Analiz

Batı’nın Ukrayna’daki Kararlılığı ve Rusya’nın Nükleer Tehdidi

2024 yılının Rusya-Ukrayna Savaşı açısından bir kırılma noktası olacağını söyleyebiliriz.
Rusya, elindeki en büyük kozu olan “nükleer tehditlerde” bulunmaya devam etmektedir.
Bu gerilim, en nihayetinde NATO ile Rusya’yı karşı karşıya getirebilir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

ABD Temsilciler Meclisi, mecliste aylardır süren siyasi çıkmazın ardından 20 Nisan 2024 tarihinde Ukrayna’ya 61 milyar dolarlık (49 milyar £) destek paketini geçirmişti. Bunun ardından Başkan Joe Biden, Ukrayna’ya yeni askeri yardımı “hızlı bir şekilde” sağlama sözü vermiştir.[1] Beyaz Saray yönetimi, yayımladığı bildiride, “Rus saldırganlığına karşı özgürlüğünü savunan Ukrayna’yı destekleme konusunda kalıcı bir kararlılığa sahip olduğunu” açıklamıştır.[2] ABD’nin yanı sıra İngiltere de Ukrayna’ya olan desteğini yinelemiştir. İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, Rusya’nın savaşı kazanması halinde Vladimir Putin’in “Polonya sınırında durmayacağı” uyarısında bulunurken İngiltere’nin Ukrayna’ya şimdiye kadarki en büyük askeri destek paketinin sözünü vermiştir. [3]

Bu kapsamda İngiltere, Kiev’e 400 araç, 1.600’den fazla füze, 4 milyon mermi, 60 bot ve 500 milyon sterlinlik ek askeri fon da dahil olmak üzere hayati önem taşıyan ekipmanlar vermeyi planlamaktadır. Bu yardımların yıl boyunca toplam 3 milyar sterline ulaşması beklenmektedir. Sunak, İngiltere’nin Ukrayna’ya verdiği kararlı desteği şu sözlerle ifade etmiştir:

“Ukrayna’nın silahlı kuvvetleri cesurca savaşmaya devam ediyor, ancak şimdi bizim desteğimize ihtiyaçları var. Bu paket, Ukrayna’nın Rusya’ya karşı savaşmak için ihtiyaç duyduğu her şeye sahip olmasına yardımcı olacaktır. Birleşik Krallık her zaman Avrupa güvenliğinin ön saflarında yer alacak, ulusal çıkarlarımızı savunacak ve NATO müttefiklerimizin yanında duracaktır.”

Şubat 2022 tarihinden bu yana İngiltere, Ukrayna’ya 7,1 milyar Sterlin askeri yardım ve geri kalanı insani ve ekonomik destek olmak üzere yaklaşık 12 milyar Sterlin destek taahhüdünde bulunmuştur. ABD ve İngiltere’nin Ukrayna’ya kararlı desteği, devamında Rusya’nın nükleer tehditlerini tekrarlamasına yol açmıştır. Moskova, Batı’dan kararlı bir cevap aldığı her durumda nükleer tehditlerini yinelemektedir. Uluslararası toplum nükleer silahların herhangi bir şekilde kullanımına karşıdır ve bunun için çok taraflı bir dizi anlaşma imzalanmıştır. Bunun yanı sıra güç kullanma tehdidinde bulunmak, Birleşmiş Milletler Şartı uyarınca da yasaktır.

