Vilnius Zirvesi ve NATO’nun Geleceği

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Soğuk Savaş’ın ardından kısa süreliğine de olsa bir bahar havası yaşayan Batı-Rusya ilişkileri, NATO’nun 2008 Bükreş Zirvesi’nde genişleme sürecine Ukrayna ve Gürcistan’ı da dahil etme kararı almasıyla gerginleşme dönemine girmeye başlamış, 2008 yılının Ağustos ayındaki Rusya-Gürcistan Savaşı’yla da kısa bir süre için de olsa kesintiye uğramıştır. Ancak 2014 senesindeki Rusya-Ukrayna Krizi ve Kırım’ın uluslararası hukuka aykırı bir biçimde ilhak edilmesi ve 2022 yılının Şubat ayında Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi tehlikeli bir gerginlik dönemine girilmiştir. Batılı devletlerin Rusya-Gürcistan Savaşı’na yeterince sert ve etkili olmayan tepkisi, Ukrayna Krizi’ne giden sürecin engellenmesini zorlaştırmış,[1] ve olması gereken tepki Ukrayna’nın işgalinden sonra gelmiştir.

Bilindiği üzere, NATO ile Rusya arasındaki tehlike her geçen gün tırmanmaktadır. Her iki tarafın da geri adım atmaması; hatta gerginliği artıracak yeni hamlelerde bulunması, krizi daha da ileri götürmektedir. Başta ABD olmak üzere Batılı devletlerin Ukrayna’ya sağladığı silah yardımı, cephedeki gelişmeleri Rusya aleyhine çevirirken; Rusya, krizi nükleer silah kullanımı ve 3. Dünya Savaşı tehdidine kadar götürmüştür.[2]

NATO Vilnius Zirvesi de böylesi bir atmosferde 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde gerçekleşmiştir. İsveç’in üyeliği mevzusu zirveye damgasını vurmuş ve zirvenin sonuç bildirgesinde, bu konuda yaşanan gelişmelerin memnuniyetle karşılandığı ifade edilmiştir. Kuşkusuz İsveç’in üyeliği, Baltık Denizi ve Kuzey Buz Denizi Bölgesi’nde dengeleri değiştirecek ve Rusya ile NATO arasındaki rekabet kuzeye doğru genişleyecektir. 

Artan rekabet mevzubahis bildirgeye de yansımıştır. Nitekim söz konusu metinde son dönemde sıkça kullanılan ve NATO’nun “her karış toprağının” savunulacağına yönelik kararlılık ifadesi dikkat çekmektedir. Toplantıya Ukrayna Cumhurbaşkanı ve Gürcistan, Moldova ve Bosna Hersek Dışişleri Bakanlarının katılması ise NATO’nun muhtemel genişleme sürecine yönelik bir sinyal anlamına gelmektedir. Bosna Hersek, Gürcistan ve Moldova’nın üyeliğine yönelik sürece destek ifadeleri kullanılırken; somut bir taahhütte bulunulmamıştır.

Ukrayna’nın üyeliğine dair taahhüt yinelenirken, Üyelik Eylem Planı adı verilen safhanın aranmayacağı ve NATO-Ukrayna Komisyonu yerine, her iki tarafın eşit şartlarda masaya oturduğu NATO-Ukrayna Konseyi’nin teşkil edildiği açıklanmıştır. Ancak her türlü kararlı ifadeye rağmen üyelik için somut bir takvim ortaya konulmamıştır. Bununla birlikte NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, savaş sona ermeden Ukrayna’nın üye olamayacağını dile getirerek tartışmaya noktayı koymuştur.[3]

Finlandiya’nın ilk kez katıldığı zirvede Finlandiya’nın ittifakın caydırıcılık ve savunmasına tam entegrasyonuna yönelik hızlı gelişmenin memnuniyetle karşılandığı belirtilirken bu sürecin en kısa zamanda tamamlanmasına yönelik kararlılık dile getirilmiştir. Finlandiya ve İsveç’in üyeliğinin Rusya’nın Kuzey Denizinde artan tehdidine karşı ittifakın güvenliğini artıracağı ifade edilmiştir. 

NATO, Soğuk Savaş sonrası dönemde kendisine üç temel görev belirlemiştir. Bunlar; kolektif savunma, kriz yönetimi ve işbirlikçi güvenlik başlıklarını taşımaktadır. Rusya-Ukrayna Savaşı’na kadar Krizin yönetimi ve işbirlikçi güvenlik daha çok gündemde kalmışken; bu dönemden sonra NATO’nun temel görevi olan kolektif savunma ön plana çıkmaya başlamıştır. Son dönemde, tıpkı zirve bildirisinde olduğu gibi artık temel görev caydırıcılık ve savunma olarak ifade edilmeye başlanmış ve ittifakın caydırıcılık rolü tekrar vurgulanmaya başlanmıştır. Nitekim Ukrayna Krizi öncesi ittifak belgelerinde bu temel görev, hiç bu kadar ön plana çıkarılmamıştır.

İttifak, söz konusu bildiride iki temel tehdidi açıkça ortaya koymuştur. Tıpkı Stratejik Konsept’te olduğu gibi Rusya, ittifakın güvenliğine ve Avrupa’ya doğrudan ve en büyük tehdit; terörizm ise ittifakın vatandaşlarına yönelik en önemli asimetrik tehdit olarak nitelendirilmiştir. Yani NATO için iki temel tehdit bulunmaktadır: Rusya ve terörizm. Ukrayna Krizi’ne kadar partner olarak ifade edilen Rusya, tıpkı Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi ana düşman şeklinde tanımlanmıştır.

ABD’nin baskısıyla Çin de ittifak için bir tehdit olarak nitelendirilmeye başlanmış ve 2022 Stratejik Konsept’inde bu açıkça dile getirilmişti. İttifak, her yeni resmi dokümanda Çin’e ve Çin’in eylemlerine yönelik eleştirilerini artırmaktadır. Vilnius Zirvesi’nde de Çin’in eylemlerinin ittifak için yarattığı tehdit oldukça geniş bir biçimde yer bulmuştur. Zirveye Japonya, Avustralya, Yeni Zelanda ve Güney Kore Başbakanlarının katılımı da bir anlamda ittifakın Pasifik’e odaklanmasını ve tehdit olarak gösterdiği Çin’e yönelik bölgesel işbirliğini yoğunlaştırdığının göstergesidir. Zaten Pekin de bildirideki ifadelere tepki göstermiştir.[4]

Temel kuruluş amacı Kuzey Atlantik bölgesinin güvenliği olan NATO, bir anlamda ABD’nin tehdit algısı çerçevesinde Pasifik’e yoğunlaşmaktadır. Ayrıca bildiride Rusya’ya desteklerinden dolayı Belarus ve İran’ın eylemlerinin Avrupa’nın güvenliğini tehdit ettiği de belirtilmiştir.

Soğuk Savaş sonrası dönemde NATO’nun Stratejik Konsept belgeleri ve diğer dokümanları incelendiğinde, nükleer silah kullanılması ihtimalinin “oldukça/son derece düşük” olduğuna vurgu yapıldığı görülmektedir. Her ne kadar aynı ifade, yeni Stratejik Konsept’te ve zirve bildirgesinde de yer alsa da Rusya-Ukrayna Savaşı, buna yönelik algıyı değiştirmiştir. ABD ve Rusya’nın nükleer silahlara yönelik işbirliğini sona erdirmesi, her iki tarafın da mevcut sözleşmelerden çekilmesi, giriştikleri yeni ve çok daha tehlikeli nükleer silahlanma faaliyetleri ve nükleer silah kullanım konseptlerindeki değişim, nükleer silahların yaratığı tehlikeyi çok kısa zamanda büyük oranda artırmıştır.

Öyle ki hem ABD Başkanı Joe Biden[5] hem de önceki Rusya Devlet Başkanı Medvedev’in[6] de belirttiği gibi dünya, 1962 Küba Krizi’nden daha tehlikeli bir döneme girmiştir. Son dönemde olduğu gibi nükleer tehlike, Vilnius Zirvesi’ne de yansımış ve bildirgede, ittifakın nükleer bir saldırıya yönelik hazırlıklı olacağı ve nükleer caydırıcılığın önemine vurgu yapılmıştır. Hatta tıpkı Stratejik Konsept’te olduğu gibi kimyasal, biyolojik ve radyolojik silahlarla yapılacak saldırı ihtimali ve buna yönelik hazırlıktan da bahsedilmiştir.

Konvansiyonel tehdit kapsamında ise Madrid Zirvesi’nde karar verilen Yeni Kuvvet Modeli ve ittifakın yeni savunma planının önemi vurgulanmış ve 2014 yılındaki Ukrayna Krizi’nden sonra teşkil edilen NATO Ani Mukabele Kuvveti’nin daha modern ve kapsamlı bir hale getirileceği dile getirilmiştir. Şüphesiz her iki konu da Soğuk Savaş Dönemine dönüşe işaret etmektedir. Bir yandan NATO’ya görev için tahsis edilmiş ve çok kısa zamanda konuşlandırılabilecek (ilk 10 günde 100.000, 10-30 gün arası 300.000 ve 30-90 gün içinde 500.000) konvansiyonel birlik sayısı artırılarak NATO, konvansiyonel bir savaş için hazırlanırken; diğer taraftan da nükleer silahların rolü yeniden vurgulanmaktadır. 2000’li yılların başında kurulmasına karar verilen NATO Mukabele Gücü’nün ilk dönemde 25.000 kişilik birlikten oluşması düşünülürken;[7] günümüzde 90 gün içerisinde 500.000 gibi bir rakamdan bahsedilmesi de Soğuk Savaş dönemine dönüldüğünü gözler önüne sermektedir.

Sonuç olarak 2008 senesindeki Rusya-Gürcistan Savaşı, NATO’nun tepkisini çekmişse de çok büyük bir etki ve değişim yaratmamıştır. Ancak 2014 yılındaki Ukrayna Krizi ve Kırım’ın uluslararası hukuka aykırı bir biçimde ilhak edilmesi ve 2022 yılında Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Batı’nın güvenlik anlayışını tamamen değiştirmiştir. Savaş, 2014 krizinden çok kısa bir önce Soğuk Savaş döneminden kalma Amerikan silah ve birliklerinin Avrupa’dan çekilmesini kutlayan Avrupa’nın Soğuk Savaş mantığına geri dönmesine sebebiyet vermiştir. Dolayısıyla 2014 yılından bu yana Avrupa’da güvenlik mimarisi hızla değişmekte ve her geçen gün Soğuk Savaş mantığı tekrar canlanmaktadır. Gerek Yeni Stratejik Konsept gerekse de Vilnius Zirvesi Sonuç Bildirgesi, bunu bir kere daha teyit etmiştir.


[1] Şafak Oğuz, “NATO’s Mistakes That Paved the Way for Russia-Ukraine Crisis”, Journal of Black Sea Studies, 12(45), 2015, s. 1-12.

[2] “Rusya’dan NATO’ya Tehdit Gibi Uyarı: 3. Dünya Savaşı Yaklaşıyor!”, Akşam Gazetesi, https://www.aksam.com.tr/dunya/rusyadan-natoya-tehdit-gibi-uyari-3-dunya-savasi-yaklasiyor/haber-1382132, (Erişim Tarihi: 16.07.2023).

[3] “NATO: Savaş Devam Ederken Ukrayna Üye Olamaz”, Independent Türkçe, https://www.indyturk.com/node/646976/d%C3%BCnya/nato-sava%C5%9F-devam-ederken-ukrayna-%C3%BCye-olamaz, (Erişim Tarihi: 16.07.2023).

[4] “China Promises ‘Resolute Response’ to any NATO Expansion in Asia”, Al Jazeera, https://www.aljazeera.com/news/2023/7/12/china-promises-robust-response-to-any-nato-expansion-in-asia, (Erişim Tarihi: 16.07.2023).

[5] “Ukraine War: Biden Says Nuclear Risk Highest Since 1962 Cuban Missile Crisis”, BBC, https://www.bbc.com/news/world-us-canada-63167947, (Erişim Tarihi: 16.07.2023).

[6] Jon Jackson, “Ex-Russian President Calls Nuclear Apocalypse ‘Probable’”, Newsweek, https://www.newsweek.com/ex-russian-president-calls-nuclear-apocalypse-probable-1810555, (Erişim Tarihi: 16.07.2023).

[7] Richard Kugler, “The NATO Response Force 2002–2006 Innovation by the Atlantic Alliance”, NDU Press, https://ndupress.ndu.edu/Portals/68/Documents/occasional/CTNSP/CaseStudiesArchive/Case-1-NATO-Response-Force.pdf?ver=2017-06-16-150518-373, (Erişim Tarihi: 16.07.2023).

Prof. Dr. Şafak OĞUZ
Prof. Dr. Şafak OĞUZ
2019 yılında Doçentlik unvanını alan Şafak OĞUZ, Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki (TSK) 23 yıllık hizmetinden sonra 2021 yılında emekli olmuştur. Görevi esnasında Birleşmiş Milletler (BM) ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) bünyesinde de çalışan OĞUZ, Kitle İmha Silahları, Terörizm, Uluslararası Güvenlik, Uluslararası Örgütler ve Barış ve Çatışma Çalışmaları konularında çalışmalar yapmaktadır. OĞUZ, halen Kapadokya Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyeliği görevini sürdürmektedir. İyi derece İngilizce ve Almanca bilmektedir.

Benzer İçerikler