Türkiye-Rusya 8. Üst Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı

Paylaş

Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkiler uzun yıllardır inişli çıkışlı seyir göstermekle beraber son dönemde iki ülke arasında gerek ekonomik, siyasi, kültürel, savunma sanayi alanlarında işbirliği olmak üzere gerekse Suriye krizinin çözüm sürecinde önemli mesafeler kat edilmiştir.

İlişkilerin en sert kırılma noktası ise 24 Kasım 2015 tarihinde Suriye sınırında Rus Su-24 tipi savaş uçağının Türk hava sahasını ihlâl ettiği gerekçesiyle düşürülmesi olduğu ifade edilebilir. Bu olay iki ülke arasında ciddi krize neden olmuş; Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin konuyla ilgili olarak “Terörist işbirlikçiler tarafından arkamızdan bıçaklandık” yorumunu yapmış ve akabinde Putin’in imzasıyla Türkiye’ye yapılacak yaptırımlar açıklanarak, ambargo uygulaması yürürlüğe girmiştir. Nitekim Rusya’nın uyguladığı ambargosu sonrası kapanan ekonomik işbirliği kanalları Türkiye’yi milyarlarca dolarlık bir zarara uğratmıştır. İki ülke arasındaki ticaret hacmi krizin yaşandığı 2016 yılının ilk altı ayında bir önceki yıla göre yüzde 35 azalırken, Türkiye’yi ziyaret eden Rus turist sayısı da yüzde 87 düşmüştür.

27 Haziran 2016 tarihine gelindiğinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir mektupla, düşürülen Rus uçağı nedeniyle ölen pilotun ailesine üzüntüsünü dile getirmesi ve Türkiye-Rusya ilişkilerinin düzelmesi için elinden geleni yapacağını açıklaması üzerine ilişkilerde yumuşama dönemi başlamıştır. Düzelmeye başlayan ilişkiler, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında kayda değer bir hız kazanmıştır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın darbe girişiminden sonra yaptığı ilk yurtdışı gezisi Rusya’ya olmuştur ve 9 Ağustos 2016 tarihinde Erdoğan ve Putin, St. Petersburg’da görüşmüştür. Bu dönemden itibaren iki ülke arasında birçok kez mekik diplomasisi işlenmiş, Üst Düzeyli Stratejik Konsey Toplantıları’nın yanı sıra S-400 füzelerinin alımı gibi askeri ve ekonomik birçok anlaşma yapılmıştır. Bu ortak girişimler arasında en çok önem arz eden konulardan olan Suriye meselesinin çözümüne yönelik gerçekleştirilen Astana, Soçi ve Cenevre süreçlerinde, iki ülke İran’la da ortak hareket ederek önemli müzakerelerde bulundular.

Son olarak 8 Nisan 2019 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Üst Düzey İşbirliği Konseyi’nin 8. toplantısına katılmak ve Putin’le müzakerelerde bulunmak üzere Moskova’ya giderken “Türkiye-Rusya ilişkilerinin ana mekanizması olan Üst Düzey İşbirliği Konseyi’nin 8. toplantısının ikili ilişkilerimizde yeni ufuklara yol açacağına inanıyorum” şeklindeki sözleri bu toplantının olumlu sonuçlar doğuracağının sinyallerini vermiştir.

