl yönlendirdiği konusunda söz sahibi olması hayati önem taşımış, aksi takdirde bütçe politikaları güçlü lobi grupları tarafından şekillendirilmiştir. Bu süreçte yalnızca trilyonlarca dolarlık kamu fonu değil, halkın yaşamı da risk altına girmiştir; zira teknokratik-militarist çevrelerin Çin ile doğrudan karşı karşıya gelme politikası hem sosyal harcamalarda kesintilere hem de iki nükleer güç arasında gerilimin tırmanmasına yol açmıştır.[9]

Giderek artan güç yoğunlaşması, bağımsız medya ve kamu görevlilerinin bu kontrolsüz sürece karşı koymasını zorunlu hâle getirmiştir. Halkın vergilerin nasıl harcandığına dair söz sahibi olmaması, bütçenin güçlü lobi çevreleri tarafından yönlendirilmesine ve toplumsal önceliklerin göz ardı edilmesine yol açmıştır. Teknokratik-militarist çevrelerin Çin ile doğrudan çatışmaya dayalı politikaları, sosyal programlarda kesintilere ve nükleer gerilimin tırmanmasına neden olmuştur. Elon Musk ve teknoloji elitlerinin hedefi yalnızca finansal kazanç değil, uzayı kolonileştirmek, Çin’i saf dışı bırakmak ve küresel hâkimiyet kurmak olmuştur. ABD Devlet Başkanı Donald Trump’ın bu vizyona destek verebileceği göz önünde bulundurulduğunda, bu güç yoğunlaşmasına karşı bir denge oluşturulması kaçınılmaz hâle gelmiştir. Aksi takdirde, demokratik denetim zayıflamış ve küresel güç dinamikleri teknoloji elitlerinin kontrolüne geçmiştir.

YZ’nin militarizasyonu, yanlış algılama, sistem hataları ve otonom karar mekanizmalarının öngörülemezliği nedeniyle uluslararası güvenlik açısından yeni riskler doğurmuştur. Algoritmik hatalar, yanlış tehdit değerlendirmeleri ve siber saldırılar, beklenmedik gerilimleri tetikleyerek bölgesel istikrarı zayıflatmıştır. Ayrıca, kazara yaşanabilecek askerî olaylarda sorumluluğun kimde olacağı konusundaki hukuki belirsizlikler önemli bir tartışma konusu hâline gelmiştir. Bu çerçevede, YZ destekli sistemlerin nükleer caydırıcılık ve küresel güvenlik dengeleri üzerindeki etkisi, dikkatle ele alınması gereken bir mesele olarak öne çıkmıştır.

YZ’nin hızla gelişmesiyle ABD, Çin ve Rusya arasındaki stratejik rekabetin daha da sertleşeceği düşünülmektedir. DeepSeek gibi Çin merkezli YZ platformlarının yükselişi, ABD’nin teknoloji liderliğini tehdit ederken, Washington yönetiminin ulusal güvenlik gerekçesiyle yeni yaptırımlar uygulayacağı öngörülmektedir. Çin’in bu kısıtlamaları aşmak için bağımsız bir YZ ekosistemi kurmaya yönelik yatırımlarını artıracağı, Rusya’nın ise YZ’yi daha çok askerî ve siber savaş alanlarında kullanmaya odaklanacağı değerlendirilmektedir. Bu rekabetin küresel tedarik zincirlerini yeniden şekillendireceği, Avrupa Birliği’nin ise veri güvenliği ve etik düzenlemelerle denge sağlamaya çalışacağı düşünülmektedir. Ancak, Batı ve Çin arasındaki teknoloji bloklaşmasının daha da derinleşmesi beklenmektedir.

