Analiz

Uluslararası İnsancıl Hukuk ve Siber Savaş: Mevcut Yasalar Yeterli mi?

Ayırt etme ilkesi, bir çatışmadaki tarafların askeri hedefler ile sivil nesneler arasında ayrım yapmasını zorunlu kılar.
Siber savaşta zorluk, telekomünikasyon ve elektrik şebekeleri gibi askeri ve sivil altyapıların iç içe geçmiş olduğu birbirine bağlı ağlarda yatmaktadır.
Savaş zamanlarında veya diğer kararlı saldırılarda neyin siber saldırı sayılacağını tanımlamak için uluslararası bir anlaşmaya ihtiyaç vardır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Siber operasyonların askeri çatışmalara uygulanması, Uluslararası İnsancıl Hukuk’un (UİH) yeterliliği hakkında süregelen tartışmalara yol açmaktadır. UİH’nin siber savaşa uygulanmasındaki zorluklar, geleneksel savaşla benzerliklere rağmen siber uzayın kendine özgü özelliklerinden, özellikle de orantılılık ve saldırılar arasında ayrım yapma gerekliliklerinden kaynaklanmaktadır. Tallinn El Kitabı, yasal gücü olmayan tavsiyeler sunmakta ve bazı uzmanları siber savaşa odaklanan yeni yasaların gerekliliği konusunda düşünmeye sevk etmektedir.[i] En nihayetinde UİH uygulanabilir görünse de başarısı için daha fazla açıklama ve güncel siber faaliyetlerin inceliklerini dikkate alacak düzenlemelere ihtiyaç duyulabilir.[ii]

Siber Savaşın Özellikleri

Siber savaş, bir devlet veya devlet dışı aktörün kritik altyapıyı, askeri operasyonları veya iletişim sistemlerini kesintiye uğratmak, bozmak veya yok etmek amacıyla dijital saldırılar kullanmasını gerektirir. Siber operasyonlar, geleneksel savaşlardan farklılık gösterir. Çünkü genellikle ölümcül değildir. Bundan dolayı fiziksel zarar ile kayıpları içeren çatışmaları düzenlemeye odaklanan mevcut UİH standartları içinde doğru bir şekilde kategorize edilmeleri zorlayıcıdır.

Siber Savaşın Önemli Nitelikleri

Görünürlük Eksikliği: Siber saldırılar, saldırganların kimliğini ifşa etmeden gerçekleştirilebilir, bu da saldırganların tespit edilmesini zorlaştırır. 

Fiziksel Olmayan Etki: Bazı siber saldırılar doğrudan zarara yol açabilir (örneğin, sivil kayıplara neden olan elektrik şebekesi kesintileri), diğerleri ise doğrudan fiziksel hasar yaratmadan sadece sistemleri bozabilir. 

Hızlı Gerginlik Artışı: Siber saldırılar, hızla büyük ölçekli askeri çatışmalara dönüşerek barış ile savaş arasındaki ayrımı bulanıklaştırabilir. 

Bu özellikler, savaşanlar ve savaşmayanlar arasında ayrım yapma ve ayrım ile orantılılık ilkelerine dayalı kabul edilebilir savaş yöntemlerini kısıtlayan UİH için ciddi zorluklar oluşturmaktadır.

Siber Savaş Alanında Uluslararası İnsancıl Hukuka Yönelik Zorluklar:

  1. Ayırt Etme İlkesi:

Ayırt etme ilkesi, bir çatışmada tarafların askeri hedefler ile sivil nesneler arasında kesin bir ayrım yapmasını zorunlu kılar. Siber savaşta bu ilkenin uygulanması, telekomünikasyon ve elektrik şebekeleri gibi askeri ve sivil altyapıların iç içe geçmiş olduğu ağlar nedeniyle zorlu hale gelmektedir. Saldırılar, hem sivil hem de askeri uygulamalara sahip olan öğeleri hedef alarak bu ayrımı daha da karmaşıklaştırmaktadır.

  • Orantılılık ve Tali Zarar:

UİH, sivillere ve sivil nesnelere verilen zararın beklenen askeri avantajla orantısız olmamasını gerektirir. Siber savaşta orantılılığın değerlendirilmesi, tek bir sisteme (örneğin, finansal kurumlar) yapılan bir saldırının önemli ekonomik veya toplumsal hasara yol açabilecek basamaklı etkiler yaratma potansiyeli nedeniyle zordur.

Mevcut Uluslararası İnsancıl Hukuk Çerçevesi ve Siber Savaş

Bu zorluklara rağmen bazı kişiler UİH’nin temel ilkeleri olan ayırt etme ilkesi, orantılılık ve gerekliliğin siber savaşa uygulanabileceğine inanmaktadır. Uluslararası insancıl hukuk ile siber savaş arasındaki uçurumu daraltmayı amaçlayan başlıca girişimler şunlardır:

1. Talinn El Kitabı:

Tallinn Siber Savaş El Kitabı, yasal bağlayıcılığı olmayan bir akademik çalışma olarak, yerleşik UİH ilkelerini siber operasyonlara uygulamaktadır. “Silahlı saldırı” olarak sınıflandırılan siber faaliyetlerin geleneksel askeri operasyonları düzenleyen aynı kurallar tarafından kontrol edilmesini önermektedir. Bununla birlikte el kitabı, özellikle silahlı çatışma seviyesine ulaşmayan daha az ciddi nitelikteki siber faaliyetler konusunda mevcut mevzuattaki eksiklikleri de kabul etmektedir.[iii]