Buna rağmen Rusya, Ukrayna’daki savaşta Batı’nın kararlı desteğini görmesinin ardından nükleer savaş uyarılarında bulunmaktadır. Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, 22 Nisan 2024 tarihinde yaptığı açıklamada, ABD ve NATO ülkelerinin Rusya’ya “stratejik yenilgi” yaşatma fikrine kafayı taktıklarını belirterek, Ukrayna’ya verdikleri askeri desteğin dünyayı dünyanın en büyük nükleer güçleri arasında felaketle sonuçlanabilecek doğrudan bir çatışmanın eşiğine getirdiğini eklemiştir.[4]

Batılı ülkelerin rakiplerini ortadan kaldırabilecek küresel bir füze sistemi inşa ettiklerini söyleyen Lavrov, şu uyarılarda bulunmuştur:[5]

“Özellikle endişe verici olan, suçlu Kiev rejiminin ana sponsorları arasında yer alan ve çeşitli provokatif adımların ana başlatıcılarının Batılı nükleer devletlerden (ABD, İngiltere ve Fransa) oluşan ‘troyka’ olduğu gerçeğidir. Ciddi stratejik riskler görüyoruz. Bu da nükleer tehlike seviyesinin artmasına yol açıyor.”

Bu uyarılar, Ukrayna’daki savaşın çıkmaza girmesiyle eş zamanlı gelmektedir. Nitekim Moskova, son haftalarda sahada önemli bir ivme yakalamış ve ülkenin doğusunda bir dizi zafer elde etmiştir. Ukrayna Ordusu’nun moralinin kötü durumda olması, Rusya’nın bombardımana devam etmesi, acil ihtiyaç duyulan hava savunma sistemlerinin teslimatının bir türlü gerçekleşmemesi ve savaş alanındaki kayıplar, durumun Kiev ve Batı açısından ümit verici olmadığını gözler önüne sermektedir.

Nitekim Rusya’nın Ukrayna’daki hava bombardımanı büyük hasarlar vermeye devam etmektedir. Rusya’nın Ukrayna’nın kritik sanayi ve altyapıya yönelik saldırılarını iki katına çıkarması, ülkenin savunma kapasitesini tamamen yok etmeye yönelik bir strateji gibi durmaktadır. Ortaya çıkan tablo, Ukrayna’nın savaşı kaybetmeye doğru ilerlediğidir. Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski, Ukrayna’nın elindeki yerleri tutmanın bir yolunu bulmaya çalıştığını söylese de askeri yetkililer bu yaz daha fazla kaybın kaçınılmaz olduğunu kabul etmektedir. Gelişmiş Batı silahları ve nakit temininde büyük bir değişiklik yapılmadan Ukrayna, Rusya’nın güçlerinin şu anda elinde tuttuğu bölgeleri kurtaramayacak gibi görünmektedir. Bu durumda Batı’nın Ukrayna’daki savaşı kazanmak için gerçek anlamda sorumluluk alması gerektiği gerçeği ortaya çıkmıştır.

Tüm bu faktörler nedeniyle 2024 yılının Rusya-Ukrayna Savaşı açısından bir kırılma noktası olacağını söyleyebiliriz. Batı’nın Ukrayna’ya kararlı desteği sürerken; Rusya, elindeki en büyük kozu olan “nükleer tehditlerde” bulunmaya devam etmektedir. 2024 yılında savaşın daha da çıkmaza girmesi muhtemeledir. Bu yüzden sahada yeni bir stratejiye ihtiyaç duyulduğu ortadadır. Rusya, nihai bir zafer için nükleer kullanma tehdidinde bulunmaktadır. Bu gerilim, en nihayetinde NATO ile Rusya’yı karşı karşıya getirebilir.


[1] “Biden vows to ‘quickly’ supply new military aid to Ukraine”, BBC, https://www.bbc.com/news/world-europe-68874906, (Erişim Tarihi: 22.04.2024).

[2] Aynı yer.

[3] “Rishi Sunak promises UK’s largest ever military support package for Ukraine”, The Guardian, https://www.theguardian.com/world/2024/apr/22/rishi-sunak-promises-uks-largest-ever-military-support-package-for-ukraine, (Erişim Tarihi: 22.04.2024).

[4] “Russia issues chilling warning over ‘direct military clash’ between nuclear Powers”, Express, https://www.express.co.uk/news/world/1891201/russia-warning-nuclear-weapons-clash, (Erişim Tarihi: 22.04.2024).

[5] Aynı yer.

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler