Türkiye ve Rusya S-400 Füzeleri için Anlaşma Sağladı

Paylaş

1952’den bu yana NATO üyesi olan Türkiye’nin son dönemde Rusya’yla yakınlaşması başta ABD olmak üzere NATO ülkelerini endişeye sevk etmektedir. İki ülkenin S-400 füze savunma sistemi üzerine yapmış olduğu pazarlığı şu ana kadar sadece izlemekle yetinmiş olsalar da Rusya’yla imzalanan anlaşmaya tepki göstermeye başlamışlardır.

Tartışma konusu olan S-400 füzeleriyle ilgili bilgi vermekte fayda vardır: Yaklaşık 400 kilometrelik menzile sahip olan söz konusu füzeler, dünyanın en iyi hava savunma sistemidir. Karadan havaya ateşlenebilen füze sistemi, düşman uçaklarının vurularak düşürülmesinde kullanılmaktadır. Günümüzde bahsedilen füze savunma sistemini kullanan hiçbir NATO üyesi ülke bulunmamaktadır. Üye ülkeler arasından sadece Yunanistan, Güney Kıbrıs’tan satın aldığı Rus yapımı S-300 füzelerini kullanmaktadır; bu sistem S-400’ün bir önceki versiyonudur. Uzmanlara göre, NATO’nun birbirine entegre bir hava savunma sisteminin bulunmasından dolayı; Türkiye’nin S-400 füzelerini satın alması maliyet, nitelik ve teknoloji transferi gibi birçok teknik sorunu da beraberinde getirecektir. Ayrıca, füze alımının tamamlanması halinde Türkiye’nin NATO’yla ilişkilerini yeniden gözden geçirmesi gerektiği konusunda da sert eleştiriler getirilmektedir.

Teknik açıdan S-400’ler NATO standartlarına uygun hale getirilebilir; ancak Türkiye’nin bu sistemi NATO’yla uyumlaştırmayacağının bilincinde olan ABD ve örgüte üye ülkeler iki ülkenin yakınlaşmasını kendilerine tehdit olabileceği endişesiyle tasvip etmemekte ve bu bağlamda Türkiye’nin Rusya piyasasından silah almasına olumlu bakmamaktalardır. Dolayısıyla Ruslardan silah alımının yapılmaması adına ABD ve NATO, Türkiye’ye baskı uygulamaya başlamıştır. Nitekim Ankara yönetimi, daha önce sırf bu nedenlerden ötürü 2015 yılında Çin’in kazandığı 3,4 milyar dolarlık uzun menzilli füze sistemi ihalesini iptal etmişti. Türkiye tarihinin en büyük savunma ihalesi olan bu satın alma girişimi, NATO’nun ve ABD’nin tepkisini çekmişti.

Bütün bu belirtilen hususlara rağmen Türkiye ve Rusya Federasyonu; Batı ülkeleri nezdinde gerilim yaratan 4 adet S-400 füze savunma sistemi için anlaşma sağlamıştır. Bu anlaşmanın toplam maliyetinin 2,5 milyar doları bulabileceği belirtilmektedir. 2018 yılında ise, Rusya’dan iki adet füze bataryasının alınması hedeflenmektedir. Diğer iki bataryanın ise; daha sonra Türkiye’de üretilmesi planlanmaktadır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rus yapımı S-400 füze savunma sisteminin satın alınması konusundaki anlaşmanın 2017 yılının Temmuz ayında imzalandığını, Türkiye’nin kaparo niteliğindeki ödemesini Moskova’ya gönderdiğini, Rusya’dan Türkiye’ye alımla ilgili kredi aktarımı sürecine geçileceğini açıklamıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca şu açıklamalarda bulunmuştur:

Türkiye Cumhuriyeti’nin savunma sanayii veya savunmasıyla ilgili bağımsızlık ilkelerini veya bağımsız kararını herhalde kimsenin tartışmaya hakkı yoktur. Eğer bir yerlerden bu noktada herhangi bir savunma unsurunu tedarikte zorluk çekiyorsak, girişimlerimiz çoğu kez engellemelere takılıyorsa biz ne yapacağız, başımızın çaresine bakacağız. Bir ülke kendi güvenliğine yönelik en ideal arayışı yapmak durumundadır. Biz yıllardır ABD’yle bu tür şeylerde istediğimizi yapamıyorsak arayış içinde olmak durumundayız. Ve bunlar arayışın bir ürünüdür. Mesela, silahsız hava araçlarını maalesef dostlardan alamıyorduk biz. Çok da yüksek paralar istiyorlardı. Bedava da istemiyorduk üstelik. İşte NATO. Yıllardır NATO ülkesi olan Yunanistan S-300’leri kullanıyor. Neden rahatsız oluyorlar? Terör örgütüne tank, top, zırhlı araçlar veriyorlar; ama biz parasıyla istediğimiz halde bazı ihtiyaçlarımızı tedarik edemiyoruz. Sonuçta ne oldu? Hamdolsun, insansız hava aracını da kendi ülkemin insanı üretir hale geldi, silahlısını da üretir hale geldi.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri bu konuda Türkiye’yi eleştiren Batı ülkelerine verilen haklı bir cevap niteliğindedir. Ayrıca, Rusya Devlet Başkanı Putin de bu konuda kararlı olduklarını vurgulamıştır. Putin’in askeri ve teknik işbirliği konularındaki danışmanı Vladimir Kojin, iki ülke arasında sözleşmenin imzalandığını ve uygulamaya geçilmesi için de hazırlık yapıldığını belirtmiştir. Rus Devlet Haber Ajansı TASS’a konuşan Kojin, S-400’ün en karmaşık sistemlerden biri olduğunu ve birçok teknik malzeme içerdiğini de sözlerine eklemiştir. Bu konuda Rusya devlet silah ihracat şirketi Rosoboroneksport’un Genel Müdürü Aleksandr Miheyev de S-400 füze savunma sistemleri için Türkiye’yle gerekli sözleşmenin imzalandığını doğrulamıştır.