2. Cenevre Sözleşmeleri ve Geleneksel Uluslararası İnsancıl Hukuk:

Cenevre Sözleşmeleri siber savaşı özel olarak ele almamakla birlikte geleneksel UİH bazı yönlendirmeler sağlamaktadır. Teorik olarak, siber operasyonlar orantılılık ve ayrımcılık ilkelerine bağlı kalabilir. Ancak zorluk, bu ilkelerin anında somut sonuçlar doğurmayabilecek çevrimiçi eylemlerle nasıl ilişkili olduğunu anlamaktır.[iv]

Uluslararası İnsancıl Hukuk Eksiklikleri

1. Siber Saldırıların Savaş Bağlamında Tanımlanması:

UİH, savaş zamanında neyin “siber saldırı” olarak kabul edileceğini tanımlamamıştır. Bir siber operasyonun UİH’ye göre “silahlı saldırı” olarak nitelendirileceği nokta belirsizdir. Bu da UİH kapsamında sınıflandırılması konusunda belirsizliğe yol açmaktadır.

2. Devlet-dışı Aktörler ve Vekalet Çatışmaları:

Siber savaşta devlet dışı aktörlerin ve vekil grupların ortaya çıkması önemli yasal engeller ortaya çıkarmaktadır. Devlet dışı aktörlerin çok sayıda siber operasyonda yer alması nedeniyle eylemleri doğrudan bir devlete atfetmek zordur. Halihazırda Uluslararası İnsancıl Hukuk, siber alemde devlet ve devlet dışı aktörler arasında ayrım yapmakta zorlanmaktadır.

Siber Savaşın İnsani Yardım Çabaları Üzerindeki Etkileri

UİH’nin ana odak noktası sivillerin fiziksel zarardan korunmasıdır. Yine de siber savaş, doğrudan fiziksel zarara yol açmadan sağlık, su ve gıda tedariki gibi kritik hizmetleri kesintiye uğratarak sivilleri olumsuz etkileyebilir. Mevcut UİH kapsamında dolaylı etkiler yeterince kontrol edilmemektedir, çünkü mevcut UİH’nin odak noktası doğrudan zarar ve bunun fiziksel sonuçlarıdır.

Sonuç

Uluslararası İnsancıl Hukuk ilkeleri siber savaşı yönetmek için zemin hazırlasa da çağdaş çatışmanın dijital yönünün sunduğu kendine özgü engelleri tam olarak ele almakta yetersiz kalmaktadır. UİH’ye göre siber operasyonların ne zaman “silahlı saldırı” olarak kabul edilebileceğini belirlemek de dahil olmak üzere savaş zamanlarında neyin siber saldırı sayılacağını tanımlamak için uluslararası bir anlaşmaya ihtiyaç vardır.

Siber operasyonların hızla ilerlemesi, siviller ve sivil altyapı için yeterli korumayı garanti altına almak amacıyla UİH çerçevesinde kesin yasal standartların ve geliştirilmiş tanımların oluşturulmasını gerektirmektedir. Küresel toplumun, siber savaşın değişen doğasına uyum sağlamak için UİH’nin güncellenmesi ve kapsamının genişletilmesi konusunda işbirliği yapması elzemdir.


[i] Amna Adnan Khawaja, “Cyber Warfare and International Humanitarian Law.”, DLP Forum, 25 Aug. 2022, www.dlpforum.org/2022/08/17/cyber-warfare-and-international-humanitarian-law, (Erişim Tarihi: 28.10.2024).

[ii] “Law and Policy”, CyberPeace Institute, Cyberconflicts.cyberpeaceinstitute.org/law-and-policy, (Erişim Tarihi: 28.10.2024).

[iii] “Cyber Warfare: does International Humanitarian Law apply?”, International Committee of the Red Cross, 25 May 2023, www.icrc.org/en/document/cyber-warfare-and-international-humanitarian-law, (Erişim Tarihi: 28.10.2024).

[iv] Melzer, Nils and UNIDIR. Cyberwarfare and International Law. 2011, unidir.org/files/publication/pdfs/cyberwarfare-and-international-law-382.pdf, (Erişim Tarihi: 28.10.2024).

Jameela RIZWAN
Jameela RIZWAN
Jameela Rizwan, halihazırda Jamia Millia Islamia Üniversitesi’nde Çatışma Analizi ve Barış İnşası alanında Yüksek Lisans yapmakta ve ANKASAM’da stajyer olarak görev almaktadır. Ayrıca Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi (CIRSS) Statecraft Projesi’nde Araştırma Stajyeri ve Uluslararası İnsan Hakları, Barış ve Politika Konseyi'nde (ICHRPP) Araştırma Asistanı olarak görev almaktadır. Araştırma alanları, özellikle Çatışma Analizi, Barış İnşası mekanizmaları, Çatışma Çözümü, Batı Asya ve Güney Asya Çalışmaları ile Uluslararası İlişkiler, Stratejik Çalışmalar ve Bölgesel Güvenlik konularıdır.

Benzer İçerikler