2025 yılın başlarken 2022 yılında başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı ve devamındaki gelişmelerle birlikte 3. Dünya Savaşı’nın beklendiği iddia edilmiştir. Fakat bu durum özünde “2. Soğuk Savaşı” olarak nitelendirilebilecek yeni bir Soğuk Savaş dönemine işaret etmiştir. Bu süreçle birlikte ancak YZ ve askerî teknoloji yarışının bu süreci “YZ Soğuk Savaşı”nı tetikleyebileceği öngörülmektedir. ABD’nin Çin merkezli YZ şirketlerine yönelik yasaklarının Çin’i karşı önlemler almaya yönelteceği, bunun ise küresel YZ ekosisteminin parçalanmasına yol açacağı düşünülmektedir. Otonom silah sistemleri ve siber savaş yeteneklerinin yaygınlaşmasının, kriz yönetimini zorlaştıracağı ve uluslararası güvenlik dengelerini istikrarsızlaştıracağı değerlendirilmektedir. YZ’nin yalnızca teknolojik bir ilerleme değil, küresel güvenliği ve jeopolitik denklemi yeniden tanımlayan stratejik bir güç hâline gelmekte olduğu düşünülmektedir.


[1] Lal Khan Niazi, Militarization of Artificial Intelligence and Implications for the Global Security – A Strategic Theory Perspective, Social Sciences Spectrum 4, no. 1 (2025): 24-25. https://doi.org/10.71085/sss.04.01.19824-25

[2] Kristian Humble, “War, Artificial Intelligence, and the Future of Conflict”, SFS – Georgetown Journal of International Affairs, https://gjia.georgetown.edu/2024/07/12/war-artificial-intelligence-and-the-future-of-conflict, (Erişim Tarihi: 29.01.2025).

[3] João da Silva ve Graham Fraser, “OpenAI Says Chinese Rivals Using İts Work for Their AI Apps”, BBC, https://www.bbc.com/news/articles/c9vm1m8wpr9o, (Erişim Tarihi: 29.01.2025).

[4] Emmet Lyons, “DeepSeek AI Raises National Security Concerns, U.S. Officials Say”, CBS News, https://www.cbsnews.com/news/deepseek-ai-raises-national-security-concerns-trump, (Erişim Tarihi: 29.01.2025).

[5] “131 AI Statistics and Trends for 2025”, National University, https://www.nu.edu/blog/ai-statistics-trends, (Erişim Tarihi: 29.01.2025).

[6] Zohaib Altaf ve Nimrah Javed, “The Militarization of AI in South Asia”, South Asian Voices, https://southasianvoices.org/sec-c-pk-r-militarization-of-ai-01-16-2024, (Erişim Tarihi: 29.01.2025).

[7] Cat Zakrzewski ve Jacqueline Alemany, “Elon Musk isn’t the Only Tech Leader Helping Shape the Trump Administration”, The Washington Post, https://www.washingtonpost.com/politics/2025/01/13/andreessen-tech-industry-trump-administration-doge, (Erişim Tarihi: 29.01.2025).

[8] Ben Horowitz ve Marc Andreessen, “AI, Robotics & the New Global Arms Race”, Andreessen Horowitz, https://a16z.com/podcast/ai-robotics-the-new-global-arms-race, (Erişim Tarihi: 29.01.2025).

[9] Daniel Klaidman, “The Billionaire Who Fueled JD Vance’s Rapid Rise to the Trump VP Spot — Analysis”, CBS News, https://www.cbsnews.com/news/jd-vance-trump-vp-peter-thiel-billionaire, (Erişim Tarihi: 29.01.2025).

Ergün MAMEDOV
Ergün MAMEDOV
Ergün Mamedov, 2020 yıllında Kütahya Dumlupınar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler tezli yüksek lisans bölümüne kabul almış ve 2022 yılında tezini başarıyla savunarak mezun olmuştur. Eğitimine hâlihazırda 2022 yılında başladığı Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Uluslararası İlişkiler ana bilim dalında doktora öğrencisi olarak devam etmektedir. Gürcistan vatandaşı olan Ergün Mamedov, ileri düzeyde Gürcüce, orta düzeyde İngilizce ve başlangıç düzeyinde Rusça bilmektedir. Başlıca ilgi alanları, Güney Kafkasya ve Türk Dünyası coğrafyaları merkezli güncel diplomasi gündemi ve siyasî tarihtir.

Benzer İçerikler