Söz konusu toplantının en önemli gündem maddesi şüphesiz S-400 füzeleri olmuştur. NATO üyesi olan Türkiye’nin Rusya’dan S-400 alma planı ABD’nin tepkisini çekmektedir. Konuyla alakalı olarak ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Türkiye’nin S-400’leri satın almasının ülkenin NATO üyeliğini ve F-35 programına katkısını riske attığını belirtmiştir. Yine bu hususta bazı NATO üyesi ülkeler de S-400’lerin ittifakın silah ve savunma sistemleriyle uyumlu olmadığını bildirmişlerdir. Ancak Türkiye bu konuda kararlı olup taviz vermeyecektir. Son toplantıda da S-400’ler konusunda ödemenin devam ettiğini ve anlaşmanın geçerliliği ısrarla vurgulanmıştır. Ayrıca Putin’le Erdoğan’ın toplantı gündeminde Rus doğalgazını Türkiye’ye taşıyacak boru hattıyla, elektrik santrali yapımı da yer almıştır. Rus Devlet Başkanı zirve sonrasında ikili görüşmelerin karşılıklı ortaklığı derinleştireceğini belirtmiş ve Suriye’nin toprak bütünlüğü ile İdlib ve Afrin’de sağlanan koşulların sağlanması üzerine uzlaşmaya gidilmesi, YPG’nin Türkiye için terör örgütü olduğu ve bu bölgenin tamamen teröristlerden arındırılması gerektiğini vurgulamıştır. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “3 milyon 600 bin Suriyeli bizim topraklarımızda, ancak kararlı adımlar atılırsa bizler de bir an önce bunların kendi topraklarına gitmesini sağlamış oluruz.” ifadelerinin üzerine Putin de Suriye konusunun Astana ruhu çerçevesinde çözülmesi, sahadaki durumun normalleştirilmesine ve BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararına istinaden siyasi çözüm sürecine odaklanılması gerektiğini ve Amerikan askerlerinin Suriye’de varlığına sonlanmasının gerekliliğini vurguladı. Putin bu çerçevede Suriye anayasa komitesinin kurulmasına katkı için Suriye hükümeti, muhalefeti ve BM ile koordineli çalışmalar yürütülmesi konusunda Erdoğan’la mutabakata vardıklarını kaydetti.

Erdoğan, Türkiye’de yatırım yapmak isteyen Rus firmalara her türlü kolaylığın sağlanacağını da belirtti. Putin de yabancı yatırımcıların Rusya’da kendilerini rahat ve güvende hissetmeleri için gerekenin yapılacağı mesajını verdi. Bunlar son derece güven veren önemli mesajlardı. Rusya’da 1300 Türk girişimci bulunmaktadır. Girişimcilerin ekonomi ve ticaret açısından rahatlıkla ticaret yapabilmesi için vize konusu bu çerçevede ele alınması gerektiği görüşüldü. Bugün gelinen süreçte Türkiye-Rusya Federasyonu arasında ticaret hacminde yüzde 15’lik bir artışla 26 milyar dolarlık bir ticaret hacmine ulaşılmış bulunmaktadır. Bunu 100 milyar dolar olacak şekilde arttırılması planlanmaktadır. Son dönemde Akkuyu santralinin temeli atıldı. İki ülke arasında önemli enerji anlaşmaları yapıldı. Türk Akım doğal gaz boru hattının deniz kısmı tamamlandı. 2019 yılı içinde de kalan kara kısmının tamamlanması hedeflenmektedir. 6 milyon Rus vatandaşının turizm amaçlı Türkiye’yi tercih etmeleri. Türkiye turizminde Rusya’yı birinci sıraya taşımıştır. Bu yılki turizm beklentisi oldukça yüksek.

Bu stratejik konsey toplantısı “devlet başkanlığı nezdinde” yılbaşından itibaren üçüncü defa yüz yüze bir mülakat şeklinde yapılan toplantıdır. Toplantıda uluslararası ilişkiler, ikili ilişkiler ve Suriye başta olmak üzere bölgesel ve küresel gelişmeler ele alındı. Türkiye-Rusya ile ilişkilerin ticaretten turizme, enerjiden kültüre tüm alanlarda gelişmeye devam edeceği vurgulandı. Türk-Rus iş adamlarının karşılıklı ziyaretleri Türkiye ve Rusya’da yatırımları arttırmak için iyi bir fırsattır. Vize serbestisi gündemdeki önemli bir başlık oldu. Zira öncelikle hususi pasaport sahipleriyle tır şoförleri için vize muafiyetinin acilen uygulamaya geçmesi, sonrasında da tüm vatandaşları kapsayacak şekilde genişletilmesi hedeflenmektedir. 2017’de Moskova’daki Üst Düzey İşbirliği Konsey Toplantısı’nda 2019 yılının “Türkiye ve Rusya karşılıklı kültür ve turizm yılı” olmasının kararlaştırılması dolayısıyla Ankara Devlet Opera ve Balesi tarafından Bolşoy Tiyatrosu’nda sahnelenecek Troya operasıyla etkinliklere start verilmiş olacaktır. Kültür ve sanat faaliyetlerinin yıl boyunca karşılıklı olarak sürdürülecektir.