S-400’ler; “dost-düşman” tanımlama sistemine sahip olmaması, füzelerin tüm hedeflere karşı kullanılabilmesi ve NATO silahlarıyla uyumlu olmaması gerekçesiyle ABD ve NATO’nun tepkisini çekmektedir. Türkiye bu sistemi, NATO ittifakının kısıtlama getirdiği Ermenistan ve Yunanistan sınırı ile Ege kıyısına konuşlandırabilir. Bu anlaşma bir anlamda söz konusu devletler tarafından “Türkiye’nin NATO’ya yüz çevirdiğinin belirtisi” olarak da algılanabilir.

Bütün bunların yanı sıra Türkiye’nin Rusya’yla yaptığı askeri ittifakın Suriye başta olmak üzere Ortadoğu’daki dengeleri zedeleyeceği görüşünde olan ABD ve NATO, bu ittifaka karşı çıkmaktadır. Bir diğer yandan da Türkiye’nin askeri alanda güçlenmesi endişeyle karşılanmaktadır. Bu bağlamda NATO Genel Sekreter Yardımcısı Rose Gottemoeller, ABD’nin Orta ve Doğu Avrupa’ya yaptığı asker, tank ve zırhlı araç sevkiyatının Rusya’nın bölgedeki saldırgan tutumuna karşı makul bir karşılık olduğunu belirterek; NATO’nun bu bağlamda orantılı, ölçülü ve savunmaya yönelik hareket ettiğini savunmuştur.

Önümüzdeki dönemde bu anlaşmanın netlik kazanmasıyla birlikte prosedürler tamamlanınca ve nihayetinde S-400 alımı hayata geçirilince, ABD ve NATO’nun nasıl bir tepki vereceği daha da belirginleşecektir. Ancak belirtmek gerekir ki; Türkiye bu sürecin kesinleşmesinden önce dahi birtakım baskılara maruz kalabilir.

Prof. Dr. Giray Saynur DERMAN
Prof. Dr. Giray Saynur DERMAN
Prof. Dr. Giray Saynur Derman halen Marmara Üniversites, İletişim Fakültesi Halka İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Kişilerarası İletişim Anabilim Dalında görev yapmaktadır. 1991 yılında Lisans, 1995 yılında, Yüksek Lisans, 2003 yılında doktora eğitimini Marmara Üniversitesi’nde Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde tamamlamıştır. 1992-2003 Yılları arasında Marmara Üniversitesi’nde Araştırma Görevlisi, 2004-2011 yılları arasında Sakarya Üniversitesinde Yrd. Doç. Dr. ve 2011-2016 yılları arasında Doç. Dr. Akademik ünvanıyla aynı üniversitenin uluslararası ilişkiler bölümünde çalışmıştır. Uzmanlık alanı Türk Dış Politikası, Siyasi Tarih, Uluslararası ilişkiler üzerinedir. Başlıca ilgi alanları Türkiye- Rusya, ABD, AB İlişkileri, Ukrayna-Kırım, Orta Asya, Kafkasya, Balkanlar, Orta Doğu ve Karadeniz Bölgesi'nin dış ve güvenlik politikaları olup, etnik çatışma alanları, ve dış politika analizi de ilgi alanları arasındadır. “Siyasi Tarih”, “Türk Dış Politikası”, “Türk Dünyasında Siyasi Gelişmeler”, “Kafkasya’da Siyasi Gelişmeler”, “Dış Politika Analizi”, “Diplomatik Yazışmalar” lisans dersleri, “Rus Dış Politikası”, “Rusya Tarihi”, “Rusya-AB ilişkileri”, “AB’nin Orta Asya ve Kafkasya Ülkeleri ile İlişkileri” yüksek lisans dersleri ve “Global Politikalarda Karadeniz”, “Bölgesel ve Küresel Güçlerin Orta Asya-Kafkasya Politikaları” doktora derslerini vermektedir. Çok sayıda ulusal ve uluslararası bildiri, makale ve kitapları bulunmaktadır.1905-1907 Yılları Rusya Müslümanlarının Siyasi Kimlik Arayışı, (İst. Doğu Kütüphanesi Yayınları 2008), Blue Black Sea: New Dimensions of History, Security, Strategy, Energy and Economy, (İngiltere,Cambridge Scholars Publishing 2013), Ukranian Foreign Policy and the Internal Determinants, (Almanya, Berlin Lambert Academic Publishing 2015), Rus Dış Politikasındaki Değişim ve Kremlin Penceresinden Yeni Ufuklar, (Ankara SRT Yayınları, 2016) kitaplarının yazarıdır. En son çalışması The Struggle for Power in Central Asia and the Caucasus: Geopolitics and the Great Game After the Cold War, (İngiltere Tauris 2017)’dır. Amerika Birleşik Devletleri University of Texas/UTD, St. Petersburg Devlet Üniversitesi ve Kırım Devlet Sanayi ve Pedagoji Enstitüsü’nde misafir akademisyen olarak görev yapmıştır. İngilizce, Rusça ve Kırım Tatarcası bilmektedir.

Benzer İçerikler