Sonuç olarak stratejik düzeyde yapılan bu toplantı iki ülke için son derece öneme haizdir. Özellikle son günlerde ABD Başkanı Donald Trump’ın Golan Tepeleri ve Netanyahu’nun Filistin hakkındaki olumsuz ve tehditkâr açıklamalarına karşılık Türkiye ve Rusya’nın giderek artan işbirliği ve özellikle savunma sanayisindeki hamleleri Batı ve ABD açısından da ilgiyle ve endişeyle takip edilmektedir.

Prof. Dr. Giray Saynur DERMAN
Prof. Dr. Giray Saynur DERMAN
Prof. Dr. Giray Saynur Derman halen Marmara Üniversites, İletişim Fakültesi Halka İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Kişilerarası İletişim Anabilim Dalında görev yapmaktadır. 1991 yılında Lisans, 1995 yılında, Yüksek Lisans, 2003 yılında doktora eğitimini Marmara Üniversitesi’nde Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde tamamlamıştır. 1992-2003 Yılları arasında Marmara Üniversitesi’nde Araştırma Görevlisi, 2004-2011 yılları arasında Sakarya Üniversitesinde Yrd. Doç. Dr. ve 2011-2016 yılları arasında Doç. Dr. Akademik ünvanıyla aynı üniversitenin uluslararası ilişkiler bölümünde çalışmıştır. Uzmanlık alanı Türk Dış Politikası, Siyasi Tarih, Uluslararası ilişkiler üzerinedir. Başlıca ilgi alanları Türkiye- Rusya, ABD, AB İlişkileri, Ukrayna-Kırım, Orta Asya, Kafkasya, Balkanlar, Orta Doğu ve Karadeniz Bölgesi'nin dış ve güvenlik politikaları olup, etnik çatışma alanları, ve dış politika analizi de ilgi alanları arasındadır. “Siyasi Tarih”, “Türk Dış Politikası”, “Türk Dünyasında Siyasi Gelişmeler”, “Kafkasya’da Siyasi Gelişmeler”, “Dış Politika Analizi”, “Diplomatik Yazışmalar” lisans dersleri, “Rus Dış Politikası”, “Rusya Tarihi”, “Rusya-AB ilişkileri”, “AB’nin Orta Asya ve Kafkasya Ülkeleri ile İlişkileri” yüksek lisans dersleri ve “Global Politikalarda Karadeniz”, “Bölgesel ve Küresel Güçlerin Orta Asya-Kafkasya Politikaları” doktora derslerini vermektedir. Çok sayıda ulusal ve uluslararası bildiri, makale ve kitapları bulunmaktadır.1905-1907 Yılları Rusya Müslümanlarının Siyasi Kimlik Arayışı, (İst. Doğu Kütüphanesi Yayınları 2008), Blue Black Sea: New Dimensions of History, Security, Strategy, Energy and Economy, (İngiltere,Cambridge Scholars Publishing 2013), Ukranian Foreign Policy and the Internal Determinants, (Almanya, Berlin Lambert Academic Publishing 2015), Rus Dış Politikasındaki Değişim ve Kremlin Penceresinden Yeni Ufuklar, (Ankara SRT Yayınları, 2016) kitaplarının yazarıdır. En son çalışması The Struggle for Power in Central Asia and the Caucasus: Geopolitics and the Great Game After the Cold War, (İngiltere Tauris 2017)’dır. Amerika Birleşik Devletleri University of Texas/UTD, St. Petersburg Devlet Üniversitesi ve Kırım Devlet Sanayi ve Pedagoji Enstitüsü’nde misafir akademisyen olarak görev yapmıştır. İngilizce, Rusça ve Kırım Tatarcası bilmektedir.

Benzer İçerikler